
MST, darbe ihtimali karşısında federal eyalet Brasilia'da parlemento önünü işgal ederek kamp kurdu.
Diktatörlük öncesi mevcut olan hareketler diktatörlük tarafından çözülürken, diktatörlüğün çözülme döneminde ve sonrasında yeni köylü hareketleri ortaya çıktı. Bunlardan en çok bilineni Topraksız Kır İşçileri Hareketi – MST’dir. MST, doğrudan büyük toprak sahiplerinin iktidarına saldırmaktadır

Peter Rossett
Abdullah Aysu
Kimilerine göre Brezilya’da yaşanan darbe “teknik”, kimilerine göre ise “parlamenter” darbe. Ne türden bir darbe olursa olsun, toplumsal hareketler ve yoksullar endişeli. Dünya halkları, toplumsal hareketler, yerli halklar olup bitenleri dikkatle izliyor. Kendi yaşadıklarıyla benzer ve/veya ayrışan yerlerini öğrenmeye çalışıyor. Bütün olup bitenleri sizler için Peter Rosset* ile konuştuk.
Brezilya’da bu sürece nasıl gelindi? Neler oluyor? Çatışmanın temel nedeni şu an nedir? Taraflar neler istiyor? Bunun hikayesini bize anlatabilir misiniz?
İki önemli tarihsel unsurdan bahsedilebilir. Birincisi, Brezilya bir latifundia ülkesi olarak inşa edilmiştir. Latifundia, çok büyük tarım arazilerine dayanan eyalet sistemini ifade eder, ki bazıları dünyada en büyük topraklara sahiptir. Toprak sahipleri Brezilya tarihinin büyük bir bölümünde, ulusal bağımsızlıktan itibaren temel iktidar gücü olmuştur. 1960’ların başında, bu toprak sahiplerinin iktidarını devirmeye yönelik gelişen toplumsal hareketler ortaya çıktığında askeri darbe yaşanmıştır. Askerler, toprak sahipleri ile ittifak yapmıştır. Darbenin çözülüp de demokratikleşme süreci başladığında, askeriye demokratikleşme koşullarını tartışacak bir pozisyonda yer aldı. Bu açıdan, bugüne kadar gelmiş geçmiş hükümetlerin hiçbiri askeriyenin bazı ayrıcalıklarını ortadan kaldıramadı. Örneğin, federal polis (ulusal polis) askeriyenin denetimindedir ve yürütmenin yasama ve polis gücü (veya askeriye) üzerindeki yetkisi sınırlıdır. Bu sınır, bütün demokratik hükümetlerin üzerinde bir baskı gücü olarak karşımıza çıktı. Darbenin çözülüşünden itibaren seçilen ilk iki demokratik hükümet merkez sağ partilerden oluşmaktaydı. Büyük toprak sahiplerinin iktidarına karşı çıkan temel güç ise her daim köylü hareketlerinin farklı kuşakları olmuştur. Diktatörlük öncesi mevcut olan hareketler diktatörlük tarafından çözülürken, diktatörlüğün çözülme döneminde ve sonrasında yeni köylü hareketleri ortaya çıktı. Bunlardan en çok bilineni Topraksız Kır İşçileri Hareketi – MST’dir. MST, doğrudan büyük toprak sahiplerinin iktidarına saldırmaktadır. Bu açıdan her daim büyük toprak sahiplerine karşı bir tehdit olarak algılanmakta veya toprak sahipliğinin dengeleyici unsuru olarak görülmektedir. Çünkü MST tarım reformu için mücadele ediyor, toprak işgalleri yapıyor ve sağcı hükümetlerin baskı dönemlerinde tarım reformuna yönelik kazanımları olmuştur.
