Bugün kurban bayramının 4. günü. Kandıra’da bambaşka bir bayram günü daha yaşanıyor. Geleneksel olarak bayramın son günü köy sokaklarında biraraya gelip toplu bir şenlikle bayramı kutlayan köylü halk, bu sefer gönül bayramlarına şenlik tadında bir eylem de katıyorlar.
Bayram için hazır bir araya gelmişken söyleyecek bir çift değil, çok sözleri vardı. Paylaşmaları gerekiyordu. Çünkü 700 yıldır tarım yaptıkları verimli toprakları şimdi şirketler Gıda İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurulması amacıyla ellerinden almaya çalışıyordu, hükümetin çıkardığı arazileri istimlak etmeyi kolaylaştıran yasayı ve hükümeti de arkalarına alarak.
Toprağı ellerinden alınmak istenen Kandıra köylüsü de topraklarında üretim yapabilmeye devam etmenin mücadelesini veriyor şimdilerde. “Köylü burada, Bakan Aygün nerede?” sloganlarıyla Sanayi Bakanı’na sesleniyorlar, kararlı adımlarıyla yürüyor, yolları kesiyor, seslerini duyurmak için bayram günü karayolunda trafiği durduruyorlar.
Bayramın 4. günü düzenledikleri bu mitingde köylü kadınlar topraklarının koruma taleplerini şu sözlerle dile getiriyorlardı: “Biz bu toprakları vermek istemiyoruz. Bizim topraklarımız zaten fabrikamızdır, sanayimizdir. Biz bu topraklarda üretiyoruz, üreteceğiz. Biz bu toprakları verirsek çoluğumuz çomağımız ne yiyecek, ne içecek? 3 tane evladım, 6 tane torunum var benim, ne yiyecek onlar? Sanayi Bakanı’na söylüyorum buradan, gelsin görsün halimizi. Havadan karadan ölçüyorlar! Bize danışmışlar mı? Hiç bize sormuşlar mı? Ne demek topraklarımızı almak? Gitsinler sanayiyi taşlık toprakta yapsınlar! Biz topraklarımızı vermiyoruz, vermeyeceğiz. Biz toprağımızdan buğdayımızı, mısırımızı, arpamızı, her şeyimizi alıyoruz. Biz toprak vermiyoruz!” diyenlerden Firzat Derin ile eylem sonrasında görüştük.
Firzat Abla bize kendini tanıtır mısın?
Ben Firzat Derin, 53 yaşındayım. 11 yaşından beri bu topraklarda mücadele ediyorum. 14 yaşımdan beri de evlenip geldiğim İmralılar Köyü’nde mücadele ediyorum. Burada hepimizin toprağı birdir. Bizimki buraya geçer, onlarınki bizim oralara geçer. Fark etmez. Burada hepimiz kardeşiz. 6 tane torunum var. Ben torunlarıma bu toprağı bırakamazsam kime bırakayım? Bu toprağımı vermeyeceğim, torunlarıma bırakacağım.
Neler üretiyorsun toprağında?
Şimdi yulaf, arpa, buğday ektim. Kıştan yaza çıkarken mart ayında başlıyoruz, mısır, çiçek, süpürgelik ekiyoruz. Sonra kabak, biber, domates, patlıcan, kavun, karpuz… Bunları üretiyorum. Ispanak ekiyorum, brokoli, karnabahar ekiyorum. Sonra soğan, sarımsak… Her şeyimizi biz burada üretiyoruz. Bizim toprağımız fabrikamızdır. Başka da bir şey istemiyoruz.
Ürettiklerinizi ne yapıyorsunuz?
Pazara da götürüp satıyorum, mağazaya da veriyorum. Değirmene de götürüyorum, un öğütüyorum. Kendimiz de yiyoruz, çoluğumuz çomağımızla. Şimdi benim bu gelinler giderken kaç çanta dolu götürecekler? Bu akşam dönecekler, kaç çanta öte beri götürecekler buradan! Ben burada olmasam onlar o çanta dolusu şeyleri götürebilir mi? Oğlumun aldığı 650 milyon para. 5
00’ünü ev kirasına veriyor. Kalan 150 milyona elektriğini mi verecek, suyunu mu verecek, çocukları okula gidiyor, onlara mı bakacak? Ben buradan takviye etmezsem onlar orada aç!
Bugün buradaki mücadelen ne için peki?
Ben çoluğuma çomağıma bir karış toprak bırakabilmek için mücadele ediyorum. Toprağımızı vermeyeceğiz. Sanayi yapacaklarmış bu topraklarda. Sanayi de istemiyoruz. Ama kuracaksa gitsin başka yere kursun, Cezaevi’nin arkasındaki taşlık yamaçlara kursun. Daha önce getirip Cezaevi’ni kurdular. Hangimizin çoluğu çomağı işe girdi orda? Bizim hangi çocuğumuzu aldılar oraya? Biz nasıl var ettik, yok etmediysek onlar da bu topraklarda kalsın, var etsinler, üretsinler.
* * *
Ve gün sona erdiğinde, İstanbul’a dönüş yolunda, biz kentliler de bir diğer Kandıra köylüsü Yadigar Derin’in şu sözlerini düşünüp duruyoruz:
“Benim toprağımı alacaklar. Sonra ben nasıl üretim yapacağım nasıl hayvan yetiştireceğim? Ondan sonra bana ithal et getirecekler yemem için. Arazim alındıktan sonra hayvanım olsa bile ne yapacağım? O hayvanın gübresini ben nereye atabilirim tarlam olmadıktan sonra? Ondan sonra domates olacak 5 lira, 10 lira… İnsanlar da 10 liraya domates yiyecek köylü üretemeyince”.