4. CLOCK Konferansı – Kadın Toplantısı tartışmasında öngörülen metin
Kırsaldaki toplumsal hareketlerin içindeki kadınların uluslararası düzeyde birikmiş örgütsel ve politik tecrübeleri, feminizmin halkın içinde ve kırsalda gelişmesini sağlamıştır. Yeni cinsiyet ilişkileri ve rollerinin yapılandırılmasındaki zorlukları, kadın işçiler, kadın köylüler, yerli kadınlar ve işçi sınıfı ile ilişkilendirerek, yeniden tanımlanan feminizm temelinde ve politik duruşun gelişimi ile beraber ele almalıyız.
Birçok feminizm çeşidi olduğunun ve bunların tarihsel oluşumlarının farkındayız. Ancak feminist kadınlar olarak, kapitalizm çerçevesi içinde gerçek bir cinsiyet eşitliğinin olmayacağını biliyoruz ve buna karşı bir duruş sergiliyoruz. Bu felaket modelini simgeleyen tahakküm ve yıkım şekillerini yok etmek için mücadele ediyoruz. Aynı şekilde, kapitalizmi yenmek için ve cinsiyet eşitsizliğini sorun olarak ele alan yeni bir toplum inşa etmek için mücadeleye inanıyoruz.
Kadın özgürlüğü mücadelesi, özel mülkiyete karşı yapılan, toprak ve bölge hakkı için olan, tarımsal reformu içeren ve ulusötesi şirketlere karşı olan, GDO’ya ve pestisitlere karşı olan, madencilik faaliyetlerini sonlandırma mücadelelerinin hepsiyle birlikte yürümektedir. Yapıdaki değişiklik, iktidardaki değişiklik değildir; diğer bir bağlamda ise bu, hayatlarımızın nesnel gerçekleri ve özgürlüğün tam olarak gerçekleşmesi konusunda yeni bir toplum inşa sürecidir. Kadınlar, her zaman iki çeşit tahakküm ile karşı karşıyadır; sınıfsal sömürü ve toplumsal cinsiyet baskısı. Ve kadınlar, mücadelenin ve toplumsal hareketlerin bir parçası olduğunda, kadın örgütleri veya karma örgütler kendilerini toplum tarafından kemikleşen tanımlar ile birlikte taşıyor.
Sınıf ve cinsiyet farkındalığını geliştirdikçe kadınlar fark edecek ki tarihsel katkıları, kapitalist model ve ataerkil model tarafından keskin bir şekilde yok edilmiştir. Bu, kadınların davranışlarına kurallar getirerek, kadın bedenini bastırarak ve kadınları bir alt sınıfta tutarak gerçekleşmiştir.
İşte bu yüzden sesimizi yükselmeliyiz: Feminizm olmadan sosyalizm olamaz!
Patriarka (Ataerkil düzen), Cinsiyet ilişkileri ve Sınıflı Toplum
Patriarka, özel mülkiyet ve sınıflı toplumda temellenen yapısal bir tahakkümdür. Onun tarihsel gelişimi, ilkel topluluklardan gelen sosyal ilişkilerin bozulması ile ilişkilidir
Ötekilerin çalışmalarına el koyma, temel ihtiyaçlar için iş birliği formlarının saldırı altında olması ve kapitalist olmayan toplumlardaki kadınların durumunun değişmesi, sınıflı toplumları oluştururken sömürü yapısının var olabilmesi için gerekli önkoşullardır. Toplumsal iş bölümü ile beslenen sınıf sömürüsünün işleyebilmesi için, kadınları alt gruba mensup yapmak önemlidir; bu hem erkeklere saygı duyma hem de özellikle toplumun bir bütün olarak toplumsal hiyerarşi ile ilişkili olan cinsiyet hiyerarşisi yaratma şekliyle vücut bulur.
Hayatta kalma yollarının arayışı kolektif bir unsur olmaktan daha çok bireysel bir amaca dönüşmüştür. Aile, özel alanın toplumsal görevler sorumluluğu taşıdığı varsayılan sınıflı toplumun yapısının bir parçası haline gelmiştir. Çocukların ve yaşlıların bakımı, çocukların eğitimi, evin temizliği gibi görevler kadının işi olarak tanımlanmıştır. Diğer taraftan ise işçi kadın sınıfı için özel ve kamusal alan ayrımı yoktur: Her zaman yoğun ve olağanüstü çalışma günlerini evlerinin içinde ve dışında devam ettirirler.
