ET İTHALATI YOLUYLA TÜRKİYE’YE, DOMUZ YEDİRİLEN BESİ SIĞIRLARI GELECEKTİR
Hayvansal ürün ve damızlık hayvan ithalatının yaratacağı sakıncaları yıllardır her fırsatta yazdık, dile getirdik, derslerimizde anlattık. Et ithalatı gündeme geldikten sonra konuyu yakından bilen bütün üretici ve meslek örgütleri, üniversitelerin ilgili öğretim üyeleri, ithalatın yaratacağı çok büyük sakıncaları her platformda ortaya koydular. Et ithalatı yoluyla Türkiye’ye ıskarta hayvanlar veya bunların etleri gelecektir. Bu yolla birçok hastalığı taşıyan hayvanların (deli inek hastalığı gibi) veya bu hasta hayvanlara ait etlerin ülkemize gelmesi mümkün olabilecektir. 1986–1996 yılları arasında olduğu gibi, ithalat Türkiye hayvancılığını daha da batağa sürükleyecek ve elde kalan hayvan sayımızın daha da azalmasına neden olacaktır. Sınırlı parasal kaynaklarımız kendi üreticimize değil yabancı ülkelerin yetiştiricilerine aktarılmış olacak ve et ithalatından yalnızca, bu işe aracılık etmek için belirlenenler kazançlı çıkacaktır.
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in Şubat 2010’da yaptığı “et ithalatının düşünülmediği” yönündeki açıklaması hepimizi memnun etmişti. Ancak, her ne olduysa, aradan üç ay geçmeden et ithalatı Türkiye gündemine oturdu ve tartışmalı bir et ithalatı ihalesi süreci başlatıldı. Ne acı bir tezattır ki kasaplık hayvan ithalatı görevi “…ülke hayvancılığını teşvik etmek suretiyle istikrarlı bir şekilde gelişmesine yardımcı olmak…” amacıyla kurulan Et ve Balık Kurumu’na verilmiştir.
Bu arada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir TV programında yaptığı açıklamada “İlk etapta canlı hayvan, belki bu arada biraz da karkas. Ama karkas getireceksek bizzat kendi ekiplerimiz gidecek, alacak. Orada kesimlerin başında bulunmak suretiyle yaptıracak, alıp öyle gelecek. Çünkü işin helal boyutuna da bakacağız… Fiyatları süratle aşağı indirmek istiyoruz…” demiştir. Başbakan burada işin “helal” boyutuna vurgu yaparken bazı bilimsel gerçekleri gözden kaçırmaktadır. Avrupa Birliği ülkelerinde domuz kesimlerinden elde edilen domuz kanı, domuz kılı ve insan tarafından tüketilebilecek ancak ticari nedenlerle insan tüketimine sunulmamış domuz ürünleri yem maddesi olarak kullanılabilmektedir (Kategori 3 maddeler, AB mevzuatı 1774/2002; 1069/2009; USDA, 2009). Amerika Birleşik Devletleri’nde ise domuzdan köken alan tüm protein ürünlerinin sığır yemi olarak kullanılması uygun görülmektedir (U.S. FDA 589.2000; David L. Meeker, 2006). Dolayısıyla et ithalatı yoluyla Türkiye’ye, domuzdan köken alan dokuları, sığır yemi olarak yemiş olma olasılığı bulunan besi sığırları veya bunların etleri getirilecektir.
Denebilir ki sığırlar bu dokuları yalnızca yiyor ve sindiriyor. Fakat yapılan bilimsel çalışmalar, hayvanlara verilen yem kaynaklı DNA parçacıklarının, et, yumurta ve süt gibi hayvansal kaynaklı ürünlere geçebildiğini göstermektedir (Ponzoni et al., 2009). Örneğin mısırla beslenen sığırlarda, mısır kloroplast DNA’sının sığır kan lenfositlerine ve süte geçtiği belirlenmiştir (Einspanier et al., 2001). Bu durumun domuz dokularını sığır yemi olarak tüketen besi sığırları için de söz konusu olması mümkündür. Yani ithal edilecek besi sığırlarının kanında ve dokularında, domuzdan kaynak alan bazı yapıların bulunması olasıdır.
Konuyla ilgili duyarlı olabilecek ülkemiz insanının bu konuda bilgilendirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
“Et ithalatı yoluyla Türkiye’de et fiyatlarını aşağıya indirdik, halka ucuz et yedirdik”, kolaycılığına sığınmak, ülkemiz hayvancılığına telafisi mümkün olmayan zararlar verecektir. Hayvancılıktan yeterli gelir sağlayamayan üretici, geçmişte olduğu gibi damızlık hayvanını kesime gönderecek ve hayvancılıktan vazgeçecektir. Bu insanların tekrar hayvancılığa kazandırılması mümkün olmayacak ve işsizler ordusuna katılmaları kaçınılmaz olacaktır. Ve Türkiye, önü alınamaz bir biçimde bütün hayvansal ürünlerde ithalatçı konumuna düşebilecektir.
Türkiye’nin hayvancılık adına değerlendirilmeyi bekleyen zengin kaynakları varken, Türkiye hayvancılığını ithalata mahkum etmek beceri değildir. Türkiye hayvancılığı için gerçek başarı, uzun soluklu mücadele, hayvancılıktaki öz kaynaklarımıza yönelik ıslah politikaları, hayvansal ürün fiyatlarında üretici için sağlanacak istikrar ve üretime yönelik destekler ile Türkiye hayvancılığını ayaklandırmak olacaktır.
*Prof.Dr. Alper YILMAZ (10.05.2010) İstanbul Üni. Veteriner Fak. Zootekni A.D. Avcılar, İstanbul
Kaynaklar:
1. AB mevzuatı 1774/2002 (2002): Laying down health rules concerning animal by-products not intended for human consumption.
