Aşağıda Nur Demirok’un Referans Gazetesi’nde yazdığı bir yazıyı okuyabilirsiniz.Bu yazıda Demirok patatesten plastik üretilmesinin faydalarını anlatıyor uzun uzun. Bilindiği üzere gıdadan yakıt elde edilmesi dünya için büyük bir felakettir. Bu felaketi “gıda krizi” olarak birkaç yıldır yaşıyoruz.Petrol kaynakları tükendikçe yakıt ve plastik hammaddelerinin gıdadan elde edilmesi için çabalar da hızlandı. Kapitalizm petrolün ve plastiğin olmadığı bir dünya hayal bile edemiyor. Mevcut yaşamın sürdürülebilir olmasının tek bir yolu var : o da mevcut yaşam biçimimizi değiştirmek. Yani petrolden, otomobilden, mevcut şehirleşme, sanayileşme ve ulaşım alışkanlıklarımızdan vazgeçmek. Bu aslında pekala mümkün. Öteki türlü karnımızı doyurmak yerine tarımdan yakıt elde edip otomobile binmeye, patatesten plastik elde edip otomobillerimize tekerlek yapmaya çalışırız. Mümkün olmayan aslında budur.
****
Bilindiği gibi şeker üretiminin başlıca iki temel kaynağı var. Bunlardan biri
ülkemizdeki 30 şeker fabrikasının hammadde olarak kullandığı pancar, diğeri ise
nişasta içeriği yüksek mısır, patates gibi ürünler.
Halen şeker üretiminde haksız rekabeti önlemek üzere kota uygulaması var.
Dolayısıyla şeker ve nişasta ürünleri pazarı büyük işletmeler tarafından
paylaşılmış durumda. Ancak dünyadaki son gelişmeler nişastanın yalnız şeker için
değil, bazı plastik hammaddelerinin üretiminde de baz olarak kullanılacağını
gösteriyor.
‘Biyoplastik’ olarak adlandırılan bu tür maddelerin özellikle gıda
ambalajlamasında önemli yararlar sağlayacağı öteden beri biliniyor.
Türkiye’de mısır tüketimi yaklaşık 3.5 milyon ton, üretim ise 2 milyon ton
civarında. Oluşan açık, ithalatla kapatılıyor. Üstelik mısır fiyatları patatese
göre daha yüksek. Mısır nişastasından biyoplastik üretimi şimdilik ekonomik
değil. Buna karşın Türkiye’de yaklaşık 6 milyon ton patates üretiliyor ve
kalitesi dünya standartlarına göre hayli yüksek. Üstelik çoğu zaman arz fazlası
var.
İlk kez Japonya’da üretildi
Anadolu’da üretilen patatesin kalite özelliği nişasta içeriğinden geliyor.
Bileşenler biyoplastik üretimini karşılayabilecek nitelikte. Bugüne kadar mısır
ve kolza üzerinde gerekli transgenik değişimler yapılarak polimerik zincirlerden
oluşan ‘parçalanabilir’ nitelikte plastik üzerine denemeler yapıldı. Bu kez
patates üzerinde yoğunlaşması bugüne kadar elde edilen deneyimlere dayanıyor.
Kuramsal olarak ilk uygulama Japonların Osaka Ulusal Araştırma Enstitüsü’nde
Hiromasa Ogawa tarafından gerçekleştirilmiş. Süreç çok hızlı ilerliyor. Kulağa
garip gelse de elde edilen plastik bir ambalaj materyali için oldukça dayanıklı.
Diğer nişasta türlerine göre daha geniş granül yapısı ve yüksek viskozite
elastikiyeti patates üzerinde yoğunlaşmayı sağlamış. Çoğu kişinin bilmediği bir
gerçek bu ilginç gelişmenin mantıksal açıklamasını da yapıyor. Patates nişastası
kâğıt sektörünün önemli girdilerinden biri… Burada yüksek viskozite özellikli
stabil esterleri kullanılıyor. Ayrıca tekstil endüstrisinde elyaf dokusuna
sertlik kazandırmak için tercih ediliyor. Son zamanlarda ilaç sektöründe
dönüşebilir ambalaj malzemesi olarak uygulanması da gündemde.
