Lola Alvarez: Adım Lola, Endülüs Emek Sendikası’nda (Sindicato Andaluz del Trabajo – SAT) Córdoba ili sorumlusuyum. Aynı zamanda Somonte işgalinin sözcüsüyüm. Biz sendika olarak uzun zamandır sembolik toprak işgalleri düzenliyoruz zaten…Bu sembolik işgallerin ardından farklı bir işgal yapmak istediğimize karar verdik. Yani artık sembolik işgaller değil de toprakta kalmak üzere, kendi özyönetimimizi kurmak üzere işgaller yapmaya karar verdik. Gıda egemenliğinin hayata geçtiği, üretimi yaparken aynı zamanda sosyal üretimin de sağlandığı, yeni iş sahalarının açıldığı, ürünlerin işlendiği bir alan açmak istedik. Somonte işgali aslında hepimiz için bir çıkış çünkü başka bir yol kalmadı artık. Bize başka bir seçenek bırakmadılar. Endülüs’teki tarım işçileri olarak başka bir seçeneğimiz kalmadı, işimiz de yok…
Aslı: İspanya’da özellikle de Endülüs’te krizin derinleşmesiyle mi durum bu hale geldi yoksa hep böyle miydi?
Lola: Şimdi herkes kriz kelimesine tutunmaya başladı. Bizim gibi kırsalda yaşayanlar her zaman krizdeydi zaten. Şimdi ne değişti? Başka sektörlere ulaştı, bütçeden kesmeye başladılar ve kriz buralara da geldi. Ve şimdi bizden bu krizin bedelini ödememizi istiyorlar ama bu sistemi krize sürükleyen biz değiliz. Ama evet, kriz derinleşiyor…Biz hep deriz zaten kırsal insanların aklına kriz çıkınca gelir, son çıkış olarak buraya sığınırlar. Diğer sektörlerde işsiz kalanlar için son çaredir çünkü kırda sözleşme yapılmaz. Bu yüzden kırsalda çalışmak zor. Emek gücü olmasına rağmen iş sahası yaratan tarımsal üretim az. Destekler hektar başına verildiği için istihdam yaratacak tarımsal üretim yapılması ya da doğaya saygılı üretim yapılması şartı koşulmuyor…Çok geniş arazileri olan toprak sahiplerinin istihdam yaratmak gibi bir endişesi yok. Zaten onların herhangi bir endişesi yok, kaç hektar toprağa sahiplerse o kadar destek alıyorlar…
Aslı: Bu yüzden mi işgal fikri ortaya çıktı?
Biz önce Endülüs Hükümeti’nin tüm bölgede toplam 22.000 hektar alanı açık arttırmaya çıkardığını öğrendik. Malesef tüm bunlardan SOC’nın – Endülüs Emek Sendikası’na bağlı Tarım İşçileri Sendikası – geç haberi oldu, bu 22.000 hektarın yarısından fazlası açık arttırmayla satıldı bile. Büyük toprak sahiplerine verildi…Açık arttırmayla satılacak bir sonraki arazinin burası yani Somonte çiftliği olduğunu öğrenince işgal etmeye karar verdik. Buradaki arazinin büyüklüğü ise toplam 400 hektar. Yani bu çiftlik başka bir yerde olsaydı orayı da işgal ederdik.
Aslı: Peki Endülüs Hükümeti’nin işgale verdiği tepki ne oldu?
Lola: İlk işgali 4 Mart’ta (2012) gerçekleştirdik, 26 Nisan’daki tahliyeden sonra da tekrar işgal ettik. Aynı gece tekrar işgal ettik ve bizi çıkarttıkları sürece de işgal etmeye devam edeceğiz çünkü bize başka bir çıkış yolu bırakmıyorlar. Biz görüşüp konuşmak istiyoruz, toprağın hibe edilmesini talep ediyoruz, mülkiyet istemiyoruz. Bu topraklarda yaşayabilmemiz için toprağı bize devretmelerini istiyoruz. Toprakta çalışmak istiyoruz bundan daha saygın ne olabilir? Hiçbir toprak sahibine bağımlı olmadığımız, imzasına ihtiyacımızın olmadığı bir alan istiyoruz. Doktora gidebilmek için bile toprak sahibinin imzası gerekiyor buralarda…Yani hükümet tepkisini tahliye kararıyla verdi. İkinci işgali yaptıktan sonra kamu arazilerinin açık arttırmayla satılmasını engelledik ama hiçbir parti özellikle de iktidardakiler toprak işgalini onaylamıyorlar. Çünkü biz burada üretim yapılabileceğini kanıtlamış olduk. 9 ayda bütün bunları yaptık, araziyi ağaçlandırdık. Oysa bütün ağaçları, yeşillikleri sökmüşler ve burayı çöle dönüştürmüşler. Biz ise toprağı toparlamaya çalışıyoruz. 9 ayda toprağı ektik, biçtik, bir sürü insana ekmek kapısı açtık. Oysa Endülüs Hükümeti bunu 20 yıldır işletiyor. 20 yılda birçok insanı istihdam edebilirlerdi…
Aslı: İşgal öncesinde ne yapılıyormuş Somonte çiftliğinde?
