Abdullah Aysu
Çiftçiler Bağ-Kur, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine borçlular… haciz kıskacında inliyor…
CHP Edirne Milletvekili Nejat Gencan’ın, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü’ye verdiği bir soru önergesine, Güçlü’nün yazılı açıklaması: 2001 ve 2002 yılı doğrudan gelir desteği kapsamında çiftçilere ödenmesi gereken rakamın 3 katrilyon 360 trilyon 766 milyar lira olduğu ancak bu güne kadar toplam 2 katrilyon 414 trilyon 952 milyar lira ödeme yapıldığı şeklindedir. Yani çiftçinin devletten alacağı 945 trilyon 814 milyar lira.
Çiftçinin devletten alacağına faiz yok… Devletin çiftçiden alacağına faiz var…
Çiftçinin sadece alacağı bununla da sınırlı değil tabi. Şekerpancarında olduğu gibi çiftçinin ürünü Örneğin; pancarı alınır, işlenir, şekere dönüştürülür, satışa sunulur daha sonra çiftçinin alınteri ödenir. Bu sürede çiftçinin alacağı para enflasyonda erir, gider…
Devlet, çiftçinin yukarıda belirtilen alacağı ile devlete sattığı ürününden alacağı olan parasını gecikmeli ödemesine karşın gecikme faizi ödemez. Ama, çiftçinin Ziraat Bankası’na, Bağ-Kur’ a, Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarını geç ödemeleri durumunda hemen faiz işletir. Bununla kalmaz çiftçilere haciz işlemleri yaparak onları haciz kıskacında/işkencesinde inim inim inletir… Hatta zaman zaman basından izlediğiniz gibi bu borçlarından dolayı cezaevlerine bile konurlar.
Çözüm üretimde değil, ithalat yapmakta!…
CHP Erzincan milletvekili Erol Tınaztepe’nin soru önergesine AKP’li Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Çoşkun’un yanıtı: “Pancar üretiminde kotaya devam edilecektir” der. Ve fiyatların da arttırılmayacağını belirtir. Çoşkun: ”2002’de pancar fiyatı beklentilerin üzerinde belirlendiğinden herhangi bir iyileştirme de düşünülmemektedir. 2002’den itibaren fiyatların her yıl şeker fabrikası işletenlerle üreticiler arasındaki mutabakata göre belirleneceğini” söyler.
Gazete haberlerine göre, 59’ncu Hükümetin Tarım Bakanı Sami Güçlü, et fiyatlarındaki yükselişe “dur” demeye hazırlanıyormuş. Çözüm olarak da, Güçlü, fiyatların artışının devam etmesi halinde, et ithalatının gündeme geleceğini belirtiyor. Yani çözümü-buğday da yaptığı gibi- üretimin önünü açmakta değil, ithalatta buluyor.
Geçmişte özelleştirme adı altında EBK, SEK ve Yem Sanayileri kapatıldı. Bu kuruluşlar kapatıldıktan sonra bizim et ithal etmeye başladığımızı herkes gibi –sokaktaki normal vatandaş bile artık biliyor- AKP’li bakanlar da biliyor. Yapacağınız yeni bir şey değil sayın Bakan…
Tarım Bakanları bundan böyle ithalat işlerine mi bakacaklar?!…
59’ncu Hükümet TEKEL ve Türkiye Şeker Fabrikalarını özelleştiriyor. Önceki hükümetler döneminde EBK, SEK, YEM SAN özelleştirildiği/kapatıldığı için şimdi AKP’li bakan Güçlü et İthal ediyor. AKP’den sonra gelecek/seçilecek olan yeni partinin oluşturacağı hükümetin bakanı ya da bakanları da şimdi kendi kendimize yettiğimiz -hatta fazlamızın bile olduğu- şeker ve tütün ithalatı ile uğraşacaklar. Başka bir deyişle, bundan böyle tarım ülkesi Türkiye’nin bakanları için ithalat konusu birincil diğer konular ile uğraşmak ise ikincil görev olacağa benziyor.
Bizler de bakanları ithalatta uzman olanı, başarılı olanı seçeceğiz, bu işleri yapmaları için sandık başına gideceğiz ve oy vereceğiz(!)
Eskiden “devlet babamızdı”, bizleri aç bırakmamak için üretimin önünü açar TMO, EBK, SEK, TŞFAŞ, TEKEL gibi kuruluşları kurarak, bizim aç kalmamızı önlerdi. Şimdi artık “partiler babamız”, iktidara geldiklerinde devlet babanın kuruluşlarını satıyorlar, üretmeyi pek düşünmüyorlar, bizi aç bırakmamak için ise çözümü ithalat da buluyorlar. Bunu başarmak içinde içeriye ve dışarıya borçlanıyorlar. Borcu ödemek için de halka yeni vergiler salıyorlar. Yetmedi mi, yine borçlanıyorlar.
Türkiye’nin yeni tarım politikası bu…
Türkiye’nin yeni tarım politikası bu. Ama partiler nedense seçim meydanlarına oy istemeye çıkarken çiftçilere yapılan bu uygulamanın zulümlük olduğunu söylerler. Kendilerine oy verilmesi halinde çiftçileri abat edeceklerini, yanlış uygulamayı/gidişatı kendilerinin durduracaklarını söyleyerek çiftçilerin oylarını alır, iktidar olur, hükümeti kurarlar. Hükümet olduklarında da meydanlarda verdikleri sözleri bir kenara bırakır, orada unuturlar. Ünlü halk türküsünde olduğu gibi “Karakolda doğru söyler, mahkemede şaşar” misali iktidar olan partilerin hemen hepsi -hepsi de iktidar ya da iktidar ortağı oldu ya- hükümetlikleri süresince köylüyü unutur ve eski hamam eski tas politikaları sürdürürler. Kısacası, çiftçilere hiç doğruları söylemezler.
AKP de meydanlarda çiftçilere uygulanan bu mezalimi kaldıracaklarının sözünü vererek çoğunlukla meclise geldi. Uygulamaları ortada, çıkan tablo da yukarıdaki gibi.
AKP’in açılımını biliyorsunuz; Adalet ve Kalkınma Partisi. Yukarıdaki tablo sizce adaletli mi? Bir başka soru: Bu tablo ile kalkınma mümkün olur mu? Her iki soruya da cevabınız eğer olumsuz ise o zaman son bir soru: AKP kendine hem adalet hem de kalkınma ismini niye koydu?
29 Nisan 2003/ İNADİNA