Avrupa biyoyakıt sanayii, tarım ürünlerinin gıda yerine yakıt üretiminde kullanılmasının yaz mevsiminde gıda fiyatlarında yaşanan artışa sebep olduğu yönündeki eleştirilere yanıt verdi. Sektör temsilcileri, gıda fiyatlarındaki artışta biyoyakıt üretiminden farklı etkenlerin daha büyük etkisi olduğu görüşünde.
Küresel gıda fiyatları geçtiğimiz ay boyunca, ABD’deki büyük kuraklık ve artan petrol maliyetleri gölgesinde yüzde 6 arttı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Haziran ayına kıyasla mısır fiyatlarının yüzde 23, buğday fiyatlarının yüzde 19, şeker fiyatlarının ise yüzde 12 arttığını duyurdu.
Fransa’nın çağrısı üzerine Tarım Pazarı Bilgi Sistemi başkanları, bir Acil Cevap Forumu toplantısı çağrısında bulunup bulunmama konusunu tartışmak üzere toplandı. Acil Cevap Forumu, geçtiğimiz yıl hükümetler arası ve Avrupa Komisyonu ile koordinasyonu sağlamlaştırmak için G-20 tarafından kurulmuştu.
Pek çok faktör var
Avrupa Yenilenebilir Etanol Birliği (ePure) Genel Sekreteri Rob Vierhout, gıda maliyetlerindeki artışta Avrupa ve ABD’de biyoyakıta artan talebin dışında etkenlerin de ortada olduğu görüşünde. Vierhout, spekülasyon, israf ve gelişen pazarlarda artan talebin daha büyük etkenler olduğunu söylüyor:
‘Biyoyakıtların gıda fiyatlarında yapısal bir artışa sebep olduğuna dair ikna edici bir örnek gösteremezsiniz. [Fiyatlardaki kararsızlık konusunda] on yıllardır, daha biyoyakıtların ortada olmadığı zamanlardan beri sorunlarımız bulunuyor.
Rusya’nın iki yıl önce uyguladığı ihracat yasağı da kuraklık gibi etkili oldu. Fiyatları hızla artırdı. Başka örnekler de verebilirsiniz. Biyoyakıt üretiminde pirinç kullanılmasa da, pirinç fiyatlarında da büyük dengesizlikler gördük.’
Vierhout, biyoyakıtların yüksek gıda maliyetleriyle bağdaştırılmasında bazı örgütlerin ve basının sorumluluğu bulunduğunu ve madalyonun bir de diğer yüzü olduğunu söylüyor:
‘Yüksek fiyatlar çiftçilerin daha üretken olmasını teşvik ediyor ve mahsul kullanımında inovasyona yardımcı oluyor. Biyoyakıt piyasası aynı zamanda bitki artıklarını da yakıta çevirerek tarımda atık azaltımına yardımcı olunuyor. Bununla ilgili hiçbir şey okuyamuyorum. Örgütler, pazardan gıdayı alıp geriye hiçbir şey vermediğimizi savunuyor. Bu doğru değil.’
FAO ve Dünya Bankası temkinli
Ancak sanayi temsilcilerinden farklı düşünenler de var. FAO geçtiğimiz ay ABD’ye, ülkenin son 50 yıl içinde yaşadığı en büyük kuraklık sırasında mısır fiyatları üzerindeki baskıyı hafifletmek için biyoyakıt kotasını askıya alma çağrısında bulunmuştu. ABD’deki hayvan üreticileri de, yem stoklarında yaşanan kaygılar sebebiyle biyoyakıt politikasını askıya alma çağrısında bulunmuştu.
Son yıllarda Dünya Bankası da, gıda ve yem stoklarındaki dengesizlik sebebiyle biyoyakıta verdiği destekte daha temkinli olmaya başladı. Hatta Dünya Bankası’ndan bir tarım ekonomisti, AB ve ABD’nin biyoyakıt politikalarının, 2008’deki fiyat artışında en büyük faktör olduğunu savundu.
Donald Mitchell, ‘Bu artışlar olmasa, küresel buğday ve gıda stokları bu kadar büyük artış göstermezdi, yağlık tohum fiyatları üçe katlanmazdı ve kuraklık gibi diğer faktörlere bağlı artışlar daha az olurdu’ diye yazmıştı.
