Tarım şirketleri, toprak sahipleri, medya elitleri ve ABD, bölgede istikrarsızlığın yolunu döşüyor
Ne kadar neoliberalizm karşıtı konuşsalar da, Brezilya ve Arjantin gibi merkez sol hükümetlerin politikalarına, Paraguay’da darbeyi tezgâhlayan aynı kesimler şekil veriyor. Bolivya ve Venezüella gibi toprak reformu ve kamulaştırma benzeri cüretkâr adımlarla kendi ulusal elitlerine açıktan meydan okuyan ülkelerde, yanıt darbe girişimleri ve genel istikrarsızlaştırma olmuştu. Ancak Paraguay’ın aksine, bu girişimler şu ana dek başarılı olmadı.
ABD ordusu, USAID, çokuluslu şirketler ve yerel siyasal oligarşiler, bölgedeki saltanatlarını sürdürmek için somut bir çaba görünmezken Paraguay’da bunların yaşanması, Latin Amerika’da geçmişin hayaletlerinin bir kez daha ortalıkta olduğuna dair net bir uyarı.
Paraguay, adeta Latin Amerika’nın aynası. Siyasal, ekonomik ve etnik sorunlar uçlarda yaşanıyor. 6,5 milyon Paraguaylının yüzde 60’ı yoksul. Bunun en temel nedeni, ekonomisi tamamen tarıma dayalı olmasına rağmen, Paraguay’ın bölgedeki en yüksek toprak yoğunlaşmasına sahip olması: Toprağın yüzde 85’i, nüfusun yüzde 2’sinin elinde!
***
Paraguay parlamentosu, yeni başkanlık seçimlerinden sadece 9 ay önce Başkan Fernando Lugo’yu iktidardan eden ve onun yerine başkan yardımcısı Fernando Franco’yu getiren bir anayasal darbe tezgâhlayalı iki hafta oldu.
Güney Amerika’dan gelen makaleleri okuyarak, sadece Paraguay’da olan biteni değil, bunun bölge için ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyorum. Ve korkarım ki iyi şeyler olmuyor. Pek çoğu daha kapsamlı inceleme gerektiren noktalar birleştiğinde, aniden bölgedeki ülkelerin ekonomik ve siyasal bağımsızlıklarını garanti altına alacak çok taraflı işbirliğine doğru elde ettikleri kazanımların çok kırılgan olduğu hissediliyor.
Hugo Chavez’in ve hatta bu bölgedeki anti-militarist seslerin ABD’nin “Tam Ölçekli Egemenliği” (doğal kaynakların, elit kukla hükümetler üzerinden dolaylı ve askeri güç tehdidi üzerinden dolaysız denetimi) hayata geçirmeye ilişkin bölgesel planlarından vazgeçmeyeceğine inanan seslerine daima kuşkuyla baktım. ABD’nin Ortadoğu’ya yeniden odaklanması ve Brezilya, Venezüella, Bolivya, Arjantin, Ekvator ve Uruguay’da sol eğilimli hükümetlerin yükselişi arasında, bölgenin 70’lerin, 80’lerin ve 90’ların emperyal/neoliberal kabadayılık türlerine kurban gitmesi, hem siyasal olarak abartılı hem de stratejik olarak olanaksız görünüyordu.
Artık o kadar da emin değilim.
Çünkü Paraguay’daki oyunun güçlerine bakarken, artık geçmiş çok da geçmişte kalmış gibi görünmüyor. Bu inanılmaz ölçüde hasis darbenin (Paraguay oligarşisi ile çokuluslu tarım şirketlerinin çıkarları ve ABD arasında yapılmış eskiye dayanan anlaşmanın hayata geçirilmesine doğru atılmış bir adım gibi görünen bir olay) arkasındaki güçler onlar. Lugo hiçbir şekilde bir engel değildi ancak onların çıkarlarına yeterince hızlı hizmet etmiyordu. Dahası, UNASUR ve Mercosur gibi organların (ki Paraguay artık çıkarılmıştır) bölgesel işbirliğine ilişkin istekliliği de, bu paralı ve militer çıkarların güvenliğini tehlikeye atıyordu.
