Röportaj: Umut KOCAGÖZ-Adnan ÇOBANOĞLU
Josie Riffaud “onlar yalnızca savaşlardan, çatışmalardan bahsediyorlar Ama bizim, köylüler, çiftçiler olarak barışı inşa etmeye gücümüz yeter. Barış ve dayanışma, ihtiyacımız olan şey bu! Ve bunu beraber çok iyi yapıyoruz!”
La Via Campesina’nın Fransa’daki üyelerinden ve La Via Campesina’nın COP21 Paris etkinliklerine ev sahipliği yapan örgüt olan Confédération Paysanne’dan Josie Riffaud ve Christine Riba ile görüştük.
Merhaba, sizleri ve örgütünüzü kısaca tanıyabilirmiyiz?
Merhaba, adım Josie Riffaud. Fransa’nın güney batısında çiftçiyim. Çiçek ve aromatik bitkiler yetiştiriyorum. Aynı zamanda pedagojik bir çiftliğim var. Ben bir aktivistim, sendikacıyım, Confédération Paysanne’da. La Via Campesina’da çeşitli sorumluluklarım var, eskiden Confédération Paysanne’dauluslararası koordinasyon komitesindeydim, şu anda iklim komitesindeyim.
Merhaba, ben Christine Riba. Fransa’nın güneyinde çiftçilik yapıyorum. Üzüm üretiyorum, değişik çeşitte üzümlerim var. Bir de kulübem var. Confédération Paysanne üyesiyim. Fransız çiftçilerin sendikası. Ulusal komite üyesiyim.
Paris COP21’e ev sahipliği yapıyor. LVC adına Confédération Paysanne, tüm LVC üyelerine ev sahipliği yaptı. Bu süreçte ne gibi beklentileriniz vardı? LVC ve Confédération Paysanne’ın bu süreçten beklentileri neydi?
Josie Riffaud: Bizim için bu çok önemli bir süreçtir. Burada,farklı ülkelerdeki LVC üyeleriyle neler olduğu üzerine beraber düşünmek, tartışmak, karar almakçok önemli.Beraber olmak ve kaynaşmak açısından bu tarz etkinlikler çok önemlidir. Burada bir çok farklı ülkeden ve bölgeden örgüt temsilcileri olarak “İklim Krizi” bağlamında yan yana geldik. Bu çok güzel, mücadeleler açısından önemli ve güzel bir iş çıkarıyoruz. Hep birlikte,bu meseleye odaklanıyor ve bu meseleden tam olarak ne beklediğimizi görebiliyoruz. güçlenmek için, gerçek bir aile olduğumuzu hissetmek içinbu tarz etkinliklere ihtiyacımız var. ÇünküLVC’nın üyelerinin yalnızca e-mail üzerinden iletişimde olmaları yeterli değil, bizim insan ilişkilerine, yüz yüze ilişkilere ihtiyacımız var. Bu, umutla ve inançla mücadele edebilmek için çok önemli. COP21 öncesinde de hükümetlerin iklim değişikliğine engel olabilmek için gerçek bir anlaşma yapabileceğini beklemiyorduk, bu imkansızdır. Masaya kimlerin oturduğunu biliyoruz, onların ne istediğini biliyoruz. Ve bu bir çelişki; çünkü biz, iklim krizine gerçek çözümün, kendimizin, aktivistlerin, halkların, yurttaşların çözüm önerileriyle gerçekleşebileceğine inanıyoruz. COP21 Zirvesinden çıkan sonuçlardan mutlu veya mutsuz değiliz; çünkü çıkacak sonuçları önceden tahmin edebiliyorduk. Burada önemli olan şey sosyal muhalefet hareketlerinin, sivil toplum örgütlerinin bize enerji vermiş olması. Pozitif bir enerji, doğru yolda olduğumuzu, doğru olduğumuzu gösteriyor.
Yalnızca biz iklim krizi içerisinde değiliz; herkes iklim krizinin içerisinde. Bu açıdan görüyoruz ki, biz, elektrik olmadan, teknoloji olmadan, var olmaya, topraklarımızda çalışmaya devam edebiliriz; ama toprağa, suya vb. ihtiyacımız var.Ve bu açıdan mücadelemiz iyi bir mücadele. Bu açıdan bu buluşma çok önemliydi. Ve burada çok fazla genç var, çok fazla yeni kişi, yeni aktivistler var. Bu açıdan bu aynı zamanda bir eğitim çalışması gibi. Bu buluşma hem mücadele hem de eğitim çalışması. Çünkü mesela, ben mücadele açısından biraz yaşlıyım; ve yeni kişilerin yetişmesine yardım etmeliyim, ve onlar geldiğinde ben gitmeliyim. Normal olan bu. Sonsuza kadar burada değilim. Yerimi başkasına bırakabilmeliyim. Bu tarz buluşmalar çok güzel, çünkü burada çok fazla enerji var; bir şeyi nasıl yaptığımızı başkalarına gösterebiliyorum, nasıl düşündüğümüzü ifade edebiliyorum. Nasıl yaşadığımızı, başkalarıyla nasıl buluştuğumuzu, bizi birbirine bağlayan ilişkileri… Bu iletişim demek, yayılma demek.
