Sayın Başbakan, 60. Hükümet’in tarımdaki eylem planı ile ilgili olarak geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı ve 2008 yılından itibaren DGD’nin kaldırılacağını söyledi.
Tarım kesimi olarak bizler, başından beri yapısı itibariyle bir üretim teşviki değil, üretimden caydırma teşviki olarak gördüğümüz DGD’ye karşı çıktık. Bunun ancak 2001 krizinde büyük yaralar alan tarım kesimi açısından sosyal bir destek olabileceğini söyledik. Zaten bu ödeme, işin başından beri gerçek anlamda bir tarımsal teşvik olmaktan çok geçici bir sosyal yardım programı olarak düşünülmüştü. Nitekim, Tarımsal Reform Uygulama Projesi (ARIP) kapsamında yapılan bir araştırmaya göre (Sayısal Hane Halkı Araştırması / Quantitative Household Survey), DGD ödemeleri tarımsal hane halkı gelirinin yüzde 7-8’ini karşılamaktaydı ve esas amaç 1999 yılında Tarım Reformu adı altında uygulamaya konulan IMF programının uygulanma süreci içerisinde çiftçilerin uğrayacağı gelir kaybını telafi etmekti. Araştırmaya göre, 2002 yılı itibariyle net tarımsal gelirin gayrisafi tarımsal gelire oranı değerlendirildiğinde, DGD programı, çiftçilerin 1999-2002 yılları arasında uğradığı gelir kaybının ancak yüzde 40’ını telafi etmişti.
Bu rakam da gösteriyor ki, tarımsal destekleme açısından esas sorun, tarıma ayrılan kaynakların yetersizliğidir. 1999 yılında IMF programı uygulanmaya başlanmadan önce tarıma ayrılan destekler GSMH’nın yüzde 2.5’ine denk geliyordu. Bu rakam 2000 yılından itibaren binde 7’ye kadar düştükten sonra son yıllarda yüzde 1 civarında sabitlendi. Nitekim 2007 bütçesinde tarıma ayrılan kaynaklar 5.2 milyar dolar iken 2008 bütçesinde bu rakam 5.4 milyar YTL olarak belirlendi. Bu rakam GSMH’nın yaklaşık yüzde 1’ine denk gelirken, geçen yıla göre destek miktarındaki artış enflasyon oranının yarısından bile azdır.
Rakamlara bakıldığında, Türkiye’deki desteklemelerin AB üyesi ülkelerle kıyaslandığında toplam destek olarak son derece yetersiz, buna karşılık DGD oranı açısından çok yüksek olduğu görülmektedir.
Örneğin:
Dünyanın en fazla tarımsal üretim fazlasına sahip ülkesi ABD’de DGD’nin tarımsal destekler içindeki payı yüzde 8’dir. Verilen desteğin yüzde 50’si fiyat desteğidir. Fiyat desteğinin Avrupa Birliğindeki oranı daha da yüksek olup yüzde 62’dir.
ABD, AB-27 ve Türkiye’nin 2008 Mali Yılı Tarımsal Bütçeleri ve Tarımsal Nüfusa Kişi Başına Düşen Destek Miktarlarına baktığımızda şu tablo ile karşılaşıyoruz:
ABD
Toplam Bütçe Gelirleri: 2.662 milyar $
Tarım Bütçesi: 90 milyar $ ( % 3. 38)
Tarım Nüfusu: 6 milyon (% 2)
Tarımda Kişi Başı Tarımsal Destek: 15.000 $
AB-27
Toplam Bütçe Gelirleri: 120 milyar Euro
Tarım Bütçesi 45 milyar Euro ( % 38)
Tarım Nüfusu: 27 milyon ( % 5.8)
Tarımda Kişi Başı Destek: 1800 euro
Türkiye
Toplam Bütçe Gelirleri: 217 milyar YTL
Tarım Bütçesi : 5.4 milyar YTL ( % 2.48)
Tarımsal Nüfus: 19 milyon (% 27)
Kişi Başına Destek: 284 YTL (yaklaşık 246 $)
AB’nin bir yılda tarıma yaptığı sübvansiyon 45 milyar Euro ile toplam bütçesinin yaklaşık yüzde 38’ini oluşturmaktadır. Türkiye’de ise tarımsal desteklerin bütçe içindeki payı yaklaşık yüzde 2.5’tir.
Fert olarak verilen desteğe baktığımızda ise ABD’de, çiftçi başına verilen destek Türkiye’dekinin 60 katından fazladır.
Bu rakamlar, DGD’nin kaldırılması sorununun, bu desteğin “sosyal yardım” hüviyeti de gözönüne alınarak ve bir çok küçük ve orta çiftçinin muhtemelen yeni desteklme modelinden yararlanamayacağı göz önüne alınarak bir kez daha düşünülmesi ve acele edilmemesinin önemini gösteriyor.
* Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı