Fındık Üreticileri Sendikası (Fındık Sen) Kutsi YAŞAR: “Son üç yılda uluslararası şirketlerin isteği doğrultusunda fındık fiyat politikaları üreticilerin aleyhine belirlenmektedir. Bu durum AKP yönetiminin 2006 yılı fındık politikaları üreticilerin sabrını taşırdı, 100 bini aşan üreticinin miting yapmasına ve karayolunu kapatmasına neden oldu. AKP’nin FİSKOBİRLİK üzerinde oluşturduğu abluka sonucunda FİSKOBİRLİK olağanüstü kongre kararı almak durumunda kaldı. Bütün bu gelişmelere ışık tutmak, seçimlerde üreticilerin gerçekleri konuşmalarına katkı koymak amacıyla bir broşür hazırlayıp köylerden itibaren kongre salonun önünde katılımcı delegelere kadar dağıttık.” dedi.
FINDIĞIMIZI EL ALMASIN
FINDIK BİZE EL OLMASIN
Önsöz
Avrupa Birliği, Ortak Tarım Politikası (OTP), ABD ise IMF ve Dünya Bankası yönlendirmeleriyle kendi ülkelerinin çokuluslu tarım ve gıda şirketlerine azgelişmiş ülkelerin tarımlarını bağımlı kılmak için hükümetlerini yönlendiriyorlar. Aynı Avrupa Birliği (AB) ve ABD kendi ülkelerindeki kooperatif ve Birlikleri yönetmeye heveslenmezler, Birliklerin yönetim ve politikalarına karışmazlar, taraf ise asla olamazlar. Çünkü o ülkelerin çiftçileri buna izin vermez. Avrupa Birliğinde hükümetler kooperatif ve birliklerin kapısından içeri girmezler/giremezler, kooperatifleri sadece desteklerler. Biz de, seçtiğimiz hükümetlerin bizleri ve örgütlerimizi, özgür bıraksın, özgürleştirsin istiyoruz. Çünkü biz çiftçiler, yerli ve yabancı şirketlere karşı rekabet gücümüzü arttırsın diye partilere oy veriyor, destekliyoruz.
Avrupa Birliği ve bütün dünya bilir ki, Kooperatifler/ Birlikler; küçük köylü üretimi yapan çiftçilerin kendilerini kooperatifleri aracılığıyla tüccar, sanayici ve büyük toprak sahiplerine karşı korumak amacıyla kurulur. Başka bir deyişle kooperatifler küçük üreticilerin kendilerini vurguncu tüccara karşı korudukları kalkanlarıdır. Küçük ve orta ölçekte üretim yapan köylüler durumlarını, duruşlarını kooperatifleriyle sağlamlaştırırlar. Avrupa Birliği ve dünyanın diğer ülkelerindeki hükümetler, bizim hükümetin yapmaya çalıştığı gibi, çiftçilerin kooperatiflerini (FİSKOBİRLİK’ini) aradan çıkarmaya, çiftçilerin karşısında şirketlerin durumunu sağlamlaştırmaya, üreticileri onlara altın tepside sunmaya çalışmıyorlar, çalışmazlar da.
Bilindiği gibi çiftçiliğin ortadan kalkması onların yerini tarım şirketlerinin alması için IMF ile Dünya Bankası azgelişmiş ülkelere baskı yapıyorlar. Kooperatiflerin tarım şirketlerine karşı üretimden pazarlamaya kadar çiftçilerin çıkarına oluşturduğu zincirin halkalarını hükümetler eliyle/politikalarıyla kırmaya çalışıyorlar. IMF, Dünya Bankası ve hükümetler bu yaptıklarına biz tarımı tahrip ediyoruz, tarımcıyı çökertiyoruz, gelişmiş ülkelerin tarım ve gıda şirketlerine yem yapıyoruz, demiyorlar. IMF ve Dünya Bankası ile Hükümetler bu yaptıklarına; “tarım reformu” yapıyoruz, “tarımda yeniden yapılanma”ya gidiyoruz diyorlar. Bu doğru olmayan sözlerini birlikte cilalıyor, parlatıyor ve uyguluyorlar.