Asıl önemli devrim ise piyasadaki teknik ifadesiyle ‘polistren’ olarak bilinen
‘köpük’ üzerinde olacak. Yeni nesil üretimler bu çok hafif yalıtım malzemesinin
patates nişastasından elde edilmesiyle gerçekleşecek. Bu konuda halen öncü
üretimler yapılıyor, elde edilen sonuçlar ise oldukça ümit verici.
Ambalaj için ideal malzeme
Patatesten elde edilecek plastiklerin en önemli özelliği değişen koşullarda bile
toksik etki göstermeyişleri. Kimyasal değişime uğramalarına rağmen doğada
mikroorganizmalar tarafından yok edilmeleri onları geleceğin çevreci malzemeleri
arasına katıyor. Bu türden plastiklere teknik ifadesiyle ‘biyo-bozunur’
(biodegradable) denmesi bundan.
Sonuç olarak fazla teknik malumata girmeden şunu söylemek mümkün: Patates
nişastası gibi ülkemizde kolaylıkla elde edilebilen, maliyeti düşük bir
hammaddenin çevreci bir plastiğe dönüştürülmesi sınaî girişimciler için oldukça
ilginç bir konu olabilir. Daha da önemlisi doğrudan patatesi hedef alarak
kurulacak entegre tesisler umulan olası maliyetleri daha da aşağıya çekebilir.
Geleceğin tamamen çevreci ürünlere doğru yöneldiği düşünülürse proses olarak bu
proje üzerinde yoğunlaşmak hiç de fantastik bir girişim değil.
Dikkati çeken son gelişmeler oldukça ilginç: Örneğin patates nişastasından
plastik ve plastik türevleri üreten yeni prosesler için ABD Ulusal Patent
Enstitüsü’ne hatırı sayılır başvuru var. Bu teknolojiyi geliştiren bazı kurumlar
ise şimdiden ürün çeşit sayısını artırmaya çalışıyor.
Konuya ilgi duyan girişimcilerin 22-23 Haziran 2010’da Almanya’nın Stuttgart
kentinde gerçekleşecek ‘8. Global WPC&Natural Fibre Kompozitleri Kongre ve
Fuarı’nda bu ilginç projeyle tanışmalarını, yapılacak tartışmaları dinlemelerini
öneririm.
ülkemizdeki 30 şeker fabrikasının hammadde olarak kullandığı pancar, diğeri ise
nişasta içeriği yüksek mısır, patates gibi ürünler.
Halen şeker üretiminde haksız rekabeti önlemek üzere kota uygulaması var.
Dolayısıyla şeker ve nişasta ürünleri pazarı büyük işletmeler tarafından
paylaşılmış durumda. Ancak dünyadaki son gelişmeler nişastanın yalnız şeker için
değil, bazı plastik hammaddelerinin üretiminde de baz olarak kullanılacağını
gösteriyor.
‘Biyoplastik’ olarak adlandırılan bu tür maddelerin özellikle gıda
ambalajlamasında önemli yararlar sağlayacağı öteden beri biliniyor.
Türkiye’de mısır tüketimi yaklaşık 3.5 milyon ton, üretim ise 2 milyon ton
civarında. Oluşan açık, ithalatla kapatılıyor. Üstelik mısır fiyatları patatese
göre daha yüksek. Mısır nişastasından biyoplastik üretimi şimdilik ekonomik
değil. Buna karşın Türkiye’de yaklaşık 6 milyon ton patates üretiliyor ve
kalitesi dünya standartlarına göre hayli yüksek. Üstelik çoğu zaman arz fazlası
var.