Neden Paraguay’da bir parlamento darbesi?
Güney Amerika’daki en yoksul ülkelerden biri olan ve denize kıyısı bulunmayan Paraguay, çoğu zaman göz ardı edilir. Daha yüksek küresel ve bölgesel etkiye sahip Brezilya gibi başka bir yerde değil de burada bir parlamento darbesinin mümkün olabilmesinin en büyük nedeni de bu. Ancak Paraguay ne en büyük çokuluslu tarım şirketleri ne de ABD ordusu tarafından göz ardı ediliyor. Ülke, bölge için pek çok yönden metaforik bir petri kabı: Siyasal, ekonomik ve etnik sorunlar uçlarda yaşanıyor. 6,5 milyon Paraguaylının yüzde 60’ı yoksul. Yoksulluğun en temel nedeni, ekonomisi tamamen tarıma dayalı olmasına rağmen, Paraguay’ın bölgedeki en yüksek toprak yoğunlaşmasına sahip olması: Toprağın yüzde 85’i, nüfusun yüzde 2’sinin elinde. Kelimenin tam anlamıyla feodal bir ülke.
Küçük campesino çiftçileri ve geçimlik tarımla uğraşan yerli Paraguaylılar, büyük ölçekli soya ve pamuk plantasyonlarına gitmeleri için sistematik olarak ve zorla topraklarından çıkarılıyorlar. Campesino hareketinin şiddetle bastırılması—parlamentonun Lugo’yu görevden almaya bahane yaptığı Curuguaty’deki olaylar gibi—Paraguay’da tarım işletmelerinin genişlemesi ile artan toprak çelişkileri olarak on yıldır sürmekte.
Siyasal olarak, Paraguay’da egemenlik, 2008’de bir yerli hakları, toprak reformu ve sosyal refah programları savunucusu olan Katolik rahip Fernando Lugo’nun seçilmesine dek 61 yıl boyunca Colorado Partisi’nin elindeydi.
Lugo’nun partisi “Alianza Patriotico para el Cambio” (Değişim için Halk İttifakı) başta tabandaki halk hareketleri cephesinin desteğine sahip olmasına rağmen, Kongre’de çoğunluğun desteğini hiç elde edemedi. Ve Liberal Parti’den başkan yardımcısı Fernando Franco, Lugo ile olan fikir uyuşmazlığını ve başkanlık ihtirasını hiç gizlemedi.
Başkanlık öncesindeki performansına zıt şekilde, Lugo başkan olarak campesino davasını ileriye götürmek ve toprak reformunu zorlamak için çok az şey yaptı. Zorla yerinden etmeler ve protestoların kriminalize edilmesi sürdü ve nihayetinde Lugo başta onu desteklemiş olan hareketleri lağvetti ve yabancılaştırdı. Kongre içinde ve dışında geniş bir destek tabanı olmaksızın, iki büyük parti olan Colorado ve Liberal Parti öncülüğünde makamından indirilmesi kolay bir manevra oldu.
Tüm bu olanlardaki merak uyandırıcı ve kritik gerçek, campesino’lar grubunun 300 polis tarafından 19 Haziran’da gaddarca çıkarıldığı Curuguaty’deki toprağın eski ve uzun süreli bir Colorado Partisi senatörü olan Blas Riquelme’ye ait olması. Bu yüzden Lugo’ya yönelik parlamento soruşturmasının pek çoklarınca bir tuzak olduğunun söylenmesine inanmak güç değil.
Yabancı çıkarları, yerel dostlar
Eski hâkim partilerin ülkedeki egemenliklerini korumak istemesinin ötesinde, Lugo’ya karşı darbede daha derin çıkarlar da var işin içinde.
