1980’lerden bu yana sanki görünmez bir el tarımsal araştırma enstitülerimize büyük hasar veriyor. Ayrılan kaynakların azaltılmasından falan hiç söz etmeyeceğim. O yıllardan bu yana, beş-altı yıldır artık emekli olan araştırmacı kuşağı ile yeni mezun gençler arasında çok az araştırmacı enstitülere atandı. Deneyimli kuşak ile yeni mezunlar arasında büyük bir boşluk bırakıldı. Emekli olanlar laboratuarları nı, seralarını, bahçelerini, ıslah materyalini bırakacak eleman bulamadılar. Bu ise büyük bir yıkım yarattı. Dahası Tarım Bakanlığı çok önemli araştırma enstitülerini çeşitli gerekçelerle kapattı. Örneğin Antalya biyolojik araştırma enstitüsü veya İstanbul Erenköy Zirai Mücadele Enstitüsü gibi. Bilgi çağı laflarının uğuldadığı bir dönemde Türkiye tarımsal araştırma enstitülerini tavsiye etmeye başladı. Biliyoruz ki IMF ve Dünya Bankası gözünü tarımsal araştırma enstitülerine dikmiştir. Bunların çoğunun kapatılmasını istiyor. Yabancı tarım tekelleri de bunun için ellerini ovuşturuyorlar.
Bu enstitülerin tarıma büyük katkıları oldu. Başarısızlıklar ve yetersizlikler de şüphesiz yok değildir. Bırakırsanız biz en şiddetli eleştirileri yapabiliriz. Ancak araştırmaların tasfiye edilmesini kabul edemeyiz. Silahlı kuvvetlerimiz yanlışlıkla gemimizi batırdığında kimse silahlı kuvvetler tasfiye edilsin dememişti. Yapılması gereken bu kuruluşların verimli olması için çalışmaktır. Yok etmek değil.
Geçen hafta sonu Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsünün kapatılacağı konusunda haberler alınca “işte gene başlıyorlar” demiştik. Ancak olayda Tarım Bakanlığının rolünün olmadığını öğrendik. Meğerse Manisa Belediyemiz hepsi 450 dekar olan enstitünün binaların ve tesislerin de olduğu 200 dekarını park yapmak istemiş. Bu işte bir iletişimsizlik var sanırım. Belediyenin bile bile böyle bir iş yapacağını sanmam. Koleksiyon bağı alanında çoğu sadece bu enstitüde bulunan 300 üzüm çeşidi var. Bunların yok edilmesi cinayet olur. Burası bölgesel bir gen merkezidir. Enstitü 1930’da kurulmuştur. Araştırmaya dönüşmesi 1968’dedir. Şu anda 19 araştırma çalışması sürmektedir. Enstitüde erkenci ve renkli sofralık yeni üzüm çeşitleri elde edilmeye çalışılmaktadır. Tüplü fidanlar, aşılı fidanlar, amerikan anaçları fide üreticilerine verilmektedir. Kuruluşun geçmişte yeni terbiye sistemleri, kurutma sistemleri, bandırma formülleri konusunda araştırmaları olmuş, bu yenikliklerin çevreye yayılmasında etkili olmuşlardır.
Bütün bu çalışmaları yetersiz görebilirsiniz. Sorunun çözümü böyle değildir. Sanırım belediye de yeterince bilgilenmediğ i için böyle bir girişiminde bulunmuştur. Park yapacak başka yerler bulunabilir. Bu enstitü park yapılırsa düşmanımızın bile yapamayacağı bir şeyi kendi ellerimizle yapmış olacağız. Üreticileri, halkı ve en başta belediyeyi soruna sahip çıkmaya çağırıyoruz.