Uzun zamandır AB üzerine polemik yazısı yazmıyor idim; “Gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı politikası” başlığının İspanya’nın dönem başkanlığının son saatinde müzakereye açılması beni bir kez daha bu eski huyuma yönlendirdi.
Konunun olabildiğince günlük siyaset tartışmalarının dışında bir konu olması, bizim genel olarak gıda güvenliği dediğimiz bir konuyu ele alması aslında paradoksal olarak benim aklımı çok daha fazla siyaset içine çekiyor.
Konu anadilde eğitim değil, sivilin asker üzerinde kurması gereken mutlak siyasal denetim değil, Kürtçe televizyon değil, Milli Güvenlik Kurulu değil, Sayıştay Kanunu değil, kaldırılıp kaldırılmadığı belli bile olamayan EMASYA Protokolü de değil; doğrudan siyasi gibi gözükmeyen bir alan.
Konu doğrudan büyükbaş, küçükbaş hayvanlar, bitkiler, meyveler, sebzeler vs.
Ama işin içine girerseniz göreceksiniz ki bu konu, hayvan, bitki, meyve, sebze konusu emin olunuz MGK’dan da, Sayıştay’dan da daha “siyasi” bir konu.
İlgili dosya yani “Gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı politikası” dosyası çerçevesinde AB Komisyonu’nun Türkiye’den talepleri var.
Türkiye de konuya ilişkin kapsamlı bir çalışma yapıyor ve 2013 senesine kadar gıda güvenliği konusunda ne gibi mevzuat ve uygulama değişiklikleri yapacağını açıklıyor.
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği de (ABGS) bu dosya çerçevesinde AB müktesebatına uyum için neler yapılması gerektiğini dört sahifelik özet bir çalışma ile sitesine koyuyor.
Mevzuat değişiklik programı daha teknik ve uzun; ilgilenenler bu dört sahifeye (www.abgs.gov.tr) bir göz atıp meselenin özünü görebilirler.
Buraya kadar işler normal gibi gözüküyor, faslın müzakereye açılması güzel, vaatler daha da güzel; faslın gereklerini yapabilirsek AB’ye tarım ihracatımızın yüzde elli artacağı beklentisi de mevcut.
AMA, şeytan dürter, bu faslın içeriğine bir de kritik bir gözle bakarsanız çok kötü şeyler de görebilirsiniz.
Göreceğiniz çok kötü şeylerin başında senelerdir, on senelerdir, gıda güvenliği konusunda neleri yapmadığımız gelecektir.
Bakınız ABGS bu konuda neler diyor:
“Bu fasıl kapsamında yapılacak çalışmaların günlük hayatımıza etkileri aşağıda özetlenmektedir:
Vatandaşlar güvenli gıdaya ve tükettiği gıda konusunda doğru bilgiye erişim sağlayacaktır.
Gıda ile ilgili düzenlemeler konusunda vatandaşın görüşü alınacak, karar alma sürecine katılımları sağlanacaktır.
Gıda zincirinde izlenebilirlik daha etkin biçimde sağlanacaktır.
Gıda ve yeme ilişkin daha sıkı kontroller yapılacak, bu kontroller için ayrıntılı kontrol planları hazırlanarak uygulanacaktır.
Yapılan kontrollerde gıdada bir sorun tespit edilmesi durumunda, hızlı alarm sistemine bilgi girilerek, geriye dönük takibi yapılabilecek ve sorunlar kaynağında tespit edilebilecektir.
Gıda ve yemlerden kaynaklanan ve insanlarda ciddi sağlık sorunları oluşturan acil durumlarda ve kriz anında uygulanmak üzere planlar oluşturulacak ve zaman kaybetmeden müdahale edilebilecektir.
Gıdanın güvenli olmadığı anlaşılırsa, ilaçlar gibi piyasadan toplatılacaktır.
Lokanta, restoran, satış yerleri, soğuk hava ve depolama yerleri dahil, bitkisel ürünleri işleyerek gıda üreten işyerleri ve yem üreticileri kayıt altına alınacak ve kendileri için belirlenen hijyen kurallarına uyacaktır.
Balıkçı tekneleri de hijyen kurallarına uyacak ve kayıt altına alınacaktır.
Et, süt, su ürünleri, yumurta gibi hayvansal ürünleri işleyenler onaya tabi olacak ve daha sıkı hijyen kurallarına uyacaktır.
Gıda güvenliği ile ilgili tüm sorumluluk gıda işi yapanlarda olacak, bunlar çalışanlarının hijyeni ve eğitimini sağlayacaktır.
Hayvan hastalıklarının kontrol altına alınmasıyla çiğ sütün kalitesi artacaktır.
Gıda ile bulaşan hastalıkların oranı azalacaktır.
Koyun, keçi ve sığır türü hayvanların hepsi doğduklarından itibaren küpelenecek, nereye satıldığı nerede kesildiği gibi bilgiler kayıt altına alınacaktır.
At ve katırlar da kimliklendirilerek kayıt altına alınacaktır.
Tüketicilerimiz marketten aldığı etin hangi hayvandan elde edildiğini, bu hayvanın annesinin kim olduğunu, bu hayvanın kimler tarafından alınıp satıldığına dair bilgilere, kaç doğum yaptığı, nerelere seyahat ettiği, uygulanan ilaçlar, aşılar gibi verilere istediği takdirde ulaşabilecektir.
Çiftlikte yetiştirilirken, nakil esnasında ve kesim anında hayvanların refahı ve korunması sağlanacaktır. Ahırlar, nakil araçları ve kesimhaneler belirlenen kurallara göre tasarlanıp, inşa edilecektir.
Kullanılan zirai mücadele ilaçlarının sayısı azaltılacak, çevre ve insan sağlığı için risk teşkil edebilecek olanların piyasaya girişi engellenecektir.
Gıdalar üzerindeki zirai mücadele ilacı kalıntısı seviyeleri AB ile uyumlu hale gelecek, AB’ye ihracattan dönen sevkiyat sayısında bir düşüş olacaktır.
Kaynak : Zaman Gazetesi