Söyleşi : Esin Candan – İğneada/Kırklareli
Limanköy Su Ürünleri Kooperatif Başkanı Numan Sağlam (52)
-Kaç Üyeniz Var?
Balıkçı ve tayfadan oluşan toplam 45 üyemiz var. Bu limandaki toplam balıkçı sayısı da toplamda 70’dir. Kooperatifin geliri olmadığından dolayı herhangi bir faaliyet yapamıyoruz. Mesela yarınki avlanma sezonunun açılışı için bir düzenleme bile yapamıyoruz. Bu sebeple İğneada Limanı’nı kiralamak istiyoruz. Kıyıköy’de balıkçılar, limanı kiralayarak gelir elde ediyorlar. Fakat biz limanı kiralayamıyoruz ayrıca belediye, jandarma, kaymakamlığın bize kolaylık sağlamasını istiyoruz.
-Yıllık kooperatif aidatı kaç para?
100 TL. Aslında çok küçük bir para ama zaman zaman bunu bile ödemekte zorlanıyoruz.
-Kaç yıldır balıkçılık yapıyorsunuz?
Ben doğuştan balıkçıyım. Babamlar ormancı ve mandacıydı, sonrasında babam da benimle birlikte balıkçılık yaptı. Buradaki balıkçılar yani biz, küçük balıkçıyız. Büyük ve denize zararlı balıkçılık yapmıyoruz, kendi bölgemizden dışarı çıkmıyoruz.
-Yılın hangi döneminde balıkçılık yapabiliyorsunuz?
Eylül’de sezonu açıp, 1 Mayıs’a kadar çalışıyoruz. Tuttuğumuz balıkların bir kısmını yaklaşık, yüzde yirmisini, İğneada, Kırklareli, Lüleburgaz ve Edirne’ye kadar “madrabazlar” yani balık toplayıcıları dağıtıyor. Yüzde sekseni ise İstanbul Kumkapı’ya gidiyor. Herkes şahsi araç tutarak (bazen iki-üç kişi birleşerek) balığımızı İstanbul Kumkapı balık haline gönderiyoruz.
-Dışarıdan balıkçılar gelip burada balık tutabiliyorlar mı?
Türk Bayrağı olan her tekne gelip burada balıkçılık yapabiliyor. Hatta büyük gırgırlar gelip buraya yanaşıyor, bizi çiğnemesinler diye önlerinden kaçıyoruz. Kaçarken önümüzdeki balığı da kapıyorlar. Büyük gırgırlar soner cihazlarını özellikle Karadeniz’de ve özellikle palamutta sahillerde kullanıyorlar.
İğneada Limanı’nda 6 adet gırgır var. Gırgırlar 15-13 metre arasında. Hukuken, gırgırın ağ derinliği 90 kulacı geçmemelidir. Kırklareli Su Ürünleri gelip ölçüm yapıyor, bizim ağlarımız 40-50 kulaç derinliğinde. Büyük tekneleri de ölçtüklerini söylüyorlar. Onların ağ derinliği, nereden baksan 100-150 kulaç oluyor. Nasıl oluyor da bu yasayı deliyorlar?
-Çocuklarınız balıkçılık yapsın istiyor musunuz? Genç nesil balıkçılığa karşı ilgili mi?
Hayır! ne yaparlarsa yapsınlar balıkçılık yapmasınlar. Denizlerimizde bilinçli balıkçılık yapılsa belki de ekmek yenir ama şu an geçinmek mümkün değil. Çocuklarımız fabrikaya yalnızca sağlık güvencesi için gidiyorlar, en azından ilaçlarını alabiliyorlar. Çocuklarımızın çoğu, üniversitede okuyor. Bu mesleğe, çekirdekten yetişen eleman gereklidir. Bir çocuk masada oturarak balıkçılık yapamaz. Burada küçük balıkçılığın yaşaması için devamlılığımız şart.