İlk kez Japonya’da üretildi
Anadolu’da üretilen patatesin kalite özelliği nişasta içeriğinden geliyor.
Bileşenler biyoplastik üretimini karşılayabilecek nitelikte. Bugüne kadar mısır
ve kolza üzerinde gerekli transgenik değişimler yapılarak polimerik zincirlerden
oluşan ‘parçalanabilir’ nitelikte plastik üzerine denemeler yapıldı. Bu kez
patates üzerinde yoğunlaşması bugüne kadar elde edilen deneyimlere dayanıyor.
Kuramsal olarak ilk uygulama Japonların Osaka Ulusal Araştırma Enstitüsü’nde
Hiromasa Ogawa tarafından gerçekleştirilmiş. Süreç çok hızlı ilerliyor. Kulağa
garip gelse de elde edilen plastik bir ambalaj materyali için oldukça dayanıklı.
Diğer nişasta türlerine göre daha geniş granül yapısı ve yüksek viskozite
elastikiyeti patates üzerinde yoğunlaşmayı sağlamış. Çoğu kişinin bilmediği bir
gerçek bu ilginç gelişmenin mantıksal açıklamasını da yapıyor. Patates nişastası
kâğıt sektörünün önemli girdilerinden biri… Burada yüksek viskozite özellikli
stabil esterleri kullanılıyor. Ayrıca tekstil endüstrisinde elyaf dokusuna
sertlik kazandırmak için tercih ediliyor. Son zamanlarda ilaç sektöründe
dönüşebilir ambalaj malzemesi olarak uygulanması da gündemde.
Asıl önemli devrim ise piyasadaki teknik ifadesiyle ‘polistren’ olarak bilinen
‘köpük’ üzerinde olacak. Yeni nesil üretimler bu çok hafif yalıtım malzemesinin
patates nişastasından elde edilmesiyle gerçekleşecek. Bu konuda halen öncü
üretimler yapılıyor, elde edilen sonuçlar ise oldukça ümit verici.
Ambalaj için ideal malzeme
Patatesten elde edilecek plastiklerin en önemli özelliği değişen koşullarda bile
toksik etki göstermeyişleri. Kimyasal değişime uğramalarına rağmen doğada
mikroorganizmalar tarafından yok edilmeleri onları geleceğin çevreci malzemeleri
arasına katıyor. Bu türden plastiklere teknik ifadesiyle ‘biyo-bozunur’
(biodegradable) denmesi bundan.
Sonuç olarak fazla teknik malumata girmeden şunu söylemek mümkün: Patates
nişastası gibi ülkemizde kolaylıkla elde edilebilen, maliyeti düşük bir
hammaddenin çevreci bir plastiğe dönüştürülmesi sınaî girişimciler için oldukça
ilginç bir konu olabilir. Daha da önemlisi doğrudan patatesi hedef alarak
kurulacak entegre tesisler umulan olası maliyetleri daha da aşağıya çekebilir.
Geleceğin tamamen çevreci ürünlere doğru yöneldiği düşünülürse proses olarak bu
proje üzerinde yoğunlaşmak hiç de fantastik bir girişim değil.
Dikkati çeken son gelişmeler oldukça ilginç: Örneğin patates nişastasından
plastik ve plastik türevleri üreten yeni prosesler için ABD Ulusal Patent
Enstitüsü’ne hatırı sayılır başvuru var. Bu teknolojiyi geliştiren bazı kurumlar
ise şimdiden ürün çeşit sayısını artırmaya çalışıyor.
Konuya ilgi duyan girişimcilerin 22-23 Haziran 2010’da Almanya’nın Stuttgart
kentinde gerçekleşecek ‘8. Global WPC&Natural Fibre Kompozitleri Kongre ve
Fuarı’nda bu ilginç projeyle tanışmalarını, yapılacak tartışmaları dinlemelerini
öneririm.