Brezilya İşçi Partisi – PT, parti önderi Lula ile bir merkez sol hükümeti ilk defa başa geldiğinde ki bu parti köylü hareketinin önemli bir ittifakıydı, köylü hareketi tarım reformunun hızlanacağını ve merkez sağ dönemden çok daha fazla toprağın köylülere dağıtılacağını düşünüyordu. Ancak bu dönem aynı zamanda finans kapitalin ve uluslararası sermayenin Brezilya’ya giriş yaptığı döneme tekabül eder. Çeşitli krizlerden sonra -Asya’daki kriz, ABD konut finansal krizi, her türlü finansal balonun patlaması ve finansal kapitalin dünyanın farklı yerlerinde kıra yerleşmesi- bu süreci ifade ediyordu. Lula iktidara geldiği zaman Brezilya’da halihazırda finansal sermaye yerleşik olarak bulunuyordu. Latifundia’yı verimli ve modern arazilere, şirket tarımına çevirmek, özellikle soya olmak üzere ihracata yönelik girişimlerde bulunmak istiyorlardı. Bunun nedeni bu arazileri küresel ekonomi ve tarımsal yakıtlar için kullanmaktı. Lula hükümeti mecliste her daim azınlık hükümetiydi. Yönetimi sağlayabilmek için bir çeşit ittifak yapması gerekiyordu. Tarım şirketleri ve finans kapitalle ittifak yaptılar.
Brezilya’da ordu son derece ulusalcıdır ve ulusal bir pazarın gelişmesini her daim desteklemiştir. Ancak merkez sol hükümetler uluslararası kuruluşların Brezilya’da mevcudiyetini mümkün kıldı. Bu, Brezilya’da mevcut olan bazı sektörlerdeki şirketlerin bir çeşit füzyon geçirmesini beraberinde getirdi. Çünkü temelde inanılan şey, eğer ki Brezilya ekonomisi küresel pazara açılacak ise, bazı şirketlerin özellikle bazı sektörlerde birleşerek büyük ulusal şirketler haline gelmesi, kendi alanlarında bir çeşit öncü rol üstlenmesiydi. Örneğin madencilik alanında Vale Şirketi buna örnek olarak gösterilebilir. Bu şirketler ilk bakışta ulusal ekonomiyi sürdürecek ulusal çaplı tekeller olarak görünüyordu. Ancak bu şirketlerin büyük bir kısmı küresel finans kapital tarafından satın alınmıştı. Aynı zamanda tarım ve madencilik sektöründe, köylülerin toprağa erişim hakkının altını oyan maden şirketleri ve tarım şirketleri ortaya çıkmıştı. Uluslararası meta fiyatları, madenler ve tarımsal ürünler açısından düşüşe geçmeye başladı. Sosyal programlar için harcanacak bir bütçe kalmadı. Herhangi bir ekstra bütçe kalmadı.
PT ve toplumsal hareketlerin durumunu nasıl ifade edebiliriz?
PT hükümeti parlamentoda hiçbir zaman çoğunluk olmadığı için her daim diğer partilerle koalisyon yapmak durumunda kalmıştır. Bu partiler, tarım şirketlerinin, finansal sermayenin çıkarlarını temsil eden partilerdir. Bunlar, bir anda, içinde bulunduğumuz bu tarihsel dönem içerisinde, PT’den tamamen kurtulmak istediler ve bunu da bir sonraki seçimleri beklemeden yapmak istediler. Brezilya’da bir başkan ard arda yalnızca 2 defa seçilebilir. Dilma’dan önce 2 dönem başkanlık yapmış olan Lula’nın 2018 yılında geri gelmesinden korkuyorlar. Çünkü Lula’nın çok büyük bir kişisel popüleritesi var; partiden de daha fazla. Bu açıdan, 2018’de Lula’nın geri gelmesini engellemek için PT’yi, Dilma’yı ve Lula figürünü gayri meşru kılmaya, Lula’nın seçimlerde kaybetmesini, hatta belki o süreçte hapiste olmasını istiyorlar. Lula’yı boşa düşürmek, sağcı bir hükümeti başa getirmek istiyorlar. Şu an, sağcılar anayasayı reddediyor ve anayasaya aykırı etkinliklerde bulunuyor. Asker ve yasama, hükümetin yürütme organından bağımsız davranabiliyor.
Peki, ne olacak, fotoğrafa baktığınızda gelecek günler neye gebe?