İlki ve en önemlisi tarım şirketleri. Paraguay’daki en büyük oyuncu, adı çıkmış Monsanto’dan başkası değil. Şirket Paraguay’da ekilen genetiği ile oynanmış soya ve pamuk tohumlarının karlarını topluyor ve 2011’de vergisiz 30 milyar dolar topladı. Ve Paraguay soyası üretiminin ve rafinajının yüzde 40’ı, ABD menşeli dev özel şirket Cargill’e ait (yıllık karı 100 milyar dolar). Yine, Paraguay’daki tarım devleri, Kongre’den çok kapsamlı korumalardan faydalanıyorlar ve hiç vergi ödemiyorlar.
Diğerleri arasında bu tarım devleti, Paraguay’daki herhangi bir zorla yerinden etmede rol almadıklarını iddia ediyorlar. Ve elbette rol almıyorlar. Bu pis işi yapan, Monsanto tohumlarından elde ettikleri yüksek karları artırma peşindeki toprak sahiplerinin tuttuğu çeteler. Bunlardan daha sonra bahsedeceğim.
Kendilerini korumak için, bu şirketler kendi ulusal müttefiklerine sahipler. Bunların biri Paraguay’daki büyük tarım üreticileri sendikaları, diğeri ise medya. Cargill, Syngenta ve Agrosan’ın üçü de, adını Paraguay’daki en büyük gazetelerden biri olan ABC Color’ın sahibi Aldo Zuciollio’dan alan şirketler grubu Grupo Zuciollio’nun bir parçası.
Paraguaylı araştırmacı gazeteci Idilio Mendez Grimaldi’ye göre, Lugo’nun makamından indirilmesinin nedenlerinden biri, kabinesinin Monsanto’nun genetiğiyle oynanmış pamuk tohumlarını ülkeye sokma izni verme taraftarı olmaması. Tohum Kalitesi Ulusal Servisi’nin başkanı, Sağlık Bakanı ve Çevre Bakanı tohumların pazara girmesine yeşil ışık yakmayınca, ABC Color onları yolsuzlukla suçlayan bir karalama kampanyası başlattı.
Washington’un Rolü: Güney Komutanlığı ve USAID
Ekvator gibi ülkeler, School of the Americas’a Ekvatorlu asker göndermeyi reddederek ve ABD askeri üssü için anlaşmalarını yenilemeyerek ABD askeri personeline dur deseler de, bölgedeki ABD askeri varlığı fazla etkilenmedi. Bir üs kapanınca, genellikle Kolombiya’da (ABD erişimine sahip 11 tesis), Peru’da (ABD erişimine sahip 8 tesis) veya Paraguay’da diğeri açılıyor.
Paraguay’da iki ABD üssü var: Bolivya’ya sadece 155 mil mesafede bulunan ve büyük uçaklar için inşa edilmiş 10 bin fitlik pisti ile övünülen Mariscal Estigarribia ve Brezilya sınırında bulunan ve ABD Güney Komutanlığının düzenli askeri tatbikatlar düzenlediği DEA (Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi) üssü Pedro Juan Caballero.2009’da Lugo ülkedeki ABD Güney Komutanlığı operasyonlarının genişletilmesine karşı olduğunu açıklasa da, eski başkan Nicanor Duarte Frutos’un 18 ay kalma izni ve ülkeye giren 400’ün üzerinde ABD askerine muafiyet verdiği 2005’ten beri, Paraguay’da ABD askeri varlığı daha geniş bir hareket alanına sahip oldu.
ABD askeri etkisinin çoğu, “insani müdahaleye” izin vermesi itibariyle birçoklarının Paraguay’ın Plan Colombia’sı olarak değerlendirdiği Kuzey Bölgesi İnisiyatifi (IZN) anlaşmasından kaynaklanıyor. ABD ile 1961’de, Alfredo Stroessener’in askeri diktatörlüğü sırasında imzalandı. 1989’da diktatörlüğün “çökmesinden” beri (tırnak içinde çünkü generalleri iktidardan indirmeksizin demokrasiye geçiş anlaşmasıydı), IZN anlaşması Paraguay Kongresi’nde asla tartışma konusu olmadı.
