Bir zamanlar Fiskobirliğin tek başına söz sahibi olduğu fındık ihracatında artık İtalyan, Alman ve Fransız çok uluslu gıda ve tarım şirketleri belirleyici konumdalar. İtalyan Ferrero ve onun Türkiye deki kolu Oltan Gıda, Progıda ve Stellifer şirketleri fındık ihracatında oldukça önemli bir yer tutmaktadırlar. Ferrero ‘ya bağlı şirketler Oltan Gıda’nın mülkiyet haklarını devir aldıktan sonra fındık ihracatının en büyük belirleyicisi haline gelmektedir..Ferreroya bağlı bu şirketler sadece fındık ihracatı yapmayıp bir çok çalışanı ile sahada da yer alarak üretimde de belirleyici olmak üzeredir.
Fındık da Yerli ve Yabancı Çok Uluslu Tarım ve Gıda Şirketleri kazançlarını her geçen gün daha da artırmaktadır. Ferrero’ya ait Çok uluslu Tarı ve Gıda Şirketi Oltan Gıdanın lojistik desteği ile Trabzon ve Düzce başta olmak üzere şirkete bağlı Ofisler kanalı ile ziraat mühendislerinden sosyologlara kadar yüzlerce teknik idari elemanlara kucak açmakta, bu elemanlar köylerde saha ve çiftçi eğitim çalışması yapmaktadır. Fındık çiftçisine ton üzerinden 150 TL sını Sodexo kart ile verilmekte ve çiftçilere jüt çuval dağıtımı ve de fındık kurutma makineleri dağıtımı yapılmaktadır. Tüm bu çalışmalar ziraat odaları ile koordineli yapılmakta ,bu şekilde on binlerce fındık çiftçisine ulaşılmakta ve de böylelikle tüm kırsalda üretimden ihracata gıda zinciri şirketler lehine yeniden inşa edilmektedir.
Son günlerde Çok Uluslu Tarım Ve Gıda Şirketlerinin bir çok az gelişmiş ülkede olduğu gibi ülkemizde de tarım topraklarının mülkiyetlerini ele geçirme planı devreye soktuğu iddia edilmektedir. ÇUŞ’ların Şirketler eliyle denetim ve kontrolünün inşası sürecinde bu mülkiyet alımları ekonomik olmadığı gibi bir çok riskleri de içerisinde barındıracağından çok sık baş vurulan bir yöntem olmayacaktır. Kaldı ki bir çok az gelişmiş ülkede iktidarlar ve uygulattıkları tarım programları çiftçileri kendi ürünlerine ve toprağına yabancılaştırmaktadır
Fındıkta da benzer süreçler yaşanmaktadır. AKP hükümetinin iktidarı boyunca uygulanmakta olan üretim, pazarlama ve fiyat politikaları sonucunda fındık çiftçisi kendi çocuklarına fındıkta gelecek görmemektedir. Tüm bu yaşananlar fındık çiftçisinin altın bir tepside şirketlere sunumundan başka bir şey değildir. Sürdürülebilir bir sömürü düzenini tarımda egemen kılmaya çalışan şirketlerin öncelikli hedefi gıdanın denetim ve kontrolünü ele geçirmektir. Bunun içinde yapacakları ilk iş Fındık çiftçileri ile sözleşmeler yapmak olacaktır. Tarımsal ilacından gübresine aletinden tohumuna kadar tüm girdilerde yaratılacak bağımlılık bu süreci daha da hızlandıracaktır. Şirketlerin gözünde fındık çiftçileri artık modern kölelerdir. Kendi topraklarında ırgata dönüştürdükleri ve her türlü girdi bağımlılığını sağladıkları çiftçilerin topraklarını mülkiyet olarak ele geçirmek pek de önem arz etmeyecektir.
Fındık çiftçisi kendi üzerinde oynanan bu küresel oyunu ancak ve ancak küresel düzeyde bir direnişle bozabilir. Bu direnişe güç verecek olan da ilk önce yerellerde örgütlenmek olacaktır. Fındık-SEN 1-4 Aralık tarihlerinde İtalyan fındık çiftçileri ile Lazio’ da bir araya gelecektir.” Örgütlü güç Kaybetmez “şiarı ile Fındığımıza Alınterimize Sahip Çıkalım! Umudu ve Mücadeleyi Büyütelim!
*Töngel (muşmula) göynemek (bitmek, göğermek)