FİSKOBİRLİK’te yaşananlar da, IMF, Dünya Bankası ve hükümetlerin ortak yürüttükleri yukarıda sözünü ettiğimiz şirket yanlısı, çiftçi karşıtı politikaların parçasından başka bir şey olmadığını biz çiftçiler biliyoruz. Fındık Üreticileri Sendikası olarak, FİSKOBİRLİK’in kongre kararı aldığı bugünlerde sizlerle tarımda ve fındık özelinde birlikte yaşadığımız bazı gerçeklerin kaynaklarını ve birlikte ne yapabiliriz tartışmamıza başlangıç olması için bu broşürü kaleme aldık.
Kongrede, FİSKOBİRLİK yönetimine aday olacak olan meslektaşlarımız çiftçilerden ne bekliyor, onlardan ne yapmalarını istiyoruz/istemeliyiz? Hükümet ne yapıyor? Hükümetin, kooperatiflere, Birliklere en nihayet FİSKOBİRLİK’e yaklaşımı ne olsun ya da olmalıdır, sizlerle paylaşalım istedik.
Saygılarımızla
Kutsi YAŞAR
Fındık Üreticileri Sendikası
Yönetim Kurulu Başkanı
Hükümetler IMF’ye Yüzünü Üreticiye Sırtını Dönüyor, Tarımda Yıkım Süreci Devam Ediyor
Başbakan seçim arifesinde meydanlara çıkarken çiftçiler için ağzından bal damlıyordu. Hükümet olduktan sonra tarımda bir önceki hükümetin uyguladığı IMF ve Dünya Bankası politikalarına kalınan yerden devam etti. Oysaki IMF ve Dünya Bankası politikaları ile ülkemiz tarımının ve çiftçilerinin ihtiyaçları taban tabana zıttı. AKP Hükümetinin de bu durumu bildiği seçim meydanlarındaki attıkları nutuklarından anlaşılıyordu.
Bildiğiniz gibi, AKP büyük oy alarak hükümet oldu. Ama AKP hükümet olduktan sonra tarım politikaları konusunda sıkıştı. Bir tarafında her şeyi düzelteceğim diyerek oyunu aldığı çiftçiler diğer tarafında çiftçiliği ortadan kaldırıp tarımı şirketleştirmeyi çokuluslu tarım ve gıda şirketleri için görev edinmiş IMF ve Dünya Bankası vardı.
Çiftçiler, Başbakanın ve bakanların yurt gezilerinde durumlarının düzeltilmesini istiyor ve bekliyordu. Ankara’ya sık sık gelen IMF ve Dünya Bankası heyetleri de, tarımımızın çokuluslu şirketlere bağımlı kılınması için çiftçileri yalnızlaştıracak ve yoksullaştıracak politikaları uygulamasını hükümetten istiyordu. Hükümetin bir tercih yapması gerekiyordu.
AKP Hükümeti tercihini, IMF ve Dünya Bankası’nın önceki hükümetler döneminde başlattığı tarım politikalarını kaldığı yerden ileriye taşımaktan yana kullandı.
AKP öncesi hükümetler, (DYP-SHP Hükümeti) IMF ve Dünya Bankası istiyor diye çiftçilere destek olan, dayanak oluşturan tarımsal Kamu İktisadi Teşebbüslerden (KİT); Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu ve Yem Sanayisini özelleştirmişlerdi. Bunun sonucu 1980 yılında 80 milyon olan hayvan sayımız 44 milyona kadar gerilemiş hayvancılığımız çökmüş, hayvansal ürünlerde yeterlilikten çıkmış, et ve sütte ithalatçı konuma gelmiş, getirilmiştik.Onun öncesinde TEKEL ile ÇAYKUR’un tekelliğini ANAP Hükümeti kaldırmış, çay ve tütün üreticileri için zor günleri başlatmıştı.
57. Hükümet (DSP-MHP-ANAP) IMF’nin isteği üzerine Tütün Yasası, Şeker Yasasını çıkarmış şekerpancarı üreticileri ile tütün üreticilerinin önemli bir bölümünü üretimden koparmış, işsizler ordusuna katmıştı. Aynı Hükümet Dünya Bankası istiyor diye Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri(TSKB) ile ilgili 3186 Sayılı Yasayı yürürlükten kaldırmış, TSKB hakkındaki 4572 Sayılı Yasayı 2000 yılında çıkarmıştı. Söz konusu Yasanın içeriğine bakıldığında, çiftçilere ait olan TSKB’ni özelleştirmeye odaklanmıştı. Ama 57. Hükümet yasayı çıkarmadan önce kamuoyuna; “bu yasa TSKB özerkleştirme yasasıdır, bağımsızlık ve özgürlük yasasıdır” diye cilalamış öyle sunmuştu. 57. Hükümetin ömrü çıkardığı bu yasayı uygulamaya yetmedi.
