ÇAYKUR uzun süredir zarar tartışmalarıyla gündemde. Her yıl artarak katlanan zarar miktarı çok konuşuldu. Ancak asıl sorulması gereken soru hep havada kaldı. ÇAYKUR gerçekten zarar mı ediyor yoksa zarar mı ettiriliyor? Bu konuda Sayıştay raporlarındaki tespitler sadece ÇAYKUR’un değil Türkiye’de çay üretiminin geleceğinin de ciddi tehdit altında olduğuna işaret ediyor. ÇAYKUR’un nasıl yönetilemediğini açık eden Sayıştay raporları, Türkiye’de çay üretiminden vazgeçildiğini de ortaya koyuyor. Öyle ki bu durum artık gizlenemeyecek kadar açık. Sayıştay raporlarında ortaya çıkan tablo ile ÇAYKUR’un alım, üretim ve pazarlama alanlarında kurumsal kabiliyetini yitiren bir konumda olduğu ve bu durumun bilinçli bir tercih olduğu açıkça görülmekte.
Göstermelik atama…
İki senedir genel müdürlüğü vekaleten yürütülen ÇAYKUR’a genel müdür atanmaması Sayıştay tarafından da sıkça eleştiriliyordu. 2017 yılında ÇAYKUR’un 567 milyon 742 bin TL zarar açıklaması 300 milyonunun Hazine Müsteşarlığı tarafından karşılanması sonucunda 267 milyon 742 bin TL’ye düşürülen zarar sonucunda dönemin ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, ortaya çıkan zarar hükümetin tercihi açıklamasının ardından 26 Nisan 2018 tarihinde istifa ettirilmişti. Ardından uzun süre vekaleten yürütülen Genel Müdürlüğe 3 Ekim 2018 tarihinde şimdi Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı olan Ekrem Yüce atanmış, Yüce de yerel seçimlerin ardından 27 Kasım 2018 tarihinde istifa ederek genel müdürlüğü bırakmıştı. O tarihten bu yana genel müdürlüğü vekaleten yürüten Yusuf Ziya Alim, 9 Ocak 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığı kararı ile asaleten atanmıştır. ÇAYKUR’un zararı bu yıllar içerisinde de artmış, 2018 yılında 657 milyon 86 bin TL, 2019 yılında da 635 milyon 93 bin TL zarar açıklanmıştır. Türkiye Varlık Fonu’na geçtikten sonra ÇAYKUR’un yıllar itibarıyla zararı toplamda 1 milyar 559 milyon 921 bin TL’ye ulaşmıştır.
ÇAYKUR’un zararı bugüne kadar hep kişiler üzerinden tartışılarak, çay üretiminin neoliberal piyasalara uyumlulaştırılması yönündeki başarısız politikalar ve ÇAYKUR’un birilerinin arka bahçesi olarak nasıl sömürüldüğü yok sayıldı. Yüce’nin genel müdürlüğü sonrasında gelişen süreç içerisinde uzunca bir süre genel müdür ataması yapılmaması çayda metalaşma sürecinin kesintiye uğraması ve bu konuda uygun bir ismin olmayışıdır. Alelacele yenilikmiş gibi sunulan Alim’in atamasının yapılması, 2019 yılı Sayıştay raporunun açıklanmasıyla birlikte ÇAYKUR’daki sorunların gündeme gelmesi nedeniyle zarar tartışmalarında gündem değiştirme çabası gibi görünmektedir.
ÇAYKUR kurumsal olarak çökmüştür!
2018 yılı ve geçtiğimiz günlerde yayımlanan 2019 yılı ÇAYKUR Sayıştay denetim raporlarında ÇAYKUR’un neden zarar ettiğine dair önemli tespitler bulunmaktadır. Her iki raporda tespit edilen bulgulara ilişkin ÇAYKUR’un ne yaptığı belirtilmezken, 2018 raporunda yer alan Genel Müdür ataması yapılması gerekliliği dışında hiçbir bulgu konusunda bir adım atılmadığı görülmektedir. Aksine 2019 yılı raporunda görüldüğü üzere sorunlar daha da artmış, 2018 yılı raporunda belirtilenler daha da kronikleşmiş ve yeni başlıklar eklenmiştir.
