Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu Dönem Sözcüsü Abdullah Aysu, “AKP Hükümeti şimdi, Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet–Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun taslağı hazırlamış Meclis gündemine getirmiştir. Hükümeti köylülerin evrensel su haklarına saygıya ve insanlarla birlikte tüm canlıları kıtlığa mahkûm edecek bu değişiklikten vazgeçmeye çağırıyoruz.” dedi.
AKP suyun akış yönünü kâr belirlesin istiyor!
Başlangıçta suyu koruyan kollayan ve adaletli bir şekilde paylaşımını düzenleyen devlet müdahalesi şimdilerde kolektif su haklarının altını oyuyor. Kaynakların kontrolünü su şirketlerine aktarmada köprü görevi görüyor. Çiftçiler olarak bu kadarı da olmaz “pes demiyoruz, demeyeceğiz de!”
Çiftçiler olarak neden böyle diyoruz?
Bilindiği gibi 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun 8.6.1994 tarihinde kabul edilmişti.
60. AKP Hükümeti şimdi, “Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet–Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun taslağı hazırlamış Meclis gündemine getirmiştir.
İşte buna pes demiyoruz ve demeyeceğiz! Çünkü devlet, sosyal devlet olsun veya olmasın kamunun ortak gereksinimlerini karşılamak zorundadır; yurttaşından vergiyi bu amaçla toplar.
AKP Hükümeti çıkaracağı, “Yap-İşlet-Devret” Kanunda yapacağı değişiklik suyun akış yönünü kâr belirlesin istiyor! Suyu temel insan hakkı olmaktan çıkarıyor…
Suyun gerçek sahibi olanlar suyun müşterisi yapılıyor!
Söz konusu yasa değişikliği akarsu ve göletlerin “Yap-İşlet-Devret” modeli ile 49 yılı geçmemek üzere özel sektöre devredilmesini içeriyor. Yani kanunda yapılacak değişiklik ile suyun gerçek sahibi olanlar suyun müşterisi yapılıyor!
Yap-İşlet-Devret Modelinin temel mantığı bilinebileceği gibi şudur: Kamunun sahip olduğu rant hakkının, yeni bir tesis/işletme yapma karşılığında, yatırım yapmayı taahhüt edenlere (şirketlere), belli bir süreliğine devredilmesidir. Başka bir deyişle, Yap-İşlet-Devret modelinin kapsamının bu denli genişletilmesi, kamu hizmetlerinin ücret karşılığı satın alınan hizmetler niteliğine dönüşmesinden başka bir şey değildir.
Devlet nerede, ne yapar!
Devleti tümüyle ekonomik hayattan dışlayan yolda ilerleyen neo-liberal düşüncenin sahibi ve uygulayıcısı partiler sadece bugünümüzü değil geleceğimizi de yok ediyorlar. Kamuyu zayıflatan bu düşüncenin, tüm yurttaşlara olduğu gibi biz çiftçilere de; “Devlet nerede, ne yapar” sorusunu sordurtuyor!
Devlet niye vergi alır?
Yasa tasarısının 6. maddesinde 6200 sayılı Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve vazifeleri Hakkında kanun gereğince DSİ tarafından yapılması gereken sulama tesisleri de Yap-İşlet-Devret modeli kapsamına alıyor. Ve sulama tesislerinin yapımı için ödenen “katkı payı” kullanıcılardan (çiftçilerden) tahsil edilecektir, diyor.
Tam da bu noktada soruyoruz: Gerçekten devlet niye vergi alır? Kamu hizmeti olan altyapı yatırımları yapmak için vergi almaz mı? Kamu, bu yatırımlar için yaptığı masrafların vergi dışında ayrıca yararlananlardan tahsil etmesi adil bir uygulama mıdır? Alt yapı yatırımları da yapmayacak ise devlet niçin vergi alır? Sorular “Devlete ne gerek var”a kadar varmaz mı?