Kadınlar ve erkeklerin farklı sosyal ilişkileri, kadının ev hanımı, erkeğinse koca olduğu idealize edilmiş bir aile çerçevesinde standartlaştırılmıştır. Bu, kadın bedeni ve kadınların bireysel tercihleri üzerinde kontrol hakkı tanımıştır. Bekaret miti, kadın sadakatsizliğinin şiddetle cezalandırılması, cinsel baskı gibi örnekler kontrol hakkına örneklerdir. Günden güne bazı kişisel özellikler, kadının ve erkeğin ne olduğuna dair bazı tanımlar ile özdeşleşmiştir. Erkekler, zekâ, cesaret, güç ve hassasiyet eksikliği zorunluluğu ile tanımlanmıştır. Kadınlar ise bağımlı, güzel, kırılgan ve sınırsız anlayışta bir varlık olarak tanımlanmıştır.
Kadınların alt sınıf olduğuna dair toplumsal yapı ve birçok farklı tahakküm formları, bütün toplumun dahil olduğu erkekler ve Devlet tarafından başlıca şiddet gösterileri ile başarılı olmuştur. Kadınlara karşı günlük ve çeşitli şiddet dışavurumları-bunlar fiziksel, duygusal ya da psikolojik olabilir- doğal olarak atfedilmiş; erkekler tarafından kadının toplumda olması gerektiği yeri öğrenebilmesi için cezalandırılması gerektiği savunulmuştur.
Farklı toplum çeşitlerinde (ilkel, kölecilik temelli, feodal ve kapitalist), kadın ve erkekler patriarkanın yapısından etkilenmiştir. Farklı üretim sistemlerinde kadınlar ne düşünmeleri, hissetmeleri ve olmalarına dair kurallar çerçevesinde hareket etmiştir. Belirlenen bu davranış kalıplarının dışına çıkan kadınlara, Orta çağ’da cadı avı olarak isimlendirilen ve hala günümüzde farklı boyutlarda devam eden işkence ve cezalandırmalar uygulanmıştır.
Kapitalizm altında Patriarka, kadın ve bedenlerinin metalaşmasını da içeren toplumdaki her şey ile bağlantılıdır. Tarihi toplumsal iş bölümü, cinsiyet eşitsizliğini yansıtan cinsiyete bağlı iş bölümünü doğurmuştur.
Bu yüzden, ekonomik açıdan kapitalizm için önemli olan, verimli ve üretken çalışma sömürülerini garantiye almak için kadınların daha uzun saatler çalışmasıdır. Görünmezlik ideolojisi, kadınlara saygı ve onların işleri ile gelişmiştir, ev işleri iş olarak ele alınmamış, kadın olmanın doğal sonucu olarak kabul edilmiştir ve ev dışında ücretli çalıştıkları işlerde ise kadın oldukları için daha az kazanmışlarıdır.
Ancak tarih boyunca kadınlar, Patriarkaya karşı direniş ve yüzleşme yollarını geliştirmiştir. Bunların ötesinde, işçi kadınlar çalışma koşullarını ve tahakkümün iş alanındaki işleyişini sorgulamışlardır. Tarihi direniş ve dayanışma yapısı ki kadınlar bunların yükselmesinin bir parçasıdır, Uluslararası Feminist Hareketidir.
Kadın Mücadelesi ve Köylü ve Çiftçi Kadınlarda Halkçı feminizminin Gelişmesi
Feminizm hareketinin yükselişinden daha bile önce, kadınlar sınıflı toplum tahakküm koşullarına karşı mücadele etmişlerdir. Feminizmin yükselişindeki birçok yüzleşme tarihsel miras olarak ele alınmamıştır.
Sosyo-politik bir hareket olarak, feminizm 18. yy’ın ortalarında mücadelenin birçok dalgası farklı ülkelerde, özellikle de Avrupa’da daha kısa çalışma saatleri ve iş koşullarının iyileştirilmesi için ortaya çıkmıştır. İşçi kadınların mücadeleleri hızlı bir şekilde sosyalizm mücadelesinin genişlemesinde ilişkilenmiştir.