Lola: Hiçbir şey. Kullanılmayan bir çiftlikmiş. Endülüs Hükümeti buraya ve tüm çiftliklere bakan biriyle anlaşmış. Hayvan yetiştiricileri bu yöneticiyle temasa geçip hayvanlarını arazide otlatmak için izin almışlar. Ancak paranın bile nereye gittiğini bilmiyoruz…
Aslı: İşgal sırasında epey kalabalık bir grup vardı şimdi kaç kişi yaşıyor Somonte’de?
Lola: evet…işgalleri hep kalabalık yapmaya çalışıyoruz. İşgal günü 500-600 kişi vardık. Sonra tabii daha ufak bir grup yerleşti. Şu an 22 kişi yaşıyoruz burada. Bu toprak sayesinde ayakta duruyoruz ve bir de insanların dayanışması sayesinde tabii. Çünkü 400 hektardan söz ediyoruz ve bu çok emek gerektiriyor özellikle de toprağın daha önce hiç işlenmediğini düşünürsek. Bizim zaten bir şeyimiz yok. Burada da hiçbir şey yoktu, ne araç-gereç, ne traktör, hiçbir şey…
Aslı: Bu bir yıl içerisinde Somonte’de neler yaptınız? Hangi ürünleri üretiyorsunuz?
Lola: Şu ana kadar yapılan katkılarla birlikte şimdilik sadece 4 hektarlık bir alanı ekebildik, sulama borularını yerleştirdik, kuyuyu temizleyip motor taktık. Şu ana kadar ektiğimiz ürünlerin tamamı organik. Aynı zamanda başka kooperatiflerin de yardımıyla geri kalan araziyi hazırlıyoruz. Organik buğday ekmek için hazırlık yapıyoruz. Ama şimdilik sadece sebze üretiyoruz.
Aslı: Somonte işgaliyle büyük bir dayanışma ağı oluştu değil mi? Başından beri toplumsal hareketlerin, çeşitli örgütlerin bir araya geldiği yeni bir mücadele alanı yarattı…
Lola: Gerçekten de inanılmaz bir destek var. Çok yankı uyandırdı. 4 Mart’ta işgal ettiğimizde hiç bu kadar destek alacağımızı tahmin edemezdik. Ne Endülüs Hükümeti ne de mülk sahipleri dünyanın her tarafından bu kadar çok insanın bu topraklara ayak basacağını tahmin edemezdi. Sadece Endülüs ve İspanya’dan değil, Avrupa’dan, dünyanın dört bir yanından insanlar geldi Somonte’ye. Ve hep ilgi gösterdiler, destek verdiler. Hiçbir zaman onlara yeteri kadar teşekkür edemeyiz…Endülüs’ten gelen kardeşlerimiz dışında, Brezilya’daki Topraksızlar Hareketi’nden, Meksika Chiapas’tan geldiler. Tabii ki Fransa’dan ilk andan itibaren işgalle ilgilendiler. Longo Mai kooperatifleri ilk desteği verenler oldu…İşgalin üçüncü haftasında ilk onlar geldiler, yardım ettiler ve hala da ediyorlar. Beni arayanlara tek eksiğimiz Çinlilerin Somonte’ye gelmesi derken Kore’den geldiler, Mısır’dan gelenler oldu…Bize güç veren bu ziyaretler, onlar sayesinde hala buradayız. Eğer yanımızda insanların varlığını, desteğini hissetmeseydik bunu gerçekleştiremezdik.
Aslı: Çeşitli bölgelerde Somonte’ye destek komiteleri oluşturuldu, onların işleyişinden biraz bahseder misin?