Bu arada yine IMF’nin isteği olan; tarımda desteklemeler kaldırılmış yerine ağza bir parmak bal misali Doğrudan Gelir Desteği (DGD) getirilmiş, tarımsal kredi faizleri yükseltilmiş, taban fiyat uygulamaları önemli ölçüde kaldırılmış, devlet destekleme alımlarından çıkartılmış, tarımsal KİT’lerin çoğunluğu özelleştirilmiş, bir kısmı ise kapatılmıştır.
Yukarıda tarım ve tarımcının aleyhine şirketlerin lehine olan IMF ve Dünya Bankası istiyor diye hükümetlerin uyguladığı politikalar ile kamunun tarımdan çıkarılması, -çiftçi devlet ilişkisinin hükümetler eliyle koparılması- becerilmişti. Çiftçiler artık çokuluslu tarım ve gıda şirketlerine karşı korumasızdı, yalnızdı.
Başka bir deyişle IMF ve Dünya Bankası’nın Türkiye’de tarımında çiftçilerin yerine yerli yabancı tarım şirketlerinin egemen olması için hedefledikleri politikaların birinci bölümü tamamlanmıştı. Ama bu yerli ve yabancı tarım şirketlerine yetmiyordu. Sıra planın ikinci evresinin uygulanmasını istemeye gelmişti.
Yerli ve yabancı şirketleri tarımımıza egemen kılacak olan ikinci dönem politikalarının aktörleri de değişmiştir, artık. Tarımda ikinci dönem politikalarının yeni başaktörü AKP hükümetidir. Yerli ve yabancı şirketlerin çiftçiler ile bağının koparılması istenen yer bu kez çiftçilerin sahibi oldukları Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri’dir. Yabancı şirketler adına isteyen ise Dünya Bankası’dır. Uygulayacak olan AKP hükümetidir.
Ama AKP hükümetinden istenen Birliklerin ortadan kaldırılması işi, işin en zor bölümüdür. Çünkü daha önceki hükümetler döneminde özelleştirilerek çiftçiler ile bağı koparılan tarımsal KİT’ler devlete aitti. Bu tarımsal KİT’leri özelleştirenler de ülkeyi yöneten hükümetlerdi. Çiftçiler ve tarım örgütleri bu tarımsal KİT’lerin dönemin hükümetleri tarafından özelleştirilmelerine karşı çıktılar, fakat engelleyemediler.
Ama Dünya Bankası’nın bu kez çiftçiler ile bağının koparılması istediği; Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri’nin entegre tesisleri, arsaları kamu malı/mülkü değil, çiftçilerin örgütleri aracılığıyla sahibi oldukları özbeöz mallarıdır. TOBB’nin Ankara’da TEKEL’den 100 milyon dolara satın alıp sahip olduğu ikiz kuleleri gibi…
Üstelik AKP seçim meydanlarında 57. Hükümetin “tarıma ilişkin yaptığı her şey yanlıştır, değiştireceğim” sözü ile seçmenlerinden oyları toplamıştı. Yani tarımda IMF ve Dünya Bankası isteğiyle geçmiş hükümetlerin uyguladığı yanlış politikalarının hepsini değiştireceğim vaadini vermişti. Çiftçi seçmenler de, AKP’nin seçim meydanlarındaki çiftçilere yönelik sözlerine inanmış, 57. Hükümeti oluşturan üç parti için meclis dışını, AKP’ye ise hükümet olma görevini layık görmüştü. AKP hükümet olduktan sonra bırakın geçmiş hükümetlerin tarımda yarattığı tahribatı gidermeyi, diğer partiler gibi hükümet olduktan sonra çiftçiye sırtını, IMF ve Dünya Bankası’na yüzünü dönmüştü.
Yüzünü IMF ve Dünya Bankası’na çeviren AKP hükümetinin göstereceği başka yüzü kalmadığı için de, çiftçi ile karşılaşınca doğru söylememeye ve öfke saçmaya başladı.
