Fındık, çayla beraber Karadeniz Bölgesi’nin ülke ekonomisine en fazla girdi sağlayan ürünü. İstanbul’un kuzeydeki kıyı ilçelerinden Gürcistan sınırına kadar bir çok ailenin geçim kaynağı olan fındık; yıllık bazda Türkiye’nin tek kalemde ihracattan elde ettiği en büyük ve en önemli gelir kaynağı.
Dünyada rekolte 1-1.2 milyon arasında değişirken Türkiye de rekolte 500-800 bin arasında değişiyor. Kısaca fındık üretiminin yıllara göre farklılık göstermesi ile birlikte üretimin %70-80’i Türkiye’de gerçekleşiyor!
Ordu için vazgeçilmez olan bu ürün il genelinde 2.270.000 (da) alanda ekili ve yıllık olarak 120.000 ile 180.000 ton arasında farklılık gösteren rekoltelere sahip. Üretimin 60-90 bin ton arasındaki kısmı, yani yarısı Fatsa, Ünye, Kumru ve Korgan dörtgeninde yapılıyor. Sadece Fatsa ve Ünye için ise üretim 40-60 bin ton arasında. Dünya üretiminin yaklaşık %5’i ve yine Türkiye üretiminin kabaca %10’u bu iki ilçede yapılıyor.
İki ilçenin üreticileri ise iklim değişiklikleri yanında susuzlukla ve yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan fındık hastalıkları ile baş etmeye çalışıyor. 5-10 yıl önce tüm köyler kendi doğal kaynak suları ile içme suyu ihtiyaçlarını karşılarken, artık bir çok köy ihtiyacını “taşıma” su ile karşılamaya çalışıyor. Her gün bir çok köye belediye tankerleri ile içme suyu taşınıyor. Halbuki Ordu ili Artvin ile birlikte Türkiyenin en büyük doğal ve temiz içme sularına ve kaynaklarına sahip illeri.
Aslında iki ilçenin köylerinin kaderi 5-10 yıl önce iki ilçenin tam ortasına bir siyanür madeni kurulması ile değişiyor. Tam da 10 yıl önce sondaj çalışmaları başlanan maden 5 yıl önce aktif olarak çalışmaya başlıyor. Her yıl 32 ton Hidrojen siyanür / 360 ton hidroklorik asit kullanan bu maden için Fatsa’dan geçen Elekçi deresinin suyu tahsis ediliyor. Tüm Ordu’da yer alan suyun % 65’i maden firmasına tahsis edilmiş. ÇED raporuna göre 2016 yılında madencilik faaliyeti bitmesi gereken maden nedense faaliyetine devam ediyor “KAPASİTE ARTIRIMI” için başvurmuş ve Ordu valiliğinden “ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR” kararı almış durumda.
Ne tesadüftür ki Ordu’da, Fatsa ve Ünye’nin bir çok köyünde MTA; İngiliz ortaklı bu şirket için harıl harıl “ALTIN REZERVİ” arıyor. İşin kötü tarafı tüm bu aramalar için sondaj yaparken haritalarında dikkate alınan hiçbir su kaynağı yok. Altın olduğunu düşündükleri heryere sondajı vuruyorlar. Çöteli ve Gökçebel mahallerinde musluğumuzdan akan mavimsi renkli suların nedeni bu. Zaten 500m derinliğe inen sondaj su kaynaklarımızı da kurutmuş / yönünü değiştirmiş durumda. Yok olmaya yüz tutan yer altı suları toprağın susuz kalmasına ve fındığın çok çabuk yanmasına ve zarar görmesine yol açıyor. Zayıf düşen Fındık ağaçlarına bulaşan yeni yeni hastalıkları saymıyoruz bile… Fındık yanıyor..
Biz ise taşıma su ile tuvalete gidiyoruz. Elin İngilizi ve Türk ortağı doğal olarak bunları düşünmez ama bizim için fındığın durumundan daha yakıcı.
Madencilik faaliyeti olan bölgelerde fakirleşme ve sosyal yapının bozulması çevresel etkilerinin yanında ağıza alınır birşey değil ama 4 yıl ömrü ve toplam 120 kişi istihdam kapasitesi olan ve gelirinin yalnızca %2’si devlete gelir getiren bir işletme için özel olarak iki ilçenin 60-80 bin ton fındığı göz göre göre yakılıyor.
Fındıkta Durum Ne?
Kısa bir örnekleme ile fındığın kaderinin nereye gittiği hakkında fikir sahibi olalım. Yani görünen köyü biraz daha berraklaştıralım:
Örnek ürün tütün; Karadeniz için yine önemli bir gelir kaynağıydı. Türkiye’de 1986 yılından beri ithal tütünlerde kilo başına 3 USD, sigarada paket başına 40 Cent “Tütün Fonu” uygulanmaktaydı. Amaç özellikle ithal tütüne karşı yerli üretimi desteklemek ve ihracatı artırmaktı. Sonra Tekel özelleştirmeleri ile birlikte tütün piyasası yabancı firmaların eline geçti. Sonra ne oldu ?