LVC’de eylemlere gidiş biçiminin bile bir demokrasi tarzı oluşturduğunu görüyoruz. Kolektif ve demokratik bir karar alma süreci var. Kimin nereye katılacağı, ne yapacağı v.b. hep demokratik bir süreç işletilerek yapılıyor, bu çok önemli. Örneğin Danone etkinliğine gidiş sürecimiz. Bir gün önceki toplantıda Danone eylemi, aynı gün yapılacak olan “Göçmen işçilerle dayanışma eylemi” veya bir başka seçenek olarak ta “alternatif COP21 toplantıları” na katılma seçenekleri. Etkinliğe katılımların risk dereceleri, yaşanabilecek problemler (gözaltına alınma, sınır dışı edilme, bir daha Fransa’ya girememe v.b.) kollektif olarak tartıştı ve karar alındı, isteyen istediği etkinliğe katıldı. Bu konuyu biraz daha açabilir misiniz?
Josie Riffaud: Ne düşündüğümüzü anlatmak için, kamuya örnekler göstermeliyiz. Birden ortaya çıkan bir eylem grubunun, hızlıca organize olan küçük bir eylemin iyi olacağını düşünüyorduk. Böylece polis gelip bizi gözaltına alamazdı. Olağanüstü hal koşullarında bu tarz bir eylem yapmayı uygun gördük. Temel fikir, kırmızı çizgi eylemini örnek almaktı, böylece hükümetlere ve ulusötesişirketlerle onların politikalarıylauzlaşamadığımızı ifade edecektik. Onlara “bu kırmızı çizgiyi geçmeyin!” diyecektik. Çünkü onlar, kırmızı çizgilerimizi kâr uğruna ihlal ediyorlardı. Bu açıdan sembolik bir eylemdi. Bunu hayal etmek için tartıştık. Kendimizi ve mücadelemizi bir kaç resim ve kelimeyle nasıl ifade edebilirdik? Danone genel merkezi Paris’teydi. Bu açıdan uzağa gitmemizdense Danone’a gitmemiz daha kolaydı. Danone’un önüne giderek bu uluslararası şirketin iklim için kötü olduğunu ifade etmek istedik. Telafi için REDD+ ve karbon pazarı, iklime duyarlı tarım gibi yanlış çözüm önerileri var. Danone bu tarz projelerin içerisinde yer alıyor. Bu açıdan oraya gitmek doğru bir karardı. Tabii ki buna hep beraber karar verdik. Bütün bölgelerden insanlarla. Elbette bu eylemi bizim, Confédération Paysanne’ın önermesi çok daha kolaydı; çünkü Meksikalı veya Afrikalı birinin gelip de Paris’te şuraya gidip eylem yapalım demesi kolay olmayabilir. Biz, La Via Campesina olarak buradayız ve kendimize güveniyoruz, ve hep beraber daha güçlü olmak istiyoruz. Burada bizler arasında rekabet yok, birbirimize yardım ediyoruz. Dayanışma istiyoruz, verimli çalışmak istiyoruz. Dostluk istiyoruz. Bir eylem yapmayı tahayyül ettiğimizde, neyi yapıp yapamayacağımızı bilmemiz gerekir. Bazen bir şeyleri imha etmek, veya polisle problem yaşamak çılgınca olabilir… Bazen bunları yapabiliriz, ama buna biz, önceden karar veririz. Bunu önceden örgütleriz. Bunu yapmaya çalışırız. Elbette hiç bir zaman emin olamayız. Ama olası bütün sonuçları önceden düşünmeye çalışırız. Bu şekilde örgütleniriz. Örneğin, Danone’un önüne gitmek için büyük bir kalabalık halinde örgütlenseydik, polis nereye gideceğimizi bilecekti. Bu açıdan, çok dikkatli olduk, zamanı ve nerede buluşulacağını iyi ayarladık, küçük gruplar halinde eylem yerine ulaştık, eylemden çok kısa bir zaman önce oraya ulaşmayı öngördük. Materyalleri hazırladık. Bir gün öncesinden sloganlara karar verdik. Kimin ne yapacağına karar verdik. Her şeyi, iyi bir sonuç almak için yaptık. Bizim için, bir çok gencin bu eyleme katılması çok önemliydi. Onlardan öğrenmek… Elbette onların kendi yaratıcılıkları var, ama aynı zamanda yaşlı ve deneyimlilerden de öğrenmek çok önemlidir. Sivil itaatsizlikle ilgili çok fazla eğitim çalışması yapıyoruz. Çünkü kendimizden emin olmak, kendimizle barışık olmak, panik yapmamak çok önemli. Panik hep büyük bir problemdir. Çok fazla duygusallaşma ve panik