Marakeş Deklerasyonu, Fas'ın Marakeş şehrinde düzenlenen uluslararası toplantıda alınan kararları yayınlıyoruz.
Çeviren : Umut Kocagöz
Sahte Çözümler Zirvesi’ne karşı
Doğayla dost ve iklim değişimini gözeten gerçek alternatifler için
Tüm halklar için adil ve sürdürülebilir bir gelecek için
Bizler, çevrenin sürekli yıkımına karşı mücadele eden demokratik ve ilerici toplumsal hareketler ve örgütler olarak, 7-18 Kasım tarihleri arasında Marakeş’te düzenlenen 22. taraflar konferansı (COP22) sürecini yakından takip ettik. Bu konferans düzenleyicileri tarafından bir “çalışma konferansı” ve hatta “tarım üzerine bir konferans” olarak değerlendiriliyor.
Zirvenin hazırlık sürecini yakın takip ederek ve zirvenin yapıldığı bağlamı göz önüne alarak aşağıdaki deklerasyonu kaleme aldık:
1. Bu konferans emperyalizm ve kapitalizmin dayattığı üretim ve dağıtım biçimleri ve tüketim değerlerinin egemen olduğu bir dönemde gerçekleşmektedir. Bu nedenle dünya tehlikeli bir çevre durumuyla karşı karşıyadır, ve gezegen, insanlığın hayatta kalması için gerekli olan maddelerin sonsuza kadar yok oluşuna kadar gidebilecek, önlenemez bir faciaya doğru sürüklenmektedir.
2. Bu ve önceki zirvelerde karar alma süreçlerine hakim olan çevreler, çevre kirliliğinden sorumlu olan şirketler ve onları destekleyen devletler üstü kurumlardır. Bu açıdan, bu zirve de diğerleri gibi yetersiz ve bağlayıcı olmayan kararlar ve önerilerle sonuçlanacaktır. Bu zirve, sahte mekanizmalar üreterek, iklim değişikliğine karşı bizlerin talep ettiği gerçek çözümlerin etrafından dolanacaktır.
3. Marakeş Zirvesi’nde mevcut olan yaklaşımı iklim adaleti açısından yetersiz ve faciayı önlemekten yoksun olarak değerlendiriyoruz. Bunun sebebi, bu yaklaşımın çokuluslu şirketlerin ve çevre kirliliğinden mesul olan ülkelerin haklarını koruyan lobilerin çıkarına olmasıdır.
4. Birleşmiş Milletler’in gezegenin ısısını düşürmeye yönelik karar almak konusundaki yeteneksizliğini, uluslararası toplumun yeteneksizliği olarak değerlendiriyoruz. Ancak bu durum, karar alma süreçlerinde ayak bağı olan ve iklim adaletinin gerçekleşmesini engelleyen lobilerin ve süpergüçlerin elindeki mekanizmayı değiştirmek için acil bir ihtiyaç haline gelmiştir.
5. Filistin halkının doğal kaynaklarının yoğunlaşan aşırı sömürüsü, topraklarının işgali, suyunun çalınması ve gıdasının Siyonist devlet tarafından kontrolü, kolonyalizmin halkların doğasını ve kaynaklarını nasıl yok ettiğinin açık bir kanıtıdır. Bu açıdan Filistin halkının işgal edilmiş topraklarını ve kaynaklarını geri alma mücadelesini destekliyoruz. Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını destekliyor, kolonyalizme maruz kalmış bütün halkların tahrip edilmiş doğalarının, çalınmış zenginliklerinin, kolonyalistlere iktisadi ve ekolojik olarak borçlu kılınmış koşullarına bağlı olarak yitirdikleri hakların telafi edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
6. Bu açıdan, hakiki bir alternatifin, kapitalist kâr ve kalkınma değerlerinin dışında, doğa ile dengeli ve halkların refahına dayanan bir yaşamda olduğunu düşünüyoruz. Bu alternatifin yaratılması için:
İklim adaleti ile toplumsal adalet beraber ele alınmalı, insan hakları ve kadın ve erkekler arasındaki eşitlik tesis edilmelidir.
İnsan ve doğanın beraberliğine dayanan ilerici, politik, ekonomik, toplumsal ve kültürel alternatifler hayata geçirilmelidir. Bu alternatifler mevcut kapitalist ve patriarkal sisteme son vermeli, halkların kendi kaderlerini belirleme hakkını öne çıkarmalıdır.
Halkların doğal kaynakları ve gıda üretim ve dağıtım süreçlerini kapsayacak egemenliklerini tesis etmek için demokratik ve kapsayıcı bir tarım reformu hayata geçirilmelidir. Bu reform, küçük çiftçilerin ve topraksız işçilerin toprağa ve su kaynaklarına erişimini güvence altına almalıdır.
Çevre kirliliğine sebep olan ülkeler ve şirketler üzerinde ulusal ve uluslararası tedbirler alınmalı, küresel ısınmadan etkilenen ülkelerin ve kişilerin hakları güvence altına alınmalıdır.
Gezegenin ısınmasında temel rolü olan fosil yakıtların yer altından çıkarılması ve kullanılmasına son verilmelidir. Bunun yanında, özellikle güney ülkelerinin işçi sınıfının, küçük çiftçilerin, kadınların, göçmenlerin ve yerli halkların haklarını çiğneyen ve bir kılıf olarak kullanılan karbon ticaretine son verilmelidir.
Sonuç olarak, bu anlaşmayı imzalayan demokratik ve toplumsal hareketler ve örgütler olarak, bu saydığımız alternatiflerin ve başka çözüm önerilerinin açgözlü kapitalist mantığa bir son vereceğini düşünüyoruz. Bu alternatifler, ulusal ve uluslararası mücadelelerin birleşmesi ve güç dengesini halklar lehine değiştirmesiyle mümkün olabilir.
Bu amaçla, çevrenin tahrip edilmesi ve emperyalist egemenliğe karşı mücadele eden bütün güçlerin uluslararası bir cephe oluşturması gerekmektedir. Bu birleşik cephe, mevcut egemenliğe ve uygulamalara karşıt olarak oluşmalı; aynı zamanda halkların kaderi olan uluslararası karar verme süreçlerinde finansal, politik ve ekonomik mekanizmalara karşı durmalıdır. Ancak böylesi bir cephe karbon ticaretinin, yoksulluğun ve sömürünün olmadığı, adil ve sürdürülebilir bir dünyayı hayata geçirebilir.
Yaşasın insanlığın özgürleşmesi için mücadele eden ve dayanışma içerisinde olan halkların birliği.
Marakeş, 17 Kasım, 2016