Dünyanın her yerinde okyanuslar, denizler ve kıyı bölgeleri yoğun bir baskı altında. Siemens Sanat’taki Deniz Artık Uyanıyor sergisi de değişen koşulları, yeni alanları, kıyı arazileri ile yeni kentleşme biçimlerinin açık denizlere yansımasıyla ilgili durumu ortaya koyuyor ve herkesi bu konuda düşünmeye çağırıyor.
Kaynakların hızla tükendiği günümüzde sorgulama yapmak zorundayız. Yaşamın sürdürülebilirliği için doğayı tüketmeyi durdurmak gerek. Çevresel, ekonomik ve sosyal anlamda sürdürülebilirliğin sağlanmasıyla ancak bir gelişme kaydedilebilecek. Bu noktada tüketimden etkilenen alanlardan biri de denizlerimiz. Denizlerle birlikte aslında tüm canlılar… Sorumluluklarımız büyük. Gereksinimlerimizi karşılarken doğanın kanını emmeden, doğadan daha fazla çalmadan yaşamımızı devam ettirmemiz gerekiyor. Gündelik hayatta aklımızın bir köşesinde durması gereken en önemli soru da bu zaten: “Yaşamın sürdürülebilirliği için ne yapıyoruz? Tehdit altında olan doğa için sorumluluklarımızı yerine getiriyor muyuz?”
Siemens Sanat’ta 4 Aralık’ta açılan ve 25 Ocak’a dek sürecek olan “Deniz Artık Uyanıyor/Now Wakes the Sea” sergisi işte bu sorgulamayı yapmak için tam bir fırsat. Hollanda merkezli Satellietgroep’ın liderliğinde gerçekleştirilen, Karadeniz ve Kuzey Denizi’ne kıyısı olan ülkelerde sanatçıların, sinemacıların yeni yapıtlar geliştirebilmesi, var olan çalışmalarını değerlendirebilmeleri ve ortaya çıkan yapıtları üretildikleri yerlerde ve diğer ülkelerde sergilemeleri, benzeri projeleri yine işbirlikleri ile hayata geçirebilmelerine yönelik, araştırmaya dayalı programlar geliştirmeyi amaçlayan “Now Wakes the Sea/Deniz Artık Uyanıyor” projesinin yapıtları düşünmeye ve sorgulamaya davet ediyor.
Mimarlar, sanatçılar, film yapımcıları bir arada
“Deniz Artık Uyanıyor” projesi, Hollandalı Satellietgroep tarafından başlatıldı. Dönüşümde olan kıyı bölgelerindeki sanatçılar, mimarlar, film yapımcıları için araştırma odaklı konuk sanatçı programlarını içeren ve bu bölgelerde gösterilmek üzere gezici film festivalleri düzenlenen bu projenin ilk adımı “Sinopale 4, Uluslararası Sinop Bienali” bağlamında Avrupa Kültür Derneği ile yapılan ilham verici işbirliği ve 2012 yılında Hollanda ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı kutlamasıdır.
Jacqueline Heerema, Ronald Boer, Eliane Esther Bots, Murteza Fidan ve T. Melih Görgün’ün küratörlüğünde gerçekleşen sergide, Aram Tanis & Jacolijn Verhoef, Barbara Hanlo, BNA, Cevdet Erek, Eliane Esther Bots, İmre Azem, Kees Bolten, Maurice Bogaert, Merve Kayan & Zeynep Dadak, Rüya Arzu Köksal & Aydın Kudu, XsentrikArts (Bahanur Nasya& Yılmaz Vurucu), Zeger Reyers çalışmaları yer alıyor.