Bazı köşe yazarları da Tayip Kasımpaşalı, karakteri böyle diye yorumlar yapmaya başladılar. İşin aslı öyle değildi. Ne Tayip’in Kasımpaşa’da yetişmesinin kendisine verdiği hırçın karakter ne de başka bir şey… Tayip köşeye sıkışmıştı, onun için gördüğü her yerde çiftçiyi “tırmalıyordu”. Adeta çiftçisiz bir Türkiye isteyen bir Başbakan görüntüsü çiziyordu.
Dünya Bankası eğer, Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerini ortadan kaldıramazsa çiftçiliği ortadan kaldıramayacağını biliyor. Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri var odlukça yabancı tarım ve gıda şirketleri Türkiye tarımına egemen olamayacaktır. Yani Dünya Bankası; Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri olduğu sürece çiftçilerin anka kuşu misali küllerinden yeniden doğacağını biliyor, bunu bildiği için hükümete bastırıyor! Dünya Bankası hükümete bastırdıkça AKP hükümeti geçmiş hükümetler gibi boyun eğiyor, Dünya Bankası’na karşı direnemiyor. Hepimizin bildiği gibi Başbakan da, hırsını karşısına çıkan, durumlarının ne olacağını soran çiftçiden alıyor.
Görüldüğü gibi Hükümet taraf olduğu birlikte saf tuttuğu yerin yanlışlığı nedeniyle çıkmazda. Taraftarı olduğu şirketlerin isteği olan; Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin tasfiyesine hükümetler yetkili değil. Hükümetlerin bu konuda meşru yollardan yapacakları bir şey de yok!
Ancak hükümetlerin -FİSKOBİRLİK’e karşı yürüttükleri gibi- Birliklerin kredi almalarını engelleme, kamuoyunda hak etmedikleri şekilde “batakçı” olarak gösterme çabaları içinde olduğunu görüyoruz. Bu da, hükümetlerin Birliklere yönelik bir takım “alicengiz” oyunları içinde olduğu ve bu tutumun sadece FİSKOBİRLİK’e değil, tüm (17) Birliklere karşı bir politik tutum (yok etme politikası) olduğunu görüyoruz.
Toprak Mahsuller Ofisi’nin (TMO) FİSKOBİRLİK’in görevini üstlenmesi alicengiz oyunlarının bir başka parçasıdır. Alicengiz oyunlarına gerek yoktur. Tamda bu noktada Fındık Üreticileri Sendikası olarak diyoruz ki; “Hükümet Türkiye tarımı için kooperatif isteyip istemediğini belirlemeli, istemiyorsa niye istemiyor, kimin için istemiyor açıklamalıdır ”diyoruz.
Ama hükümet bilsin ki; çiftçiler kooperatiflerini istiyor! Kooperatifler; bizim şirket tarımcılığına karşı kalkanlarımız, zırhlarımız ve varlık nedenlerimizdir.
Tarımda göğüs göğse gelme
Çiftçi; Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri elden giderse mesleğini ve ekmeğini kaybedeceğinin farkında, bu nedenle; Dünya Bankası ve hükümete karşı olmak veya olmama mücadelesini vermektedir. Çokuluslu şirketlerin silahşörleri IMF ve Dünya Bankası da; Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri tasfiye olmazsa çokuluslu tarım ve gıda şirketleri Türkiye tarımına tam egemen olamayacak, bunu biliyor. Bu durum çiftçileri kendi çıkarlarını, hükümeti de yerli ve yabancı şirketlerin çıkarını koruma mücadelesinde cepheden karşı karşıya getiriyor.