Curuguaty’deki katliamın ardındaki gizemin bir başka önemli parçası, campesino’lara yönelik harekâtı düzenleyen özel Paraguay operasyon kuvvetlerinin (Grupo Especial de Operaciones, GEO) ABD Güney Komutanlığı tarafından Kolombiya’da Plan Colombia çerçevesinde eğitilmiş olması. Campesino grubu Coordinadora por la Recuperación de Tierras Malhabidas’ın (Kanunsuz Toprakların Geri Kazanılması için Koordinasyon) silahlı ajan provokatörlerin varlığının şiddetlendirdiğini söylediği olaylarda GEO şefi de dâhil altı polis öldü. Bir tuzaktan fazlası, belki de Curuguaty bir tezgâhtı.
ABD’nin Paraguay’daki varlığının kilit parçası, Paraguay Anayasa Mahkemesi Hacienda Ministry ve emniyet teşkilatları ile yakın çalışma içindeki USAID’dir. USAID’in bölgedeki rolü, insani müdahalenin arkasına saklanan bir istikrarsızlaştırma gücü olarak tüm ayrıntılarıyla belgelenmiş durumdadır. Araştırmacılar Jeremy Bigwood ve Eva Golinger’in gizli belgelere ulaşmaları ardından 2009’da ortaya çıkardıkları üzere, USAID Bolivya’daki “desantralizasyon” çabalarına bir milyar dolar ve Venezüella’da 60 milyon dolar aktarmıştır. Her iki ülkede bir sürü Geçiş İnisiyatifleri Bürosu (OTI) açarak ve hükümet karşıtı sivil toplum kuruluşlarını fonlayarak, USAID ayrılıkçı ve muhalif hareketleri Amerikancı ajandayı ileriye taşımak için destekledi.
Geçtiğimiz yıl Aralık ayında Colorado Partisi, USAID’in yerel kolu olan Kaynak Bilgi Merkezi (CIRD) ile taraflar arasında daha yüksek bir “diyalog” öngören bir anlaşma imzaladı. CIRD başkanı, Lugo’yu indirmek için Colorado ve Liberal Parti ile birlik yapan Patria Querida partisinin eski başkan adayı ve senatör Manuel Carrizosa’nın akrabası olan Alavaro Carrizosa.
Bu da yetmiyormuş gibi, ülkenin şu anki ABD elçisi Liliana Ayala, USAID’in Bolivya’daki eski direktöründen başkası değil. Halefi, elçi olmadan önce Dışişlerinin Castro karşıtı propaganda/Küba istikrarsızlaştırma kanadı Havana’daki ABD Çıkarları Bölümü’nü yöneten James Cason’du. 2010’da, Batı Yarıküre İlişkileri Savunma Bakanı Yardımcısı ve Paraguay and the United States: Distant Allies (Paraguay ve ABD: Uzak Müttefikler) kitabının yazarı Frank Mora, o zamanki başkan yardımcısı Fernando Franco tarafından kabul edildi. Görüşmelerinde, Mora ABD ile askeri işbirliğinin ve IZN’nin faaliyetlerinin daha da geliştirilmesinden söz etti.
Bölgesel dayanışmanın kırılganlığı ve önemi
Cuma günkü darbeden sonra, Güney Amerika Ulusları Birliği (UNASUR) ve ekonomik kurumu Mercosur, Paraguay’ı üyelikten çıkardı. Ancak bu birçok yönden, belki de Paraguay siyasal oligarşisi ile ABD’nin istediği şeydi. UNASUR ve Mercosur bölgesel işbirliği anlaşmalarını, demokrasiyi, ulusal bağımsızlığı, sınır güvenliğini, biyo güvenliği, askeri işbirliğini ve savunmayı ve ABD müdahaleciliğini sınırlandırmayı temsil ediyorlar—esas olarak çokuluslu şirketlerin ve Washington’un gücünü sınırlandırma niyetini.
