Ekonomi ve ekolojinin Antik Yunan’daki etimolojik kökenine bakarsak ikisinin de “Oikos” kelimesinden türetildiğini görürüz. Okio-nomia ve oikos-logos. Bu ortak köken, başlangıç için bize birçok şeyi anlatmakta. Her şeyden önce insan ve doğa arasındaki tarihsel ilişkiye gönderme yapmakta. Önce insanın doğanın içine girmesi, onunla bütünleşmesi sonra ona rağmen onu dönüştürmek istemesi ve en sonunda da ondan uzaklaşıp hükmetmeyi denemesi.
İnsanın yaşam için başlattığı üretme, tüketme ve dönüştürme isteği onu ekoloji karşısında hakim konuma yükseltip ekolojiyi ekonominin bir alt kümesi olarak görmesini sağlayacaktı. Başlangıçta “oikos” ev ekonomisi anlamında kullanılıyor. Yani hane halkı ekonomisi. Yeme, içme, barınma, üretme, tüketme… kısacası yaşamak ve devam etmek.
Oikos, insanı ve doğayı önce ev içinde buluşturan bir ortaklığı anlatıyor. Örneğin, eve ait bir bahçe ve ikisinin yaşam-geçim üzerine karşılıklı alışverişleri. Evin içinin yönetimi zamanla doğanın da yönetimini kapsamaya başlayacaktı. Bahçede yetişen elma doğal anlamı ile elmaydı ama ekonominin hakimiyeti ile birlikte elma olmaktan çıktı ve meta olarak karşımızda yer aldı. Buna elmanın doğal özelliklerinin kayboluşunu da ekleyelim. Başlangıç, ihtiyaç için üretimdi. Günümüzde ise üretim için ihtiyaç yaratılır oldu.
Oikos ile başlayan birliktelik son beş yüz yılın özellikle ikinci yarısında (sanayi devrimi sonrasında) iyice ayrıştı. Dünya ekonomi için bir şantiyeydi ve bu şantiyenin işlerlik alanı ekolojiydi ! Günümüzde kazma vurulmamış yerimiz (ne altımız ne üstümüz nede en üstümüz) kalmadı.
Ev tanımı aslında hem hanenin hem de hepimizin ortak yaşamını simgeliyor. Ortak ev tanımı kulağa hoş gelse de günümüzde işlevi kalmadı. Bu anlamı ile gezegen – ikinci gezegen ayrımı yapmak mümkün. Birinci gezegen tüm ayrıcalıklardan yararlanan yani iş bitirenlerin evi iken, ikinci gezegen bu ayrıcalıkların hiç birisinden (hatta temel değerlerden) yararlandırılmayan yani işi bitirilenlerin evsiz kalışı olacaktı.
Sınırsız büyüme isteği sınırlı bir coğrafya (tüm gezegen) için anlamsız görülebilir. Ama kapitalizmin yani ekonominin kalbi bu büyüme ile atar. Büyüme durursa kalpte durur. Öyleyse evin her yeri işgal edilmelidir. Bu durumda gezegen – ikinci gezegen kavramı bir kez daha karşımıza çıkar. Bu kez başka gezegenlere ihtiyaç duyulması anlamında.
Sürekli üretimin tükettiği evimiz iklim krizleri ve ekolojik yıkımla karşı karşıya. Ya evimiz ya hiçbirimiz noktasına doğru son sürat ilerliyoruz. Ekolojik sorunlar günümüz koşullarında ekonomik zorluklardan kaynaklanmakta. Tabi buda ekolojik ve ekonomik bakışları farklılaştırmakta. Buzulların erimesi ile kârların erimesi arasında neye nereden baktığımız ile ilintili doğrusal ilişkiler mevcut.
Kapitalizmle birlikte insanlık önemli bir şeyin daha farkına vardı. İnsan hem bulan hem de bozan sıfatlarını taşıyandı. Diğer canlılar doğada buldukları ile ve onunla uyum içinde yaşarken, insan bulmak için bozdu. Bozdukça, kurtarmak adı altında işlediği suçların üzerini örtmeye çalıştı.
Ekonominin her şeyi belirliyor oluşu sözü politik mücadeleyi asla geri planda bırakmamalı. Bu yazının sınırlarını aşan bir konu olsa da şunu belirtmek isterim ki , politikleşmemiş hiç bir mücadele biçimi kazanan tarafta olamaz.
Ekonominin bilim statüsüne çıkarılışı da belirli amaçları gözeterek gerçekleşti. İktisat, doğal bilimler mertebesinde insan iradesinden bağımsız ve hatta onun üzerinde yer alacak bir bilimdir ve adı da anlı şanlı ekonomidir ! İnsanı merkeze koyan bu bilimci anlayışa göre; kaynaklar kıttır çünkü nedeni bencil doğadır oysa ihtiyaçlar sınırsızdır nedeni de mükemmel insandır ! Bu bakışın bizi sürüklediği noktayı göstermesi açısından şu tanımı yapmak gerekli: Paranın satın alamayacağı şeyler günümüzde para için satılan şeylere dönüşmüş durumda.
Başladığımız gibi bitirelim. “Oikos” başlangıç noktası olarak alınırsa kökenler ortaktır. Ama bu ortaklık günümüzde ekonomi lehine ve ekoloji aleyhine sona ermiş durumdadır. Bize düşen en önemli görev, vakit kaybetmeden ekonomiye karşı ekolojiyi savunmak olacaktır.
Kaynak : Gazete Karınca