Sadece biliyoruz Her gün bir adım daha yaklaştığımızı Ama bilmiyoruz
Bizi çukura bir adım daha kimin ittiğini.
Mesela Tarım Bakanlığı’nın açıkladığı listeye bakın. Listede en zehirli ürünleri bile yediğimizi açıklıyorlar da kimin yedirdiğini açıklamıyorlar.
Veya bakın karayollarına. Kısa süre önce yaptığım yolculuğumu nasıl kılpayı sağ-salim tamamlayabildiğimi yazmıştım. Yani bizim yolların ölüm yolu haline geldiğini herkes görüyor da niye soruna temel çözüm getirilmiyor? Hız yapan otomobili durduran polis gözünün önünden geçen yol yapım şirketinin ölüme davet çıkaran kamyonunu neden durduramıyordu?
Tarım Bakanlığı’nın açıkladığı liste aklıma vergi yüzsüzlerini getirdi. Yıllarca sadece miktar açıklanırdı ama kimlerin vergi kaçırdığı açıklanmazdı.
Tarım Bakanlığı SPK’yı (Sermaye Piyasası Kurulu) örnek alabilir aslında. Liste açıklamada devletimizin en meşhur kurulu onlar olsa gerek. Nerede ise her hafta kendilerince suçlu gördükleri kişilerin listelerini açıklar dururlar. O listelerdeki kişiler mahkeme kararı olmadan kurulca açıklanırken eskiden nerede ise öz geçmişleri de ilan ediliyordu. Oysa işlem önlemi için 100 civarındaki kuruma bildirim yeterli olmasına rağmen.
Yani liste açıklamak başkadır. Amaç kamuoyunu bilgilendirmek olduğu kadar liste ile kamuoyuna ifşa edilerek yargıdan önce yaptırım da getirilmeye çalışılıyor. Yoksa gerekçeli kararda ‘bilgilendirme’ denilmesinin hiç alakası olmadığını işin derinliğini bilenler biliyor.
Kişiler, yani özellikle parası az olan arkası olmayan kişiler söz konusu olduğunda devletin nasıl işlediğini haberlerden izleyebilirsiniz. Kanunda yazılanın tam tersi uygulamalardan tutun da kanunda yazılmamasına rağmen yorumlarla süründürmeye kadar varır işlemler.
Neden kişiler olduğunda farklı da kurumlar olduğunda farklı davranılıyor? Yani SPK gibi kişilerin listeleri çarşaf çarşaf asılırken neden Tarım Bakanlığı bizi zehirleyenleri açıklamıyor?
Sorunun temelini biraz daha açmamız gerekiyor. Bakanlıklar ve o bakanlıklara bağlı bağımsız kamu kurumları, üst kurullar ile devleti ne kadar güçlü yönetebiliyoruz. Bir şirketin milyonlarca kişiyi ilgilendiren üçkağıdının peşine düşmektense kamuoyunu ikna edecek somut birkaç kişinin üç kuruşluk hesabının peşine düşmekle ne kadar daha avunacağız!
Batılı demokratik ülkelerin gelişen ülkelere yaklaşımında, neden kanundan ziyade asıl yazılmış kanunun uygulanıp uygulanmadığına bakılır ki? İşte medeniyetin asıl ölçüsü buradadır: Herkese aynı kanun.
Demokratikleşme noktasında hala kanunsal yaklaşım yerine bir adım daha ileri giderek ne zaman uygulama diyeceğiz?
Yani ne zaman yazdığımız kanunların kişiden kişiye değişmediğini, kurumlara bile uygulanabildiğini göreceğiz?
Yani ne zaman yazmayı bitirip
Uygulama kalitesine yükseleceğiz?
İşte o zaman kamusal sorumluluk ile bizi kimin öldürmeye çalıştığını daha kolay öğrenebiliriz.
Kaynak : Yeni Şafak