15-17 Nisan 2012 tarihlerinde Bakü’de yapılan. Türkiye’den Çiftçi-Sen’in de katıldığı Bölgesel FAO Sivili Toplum Müzakere toplantısında hazırlanan Sivil Toplum Açıklamasını yayınlıyoruz.
Bölgesel FAO/STK Avrupa ve Orta Asya, Bakü (Azerbaycan) için Müzakere
15-17 Nisan 2012
SİVİL TOPLUM AÇIKLAMASI
Küresel Stratejik Çerçeve
Avrupa ve Orta Asya’nın her yerinde açlık artmaktadır. Bunun başlıca nedenleri küçük ölçekli üreticileri desteklemeyen tarım politikalarıdır. Tarımsal üretim; uluslararası finans kuruluşları, uluslararası ticaret ve spekülasyon ile bağlantılıdır. Kırsal kesimlerde kayıt dışı ve gündelik işlerdeki artış, sosyal güvencenin olmayışı ve düşük ücretler daha fazla sayıda yevmiyeli tarım işçisini yoksulluk ve açlığa sürüklüyor.
Avrupa ve Orta Asya’da birçok küçük ölçekli üretici ve yevmiyeli tarım işçisi, özellikle de mevsimlik işçiler sosyal güvence kapsamında değil ve hiçbir gelire sahip olmadan soğuk kış aylarında hayatta kalabilmek için zorluk çekiyor. Mevcut kriz aynı zamanda çeşitli kemer sıkma programlarına da yol açtı; şimdi nüfusun yeni kesimleri yoksulluk ve açlık içinde. Olumsuz yönde en çok etkilenen gruplar ise yaşlılar, gençler, göçmen işçiler ve küçük ölçekli gıda üreticileri.
Kamusal hukuk ve sivil toplum ortaklaşa bir şekilde alt tabakayı, mal ve hizmetlerin kamusal kullanımını korumalıdır. Kentsel alanlarda yükselen mülkiyet spekülasyonuna, endüstriyel gıda ve agro-yakıt üretimi için toprak gaspına bağlı olarak; yerel gıda üretimine uygun araziler azalıyor. Su, ücretsiz erişimi ve özel haneler ile küçük ölçekli ekolojik tarım üretimi için düzenlemeyi garantileyecek şekilde, bir ortak varlık olarak kalmalıdır. Barajlar gibi büyük özelleştirme projelerine karşı korunmalıdır.
Çiftçi aileler de yerel pazar yerlerine erişebilmelidirler. Büyük endüstriyel tarım ürünleri, küçük ölçekli üreticileri geleneksel pazar alanlarının dışına itiyor. Uluslararası fiyat düşürme ve DTÖ kuralları bu sorunu arttırmaktadır. Bizler yerel ve ulusal pazarlardaki küçük ölçekli üreticiler için makul fiyatlar garanti etmek amacıyla gıda üretiminin düzenlenmesini destekliyoruz.
Birçok kentli genç insan kendisi için yemek pişirme alışkanlığını kaybetti. Genellikle süpermarketlerden « kolay gıdalar » alıyorlar. Beslenme şekilleri değişiyor ve yüksek derecede işlenmiş gıda tüketiminin yükselmesi ile taze meyve ve sebze tüketiminin azalmasına bağlı olarak daha az besleyici ve daha az sağlıklı hale geliyor. Böyle bir durumda tüketicilerin bilincini yükseltmek ve yerel gıda ağları ile yerelde sağlıklı olarak yetiştirilmiş geleneksel gıdalara erişimi güçlendirmenin yanı sıra eğitimsel amaçlı yemek pişirme ve beslenme kurslarına ihtiyaç vardır. Bu durum, sosyal sigorta kurumlarını da içerecek şekilde ulusal yasal araçlar ile ilişkilendirilmelidir.
Geleneksel tohum ıslahı ve katılımcı yöntemler; hibrid veya GDO’lu ürünler ve çokuluslu tohum şirketleri tarafından yürütülen tohum patentinden daha büyük bir önceliğe sahip olmalıdır. Geleneksel, yerel atalık tohumlar ve yerel çeşitler, çiftçilerin koruması altına alınarak yeniden ekilmeleri sağlanmalıdır. Geleneksel sürdürebilir organik tarımın ayrılmaz bir parçası olan bu yöntem, biyo çeşitliliğin korunmasını garantiler. Çiftçiler yerel, bölgesel çeşitler ile kendi tohumlarını üretmeleri için desteklenmelidir. Bunu başarmak için GFS kapsamındaki Gıda Egemenliği boyutunun güçlendirilmesi gerekir.