-Yanınızda tayfa olarak çalışanlar nerelerden geliyor?
Genelde etraftaki köylerden gelenler tayfamız oluyor, şanlıysalar o sezon balık çıkıyor ve biraz para kazanıp gidiyorlar.
-Hemen komşunuz bir Bulgar köyü, orada balıkçılık ile uğraşan var mı? Balıkçılık açısından benzerlik veya farklılıklar nelerdir? Aranızda iletişim kurulabiliyor mu?
Oradaki balıkçılar genelde amatör balıkçılar, onların yasal düzenlemeleri kıyıdan üç mil içeride balıkçılık yapmaya uygun, bizimkisi ise üç mil dışarıda. Bir ara o köyün belediyesi ile bizim belediye arasında bir proje yapılacaktı fakat yapılamadı.
-İğneada’da ne tür balıkları yakalıyorsunuz?
Karadeniz’de Eylül, Ekim, Kasım ayları için en uygun liman, İğneada’dır. Bu aylarda palamut, lüfer, istavrit, kefal arkasından kalkan, mezgit, tekir tutuyoruz. Ama İğneada’da görülen diğer balıkları da sayarsak; palamut, lüfer, çinekop, istavrit, kalkan, tekir, mezgit, iskorpit, kaya balığı, tırsi, sardalya, dil balığı ve kefal (az miktarda) çipura, (ege’den geliyor, gelmezdi ama az az görüyoruz artık) salyangoz.
-Eskiden olup da şimdi yok olan balık türleri var mı, varsa nelerdir peki?
(Kemal Şık (60) Kemal Reis Teknesinin Sahibi soruları cevaplıyor)
Minekop (taş balığı), karagöz, orkinos, kılıç balığı, uskumru, kalyoz ve ayı balığı(fok balığı) 1970’lere kadar görülüyordu. Karadeniz balığın yaylasıdır. Bunlar İstanbul Boğazından Rumeli, Anadolu ve Marmara’ya dağılır. (eskiden Marmara Denizi için balıkların ağılı derlerdi). İki tane boğazımız olduğundan, Karadeniz’den göç eden balık, kışı geçirmek için Ege’ye gider, daha sonra buraya geri dönerler.
-Salyangoz da yakalıyorsunuz yani?
Salyangoz İğneada’da çok görülüyor. Fakat Salyangoz yakalamak için balık olmayan sezonda dalgıç belgesi almak gerekli. Sezon açıldığında da balık-palamut- varken kim bakar salyangoza. Dalgıç belgesi olan salyangoz yakalıyor ama bize faydası yok.
-Denizin kirlilik durumu nasıl buluyorsunuz?
Burada liman iskelesi bile yıkıldı. Yıktılar. Denizin kirliliği çok yüksek boyuttadır. Her türlü plastik poşet var. Tuna dan gelen yabancı poşetlerde geçiyor elimize. Her türlü atık var. 1970’lere kadar denizanası yoktu denizimizde. Uskumru /Kalyoz denizi terk edince denizanası denizi istila etti. Balıkçıların ağlarına denizanası çok zarar veriyor.
-Soğuk hava deposu sahibi olmak çok mu zor?
Soğuk hava deposunun bize maliyeti 300 bin TL ve bunun yüzde 50’sini devlet, diğer yüzde 50’sini kooperatifin ödemesi gerekirmiş. Ama bizim şuan ekmek alacak paramız olmadığından soğuk hava deposu yapmamız mümkün değil. Soğuk hava depomuz olmadığından balıklarımızı tam olarak değerlendiremiyoruz. Madrabaz dediğimiz ‘martılar’ bizim balıkları ucuza toplamak için bekliyorlar. Bir tek biz değil, Türkiye’de küçük balıkçılar çok zor durumda. Hepimizin 30-40 binlik banka borcu var. Bu koşullarda geçinmek bir tür mucize.
Veee rastgele!…