Bugün ne olacağını bilmiyoruz. MST’nin ve toplumsal hareketlerin şeytanlaştırılması sürecinde ciddi bir yoğunlaşma mevcut medyada. Bu durum polisin, silahlı özel güvenliğin ve silahlı çetelerin saldırılarına yol açtı. MST üzerindeki baskı ve şiddet yoğunlaşacak. Toplumsal hareketler bunun hesabını yaptılar ve demokrasiyi korumaktan başka bir çıkar yol bulamadılar. Çünkü engellenemez ise, durum daha da kötüye gidecek, çirkinleşecek. Bunlara ek olarak söylemek gerekir ki, Dilma’yı suçlayan “görevi kötüye kullanma” iddiasıyla başlayan meclis soruşturmasında izlenen yol anayasaya aykırıdır. Anayasa, başkanın işlediği bir suçtan dolayı yargılanmasını söyler. Dilma şu anda hiç bir adli merci tarafından suçlu bulunmuş değil. Bu açıdan anayasaya göre Dilma’nın yargılanmasının hiç bir yasal zemini bulunmuyor. Ancak sağ daha da ileri giderek, Dilma’yı düşürecek yeterli oyları almak istiyor. Önümüzdeki 6 ay içerisinde Dilma iktidar dışında kalacak, yerine aşırı sağ ile ittifak halinde olan başkan yardımcısı geçecek. 6 ay sonunda resmi süreç başlayacak ve sonrasında yeniden seçimlere gidilecek.
Görevi kötüye kullanma suçlamasını biraz açabilir misiniz?
Birçok anayasada bu tarz bir yargılama sürecini mümkün kılan yasalar bulunur. Yani bu süreç halkın oylarıyla değil parlamentonun oylarıyla yapılır. Bazı kişiler buna “teknik darbe” veya “parlamenter darbe” adını da veriyorlar. Aslında burada önemli şey daha karşımıza çıkıyor. Geçmişte Latin Amerika’da Amerikan emperyalizmi askeri darbeleri teşvik ediyordu. Ancak bugün gördüğümüz temel şey, bir çok ülkede hükümetlerin teknik veya parlementer darbe yoluyla değiştiği. Honduras, Paraguay. Venezuela, Bolivya ve Arjantin’de, belki de “seçim yoluyla darbe” diye ifade edebileceğimiz, büyük bütçeli seçim kampanyaları, referandumlar vs yoluyla hükümetin değiştirilme süreci ile karşı karşıya kalıyoruz. Şimdi de yargı yoluyla darbe olarak ifade edebileceğimiz bir süreci Brezilya’da yaşıyoruz.
Brezilya toplumunun bugün geldiğimiz yer itibariyle yaşadığı yarılmayı nasıl ifade edebiliriz?
Bugünkü toplumsal yarılma sınıfsal ve ırksal temelleri içeriyor. Aynı zamanda bir çeşit “bölgecilik”ten bahsedebiliriz. Toprak sahibi sınıf beyaz kökenlidir, zengindir, geçmişte Afrika’dan getirdikleri köleleri olmuştur. Kölelik resmi olarak sona erdikten sonra da köle gibi davrandıkları işçileri olmuştur. Bu kesimin temel gücü Güney ve Güneydoğu bölgesinde yoğunlaşmıştır. Geçmişte köleliği oluşturan siyah kesim ise Kuzey ve Kuzeydoğu bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Bu açıdan ciddi bir bölgecilik, bölge ve ırk temelli çatışma olduğunu da söyleyebiliriz. Örneğin, Dilma ikinci defa seçildiğinde, bu çok küçük bir farkla gerçekleşmişti; kölelik geçmişine sahip, yerli halklar ve yoksullardan oluşan Kuzey ve Kuzeydoğu bölgelerinden çok ciddi oy almış, beyazların ve zenginlerin hakim olduğu bölgelerde ise çok küçük bir farkla kaybetmişti.
Lula ve Dilma döneminde, MST’nin kazanımı oldu mu?