STK’lar her düzeyde izlemeye katılmalı ve hükümetler de onlara buna izin verecek siyasal alanı sağlamalıdır. Bu adım, küçük ölçekli üretim için toprak koruma ve genç çiftçiler, tahsis edilmiş topraklar ve topluluk bahçeleri için toprağa erişimi destekleme amacını güden alan planlaması için özellikle önemlidir. Küçük ölçekli yerel üretici ve üretici grupların kamu ihalelerine erişimini onaylayan şartlar, kabul gören bir norma dönüşmelidir. Ayrıca hükümetler tüm kırsal kesim çalışanları için minimum seviyede sosyal koruma kapsamını genişletmeli ve geçimlerini sağlayacak ücret için pazarlık etme hakkı da dahil olmak üzere işçilerin temel haklarını barındıran ILO Sözleşmeleri’nin uygulanmasını garantiye almalıdır.
Arazi
Çiftçiler, balıkçılar, göçebeler ve diğer küçük toprak sahibi gıda üreticileri ve yerel topluluklar toprağa, suya, balıkçılık alanlarına ve ormanlara adil, yeterli ve güvenli bir erişim konusunda çok büyük bir yoksunluk ile karşı karşıyadırlar. Bu durum geçimlerini, ulusal ve bölgesel gıda güvenliğini, gıda egemenliğini, yoksullukla savaşı, biyo çeşitliliği ve doğal kaynakları korumayı, iklim değişikliğinin azaltılmasını ve küresel ısınmaya adaptasyonu önemli ölçüde baltalamaktadır. Bu aslında toprak ve ilgili diğer doğal kaynakların mülkiyeti üzerindeki yetersiz denetimin bir sonucudur. Konu ile ilişkisi olan toplulukların karşılaştığı, meşru mülkiyet ile insan haklarını ihlal eden el koyma uygulamalarını, toplumsal cinsiyet adaletsizliğini, toprak ve diğer doğal kaynakların sürdürülemez kullanımını (su kirliliği ve toprak bozunumuna neden olan tarımsal uygulamalar gibi) tetikleyen somut sorunlar şunları kapsar: toprak, su, su ürünleri ve orman gaspı uygulamaları. Genç nüfus toprağa erişim hakkı elde etmekte zorluklar yaşamaktadır. Alan planlaması politikaları sürdürülebilir kalkınma ile uyumlu değildir. STK’ların karar alma süreçlerine aktif katılımının eksikliği, toprağa ve diğer doğal kaynaklara erişimi, dolayısıyla da yerel nüfusun geçim kaynaklarını etkilemektedir.
Bizler, STK’ların ve de özellikle en savunmasız ve marjinal grupları temsil eden örgütlerin aktif katılımı ile, yakın müzakere içindeki tüm Üye Devletler’den şunları stiyoruz:
- Özellikle CFS Yönetmeliği’nin, Ulusal Gıda Güvenliği Kapsamında Toprak, Su Ürünleri ve Ormanlık Arazi Mülkiyetinden Sorumlu Yönetim üzerinde, ulusal düzeyde etkin bir şekilde uygulanması yoluyla toprak, su, balıkçılık alanları ve ormanlık arazi mülkiyet ve yönetimini geliştirmek için hemen harekete geçmek.
- Ekim 2012’deki 38. CFS Oturumu’nda, özel bir toplantı sırasında, CSM’yi de bu toplantının hazırlanış sürecine dahil ederek, bu Yönetmeliği uygulamak için tutarlı metodolojik bir yaklaşımın kabul edilmesini güvence altına almak;
- Ulusal ve yerel bağlamlara adapte edilmiş tanımlara dayalı kısa vadeli toprak-su-balıkçılık ve orman gaspını durdurmak için hemen adım atmak. Devletler, yasal mülkiyet haklarının büyük ölçekli arazi, su, balıkçılık ve orman transferlerini kapsayan yatırımlar üzerindeki ulusal moratoryum uygulaması olasılığını ciddi şekilde göz önünde bulundurmalıdırlar;
- Topluluk Toprağı Ortaklarını desteklemek
- Tarımsal girişimlerden sorumlu, yaklaşmakta olan CFS görüşmesinin, kamu ve özel sektör tarım yatırımlarının gıda egemenliğini, küçük ölçekli üretimi ve de özellikle kadın ve tarım işçileri haklarını en iyi nasıl destekleyebileceğini incelemesini sağlamak. RAI üzerindeki CFS görüşmesi, yerel gıda konseyleri gibi özörgütlü STK’ların başarılı ağ deneyimlerini incelemeli;
- Doğal Kaynakların metalaştırılması veya finansal spekülatif pazarların yaratılmasını destekleme amacı güden “yeşil ekonomi” ana akımından kaçınarak, RIO+20 UN Zirvesi bağlamında ve toprak ile diğer doğal kaynakların güvenilir bir yönetim perspektifi için tutarlı yaklaşımlar benimsemek.