kötü etki eder. Yanlışlar yapabilirsiniz. Eğer hazırlıklıysanız, o zaman rahat olabilirsiniz. Kaçmazsınız, korkmazsınız, çünkü arkadaşların orada olduğunu bilirsiniz, hiç bir şey olamaz. Sizi gözaltına alabilirler, ama buna hazırız. Herkeste arayabilecekleri bir avukatımızın telefonu var. Eğer polis gelir ve sizi alırsa Fransa’da söyleyeceğiniz şey bellidir: “Susma hakkımı kullanıyorum”. Başka yerlerde farklı olabilir. Hiç kimse için kötü olmamasından emin oluyoruz. Bir şeye zarar vermek istemedik. Kendimizi ifade etmek, ne yaptığımızı, ne istediğimizi açıklamak, göstermek istedik. Sadece kendi örgütümüzle sınırlı kalamayız, dışarıya çıkmamız gerekir.Daha yumuşak bir şey yapmayı tercih ettik. Kısa ve görünür bir şey.Eğer olağanüstü hal koşulları olmasaydı, binanın içerisine girerdik. Genelde kapıyı zorlar, güvenliği geçer ve içeri gireriz. Ortam biraz sıcak olduğu için, ve LVC’nin uluslararası delegasyonuyla içeri girmek istemedik, başka ülkelerden gelen arkadaşlarımızı korumak zorundayız, eyleme katılanları korumak zorundayız. Bu nedenle eylemleri tartışıyor ve katılım tercihini herkesin kendine bırakıyoruz.
Türkiye kamuoyu, Fransız çiftçilerin mücadelesini GDO Karşıtı eylemleriyle ve son olarak da Louvre müzesi’ne koyunlarla girilen eylemde tanıdı. Bu anlamda merak ediyor. O süreçleri biraz anlatabilir misiniz? Louvre müzesi eylemi haberlerde şöyle geçmişti: “Fransız hükümeti biz köylüleri müzelik yapmak istiyor”. Buna karşı koyunlarla müze ziyaret edildi. Bu eylemin gerçekliği nedir, ne değildir, nasıl yaptınız?
Josie Riffaud: Bazen şöyle açıklamalarımız oluyor: hükümet artık bizim üretmemizi istemiyor. Böylece bizi müzelik yapıyor. Mesela, turizm nedeniyle, üretimi ortadan kaldırmak, resim çekmeye önem vermek istiyorlar. Geçen sene verdiğimiz temel mücadele endüstriyel tarıma karşıydı. Süt üretimi yapan 1000 inek kapsamlı çiftlik projesiyle ciddi problemler yaşadık. Endüstriyel tarıma karşı verdiğimiz büyük mücadelelerden biriydi. Bu “Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası” (CAP) ile ilgili bir süreçti. Çünkü CAP küçük çiftçiler için kötü. Bu süreçle ticari pazara açılınması çiftçiler için çok kötü koşullar yaratıyor. Yeni Zellanda vb. ülkelerden yapılan ithalatla beraber süt çok düşük ücrete gelebiliyor ve böylece üretim ortadan kalkıyor. Müzeden bahsettiniz; müze geçmişle ilgilidir. Gelecek için değildir. Bitmiş bir şeyle ilgilidir.
Konfederasyonun yapısıyla ilgili biraz bilgi verebilir misiniz? Neden bir konfederasyon? Sendikalardan mı oluşuyor? Nasıl bir yapısı var? Örneğin, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (ÇİFTÇİ-SEN) ürün bazında örgütlenmiş 7 farklı sendikanın bir araya gelerek oluşturduğu bir konfederasyon. Fransa’da bu aynı mı?
Christine Riba: Biz aslında bir sendikayız. Fransa’nın farklı bölgelerinde Confédération Paysanne’ın departmanları var. Her bölgenin kendi yapısı var. Her departman bölgesel olarak yapılandırılıyor. Her bölgede farklı alt departmanlar var. Örneğin benim bölgemde 8 tane departman var. Bu departmanlar bölgesel yapıyı oluşturuyor. Bunun üstünde, ulusal düzeyde bir yapımız var. Bunun ismi “Confédération Paysanne”. Küçük yapılar birleşiyor ve daha büyük bir yapıyı oluşturuyor böylece. Bölgesel ve ulusal bir yapı. Bu ulusal yapının yürütmesinde her bölgeden çiftçi delegeleri var. 40 çiftçi temsilcisi ulusal yapıda yer alıyor. Confédération Paysanne’ı onlar yürütüyor. 7 çiftçiden oluşan bir genel sekreterliğimiz var. Bunlar yöneticiler. Onların da toprakları var, ancak onlar haftanın 3 günü Paris’te olmak zorundalar.