ÇAYKUR kapasitesini kullanmıyor!
2019 yılında ÇAYKUR tarafından 7 bin 857 personelle hizmet vereceği programlanmış, ancak sadece 2 bin 615 personel istihdam edilmiştir. ÇAYKUR, bir önceki yıla göre çalışan sayısını yüzde 10 azaltmıştır. Bununla birlikte fabrikalarını da tam kapasite ile çalıştırmamıştır. 2018 yılında yüzde 83 kapasite ile çalıştırılan fabrikalar, 2019 yılında yüzde 88 kapasite ile hizmet vermiştir. Birçok fabrika ton/gün kapasitesinin altında faaliyet gösterirken, üretime verilen yaş çay miktarı işlenmesi gereken yaş çay miktarının altında kalmıştır. Bu durum hasadın yoğun olduğu zamanlarda dekar başına 10-15 kg ile sınırlı tutulan yaş çay alımı nedeniyle yetersiz kapasiteye sahip fabrikalardan diğer fabrikalara aktarım yapılması sonucunda kalite kayıpları ile sonuçlanmıştır.
Kapasitesini yeterince kullanmayan, istihdam etmesi gereken çalışanı almadığı için ÇAYKUR alımlar konusunda çay üreticilerini özel sektöre mecbur bırakmıştır. Kısa sürede işlenmesi gereken bir ürün olan çayda verim kaybının göze alınması, yaş çay alımları konusunda bir planın olmadığını ortaya koyarken ÇAYKUR’un birincil görevi olan alım politikalarını üreticiler lehine yapmadığını da ortaya koymaktadır.
ÇAYKUR üretim sistemini geliştirecek hiçbir şey yapmıyor…
ÇAYKUR’un üretim sistemini geliştirmek adına hiçbir yatırım yapmadığına değinilen Sayıştay raporlarında çay imalat sistemlerinin modernizasyonu ve yenilenmesine kaynak ayırmadığı belirtiliyor. Fabrikalarda kullanılan kıvırma makinelerinin eski olmasının fabrikaların yükünü arttırdığı ve kaliteyi etkilediğine ilişkin tespitlere de yer veriliyor. Fermantasyon bantlarının kriterlere uygun olmadığı, fabrikaların hepsinde dijital göstergelerin bozuk olduğu, üretilen kuru çayların sağlıklı muhafazası için depo yatırımlarının yapılmadığı, depolanan çayların ambarlardaki eksikliklerin de etkisiyle bozulma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu belirtilen bir dizi sorun sıralanıyor. Görünen o ki; ÇAYKUR fabrikalarını adeta çürümeye terk etmiş durumda.
ÇAYKUR, sürekli borç alarak günü kurtarıyor…
Bayilerin mal alımları nedeniyle oluşan borçlarını bankalardan doğrudan borçlanma sistemiyle çözmeye çalışan ÇAYKUR, satışlardan alacaklarını bayilerden değil bankalardan alacaklar olarak takip etmektedir. Kredi kullanma ihtiyacı, yaş çay yaprağı alımlarının finansmanı ile sınırlı ve yılsonuna doğru çay satışlarından gelen hasılat ile ödenmekte iken, son yıllarda giderek yıla yayılan ve genel nitelikte kalıcı bir finansman ihtiyacına dönüşmüştür. Alınan kredilerden oluşan borçlar zararın büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. 2018 yılında zararın %53’ü bankalardan alınan krediler iken 2019 yılında bu oran %62,3’e yükselmiştir. 2019 yılı sonunda çeşitli bankalara 3 milyar 498 milyon 250 bin TL kredi borcu bulunmaktadır. ÇAYKUR için bir alışkanlık haline gelen bu durum, yönetim kurulu kararlarıyla borçlanma limitinin sürekli arttırılmasında da görülmektedir. 2019 yılı içerisinde yönetim kurulu kararlarıyla birkaç kez arttırılan bankalardan borçlanma limiti yılsonunda yönetim kurulu kararıyla 3 milyar 800 milyon TL’ye yükseltilmiştir.