- Toprak ve diğer kaynaklara eşit ve güvenli erişim başta olmak üzere tarımda cinsiyet ayrımını sonlandırma konusuna özel bir ilgi göstermek.
Balıkçılık
Avrupa ve dünyanın tüm küçük ölçekli balıkçılarının toplumsal ve ekonomik rolü, ulusal ve uluslar arası düzeyde tanımlanmalı ve tanınmalıdır. Küçük ölçekli balıkçılar, onarılamaz hasarlar meydana gelmeden önce hemen harekete geçilmesi talebi dahil olmak üzere pek çok sorunla karşı karşıyadır. Endüstriyel tarım ve doğal kaynakları işleme endüstrisinden kaynaklanan kirlilik artmaya ve balık stokunu tehdit etmeye devam ediyor. Bugün artık okyanuslardaki “çöplük adalar”, büyük ülkelerle eşit derecede yer kaplıyor. Petrole duyulan açlık o kadar büyük ki, denizin derinliklerinden petrol çıkarmak için deneyler devam ediyor. Teknoloji, felaketlerden korunmayı garantilemek ya da geniş kıyı bölgelerinde balık stokuna zarar verip balıkçı ve zanaatkârların geçim kaynaklarını tehdit eden kirliliği telafi etmek için çok kısıtlıdır.
Küçük ölçekli çiftçilerin de toprak gaspından etkilenmesi an meselesidir. Fakat diğer tüm metalar gibi avlanma haklarını da fiyat kotasyonları için arttıran balıkçılık yönetim sistemlerinin uygulanması yoluyla gerçekleştirilen deniz gaspı da, dünya genelindeki küçük ölçekli balıkçıların mevcudiyeti için bir tehdittir. Deniz – su – ve toprak gaspının birçok yüzü vardır. Aral Denizi ve Urmiye Gölü hali hazırda ciddi hasarların görüldüğü örneklerdir. Kıyı tarafından kapalı nüfusların olduğu içdeniz ve göllerin muhafaza edilmesi gerekir. Sürdürülebilir balık üretimi ve su kültürünün hem balık üreticilerini hem de tüketicileri koruyan yeni düzenleme ve yasalara ihtiyacı vardır. Ülkeden ülkeye çeşitlilik gösterdiği üzere, bu alanın balıkçılık ve tarım kanunu kapsamında olup olmadığı konusunun açıklığa kavuşması gerekmektedir.
Farklı av araçlarının deniz ortamında yol açtığı etki, balıkçılık yönetim sistemlerinin uygulanması dâhilinde ele alınmalıdır. Küçük ölçekli üretim ile endüstriyel üretimin tükettiği fosil yakıt arasındaki devasa fark dikkate alınmalıdır. Kıyı toplulukları ile kıyı balıkçıları arasındaki temel bağlantı, “eski moda” düşünce gibi algılanmaktadır. Tüm bunlar bugün küçük ölçekli balıkçıların karşı karşıya olduğu en büyük zorluk ve tehditlerdir.
Yönetim sistemleri daima balıkçılar ve bilim insanlarının yakın işbirliği içerisinde oluşturulmalıdır. Balıkçıların geleneksel bilgisi sürekli olarak göz ardı ediliyor ve birçok durumda bilim Amerika’yı yeniden keşfetmek için zaman, enerji ve para harcıyor.
Konuyla ilgisi olan tarafların el ele çalıştığı yönetim sistemleri kurmak bizi başarıya ulaştıracaktır.
– Çevreye dost avlanma araçları ve düşük enerji tüketen deniz araçlarının ödüllendirildiği yönetim sistemleri, işbirliği ve güven sağlayacaktır.