Bölgeden bahsederken, örneğin siz üzüm üreticisisiniz; ve siz de çiçek üretiyorsunuz… Siz aynı departmanda mı yer alıyorsunuz?
Christine Riba: Evet. Departmanlar, bölgesel yapılar ürün bazlı değil. Her yapıda farklı ürünler üreten çiftçiler var.
Ancak aynı ürünler için komisyonlarımız da var. Üzüm için, süt için, inek için, sebze için, iklim için… Evet, çok fazla komisyonumuz var. Ve bir bölgedeki bir çiftçi, istediği gibi bir komisyona girebilir, bunlar erişime açıktır. İllaki ulusal komitede olmanız gerekmez. Her çalışan komisyon ulusal komiteye bilgi verir, ve böylece kararlar alınır. Her çiftçi diğerleriyle beraber çalışır. Aynı zamanda departmanlarda çalışanlarımız da var; koordinatörler.
Müze eylemine geri dönecek olursa… Biz bu eylemi neden yaptığınızı, bu eylemden nasıl bir politik çıkar amaçladığınızı öğrenmek istiyoruz. Bu eylemden politik olarak ne bekliyordunuz? Fransız hükümetine tarım konusunda mesaj mı vermek istiyordunuz? Neydi? Mesaj neydi?
Christine Riba: Koyunların boynuna takılan elektronik bir çip vardı. Bu elektronik çiple hayvanların kimlik tespiti amaçlanıyordu. Bilgisayarlarla. Biz buna karşıyız. Bu eylem de buna karşı yapılmış bir eylemdi. Bu çip taktırma işi zorunluydu. Eğer yapmazsanız, aldığınız para yardımlarını kaybedebilirsiniz. Bu da CAP bağlamında yapılan bir uygulama. Eğer çip takmazsanız, CAP bağlamında yapılan yardımlar son bulacak. Biz, insanların bu çipi takıp takmayacağını kendilerinin seçmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bazı çiftçiler, isteyebilir. Problem değil. Ama bazıları da istemiyor. Problem şu: evet hayvanlar dışarıdayken başlarına bir şey gelebilir. Ama çiftçiler bu sistemi istemiyor, dışarıdan başka birinin kendi hayvanlarını bilgisayarda takip etmesini, hayvanın nerede olduğunu, çiftçinin ne yaptığını… Halihazırda hayvanlar zaten numaralandırılmış durumdalar. Bununla bir sorunumuz yok. Ama elektronik sistemi istemiyoruz.
Peki eylem aynı zamanda çiftçilerin müzelik olmasıyla da ilgili miydi? Bu nedenle mi Louvre müzesini tercih ettiniz, eylem alanı olarak?
Christine Riba: Bu eylemin medya ve kamuoyu tarafından komik bulunacağını düşündük. Çünkü çok garipti, ve eğer garip ve komik bir şey yapmıyorsanız medya size ilgi göstermiyor. Louvre Paris’te bulunan en önemli müzelerden biridir. Çok popüler ve semboliktir. Ve “Louvre müzesinde koyunlar…” Bu çok ilgi çekici…
Türkiye’deki çiftçilere iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Christine Riba: Burada Türkiye’den çiftçilerin olmasından dolayı çok mutluyum. Çünkü daha önceki toplantılarda karşılaşmamıştım. Ve sizleri burada ağırlamaktan çok mutluyuz. Burada sizlerle fikirlerimizi, deneyimlerimizi paylaşmaktan. Ve sizin de fikirleriniz ve deneyimlerinizi bizlere göstermenizden mutluluk duyarız. Burada, LVC’nin bütün çiftçileriyle beraber olmak çok güzel, çünkü biliyoruz ki, beraber olduğumuzda güçlüyüz. Küçük köylüler için iyi olmayan bu sisteme karşı beraber olmak, güçlü olmak çok önemli.
Josie Riffaud: Gurur duyuyorum, çünkü bizlerin, barışın aktörleri olduğumuzu düşünüyorum. Bu savaş ortamında, onlar yalnızca savaşlardan, çatışmalardan bahsediyorlar. Ama bizim, köylüler, çiftçiler olarak barışı inşa etmeye gücümüz yeter. Barış ve dayanışma, ihtiyacımız olan şey bu! Ve bunu beraber çok iyi yapıyoruz!
Bu güzel söyleşi için her ikinize de ayrı ayrı teşekkür ederiz.
Biz de teşekkür ederiz.