Paraguay UNASUR’a katılan son ülkeydi ve Lugo Mercosur’un ulusal istikrarsızlaştırmayı yasaklayan demokrasi maddesini imzaladığında, ABD Color gazetesi, eski başkanı ulusal bağımsızlıktan feragat etmekle suçlamıştı. Gazete ayrıca sınır güvenliği anlaşmalarının Brezilya sınırındaki soya plantasyonlarını nasıl olumsuz etkileyeceğini de yazmıştı. Paraguay soyasının yüzde 90’ı, Brezilya-Paraguay sınırını oluşturan verimli ve kanunsuz topraklarda yaygın olarak ‘Brasiguayo’lar’ denilen toprak sahipleri tarafından üretiliyor. Campesino’lara ve yerlilere yönelik şiddetin çoğu bu Brasiguayo’lar tarafından gerçekleştiriliyor.
Darbenin hemen ardından, bir Paraguay delegasyonu/lobisi başkan Dilma Rouseff ile görüşmek üzere Brezilya’ya uçtu. Rouseff görüşmeyi reddetti ancak lobi 230 Brezilyalı vekili temsil eden Tarımsal Meclis Cephesi ile görüşebildi. Toplantıda, cephe başkanı ve Matto Grosso’nun (soya karları uğruna orman katliamının küresel simgesi haline gelmiş bir Brezilya eyaleti) kongre üyesi Homerio Periera, yeni hükümete desteğini ifade etti.
Paraguay Kongresi Venezüella’nın Mercosur’a girişini engelleyen tek kurumdu. Artık ülke ilk seçime kadar kurumdan çıkarıldığına göre, Mercosur 31 Temmuz’da Venezüella’ya hoş geldin diyecek.
Tüm bunlar ne anlama geliyor?
Bu darbe, Mercosur ve UNASUR’un bölgesel bağımsızlık anlaşmalarının yalnızca kâğıt üzerinde mi kaldığını yoksa gerçekten bir anlamı olup olmadığını sınamak için bir test. Şimdilik erken olsa da, her iki kurum da ülkenin Nisan 2013’teki seçimlerin ardından yeniden girişine izin verecek gibi görünüyorlar. Bu, Paraguay darbesinin arkasındaki güçler, ulusal ekonomik büyümenin–büyük oranda doğal kaynak satışından kaynaklı–doğrudan doğruya çokuluslu şirketlerin, toprak sahiplerinin ve ABD’nin çıkarlarını korumaya bağlı olduğunu açıkça ortaya koymuş olduğu için hafife alınmaması gereken bir karar. Neoliberalizme karşı sözlerine rağmen, Brezilya ve Arjantin gibi merkez sol hükümetler, hem politikalarına şekil veren hem de ülkenin istikrarını tehdit edebilmesi muhtemel aynı kesimlere bel bağlıyorlar. Bolivya ve Venezüella gibi toprak reformu ve kamulaştırma gibi şeylerle daha cüretkâr adımlar atarak kendi ulusal elitlerine daha açıktan meydan okuyan ülkelerde, yanıt darbe girişimleri ve genel istikrarsızlaştırma olmuştu. Ancak Paraguay’ın aksine, bu girişimler şu ana dek başarılı olmadı.
İlginç şekilde, Grimaldi, Lugo’yu yenilgiye götüren şeyin kesin olarak “emperyalizmle, feodal oligarşiyle ve sağ kanat partilerle yönetebileceğine” olan inancı olduğuna inanıyor. Bu, Arjantinli siyaset bilimcisi Atilio Boron’un, kapsamlı bir toplumsal hareket desteği ile sol partileri kendi safına toplayamayan “çekingen ilerici” bir hükümet olarak tanımladığı bir tehlike.
ABD ordusu, USAID, çokuluslu şirketler ve yerel siyasal oligarşiler, bölgedeki saltanatlarını sürdürmek için somut bir çaba içinde görünmezken Paraguay’da bunların yaşanması, Latin Amerika’da geçmişin hayaletlerinin bir kez daha ortalıkta olduğuna dair net bir uyarı.
Kaynak : http://dunyadanceviri.wordpress.com/ – 16 Temmuz 2012