Abdullah Aysu Ankara yakınlarından bir köylü ve sendikacıdır.Ekonominin liberal küreselleşme sürecinde savurgan davrandığı ülkesinde yaşayan köylü tarımını korumak için mücadele etmektedir.
Abdullah 54 yaşında,evli,bir çocuk babasıdır ve 36 yıldır ailesiyle beraber topraklarını işlemektedirler.Aile arazisini 7 kardeşiyle paylaşmaktadır bu yüzden tarımla geçinebilmek için toprak satın alması gerekmiştir.Bugün,10 hektarda hububat,1 hektarda sebze yetiştirmekte beslekdikleri 7 koyun ve 3 ineğin et,süt ve peyniri ailesi tarafından tüketilmektedir.Hayvanları köyün yakınlarında otlatmak ve korumak için çoban tutulmakta ve her hayvan sahibi çobanın otlattığı hayvan başına çobana hububat,et vermektedir.
Araziden temel olarak elde edilen gelir hububat satışına dayanmaktadır.Hektar başına ortalama 25 kental randımanla sağlamakta ve her yıl devlet tarafından belirlenen fiyatlarla 25 ton hububat satışı yapmaktadır:Abdullah’ın sendikasının mücadelesinin bir koluda devletle yapılan fiyat müzakereleridir.2006 hasadı için kilo başına ortalama 474 bin (0,25 euro’) liraydı.
Kardeşleri ve Abdullah çalışmalarını birlikte organize edip,yevmiyeyle tarım işçisi çalıştırmamaktadırlar.Bütün aile 10-12 kişi 60 hektarlık arazide 1 traktör ve tarım araç gereçleriyle çalışmakta,sadece bir biçerdöver dışardan getirilip hasat yapılmaktadır.Topraktan hububat kovensiyonel olarak ,gübre ve böcek ilacı kullanılarak elde edilmekte,sebzeler hayvanlar tarafından gübrelenip,suni gübre kabul edilmemektedir.
2 yıldır,Abdullah yerel sebze tohumlarını çoğaltmak için 400 m2’de bir proje geliştirmektedir.
Diğer çiftçilerle örgütlü bir biçimde çalışmaktadır.Çeşitler,çiftliklerde seçilip,çeşitli topraklara ekiliyor genelde daha verimli olanlar tercih edilmektedir.Tohumlar patentlenmemekte,homolog,geçerlilik programında test edilmemekte,resmi kayıtlara kaydettirilmemektedir.Türkiye’de bitkilerin satışı patentli tohum kullanımına,tohum firmalarının mülkiyetine bağlı durumda.Genel olarak,bu firmalar yerel tohum çeşitliliğiyle ilgilenmeyip daha çok daha fazla kar etmek için verimlilikle ilgilenmekteler.Türk hükümeti çiftçileri patentli tohum almak zorunda bırakacak yasa çıkarmak için girişimlerde bulunmaktadır.Abdullahın amacı ise bioçeşitliliği koruyarak yerel tohumları çoğaltmak ve çiftçilerin kendi tohumlarını seçme hakkının bulunduğu anlatmaktır.
Abdullah Aysu tarım sendikacılığının içerisindedir.3 yıl önce kurulan,kurulmasında etkili olan Hububat Sendikası başkanıdır. Yeni kurulan organizasyon 17000 katılımcıya sahip olup, Via Campesina üyesidir.Türkiye’de çiftçi sendikacılığı yapılanmaktadır.Hayvancılık,Ayçiçeği,Şarap,Tütün,Fındık sendikalarının katılımıyla bir konfederasyon kurmak için tüzük oluşturmaya çalışmaktadırlar.Doğum sürecindeki bu organizasyona Abdullah sözcülük etmektedir.Bütün farklı sektörlerdeki üreticileri yeni şubeler oluşturmaktadır.
‘Umut ediyorum ki yeni sendikalar bizimle federasyonlaşıcaktır.Böylece hükümete dah güçlü etkide bulunabileceğiz.Çiftçiler Türkiye nüfusunun üçte birine yakınının dikkatini çekse bile,çifçilerin problemlerini iyi kötü ülke yöneticilerine anlatmaları ve dinletmelerini sağlar ‘
Tarım sendikları konfederasyon platformu çiftçi dünyasını savunmak için hükümet yanlısı tüccarda bulunan elverişli kar fiyatlarına etkide bulunmak istemektedir.Yerel üretim ve yerel tüketimi harekete geçirmye çalışmakta olup ihracata yönelik tarıma karşı çıkmakta ve Dünya Ticaret Ögütü ve Uluslar Arası Para Fonu’nun amaçları ve kuralları doğrultusunda tarım fiyatlarını dünya ölçeğinde belirlemesine karşı mücadele vermektedir.Eğer bu kurallar Türkiye’de uygulanırsa ,ülkenin üretimleri ciddi olarak rekabete girecek ve bir sürü türk tarım arazisi tehlikeye girecek.’