Lola: Evet Endülüs’ün çeşitli illerinde, Madrid’te, Barcelona’da, Extremadura bölgesi’nde destek komiteleri oluşturuldu. Bizim ihtiyaçlarımızla ilgileniyorlar, kamuoyuna çağrı yapıyorlar ve gereken alanlarda katkıda bulunuyorlar. Mesela yer yatağı, battaniye gibi eşyaları toplamak için kampanya düzenlediler çünkü ilk başta yerde uyuyorduk. Sonra yine başlangıçta gıda ürünleri yolladılar. Bu şekilde çalışıyoruz. Gerçekten de inanılmaz bir iş çıkarıyorlar.
Aslı: Destek komiteleri aynı zamanda burada ürettiğiniz sebzeleri satmanız için de yardımcı oluyorlar sanırım. Mesela Córdoba’da Tejedora (Üretici ve tüketicilerden oluşan bir dernek) dükkanında Somonte’de üretilen sebzeleri bulmak mümkün…Ürünlerinizi başka nerelerde pazarlıyorsunuz?
Lola: Evet birçok ürün destek komiteleri yardımıyla kentlere ulaştırılıyor. Senin bahsettiğin Tejedora da Somonte’ye destek komitesinde yer alıyor. Dükkanları olduğu için her Pazartesi ürün veriyoruz onlara. “Yeşil Pazar”ları geldiklerinde ürünleri alıp götürüyorlar böylece biz de benzin parasından tasarruf etmiş oluyoruz. Ayrıca pazara çıkıyoruz. Çeşitli noktalardan sipariş alıyoruz. Haftasonları bir sürü insan geliyor çünkü Somonte’de “Yeşil Pazar” günleri düzenliyoruz. Buraya gelenlerle de ürünlerimizi yolluyoruz. Ama asıl amacımız kooperatifler ağı içinde yeni bir kooperatif kurmak ve özyönetimle ürünlerimizi pazarlamak. Ürünleri dışarıya satan bu sistemin içine dahil olmak istemiyoruz. Çünkü işin içine aracılar girince ürün fiyatı üç katına çıkıyor. O yüzden amacımız organik ürünlerin, sağlıklı gıdaların her eve girmesini sağlamak.
Aslı: Sadece varlıklı kentlilerin tükettiği gıdalar olmaktan çıkıyor yani…Kooperatifler ağı içinde kooperatif derken tam olarak neyi kastediyorsun?
Lola: Evet maalesef çok büyük bir çoğunluk bu ürünlere ulaşamıyor. Henüz az miktarda üretildiği için organik ürünler pahalı oluyor. Bizim de isteğimiz her ailenin bu ürünlere ulaşmasını sağlamak çünkü herkesin sağlıklı gıda tüketmeye hakkı var. Bizim Somonte’deki amacımız sadece toprağı işleyip tarımsal üretim yapmak değil, daha ileri gitmek istiyoruz. Paketleme tesisi kurup ürünlerimizi paketlemek için altyapımız var. Şu an elimizdeki olanaklarla “pisto” yapabiliyoruz (Endülüs’ün geleneksel tatlarından bir nevi türlü). Ve çok iyi satıyor. Şu an az miktarda üretiyoruz ama eğer başka insanlarla ve kooperatiflerle temasa geçersek onlarla ürün değiş-tokuşu yapabiliriz.
Aslı: Yeşil Pazar günleri tam olarak nedir açıklar mısın, neler yapıyorsunuz?
Lola: Sadece yazın Yeşil Pazar’lara ara verdik çünkü neredeyse 50 dereceyi gördük burada. Onun dışında işgal ettiğimizden beri düzenliyoruz Yeşil Pazar’ları. Genelde öğlen 12’ye kadar tarlada çalışılıyor, ardından gönüllüler bildikleri bir konuda atölye çalışması düzenliyorlar. Mesela yağlardan sabun yapmayı öğretiyorlar, sonrasında ya panel düzenleniyor ya da atölyede öğretilenlerin uygulaması yapılıyor. İnsanlar gönüllü olarak farklı aktiviteler düzenliyorlar, sirk atölyesi oldu mesela. Çok ilginç oluyor gerçekten. Yeşil Pazar’larda 100-150 kişi bir araya gelebiliyor. Çeşitli temalar işleniyor, hep aynı insanlar gelmiyor dolayısıyla birbirinden çok farklı birikimlere sahip insanlarla bilgi alışverişinde bulunuyoruz. Her zaman birbirimizden öğrenecek yeni bir şeyler buluyoruz.