57. Hükümet (DSP-MHP-ANAP), FİSKOBİRLİK’in de içinde olduğu 17 adet Tarım Satış Kooperatifi ve Birliği’ni çiftçilerden koparacak olan 4572 sayılı yasayı Dünya Bankası’nın isteğiyle çıkarmıştı. 4572 sayılı yasaya konulan bazı maddeler çiftçilerin elinden Birliklerini almayı kolaylaştırıcı nitelikteydi. Yasadaki çiftçilerin aleyhine olan maddeler şunlardır:
Geçici 1 maddesi; Yeniden Yapılandırma Kurullarının oluşturulması,
Geçici 1-f maddesi; bağlı fabrikaların üç yıl içerisinde A:AŞ’ye dönüştürülmesi,
Geçici 1-d maddesi; özelleştirme, planlama, denetim konularında uzman Yürütme Biriminin oluşturulması,
Ve madde 1-e 3; devlet veya diğer kamu tüzel kişilerinden herhangi bir mali destek sağlanamaz içerikliydi.Görüldüğü gibi söz konusu maddeler; yerli ve yabancı çokuluslu gıda ve tarım şirketlerin lehine, çiftçilerin aleyhine…
AKP Hükümeti çiftçi yararına olmayan bu maddeleri seçim meydanlarında değiştireceğim dedi, değiştirmedi. Şimdi de değiştireceğim deyip değiştirmediği yasadaki bu maddelerin ardına sığınıyor. Bu alanda yerli ve yabancı şirketler çıkarına uyguladığı/uygulayacağı yanlış politikaları için yasayı ve içindeki çiftçi aleyhinde olan maddeleri kalkan olarak kullanıyor. IMF’nin istediği yasaları sabahlara kadar yatmayarak çıkaran hükümetleri değilmiş gibi, yasadaki çiftçilerin aleyhine olan değiştirmedikleri bu maddelere işaret ederek; “FİSKOBİRLİK’e kredi vermeme bu yasa engel” diyebiliyor, Başbakan.
AKP bunlarla yetinmeyerek bir de, 2003 yılında FİSKOBİRLİK seçimlerinde liste çıkarmış fakat yönetimini ele geçirmeyi başaramamıştı. 2006 yılı seçimlerinde yönetimi ele geçirmek için yeniden liste çıkarırken, “bizim listemiz seçilirse kredi hazır” diye propaganda yapmış, kazanamayınca bu kez FİSKOBİRLİK’in kredi almasını engellemiştir.
FİSKOBİRLİK Yönetim Kurulu Başkanı Salih Erdem’in “kredi almamız engellendi” açıklamalarını ret etmeyerek doğrulamış olan AKP’nin; ihracatçı şirketlerden yana, fındık üreticilerinin karşısında bir yerde taraf olduğunu ispata gerek bırakmayacak şekilde orta yerde duruyor.
Çiftçiler seçtikleri Başbakanlarının, ayrımcılık yapmasını ve doğruları söylememesi sonucunda zarara uğramalarını içlerine sindiremediler, sindiremiyorlar. Bölgeyi gezen herkesin çiftçinin bu psikolojik durumunu anlamaması mümkün değildi. Hükümet bunu anlamadı, anladıysa da aldırmadı. Çiftçilerin sabrını dostane olmayan, devlet adamlığı tarafsızlığına uymayan davranışlarıyla çok zorladı, zorlamaya devam ediyor.
Hükümet, FİSKOBİRLİK yönetimine yandaşlarını getirmeye çabalayacağına yerli ve yabancı şirketlerin çıkarına enerjisini kullanacağına yangın yerine dönmüş olan kırsal alanın sorunlarına biraz eğilse yangın söner. Köylüler de bir nefes alır. Ama hükümet köylü sorunlarını çözmek için uğraşmıyor. Bölgemize nefes aldıracak birkaç soruna Fındık Üreticileri Sendikası olarak değinelim.
Doğal Afetten Yasal Afete2004 yılında dondan zarar gören Doğu Karadenizli fındıkçıların yaralarını bildiğiniz gibi AKP Hükümeti sarmadı. Hükümet afet yasası kapsamında Tarım Bakanlığına bağlı yerel teşkilatların yapmış olduğu hasar çalışmaları sonrasında üreticinin yaklaşık 1 milyar YTL’lik zararını 292 milyon YTL olarak ödemeyi taahhüt etmiştir. AKP hükümeti, bir ineği olan ya da herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olup bu kurumlara borçlu olan üreticilerin dahi hasarını karşılamamıştır. Bir bayram öncesi sadaka dağıtır gibi 40 milyon YTL para ödemesi yapmış, 252 milyon YTL üreticinin yasal hakkı olan parayı hala ödememiştir ama FİSKOBİRLİK ve diğer Birliklerimiz için batakçı diyebiliyor!