Küçük ölçekli balıkçılar okyanusun çiftçisidir. Avrupa ve Orta Asya Devletleri, deniz çevresinin sürdürülebilir hasat yolunu bulmak için bilim insanlarıyla işbirliği içerisinde bir ahlaki görev içeren hak ve zorunlulukları garantileyen yasa ve düzenlemeler uygulamalıdır.
Bugünkü mevcut yol bir açmaz içerisindedir. Küçük ölçekli balıkçılar bir sorun değil, çözümün büyük bir parçasıdır.
Dayanışma ekonomisi
Sosyal ve Dayanışma Ekonomisi, örgütlenmiş sivil toplumun kültürel ve yerel olarak adapte olmuş katılımcı yollar içinde yeni bir sürdürülebilir sosyal ve ekonomik metod geliştirip uygulamasını sağlar. Yerel ekonomiler gelişir ve servet toplum içinde yeniden bölüştürülür. Küresel düzeyde önemli seviyede artan insan sayısı, sürdürülebilir yerel ekonomi ağlarında hep beraber çalışır. Bu ağlar, bölgesel, ulusal ve uluslar arası düzeyde birleşmiş devlet dışı kamusal alanlarıdır.
Bu STK aktörleri, daha dirençli bir toplum inşa etmeyi amaçlayan organik, agro-ekolojik üretime dayalı sürdürülebilir yerel gıda ağlarını teşvik etmek için yetkilendirilmesi gereken bir kaynaktır.
Sosyal ve dayanışma ekonomisi tüm aktörler için, Gıda Egemenliği, Topluluk Toprağı Ortaklığı, Toplum Destekli Tarım, eksik gıdalar için alternatif dağıtım sistemleri, etik finans, yerel para birimleri, iskân ve diğer tüm önemli hizmetlere dayalı, yerel ekonomilere sistemli ve katılımcı bir yaklaşım yoluyla yerel gıda ağları içindeki tüm aktörleri güçlendirebilir.
Avrupa ve Orta Asya ülkeleri Gıda Egemenliği, Dayanışma Ekonomisi ve sürdürülebilir yerel gıda ağlarının yasal teşviki için ilham almak istiyorsa Ekvador, Bolivya ve Brezilya gibi Latin Amerika ülkelerine bakmalıdır.
Bölgesel ve Yerel Yönetimler
Bölgesel ve Yerel Yönetimler, ulusal tarım politikalarını belirlemezler fakat alan planlamada önemli karar alıcıdırlar. Toprağa, yerel pazarlara ve büfelerdeki gıdalar için kamu ihalesine ve de tüm yerel gıdalar ile sosyal politikalara küçük ölçekli üreticilerin ayrıcalıklı erişimini garantilemelidirler.
Tarımsal gıda sistemlerinin başarılı bir küresel yönetimini inşa etme sürecinde kilit aktörler olarak görülmelidirler. Tarımsal gıda politikalarının genel çerçevesi ile bölgesel uygulama arasında bağlantı kurarlar.
Küresel yönetim içerisinde Bölgesel İdareler ve Yerel Yönetimler, Yerel Gıda Konseylerini şu konuları teşvik etmeleri konusunda desteklemelidir:
- Tarımsal arazinin enerji üretimi (biyokütle enerjisi, güneş enerjisi alanları) için kullanılmasından kaçınarak, tahsis edilen alanlar ve topluluk bahçeleri de dahil olmak üzere kent ve kent çevresinde taze, yerel ve organik gıda üretmeleri, dağıtmaları ve satmaları için küçük ölçekli üreticiler ile sivil toplum için yeterli tarımsal arazi ile alan planlaması yapmak;
- Yeterli depolama ve yemek pişirme tesisleri içeren uygun bir iskân planlaması yapmak;
- Yerel küçük ölçekli üretici ağlarını kolaylaştıran yerel ve bölgesel ekonomi;
- Kamu kantinlerine (okullar, hastaneler vb.) yerel üretimin ulaşması için küçük ölçekli üreticilere ayrıcalık tanınması;
- Aile ve küçük ölçekli üreticiler için suya erişimi garanti altına alan kamusal su yönetimi;
- İşçi hakları ve eşitlik temelli işlere saygı;
- Katılımcı bütçeleme;
- Gıdayı metalaşmaktan kurtarmak ve uluslar arası ticaretten ayrıştırılmış yerel ekonomiler geliştirmek için yerel para birimleri.
Çeviren : Çağrı Çevrim