Satış fiyatları artıyor ama zarar azalmıyor!
Çay satış fiyatlarına %23,08 ile %32,29 oranında zam yapılmıştır. Tamamına yakının yurtiçine yapılan çay satışlarının %16,3 oranında 17.140 ton artarak 122.610 tona ulaştığı, 2019 yılında yapılan satıştan 2 milyar 731 milyon 265 bin TL, 74.648 ton soğuk çay (Didi) satışlarından 151 milyon 872 bin TL hasılat sağlandığı ifade edilmektedir. Satışların maliyetine göre büyük zararlara neden olan çay türlerinin, genel olarak kampanyalı satış ve/veya mal fazlası şeklindeki satış uygulamaları ile ilgili olduğu, en çok satan çaylarla kotalarını dolduran bayilerin mal fazlası olarak talep etmelerinin zararın en büyük kaynağını oluşturduğuna dikkat çekilmektedir. Bunun yanında ÇAYKUR, iç satış niteliğindeki satışları ihracat ya da dış satış kapsamında değerlendirmektedir. Tamamı yurtiçi satışlardan oluşan satışların kaydının böyle yapılması satışları düşük göstermektedir.
Yıllık satışa eş miktarda kuru çay stoku var…
ÇAYKUR’un aktif varlıklarının %62’si stoklardan oluşurken stokların %97,92’si de tasnifli ve paketli çay stoklarıdır. Stok tutarları 2018 yılına göre %40,1 oranında artarak 775 milyon 78 bin TL tutarında artış göstermiş, 2019 yılı stok devrinin parasal tutarı 2 milyar 708 milyon 870 bin TL’ye ulaşmıştır. Bu rakam cari yıl net satışlar toplamı olan 2 milyar 639 milyon 900 bin TL’den fazladır. Stokları 2014 yılında 56.056 ton, 2015 yılında 64.398 ton, 2016 yılında 77.579 ton, 2017 yılında 74.607 ton, 2018 yılında 103.645 ton ve 2019 yılında 122.510 ton olarak gerçekleşmiştir. Özellikle son iki yılda gerçekleşen stok miktarları, ÇAYKUR’un ilgili yıllardaki toplam satışları kadardır. Yani yıllık satışa eş miktarda kuru çay stoku bulunmaktadır.
Organik çay stoku da artarken bu çayların rutubet sınırına yaklaştığına dikkat çekilmektedir. Organik çay stoklarının eski yıllara ait 96 tonluk bölümü rutubet sınır değerlerine yaklaştığı, 2019 yılında söz konusu risklerin arttığı ve 2015-2016 yılları üretimi toplam 19.878 kg organik çayın küflenme nedeniyle imha edildiği belirtilmektedir. Bunun sonucunda 218 milyon 291 bin TL zarar kaydedildiği ve organik çay stoklarının 13 bin tona ulaştığı ifade edilmektedir.
Ekonomik değer kayıplarına yol açan ve ilave üretim maliyetlerine yol açan artan stok miktarı dönem zararını daha arttırmaktadır.
Çay yaprağı ödemelerini dahi kredi ile yapan ÇAYKUR, üretim, satış, dağıtım olmak üzere hiçbir konuda bir çözüm üretemeyen bir yapıda, kendi kaynağını yaratamadığı için sürekli olarak bankalardan kredi kullanan, kredileri de ödeyemediği için kredi tutarlarının devrederek her yıl daha da artması zarar miktarını şişirmektedir. Ancak ÇAYKUR’un zarar etmesinin nedeni; çay üretiminin asıl özneleri olan yaş çay üreticileri ya da işçiler değil… Zararın nedeni; üretim kapasitesini arttırmak yerine yaş çay üreticilerini özel sektöre mecbur bırakan alım politikasıdır. Fabrikalarını tam kapasite ile çalıştırabilecekken yeterli personel istihdamından imtina ederek zararı işçilere mal eden, fabrikalarını yenilemeyerek kalite ve verim kaybını umursamayarak kuru çayları depolarda çürümeye terk eden kuru çay politikasıdır. Satışlarını arttırma gücü ve yetkisine sahipken yandaş firmalara kaynak aktarmayı esas alan pazarlama politikalarıdır. Planlama yapmadan üretim çeşitlendirme çabasına girerek, nereye gittiği belli olmayan paraları yaş çay üreticilerine vermek yerine çöpe atan üretim politikalarıdır. Kaynak yaratmak için kendi olanaklarını kullanmak yerine yapılan yolsuzlukları örtmek için bankalardan sürekli kredi çekerek mali tablosunu bozmayı göze alan finansman politikalarıdır.