2. AB mevzuatı 1069/2009 (2009): Laying down health rules as regards animal by-products and derived products not intended for human consumption and repealing Regulation (EC) No 1774/2002 (Animal by-products Regulation).
3. USDA (2009): Animal by-products (ABP) legislation. http://www.fas.usda.gov/posthome/ useu/by-products.html (Erişim 10.05.2010).
4. U.S. FDA Code of Federal Regulations (2000, revised in 2009): 589.2000 Animal proteins prohibited in ruminant feed. http://www.accessdata.fda.gov/scripts/cdrh/cfdocs/cfCFR/CFR Search.cfm?fr=589.2000 (Erişim 10.05.2010).
5. Jenkins, T.C. (2006): Rendered Products in Ruminant Nutrition. In: Meeker, D.L. (Ed) Essential Rendering, All About The Animal By-Products Industry. Kirby Lithographic Company, Inc. Arlington, Virginia, U.S.A.
6. Ponzoni, E., Gianì, S., Mastromauro, F., Breviario, D. (2009): From milk to diet: Feed recognition for milk authenticity. Journal of Dairy Science, 92: 5583-5594.
7. Einspanier, R., Klotz, A., Kraft, J., Aulrich, K., Poser, R., Schwägele, F., Jahreis, G., Flachowsky,G. (2001): The fate of forage plant DNA in farm animals: a collaborative case-study investigating cattle and chicken fed recombinant plant material. European Food Research and Technology, 212: 129-134.
17 Mayıs 2010-hayvancıiıkhaber.com
4 Yorumlar
cengiz şahin
Sayın Yılmaz’ın daha önce gündeme gelmeyen bir konuda yazmış olduğu bu yazıyı çok ilginç buldum . Belki sayın bakanımızın ilgisini çeker diye ulaşabildiğim yetkililere yazının linkini gönderdim , umarım faydalanırlar .
” Sanayii sektörün ” nde koruma duvarlarının kaldırılmasının bir mantığı olabilir , bir dereceye kadar da anlamlı olduğunu kabul ediyorum . Ancak ” Tarım Sektörü ” nün çok farklı olduğunu düşünüyorum ; Bu gün ulaşılmış olan gıda sektöründeki teknolojik gelişmeler yakında çok daha tehlikeli boyutlara ulaşacaktır . Bu konuda , ülkemizi yönetenler uyanık olmalılar . GDO meselesi bile , bu gün olduğu gibi hükümetler açısından öylesine geçiştirilecek , sadece kamuoyunun gündeminde kaldığı müddetçe tartışılacak bir konu değildir .
Mesleğim nedeniyle ( Tütün Eksperliği ) geçmişte bir dönem bulunduğum Batman’ın Kozluk ilçesinden Muş’a giderken bir büyükbaş hayvan besicisi ile birlikte sehayat etmiştim . Muş’lu vatandaş ile yol boyunca sohbet ettik . Bana Muş’ta bulunan hayvanlarını zaman zaman Kozluk a getirip satmak zorunda olduğunu , çünkü Muş’ta et fiyatlarının çok düşük olduğunu anlatmıştı . Bitlis – Rahva düzlüğünde inip yoldan geçen bir dolmuşla Norşen’e ( Güroymak ) geçtik .Oradan da başka bir dolmuş ile Muş’a ! Muş ile Kozluk arasında gidip gelen , üstelik hayvan götürüp satan bir köylünün yaşadığı zorluk ortada iken hangi ülkenin hayvan besicisi bizim Muş’lu köylümüzden daha önemli olabilir ki ?! Yoksa biz de kendi hayvanlarımızı , bizden daha pahalıya yetiştiren başka ülkelere mi satacağız ?! Ben duymadım ama eğer öyle ise bile benim kekik kokulu yaylalarımın ayranını nereden bulacağız ? Ucuz – ithal canlı hayvanın sütünden yapılan ayranda da kekik kokusu var mıdır , ihale şartnamesine bu da yazılabilir mi ?! Ancak dikkat edelim ; GDO teknolojisi sayesinde süte kekik kokusu da eklenebilir ; Dana genlerine , kekikte kokuyu sağlayan geni de eklersiniz olur biter :) Emin olun para etmeye başlarsa yakında bunu da duyarız ! Batman – Dağkapı da içtiğim ayrandaki kekik kokusunu hiç unutmadım ve unutmakta istemiyorum . Bizden sonraki nesillerin de bu keyfi yaşamaya hakkı var !!!
Sayın hocama teşekkür ediyorum . Hükümetin dikkatini çekmesi dileği ile ,
Selam ve saygılar .
cumhur fırat
sayın hocamız güzel bir konuya değinmiş.gelişmiş ülke dediğimiz ülkelerde hayvan besisinde tavuk gübresi kullanılmaktadır.türkiyedede kullananlar var özellikle hem beyaz hemde kırmızı et üretenler.eğer yediğiniz ette balık tadı varsa bilinki tavuk gübresiyle beslenmiş bir hayvanın etidir.internette bu konuyla ilgili yazılar mevcuttur.saygılarımla
sinan
Çok saçma bir yazı olmuş ozaman tarlada böcek yiyen tavukları da yemeyelim. Tamamen insanları kuşkulandırmak için yazılmış saçma bir yazı mısır geni ile ilgili çalışmayı herşeye uyarlamaya çalışmış. hayvancılarımız kusura bakmasın aracılara yedirmesinler paralarını kendileri satsın paralarını..bizde ucuz et yiyelim..
Kars Hayvancılık
Yazınızı Teşekkürler Hocam
kars hayvan pazarı alper hayvancılık