Buğday, mısır, şeker pancarı, soya ve diğer tarım ürünlerinden elde edilen yakıtlar birinci kuşak biyoyakıtlar olarak biliniyor ve bunların kullanımı daha da tartışmalı hale geldi. Ancak palmiye ve Hint fıstığı gibi alternatifler de çevreciler tarafından, arazilerin tarıma açılması ve mahsulün yetiştirilmesinde kullanılan su gibi etkenler sebebiyle, özellikle gelişmekte olan ülkelerde çevreye fayda sağlamadığı gerekçesiyle hedefe konmuş durumda.
Avrupa Komisyonu’ndaki tartışmalardan şu ana kadar, biyoyakıt üretiminin arazinin kullanımı açısından çevreye etkisine dair yönergeler üzerinde bir anlaşma çıkmadı.
AB üzerinde 2020 biyoyakıt hedeflerinden vazgeçme baskısı
Oxfam ve diğer yoksullukla mücadele örgütleri Avrupalı politika üreticilere, hem çevre, hem de gıda açısından potansiyel etkileri sebebiyle biyoyakıta verdikleri desteği gözden geçirme çağrısında bulunuyor. Örgütler, özellikle havacılık sektörünün 2030 yılında yüzde 30 oranında biyoyakıt kullanma taahhütlerine bağlı kalması halinde bu etkilerin artmasından endişe ediyor.
Avrupa Çevre Politikası Enstitüsü’nden (IEEP) Bettina Kretschmer, yakın zamanda kaleme aldığı bir raporda AB’ye, kısmen gıda fiyatları üzerindeki uzun vadeli etkisi sebebiyle, kara taşımacılığında 2020’ye kadar yüzde 10 oranında yenilenebilir enerji kullanma hedefini gözden geçirme çağrısında bulunuyor.
Kretschmer, biyoyakıtların tek başına gıda fiyatlarında artışa yol açmayacağını teslim etmekle beraber, ‘Ancak bir etkisi olduğu açık. Hedefin şeklinin gözden geçirilmesini teşvik ediyoruz’ dedi ve 2020 hedeflerinin otomotivde verimlilik, elektrikli araçlar ve artıklardan üretilen biyoyakıta daha fazla odaklanılması gerektiğini ifade etti.
IEEP, ActionAid için hazırladığı bir çalışmada etanol üretiminin en çok yağlık tohumlar ve bitkisel yağların fiyatlarında etkili olduğunu, buğday ve mısır üzerindeki etkinin daha az olduğunu ortaya koyuyor. Raporun bulguları şöyle:
– 2020’ye kadar yağlık tohumlarda fiyat artışı yüzde 8-20, bitkisel yağlarda ise yüzde 5-36 olacak. Bu yağlar kanola ve soya bitkilerinin yanı sıra Hint fıstığı gibi gıda niteliği bulunmayan mahsullerden elde ediliyor.
– Buğday fiyatlarındaki artış yüzde 1-13, mısırdaki artış yüzde 1-22 olacak. Biyoyakıt üretiminde öncelikle tahıllar kullanılıyor.
– Şeker kamışı ve şeker pancarı fiyatlarındaki artış önümüzdeki 8 yılda yüzde 1-21 arasında olacak. Bunlar da etanol üretiminde kullanılıyor.
Rapora göre AB’de geçtiğimiz yıl tüketilen biyoyakıtın yüzde 72’si, üretilen biyoyakıtın ise yüzde 74.4’ü biyodizel. Etanol talebinin AB’de artması beklenirken, ABD’de en yaygın biyoyakıt durumunda.
Vierhout, ister mideye, ister yakıt tanklarına gitsin, ürünlerdeki talep artışının fiyatlara etkide bulunacağını reddetmiyor. Talebi ve fiyatları, toplumsal etkenler ve gelişen ekonomilerdeki gelir artışı dahil olmak üzere pek çok faktörün belirlediğini söylüyor:
‘Ürünler için talebin arttığını herkes biliyor. Elbette biyoyakıtın, talep artışındaki sebeplerden biri olduğu konusunda hemfikirim. Ancak talepteki esas artış, Asya’daki pek çok insanın beslenme alışkanlıklarındaki değişiklik ve birden çok daha fazla gıda tüketmelerinden kaynaklanıyor.
Kaynak : euractiv.com.tr – 29 Ağustos 2012