Tarımsal üretim girdileri olan; gübre, mazot, tohum ve ilacın temininde çok açık bir biçimde zorlanan ve bu konularda ciddi sorunlar yaşayan biz çiftçiler yapılacak olan bu yasa değişikliğiyle kaldıramayacağımız yeni bir yükün altına sokuluyoruz. Çiftçiler olarak bizler ihtiyacımız olan üretim girdilerini zaten borçla sağlıyoruz. Tarım alanında uygulanan yanlış ve güdümlü politikalar nedeniyle, biz çiftçilerin 7 milyarı bankalara, kalanı piyasaya olmak üzere 10 milyar borcu bulunmaktadır. Yapılacak bu yasa değişikliğiyle yeni bir yük altına girecek olan çiftçiyi bu uygulamalarla üretimin dışına düşürmeyi mi hedefliyorsunuz? Sırada başka ürettirmeme politikalarınız var mı?
Yapılacak yasa değişikliği ne kadar demokratik ve adil?
Biz sizlere sadece oylarımızı verdik, suyu şirketlere vererek ailelerimizi borçlandırma yetkisi verdiğimizi hatırlamıyoruz. Söz konusu Yasa değişikliğini tasarlarken – Hükümetiniz bizi kamuya ve şirketlere borçlandırmayı programlarken- bizlere neden sorma gereği duymuyorsunuz? Bu uygulamanız ne kadar demokratik ve adil?
Çiftçiler yönelik dostane olmayan bu yaklaşım niye?
Tasarıda yer alan “İlan edilen ücretin ödenmemesi halinde, başka bir ihtara lüzum olmaksızın görevli şirket tarafından, sulamadan istifade edenlerden genel hükümlere göre tahsil edilir” hükmü ise yukarıda belirttiğimiz gibi ödeme güçlüğü çeken köylülerin hükümetinizin tasarrufuyla borçlandırılmasından başka bir şey değildir.
Altında “imzamız” bulunmayan, yani “gıyaben borçlandırıldığımız” bir borcu yine IMF güdümlü hükümetlerin tarım alanında uyguladığı politikaları sonucunda düşürüldüğümüz ödeme güçlüğü nedeniyle ödeyemeyeceğimizden sırf kanunda yaptığınız değişiklik nedeniyle icraya verileceğiz. Çiftçiler yönelik dostane olmayan bu yaklaşım niye?
IMF güdümlü Hükümetler, uyguladığınız yanlış ve güdümlü tarım politikalarıyla gıda konusunda ülkeyi yeterlilikten uzaklaştırdınız. Suyu şirketlere verme/özelleştirme politikalarıyla ülke insanını ve hayvanını niyetlerden bağımsız olarak kıtlığa mahkûm edeceksiniz.
Yasada yapacağınız değişiklik ile tüm ülke insanını ve hayvanını kıtlığa mahkum ederken aynı zamanda evrensel insan haklarına aykırı bir yasa değişikliği yapıyorsunuz; yasa değişikliğini çıkarmadan önce hatırlatmak istedik. Çünkü köylülerin su konusundaki evrensel insan hakları şunlardır:
Evrensel insan hakkı olarak köylülerin;
1. Su arıtması yapma hakkı vardır.
2. Kendi tarımsal ihtiyaçları için su kaynaklarını kullanmaya hakkı vardır.
3. Kendi bölgelerindeki su kaynaklarını idare etmeye hakları vardır.
Kaygılarımızı paylaşmak için bu açıklamayı yapmayı uygun gördük. Çünkü biz çiftçiler üretemezsek dünya aç kalır, yaşam devam edemez. Bu nedenle çiftçiye verilen destekle sağlanan üretme ortamı ve olanağı yalnız çiftçiye verilen bir destek ve olanak değildir. Tüm insanlara verilmiş bir destek ve olanaktır.
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu olarak; Hükümeti köylülerin evrensel su haklarına saygıya ve insanlarla birlikte tüm canlıları kıtlığa mahkûm edecek yanlışından yolun başındayken dönmeye davet ediyoruz.
Tarım Yoksa Türkiye’de Yok!
Abdullah Aysu
Çiftçi Sendikaları
Konfederasyonlaşma Platformu
Dönem Sözcüsü