Üreticiler Lehine Olan Yasalar İşletilmiyor
Yasaları üreticiler lehine olunca işletmeyen AKP hükümeti aynı zihniyeti “Üretim alanlarının sınırlandırılmasına” ilişkin yasada da devam ediyor. Ülkemizde fındık da üretim alanlarının sınırlandırılması ile ilgili ilk düzenlemeler 1981 yılın da 6831 sayılı Orman yasası kapsamında çıkarılmıştır. Daha sonra 1983 yılın da 2844 sayılı ‘’ Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının Belirlenmesi” hakkında kanun çıkarılmıştır. 11.01.2002 tarihinde de 24637 sayılı karar ile fındık alanlarında sınırlandırılmaya gidilmiş ancak uygulamada yetersiz kalınmıştır. Bunun sonucu olarak da Fındık Marmara Bölgesinde taban arazilere yayılmıştır. AKP hükümeti döneminde 29.01.2003 tarih ve 5203 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile eğimi % 6’nın altında ve 750 metre rakımın üzerinde olan arazilerde fındık dikim sahalarının sökümü öngörülmüş ama uygulamaya geçmemiş-geçilmemiştir. Çıkarılan yasaları uygulamakla görevli olan hükümetler çıkarılan ve çıkarttıkları yasaların uygulamasına çalışmıyorlar. Bütün öncelikleri halkın ihtiyaçlarına çözüm üretmek değil, IMF ve Dünya Bankası’nın dediklerini yerine getirmek oluyor!
Köylerin Çoğu Kadastro Görmemiştir
Bölgede köylerin çoğu kadastro görmemiştir. Kadastro gören köylerde fındık sahalarına ilişkin Orman İdaresi ile anlaşmazlıklar çıkmış, çözümlenmemiştir.1940’lı yıllarda daha çok çalı formunda olan, Orman vasfını kaybetmiş arazilere devlet tarafından tapular verilmiş ve bu alanlar köylüler tarafından fındık dikilerek fındıklıklara dönüştürülmüştür. Fındık coğrafik, ekolojik ve topoğrafik özellikleri bakımından bölge koşullarına uyumlu ve erozyonu önleyici bir bitkidir. Kadastro gören köylerde Orman İdaresinin açtığı davalarla zamanında devletin verdiği tapular iptal edilerek fındık bahçeleri yeniden Ormana kazandırılmaktır. Böylelikle 50–60 yıllık fındık bahçesine sahip olanlar üretim sahalarını kaybetmekle karşı karşıya kalmıştır. Bu alanlar daha çok orta kolda olup fındık üreticilerinin mağdur olmaması için üçüncü bir yolun bulunması gerekmektedir. Bulunan bu yol bir yandan ormanda yeni talanların önünü kesmeli, diğer yandan mevcut fındık bahçelerinin korunması olmalıdır. AKP hükümeti bir yandan kendinden önceki hükümetler gibi “Üretim alanlarının sınırlandırılmasına” ilişkin yasayı uygulamıyor diğer yandan Ordu-Giresun-Trabzon illerinde yani fındığın anayurdu olan bölge de Fındık üreticileri ile Orman İdareleri arasındaki karmaşayı çözecek yasal düzenlemeler gerçekleştirmeli ama gerçekleştirmiyor.
Başbakan Doğruları Söylemiyor
Önceki hükümetler çiftçilerin lehine olacak çözümleri engelleyecek yasalar çıkarmışlardı. AKP hükümeti çiftçilerin lehine olan yasaları da uygulamıyor savsaklıyor, çiftçilerin lehine çözümleri engelleyen yasaları da değiştirmiyor. Başbakan, çiftçilerin sorunlarını çözmeye çabalamak yerine “fındık paralarımız ne olacak?” diyen üreticiye Fındığını kime sattıysan ona git” diyerek FİSKOBİRLİĞİ işaret ediyor. 2006 yılında Giresun’da başka, Ordu’da başka rakamlar telaffuz ediyor. Kendisinin silmediği onun kendi ifadesi ile (çizik atmadığı borçları) “çizik attım” diyor kamuoyu önünde doğruları söylemiyor, yanıltıyor.
Kamuoyuna doğruları söylememesi sonucunda, 2005 yılında FİSKOBİRLİK tarafından 7 milyon 450 bin lira olarak açıklanmış olan fındık fiyatlarının 2–2,5 milyon liraya kadar düşmesine neden oluyor. Bu davranışıyla yasalara göre suç işlediği kimi hukukçular tarafından kamuoyu ile paylaşılıyor ama o aldırmıyor, bildiğini okuyor. Kısacası Başbakan bu süreçte fındık üreticilerine ve ekonomik örgütümüz olan FİSKOBİRLİK’e karşı dostane davranmıyor.