Kıyıya yakın yerler baskı altında
“Deniz Artık Uyanıyor”, küresel bir düzlemde yerel bilgi alışverişini sağlamak üzere mimarlığı, sanatı ve bilimleri birleştiriyor. Katılımcı araştırma yöntemiyle hazırlanan proje, kamusal ve mesleki farkındalığa da katkıda bulunuyor. Projede Karadeniz ve Kuzey Denizi’ne kıyısı olan ülkelerdeki farklı kıyı bölgeleri ve burada yaşayan insanların görüşleri karşılaştırmalı olarak biraraya getiriliyor. Genel olarak, kıyıya yakın yerlerin kamusal kullanımı büyük bir baskı altında. Kentsel kıyı bölgelerindeki gelişmeler, deniz kenarındaki bu kentsel yaşamın kamusal, toplumsal ve kültürel önemini göz ardı ediyor. Bu gelişmeler, yerel halkı ve göç hareketlerini kıyılardan uzak tutarak, daha cezbedici bir gelir kaynağı olarak turistik ziyaretlere yönelen stratejiler üzerine yoğunlaşma eğilimi gösteriyor. Bu da çatışmalara, yabancılaşmaya, miras kaybına ve kamusal kıyı alanlarının daha sivil, kültürel ve ekonomik kullanımlarının kaybına yol açabilir. Sanat ve bilim, kıyı bölgelerimizdeki mekânsal ve toplumsal nitelikleri – aynı zamanda sorunları – ifade ederek kamunun dikkatini çekip bunlara ulaşmasını sağlayabilir. “Deniz Artık Uyanıyor” sergisindeki bu yapıtlar, genellikle tüketim ve tatil bölgesi olarak kodlanmış yerleri, eleştirel iletişim ve zihniyet dönüşümü için bir platform haline dönüştürebilir. Zaman; günümüz güncel sanatının ve kültürünün, kamusal ve mesleki farkındalık yaratmak, güncel araştırmaları ve yeni çalışmaları tarihi ve gelecekteki kıyı bölgelerindeki gelişmelerle bağlantılandırmak için mekânsal dönüşüm sürecine ilişkin güçlü bir katalizör işlevini yüklenme zamanı.
Denizler kime ait?
“Deniz herkese aittir ve dolayısıyla tek başına kimseye ait değildir” Bu söz, yalnızca dünyanın en geniş kamusal alanını tanımlamakla kalmıyor, aynı zamanda o alanı dile getirilmeyen bir yer olarak bırakıyor. Dünyanın her yerinde okyanuslar, denizler ve kıyı bölgeleri yoğun bir tehdit altında. Küresel ısınma ihtimali karşısında ekonomik ve işlevsel çıkarlar yer için rekabet ediyor. Öngörülen değişimler yalnızca devasa olmakla kalmıyor, aynı zamanda coğrafi, ekolojik, kavramsal ve felsefi açıdan da benzersiz. Değişen koşullar, yeni alanlar, kıyı arazileri, yeni kentleşme biçimleri ve açık denizdeki her türden projeye dair konuları gündeme getiriyor. Ancak denizin kültürel bir önemi de var. Denizin sonsuzluğu, zamansızlığı, gelgit akıntıları ve bomboş ufku, özgürlük ve maceraya dair evrensel duygulara hitap ediyor. Okyanuslarımız büyük bir değişimin eşiğinde dururken, yeni kullanımlar, farklı anlamlar ve özgün yaklaşımlar için fırsat doğuyor. Zaman, denizin belirgin özelliklerinin kültürel bir bakış açısından geliştirilmesine dayalı niteliksel bir teşvik zamanı. İşte tam bu noktada sanatçılar, tasarımcılar, mimarlar ve bilim insanları, denizin nitelikleri ve sorunları üzerine farklı bir şekilde düşünmenin ve yeni bir biçimde deneyimlemenin öncülüğünü yapıyorlar. Bu sergi, doğadan kültüre, kavramdan maddeselliğe tam bir karşılaştırma ve sorgulama alanı. İzleyenleri etki alanına girmeye davet ediyor, yaşamı tehdit eden unsurları tekrar hatırlatıyor. “Now Wakes the Sea/Deniz Artık Uyanıyor” sergisi, 25 Ocak 2013’e dek haftanın her günü 10.00 – 19.00 saatleri arasında Siemens Sanat’ta izlenebilir.
Kaynak : Gazeteler.com – 25 Aralık 2012