Bazı çiftçiler tarımla yaşaya devam etmek için organiğe yönelmiştir.Ama Abdu sertifika ücrete karşı çıkmakta,Fransa’da olduğu gibi,fiyatların bir artışı söz konusu.Organiğe geçerken aracıların az sayıda olmasının satış fiyatları içinde daha iyi olacağını düşünüyor.
Sendikacı kollektif tarza tarımsal ürünlerin fiyatları ‘yerel üretim yerel tüketim’ fikriyle sorununu ele almak istiyor.Çok sayıda çiftçiyle beraber hububat depoları kurmayı diliyor sonucunda orakta bütün ürünü düşük fiyattan satmak yerine yıl boyunca ürünleri satabilmeyi hedefliyor.
Tarımı DTÖ’den çıkarmak gerekir
‘Geleceğe değin herşey devletin türk tarımın korunmasında ki rolüne bağlı’ sendikacıyı doğruluyor.’Hükümet ABD ile Avrupa Birliği arasında sıkışmış durumdadır,adım adım küresel ticaretinin yasalarını yürürlüğe koymaktadır.Ülkelerin tarımı sonuç olarak zengin ülkelerin tarımsal ürünlerdeki etkili sübvansiyonu karşısında az korunuyor.Serbest ticaret kurallarının kabulünde,dünyadaki bir çok ülkede olduğu gibi türk hükümeti kendi çiftçisini yok etti,güncel olarak,her elli saniyede bir, bir türk çiftçisi mesleğinden ayrılıyor.Küresel ticaret tarımı endüstriyel yolda sürüklüyor,bundan sonra daha fazla çiftçi olmayacak.Yerine daha fazla ilaçlı,GDO’LU, sıvı yakıt tüketimli monokültürü yerleşiyor.’
Dizginlenmeyen küresel rekabetin yıkıcı mantığını saf dışı bırakabilmek için tarım yapanlar ekosisteme özdeş olarak dahil olan sürdürülebilir bir tarımı hayata geçirirken,Abdullah toprak ve su için tarımsal pratiklerin çevresel sonuçları sorgulamaktadır.Abdullah ‘DTÖ’nün tarımından kurtulmak gerekir’ diyor ve gülerek ‘Mümkünse DTÖ’yü yok etmek gerektiğini’ ekliyor.
Küreselleşme Çağında Büyük bir Tarım Ülkesi
Türkiye yaklaşık 25 milyon hektar arazinin işlendiği ve 20 milyon hektarın mera olarak kullanıldığı büyük bir tarım ülkesidir.Aktif nüfusun üçte birine yakını kendini tarıma adamıştır ama çiftlikleri 2/3 ü 5 hektardan azdır
Çiftçilein %95’i çalışıtıkları toprağın sahibidir.Çalışmalar genellikle aile içinde yapılır.El emeğine ihityacı olan çiftlikler yevmiyecileri işe alır,yevmiyeciler sadece yaşamak için küçük arazisi olan köylülerdir.Pamuk gibi büyük üretimler için tarım işçileri uzak yerlerden tarım arazisine getirilir ve çalıştıkları arazinin üzerine yerleştirilir.
Türk tarımı,patlıcan,tütün,genel sebzeler,zeytin,haşlanmış nohut,mercimek,şeker pancarı,pamuk,çay dallarında dünya ölçeğinde üretim yapmaktadır.Bu rağmen,demografik önemine rağmen,ülke ekonomisindeki ağırlığı azalmaktadır.80’lerden sonra,iç talep nedeniyle Türkiye daha önce kendi için yeterli ürettiği ürünleri ithal etmeye başlamıştır, ayçiçeği ve pirinç gibi.Tarımsal ürünlerin çoğunun fiyatını hala devlet belirlemektedir.Küresel ticaretin ricalarıyla,DTÖ,IMF, Avrupa Birliği ve ABD, hükümeti ülke pazarını açmaya zorlamaktadır.Zincirleme ticaretin belirgin biçimde düzenini bozduğu pamuktur,ABD hükümeti,dünyadaki sürümü denkleştirmek için kendi üreticisine subvansiyon yaparak Amerikan pamuğunu Türkiye’ye düşük fiyatlardan ulaştırırDahası,Türk firmalar ödeme kolaylıklarından yararlanarak Amerikan pamuğu satın almaktadır.Yüksek talebe,Türkiye’deki müreffeh geçmişine rağmen,pamuk üretimi,çiftçi için git gite daha az kazanacağı üretim haline gelmekte…
RÖPORTAJ
CAMPAGNES SOLIDAIRES
La Confederation Paysanne Bülteni
Aralık 2007 Sayı:224