PT iktidarının temel stratejisi, bir yandan şirket tarımı ile ittifak yaparken, bir yandan da MST ve diğer toplumsal hareketlerle kurduğu dostluğu devam ettirmeye dayanıyor. Tarım reformunu uygulamadılar, büyük toprak sahiplerinin topraklarına el konulmadı. Ancak toplumsal hareketlere bütçe aktardılar. MST’nin ve diğer toplumsal hareketlerin okullarına bütçe aktardılar; tarımsal kredilere bütçe aktardılar, MST ve diğer toplumsal hareketlerin kooperatiflerine bütçe aktardılar. Ancak PT’nin gerçek ittifakı şirket tarımı ve finans kapitaldir. PT’nin yaptığı şeylerden biri, MST ve diğer toplumsal hareketler üzerindeki baskıyı kontrol etmek oldu. Tamamen ortadan kaldıramadı, ama bir noktaya kadar kontrol edebildi.
Çiftçileri ve MST’yi zorlu günler bekliyor diyebilir miyiz?
Kesinlikle! Ama yalnızca Brezilya için değil, bütün Güney Amerika için geçerli bu durum. Çünkü bir önceki dönemde neredeyse her ülkede merkez sol hükümetler iktidardaydı. Oysa şimdi, bu hükümetlerin neredeyse hepsi sağcı hükümetler tarafından iktidardan düşürüldü. Aynı zamanda, bu merkez sol hükümetlerin hiç biri iktidarda oldukları süreçte halka iyi bir umut vermedi, sağın politik sistemi askıya almasına karşı yapması gereken politik reformları yapmadı. Aynı zamanda bu hükümetlerin bir çoğu, sağa alternatif olacak şekilde davranmak yerine yolsuzluk süreçlerine karıştılar. Bu açıdan MST’nin ve diğer toplumsal hareketlerin önünde zor ve mücadele dolu bir süreç bekliyor. Dilma’nın süreci ne olursa olsun, şiddetin ve baskının artacağını, çiftçiler için yaşamın zorlaşacağını söyleyebiliriz.
Tarım reformunu durdurdular
Toplumsal hareketler ne yapıyor, ne düşünüyor, nerede duruyor?
Böylesi bir bağlamda, MST gibi toplumsal hareketler, bu sürece karşı nasıl bir pozisyon geliştireceklerine karar vermek zorundadır. Toplumsal hareketler PT hükümetine karşı hayal kırıklığı içerisindedir. PT, tarım reformunu gerçekleştirmek yerine durdurmuştur. Tarım reformunu durdurdular, çünkü tarım şirketleri ve finans kapital ile ittifak yaptılar. Bu açıdan, PT konusunda çok hevesli değiller, ancak bir diktatörlük ihtimalinden de oldukça korkuyorlar. Sadece tarım reformunun durması değil; tarım reformu mücadelesinde elde edilen kazanımların geri alınması, toplumsal hareketlere karşı doğrudan şiddet, saldırılar, polis saldırıları gibi durumlar da söz konusu. PT hükümeti iki kötü seçenek biri olsa da, sağcı bir hükümetin başa gelmesi riskini almak istememektedir. PT hükümetini savunmak için değil, demokrasiyi savunmak için eylemde olduklarını söylemek konusunda çok dikkatliler. Aynı tarım şirketleri ve finans sermayeye ait olan medya ise, toplumsal hareketlerin pozisyonunu yanlış temsil etmekte, onların demokrasiyi değil PT hükümetini savunduklarını, PT hükümetinin partizanlığını yaptıklarını ifade etmektedir.
*Peter Rosset: Profesör- El Colegio de la Frontera Sur
*Abdullah Aysu: Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Kurucu Başkanı, gazeteci, yazar
Çeviri: Umut Kocagöz
*Umut Kocagöz: Doktora öğrencisi. Rotterdam Erasmus Üniversitesi, Uluslararası Sosyal çalışmalar Enstitüsü (ISS)- Lahey/Hollanda. Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Dayanışma Gönüllüsü
kaynak: Özgür Gündem
2 Yorumlar
Pingback: Gıdanın Müşterekler Siyaseti – Umut Kocagöz – Müşterekler
Pingback: Gıdanın Müşterekler Siyaseti – Deniz, Ada, Özgürlük