Tüm bunlar göstermektedir ki; ÇAYKUR alım, üretim ve satış gibi kurumsal politikalarını yeni baştan gözden geçirmeli ve birilerinin yararı için değil çayın asıl sahipleri olan üreticiler ve işçiler lehine yeniden yapılandırılmalıdır. Kaldı ki zararın asıl boyutları henüz açıklanmış değil. Zarara ilişkin gerçekler 2020 Faaliyet Raporunda ortaya çıkacak. Ve ne yazık ki ÇAYKUR’un bu haliyle çok fazla ömrünün kaldığını söylemek oldukça zor. Şu anda Türkiye Varlık Fonu bünyesinde olduğu gerçeği de göz önüne alınırsa her an satılabileceği, ipotek ve rehin gösterilebileceği ihtimalleri de çok olası.
ÇAYKUR bu soruları ne zaman yanıtlayacak?
Çay üretiminin geleceği için ÇAYKUR acilen bu sorulara yanıt vermeli ve bir çözüm üretmelidir:
- Promosyon ürünlerinin dağıtımı ile korunmasında sorumluluğu bulunmamasına rağmen promosyon ürünleri için ÇAYTAŞ adına ÇAYKUR tarafından ödenen KDV dahil 72 bin 869 TL depo kira bedeli neden ÇAYTAŞ’tan alınmadı?
- ÇAYTAŞ firmasına sipariş verilerek üretimi yaptırılan ancak firmanın finansal problemleri gerekçe gösterilerek alınmayan ve son kullanım tarihleri geçen çaylar ne oldu? Bu konuda İstanbul Pazarla Bölge Müdürlüğü tarafından ÇAYKUR’a 17 Mayıs 2018 tarihinde yazılan yazı yönetim kurulunun gündemine neden 8 ay sonra alındı? Gerçekleştirilmeyen bu satış için iki katı cezai tutar ile iç ve dış fiyat farkını ÇAYKUR ÇAYTAŞ’tan alması gerekirken neden kendisi ödemiştir?
- ÇAYKUR pazarlama faaliyetlerini kendisi yapması gerekirken neden ÇAYTAŞ yapıyor?
- Çeşitlendirmeyi çay satış pratiği ile ilişkilendirmesi gereken ÇAYKUR, talep planlaması ve saha çalışması yapmadan yatırımlara yönelmektedir. Örneğin stevia bitkisi konusunda da bir çalışma yapılmamış ve tüm yatırımlar çöpe atılmıştır. Stevia bitkisi için harcanan 16 milyon TL kimlere verildi?
- 2018 yılında 103.645 ton olarak görünen, ancak fiilen 109.225 ton bayilerin çay stoku ne oldu? Yine 2018 raporunda rutubet sınır değerine yaklaştığı tespit edilen ve 2019 yılı raporunda risklerin daha arttığına dikkat çekilen 96 ton organik çay ne yapıldı?
- 2015-2016 yılları üretimi toplam 19.878 kg organik çayın küflenme nedeniyle imhasının sonucunda kaydedilen 218 milyon 291 bin TL zararın sorumlusu kim? Stok miktarı 113 bin ton olan organik çaylar neden satılmıyor?
- Reklam ve fuar giderleri için 36 milyon 367 bin 863 TL nereye harcanmıştır?