AKP’nin yanlış tarım politikaları yüzünden Türkiye’nin kendi tarım potansiyelini değerlendiremediğini belirten CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, “Türkiye ihracatını artıramıyor; buna karşılık ithalata bağımlılık devam ediyor” dedi. Üretim maliyetlerindeki aşırı artışa dikkat çeken Sarıbal, “Buna karşılık ürün fiyatları reel anlamda yerinde saymış, hatta bazı ürünlerde gerilemiştir” diye konuştu.
Sarıbal şunları söyledi:
Coğrafya ve iklim bakımından elverişli konumda bulunan ve çeşitlilik gösteren ekolojik bölgelere sahip olan Türkiye, gerek hayvan gerekse bitki çeşitliliği bakımından oldukça zengindir. Ülkemiz, kültüre alınmış pek çok bitki ve evcil hayvan türünün gen kaynağını oluşturmaktadır. Örneğin dünyadaki 27 buğday türünden 20’si Türkiye’de bulunmaktadır.
Türkiye bu potansiyeli yeterince değerlendiremiyor; üretimini ve ihracatını artıramıyor; buna karşılık ithalata bağımlılık devam ediyor. Gıda güvencesinin ve dış ticaret dengesinin ihracat yönünde sağlanabilmesi; ancak üretim maliyetlerinin düşürülmesi, destekleme araçlarının doğru ve amaca uygun olarak kullanılması ve istikrarlı politikalar izlenmesiyle sağlanabilir.
Tarımın, çiftçimizin en başta gelen sorunu yüksek girdi maliyetleridir. Türkiye bitkisel üretimin en önemli girdileri olan tohum, gübre, tarım ilacı ve mazotun yanı sıra hayvancılığın en büyük maliyet kalemini oluşturan yem hammaddeleri bakımından ithalata bağımlıdır. Bu nedenle dövizdeki yükselme de üretim maliyetlerini artırmaktadır. İzlenen politikalar dışa bağımlılığı azaltmak yerine giderek artırmakta; üretimi sürdürülemez hale getirmektedir.
AKP hükümetlerinin uyguladığı tarım politikaları, küreselleşen piyasalar ve acımasız rekabet koşulları nedeniyle ürün/girdi paritelerindeki çiftçi aleyhine gelişmeler; üretim maliyetlerini aşırı şekilde artırmış, buna karşılık ürün fiyatları reel anlamda yerinde saymış, hatta bazı ürünlerde gerilemiştir.
Günümüzde yaklaşık 3 milyon çiftçi tarafından 23,9 milyon hektar alanda bitkisel üretim faaliyeti sürdürülmektedir. Ekilebilir tarım alanlarının yüzde 66’sı tarla ürünlerine, yüzde 17’si nadasa, yüzde 14’ü meyveciliğe, yüzde 3’ü ise sebzeciliğe ayrılmaktadır.
Tarımsal üretim faaliyeti yapılan 23,9 hektar arazinin sadece 6,2 milyon hektarı (yüzde 25’i) sulanmakta; kalan bölümünde kuru tarım yapılmaktadır. Başka bir ifadeyle, tarımsal üretim doğrudan yağışa bağlıdır. Ortalama yağış miktarının düşük oluşu, kuru tarım yapılan ekim alanlarının bir bölümünün her yıl nadasa ayrılmasını gerektirmektedir.
AKP’li yıllarda sulama yatırımları ciddi anlamda ihmal edilmiştir. 1991-2002 arasındaki 12 yıllık dönemde 714 bin hektar arazinin sulamaya açılmış olmasına karşılık, 2003-2014 yıllarını kapsayan AKP döneminde ancak 595 bin hektar alan sulamaya açılabilmiştir. Başka bir ifadeyle, AKP döneminde yılda ortalama 50 bin hektar arazi sulamaya açılırken; AKP’den önceki dönemde yılda 60 bin hektar alan sulamaya açılmıştır.
Sayılan bu nedenlerle AKP’li yıllarda tarımsal üretim yerinde saymış; hatta bazı ürünlerde gerilemiştir.
AKP’nin iktidar döneminde ülke nüfusu 66 milyondan 79 milyona yükselmiş, yaklaşık 13 milyon kişi artmıştır. Buna karşılık mısır, pirinç ve ayçiçeği dışındaki tüm ürünlerde üretim istikrarsız bir seyir izlemiştir; kendini tekrarlama veya üretim düşüşleri söz konusudur.
TÜİK’in 25 Mayıs 2016 tarihinde yaptığı açıklamaya göre AKP döneminde;
Arpa üretimi 8,3 milyon tondan 6,8 milyon tona,
Mercimek üretimi 565 bin tondan 370 bin tona,
Nohut üretimi 650 bin tondan 460 bin tona,
Kuru fasulye üretimi 250 bin tondan 220 bin tona,
Lif pamuk üretimi 990 bin tondan 810 bin tona,
Tütün üretimi 150 bin tondan 70 bin tona düşmüştür.