27447 sayılı Resmi Gazetede yürürlüğe giren kararnameyle 2010 yılından itibaren bu “Tütün Fon”u kaldırıldı. Sene 2009.
Peki şimdi ne durumdayız? Bölgede tütün ekimi yapılmıyor, ihracatımız “0” (yazıyla SIFIR ) ve devletin kaybı 7 yılda 1,1 milyar dolar. Ve içtiğimiz tütün ithal ediliyor.
2014 yılında İtalyan Ferrero ( ya da çok sevdiğimiz adıyla NUTELLA ) Türkiye’nin en büyük ihracatçı fındık firması OLTAN GIDA’yı 550 milyon dolara 5 fabrika ile birlikte satın aldı.
İtalyan Ferrero’nun yıllık cirosu 11 milyar Dolar…
Türkiye’nin yıllık 250.000 ton fındığa karşılık geliri 2,3 milyar dolar… Altını çizelim, yıllık…
Bu bizim için ne anlama geliyor kısaca özetleyelim;
En fazla ihracat yaptığımız ülkeler;
Almanya 60.000; İtalya 55.000; Fransa 25.000 ton…
Yani İtalya kendi ürettiği 120.000 ton fındığını tüketiyor ve gerisini Türkiye’den ihraç ediyor. Almanya bizden ve Azerbeycan, Gürcistan, Romanya gibi ülkelerden almakla birlikte en yüksek ithalatı bizden yapıyor. Biz ise üretimimizin yalnızca 1/3 ünü ihraç edebiliyoruz. Türkiye’nin üretimi 500- 800 bin ton arasında değişiyor. Bu üretimden İhracatçı Birliklerine (KİB) göre 2015-2016 sezonunda kayıtlı olarak ihraç edilen yaklaşık 250.000 ton fındığa karşılık ülkeye olan girdi 2,3 milyar dolar (Usd) [1]
Son 20 yılda yaklaşık 4,5 milyon ton fındığa karşılık ise 24 Milyar Dolar (Usd) [2]
Ortalaması 9,2 Dolara ihraç edilen bu ürünün TL cinsinden karşılığı ise 9,2 * 3,50 = 32,2 TL ye denk gelirken üreticinin cebine giren sadece 8,5 TL! (Bugün itibarı ile Fatsa borsasında ki resmi fındık kg fiyatı)
Yani Ferrero´ya 32,2 Lira verip, alacağı fındığı 8,5 TL ye mal ediyor!
Ülke olarak üretim ortalamasını düşük de tutarak şöyle bir hesap yapsak ;
600.000.000 kg * 9,2 usd = 5,52 milyar dolarlık yıllık getirisi olan bir servetin (İşlenmiş değil ham fındık olarak hesapladık!) 2,3 milyar dolarlık kısmını (250.000 ton) alabiliyoruz.
Daha önceden nasıldı?
Daha önceden devlet GARANTÖR olduğu kredi desteği sağladığı FİSKOBİRLİK ile fındık fiyatlarını belirleyebiliyor ve yerel üreticileri Sağra vs. ve ithal ürün vergileri ile çikolatalı ürünlerde bir nebze yerli üretimi destekliyordu. Bugün ise kahvaltılarımızın vazgeçilmezi Ferrero’nun NUTELLA’sı oldu…
Devlet bugün ne yapıyor?
Devlet Fiskobirlikten tüm desteğini çekti. Bugünlerde Devlet daha çok 3. KÖPRÜ, 3. HAVALİMANI, YERLİ (olduğunu iddaa ettiği) PROJELERİN “GARANTÖR”lüğünü yapıyor. Her birisine dolar üzerinden geçiş ve kullanım bedelleri ödediğimiz / yeterli araç geçmez ise cebimizden ödenen projelerin GARANTÖRLÜĞÜ…
Zaten neden fındığa “GARANTÖR” olsun KREDİ SAĞLASIN ki?!
Fındık ona oy getirmiyor ama duble yollar 3. Havalimanı, 3. Köprü ve dev projeler ona oy getiriyor.
İngiliz ´in madeni, İtalya´nın Ferrerosu ona oy getiriyor!
Biz de bizimle ilgili olan 2 temel konuda bu politikaları destekleyerek oy veriyoruz.
Oyumuzu doğrudan “FINDIK” için vermiyoruz, toprağımız suyumuz için vermiyoruz…
İtalyan ´a ve İngiliz ´e bunları kullansın diyerek oy veriyoruz…
Bunun sonucu olarakta herşeyi fındık olan yöre insanının kaderi ise daha ucuz işçilik / hatta işsizlik. Yöre insanı ülkeye gelecek yabancı şirketler için asgari ücretli “ucuz işgücü”….
Görünen köy biraz daha berrak artık bizim için…
[1] (http://www.kib.org.tr/files/downloads/20152016.pdf)
[2] (http://www.businessht.com.tr/ekonomi/haber/1044235-turkiye-findik-ihracatindan-24-milyar-dolar-kazandi)