Özgürlük için kadın mücadelelerin öncesinde, birçok feminist hareket yaratıldı: Bunlar liberal feminizmden devrimci feminizme kadar uzanan farklı teorik ve politik olaylar üzerinden oluşmuştur.
Feminizmin yükselişindeki tarih, işçi sınıfı mücadelesi ile yakından ilişkisi sistematik olarak saldırı altındadır. Kadınların cinsiyet eşitliği için basit gündemler oluşturan taleplere dair girişimler vardır. Bu eşitlik, Dünya Bankası tarafından çizilen kamu politikaları olarak bir yörüngeye çekilmiş veya kadın mücadelesini cinsel özgürlüğün kültürel sorularına veya erkekler ile olan güç ilişkilerinin tersine dönmesine indirgenmiştir.
Birçok insanın düşüncesinin aksine, feminizm erkek şovenizmin tersi değildir. İkincisi, erkeklerin üstünlüğü ve kadınlar üzerindeki tahakküm olarak üstünlük ideolojisinin anlatımıdır. Erkek şovenizmi, patriarkanın doğrudan ürünüdür. Farklı yollarla, kadınlar ve erkekler patriarkadan ve erkek şovenizmden olumsuz etkilenmiş ve iki tarafta bunun etkilerinin yeniden inşasında ve kadının bu süreçteki öneminin etkisinin anlaşılmasında mücadele etmelidir.
Diğer bir taraftan, uzun vadeli devrimci feminizm, diğer ülkelerdeki ve bölgelerdeki kadınların durumunu göz önüne almayan Avrupa merkezli bir bakış açısında sınırlı kalmıştır.
Ancak devrimci mücadele sürecinde ve sosyalizmin pratikte uygulandığı zamanlarda, kadın sorunu genelde ikinci planda kalmış, sanki sınıf her şeyi çözecekmiş gibi yaklaşılmıştır. Tarih gösteriyor ki bu büyük bir hatadır çünkü sınıf, cinsiyet farklılığı yarattığı gibi halklar, etnik gruplar, kültürler ve kuşaklar arasında da farklılığı içeriyor. Bu farklılıkları, mücadelenin ve katılımın önemli formlarındaki farklılaştırılmış rolleri göz önüne alarak radikal konuları ve toplumsal değişim için müşterek projelerin nasıl bağlantılı olduğunu düşünmek gerekir.
İşçi kadın feminizmi ve devrimci feminizm çerçevesinden, çiftçi ve köylü kadınların geliştirdiği Halkçı Feminizm’e çağrıda nasıl birbirimizle ilişkili olduğumuzu dair yaklaşımlar geliştiriyoruz.
Doğal kaynakların kapitalist işgali; metalar tarafından tarımın işgali; tarım ticaretinde stratejik bölümlerdeki ulus ötesi eylemleri; madencilik; hidro elektrik gelişmeleri; hükümetlerin çoğunluğunun durumu; yatırım ve kamu finanslarının büyük bölümü vasıtasıyla sermayenin desteklenmesi için güçlü devlet mekanizmaları gibi bazı müşterek unsurların tanımlayan uluslararası boyuttaki kırsal alanlardaki mevcut gerçekliğin analizini inşa ediyor.
Bu sorunlu unsurlar, yerli, yerel, köylü ve çiftçi topluluklara karşı şiddetin artmasına neden oluyor. Tahliye, fiziksel tehdit, eziyet, suikast, biyo çeşitlilikteki büyük kayıplara, egemenliğe, tohumlar ve gıda üzerindeki kontrole, toprağa erişimde demokratikleşme gibi süreçlerin engellenmesine izin verir.
Paylaşılan analiz gibi, kadınlar direniş sürecini geliştirmiş, bu modele karşı mücadele oluşturmuş; kadın ve topluluklar üzerindeki kapitalizmin etkisini açıklamıştır. Bu sürecin en önemli anlatımı 8 Mart Uluslararası Dünya Kadınlar Günü’nde meydana gelen eylemlerdir. CLOC-La Via Campasina’nın 2006’da Brezilya’daki eylemi gibi. Mücadelenin bu kanalı günden güne sınıf sömürüsü ve patriarkanın bütün toplum ve kırsal alanların üzerindeki etkilerini anlatmakta ışık tutmuştur.
Feminizm olmadan, Sosyalizm olmaz!