Buna karşılık aynı dönemde;
Mısır üretimi 2,1 milyon tondan 6,4 milyon tona,
Çeltik üretimi 360 bin tondan 920 bin tona,
Ayçiçeği üretimi 850 bin tondan 1,7 milyon tona yükselmiştir.
Söz konusu TÜİK açıklamasında;
2015 yılında 646 bin ton olan fındık üretiminin bu yıl 530 bin tona düşeceği belirtilmiştir.
Açıklamanın tek olumlu yönü, geçen yıl 16 milyon ton olan şeker pancarı üretiminin 2016 yılında yeniden 20 milyon tonun üzerinde tahmin edilmesidir.
Ülkemizde hububat üretimi Kuru tarım (nadas) metodu ile yapıldığından, rekolte tamamen iklim koşullarına bağımlı olup; üretimde yıldan yıla büyük dalgalanmalar görülmektedir. Örneğin 2015 yılında iklim koşullarının hububat üretimi açısından uygun seyretmesi nedeniyle, buğday üretimi 22,6 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. TÜİK, bu yıl olumsuz hava koşulları nedeniyle buğday rekoltesinin 2 milyon tonun üzerinde gerileyerek 20,5 milyon tona düşeceğini açıklamıştır. TÜİK açıklamasında ayrıca geçen yıl yaklaşık 39 milyon ton olan toplam hububat (buğday, mısır, çeltik, arpa, çavdar, yulaf vb) üretiminin yüzde 9 oranında azalarak 35 milyon tona düşeceğini belirtilmiştir.
Türkiye’de Buğday üretimi 30 yıldır yerinde saymakta; üretim, artan nüfusla aynı oranda artmadığı için dışa bağımlılık artmaktadır. Örneğin 1988 yılında 53 milyonluk nüfusa karşılık 20,5 milyon ton buğday üretilmiş olup, kişi başına buğday üretimi 380 kg dolayındadır. 2015 yılında rekolte 22,6 milyon ton, ülke nüfusu ise 79 milyon kişidir. Kişi başına buğday üretimi ise ancak 290 kg olmuştur. Buradan son 30 yıllık dönemde hububatta verimlilik ve maliyet sorunlarını çözmek adına ciddi bir çaba gösterilmediğini söylemek mümkündür.
Ülkemizde çeşit sayısındaki fazlalığa karşılık; buğday üretiminde belirgin bir artış sağlanamamıştır. Ekim alanlarının tarla alanları üst sınırına ulaşması, üretimin kurak koşullarda yapılması, ekim ve başaklanma dönemlerinde kritik su ihtiyaçlarının karşılanmaması, verimi (ve dolayısıyla üretimi) düşürmektedir. FAO’nun son verilerine göre dünyada dekara 326 kg olan ortalama buğday verimi, Türkiye’de 284 kg/da dolayındadır. Bu durum, hububatta verimi artırmak için daha çok çaba harcanması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Üretim artmıyor; ithalata bağımlılık devam ediyor.
2016 yılının ilk dört aylık (Ocak-Nisan) döneminde;
1,4 milyon tonu buğday olmak üzere toplam 2 milyon tonluk hububat ithalatına 450 milyon dolar ödenmiştir.
370 bin tonluk pamuk ithalatına 556 milyon dolar ödenmiştir.
640 bin tonu soya olmak üzere toplam 976 bin ton yağlı tohum ithalatına 433 milyon dolar ödenmiştir.
507 bin ton bitkisel ham yağ ithalatına 527 bin dolar ödenmiştir.
603 bin ton küspe ithalatına 158 bin dolar ödenmiştir.
Toplam 2,1 milyon tona ulaşan yağlı tohum ve türevleri ithalatı için ödenen bedel 1,1 milyar dolar olmuştur.
Mevcut sorunların çözümü için;
Buğday, arpa gibi serin iklim tahılları ekim alanlarında son yıllarda ortaya çıkan daralmanın üzerinde önemle durulmalı; çiftçi tarafından boş bırakılan tarlalar yeniden üretime kazandırılmalıdır.
Üretimde yağışa bağlı olarak görülen dalgalanmaları azaltmak için kuru tarımda uygulanması gereken yetiştirme tekniklerine önem verilmeli; sulama imkânlarını artırmak için yatırımlar hızlandırılmalıdır.
Tam 8 yıldan bu yana yerinde sayan destekleme primleri artırılmalıdır.
Tarımın en önemli sorunu yüksek girdi fiyatlarıdır. Öncelikle mazotta ÖTV ve KDV kaldırılmalı; diğer girdilerdeki vergi yükü azaltılmalıdır.
İthalatı değil üretimi hedefleyen, emekten yana, küçük ve orta ölçekli çiftçileri destekleyen tarım politikaları uygulanmalı, sürdürülebilir ve planlı bir tarımsal üretim politikası izlenmelidir.