Aslı: Peki çevredeki köylerden destek geliyor mu? Hemen yakındaki Palma del Río köyünden nasıl bir tepki aldınız? Somonte’de yaşayanların bir bölümü daha uzaktaki Posadas köyünden mesela…
Lola: İşgal meselesi zor bir mesele çünkü Endülüs’ün bu bölgesinde iş verene ve onun verdiği yövmiyeye bağımlısın. Eğer dikkat çekecek bir şey yaparsan buralarda hâlâ kara liste uygulanıyor… “Falancayı işe alma, toprak işgaline katıldı ya da bilmem ne hakkı talep ediyor” derler ve iş vermezler. İnsanlar fişlenmek istemedikleri için adım atmakta zorlanıyorlar. Ama bizim için yani Somonte için durum çok açık. Bazılarımız bu adımı atabildik çünkü çok uzun zamandır zaten bunun için mücadele veriyoruz. Ve bu işgal bizim için bir nevi çıkış yolu. Ama tabii ki Somonte’yi işgal edenler olarak burayı sadece kendimiz için işgal etmedik. Kendini afişe etmek istemeyen, ya da bunu göze alamayan herkes için Somonte’yi işgal ettik. Tüm bu insanlar için buradayız çünkü 400 hektar çok büyük bir iş kapısı demek. Biz burada hep şu örneği veriyoruz. Burada olan bizler ve bize destek olanlar rayından tamamen çıkmış olan treni yeniden rayına koyduk ve şimdi hızlanması için arkadan ittiriyoruz. Treni iyice rayına koyduğumuz ve yeterince hız kazandığı zaman vagona binmek isteyenlere elimizi uzatacağız. Çünkü bu tren hepimizin…
Aslı: Yani uzun soluklu bir süreç…Peki insanlar bu süreci böyle değerlendiriyor mu?
Lola: Görüyorlar…ancak şu an insanların çok ihtiyacı var. İhtiyaç karşısında önce korku giriyor devreye. Eğer bir şey yaparsan, işini elinden alırlar, karnını doyuramazsın. Bu döngüden çıkmaya korkuyorlar. Ama bu korku yavaş yavaş gidiyor çünkü şu an sofraya bir kap yemek koyamayan çok aile var. Bu güveni yaratmamız lazım, mücadele eden insanlara olan güveni sağlamamız lazım ki bu korkuyu yenelim. Hiçbir patrona bağımlı olmak gerekmiyor, bunu göstermemiz lazım.
Aslı: Somonte aynı zamanda bir ortak yaşam projesi. Bu kolektif yaşamın nasıl işlediğinden bahsedebilir misin biraz?
Lola: herkesin katıldığı toplantılar yapıyoruz (bu ortak karar alma süreçlerine İspanya’da meclis deniyor). Yapılması gereken işleri kararlaştırıyoruz, hem tarımsal üretimle hem de diğer işlerle ilgili neler yapılabilir onu konuşuyoruz. Mesela bir arkadaş geliyor, şuradaki taşları temizlememiz lazım diyor ya da başka biri şuradaki biberleri toplamamız lazım diyor vs. Bir gün önceden ya da sabah erkenden yapılacak işler ve çalışacak kişiler belirleniyor. Hem tarla işi hem de ortak alanlarla ilgili işler var temizlik, tamir, yemek vs gibi….
Aslı: Son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?
Lola: Biz Endülüslüler olarak çalışmak istiyoruz, sadaka istemiyoruz. Endülüslü gençlerimizin eğitim almasını, yüksek öğrenim görmesini istiyoruz. En üzücü olan şey, çocuklarını okutmak için aileler binbir fedakarlık yapıyorlar ama en sonunda bir iş bulamıyorlar. Sonra Merkel gelip Almanya’da kalifiye işçiye ihtiyaç olduğunu söylüyor. İspanya’da, Endülüs’te kalifiye insanlara ihtiyaç var ama önemli olan emeğe saygı duyulması, bütün bu çabaların bir sonuca ulaşması. Neden gençlerimizi dışarı gönderip aileleri bölelim?
Bir Yorum
Pingback: LA TEJEDORA: ÖRGÜTLER ARASI AĞLARI DOKUMA MAKİNESİ