Başbakanın davranışlarını doğru bulmayan fındık üreticileri; “2004 yılında don felaketi, 2005 yılında ise Tayip felaketi bizi vurdu” diyor, içine düştükleri durumu böyle dile getiriyorlar. Ama hükümet aldırmıyor.
Tayip felaketi hala devam ediyor. Fındık üreticilerinin kararlılığı sonunda fındık fiyatlarını piyasada yükseldiğini gören Başbakan, daha önce 15 Eylül’den sonra fındık fiyatlarını açıklayacağım sözünü çiğnedi ve fındık fiyatları yükselmesin diye 3,8 YTL (brüt) gibi düşük bir fiyatı 06.09.2006 tarihinde yani 10 gün önce açıkladı. Bugüne kadar Hükümetler ürün fiyatları düşmesin diye üreticiler lehine piyasaya müdahale ederlerdi. Ama AKP Hükümeti fındık fiyatı üretici lehine yükselmesin, yerli ve yabancı şirketler lehine düşsün diye müdahale ediyor.
Fındık Kabuğunu Kırıyor
Çiftçilerin meramını anlatma yollarını azarlama ile doğru olmayan bilgilerle önleyen/bastıran, çiftçilere karşı dostane olmayan politikalar sürdüren AKP hükümeti, üreticilere başka bir seçenek bırakmamış, bilindiği gibi çiftçiler de, 30 Temmuz 2006’da Ordu’da bir araya gelerek demokratik haklarını kullanmışlardır.
24 Temmuz’da Fatsa da yapılan “Alın terimize ve Fındığımıza Sahip Çıkalım” mitingi, 30 Temmuz mitinginin işaret fişeği olmuş. Deyim yerinde ise Ordu’daki 30 Temmuz Fındık Mitingiyle artık, “Fındıkkabuğunu kırmıştır!” Ordu mitingi her ne kadar sınırlı sayıda kurumların tertip ettiği ve yine sınırlı sayıda kurumların da desteklediği eylem olsa da, öncelikle tüm Ordu halkının, Karadeniz halkının hatta Türkiye’deki tüm üretici ve emekçilerin emeğini ve onurunu sahiplendiği bir başkaldırıdır. Bu mitingde ne mitingi organize edenlerin ne de destekleyenlerin yaklaşımları belirleyici olmuştur. Asıl belirleyici olan unsurlar hükümetlerin uyguladıkları IMF ve Dünya Bankası politikalarının yarattığı “yokluklar ve yoksulluklar” olmuştur. Yol kapatma eylemi kendiliğinden oluşmuş ve bir hak arama aracına dönüşmüştür. Evet, bu eylemle fındık üreticileri, kararlı olduklarında dayanışma ruhu ile neler yapabileceklerinin farkına varmışlardır.
Hala devam eden Tayip felaketine karşı, Ziraat Mühendisleri Odası, Çiftçi Sendikaları, FİSKOBİRLİK, Ziraat Odaları Birliği, Muhtarlar Derneği bir araya gelmelidir.
AKP Sadece Fındıkçılarla Sorunlu Değildir
AKP Hükümeti, sadece fındık üreticileriyle sorun yaşamamaktadır. Başka bir deyişle AKP Hükümeti, tarımda uyguladığı IMF dayatmalı politikalarla sadece fındık üreticilerine sorun yaşatmamaktadır. IMF’nin isteği üzerine ürün fiyatlarını maliyetlerin altında belirlemesi sonucu 2002, 2003, 2004 yıllarında tarım sektörünü geriletmiştir; üç yıl üst üste tarım sektörünü zarara uğratmıştır. Bu durum, ülkemiz tarımında 60 yıldan bu yana ilk kez görülen bir durumdur, tarımımız için bir felakettir. Bu nedenle fındıkçının sorunu pamukçunun, pamukçunun sorunu çaycının, çaycının sorunu buğdaycının sorunudur, olmalıdır. Bana ne? Neme lazım demek, dönemi çiftçiler için artık kalmamıştır. Şimdi zaman birlik olma zamanıdır. Çiftçiler olarak sorunlarımız vardır, ama sorunlarımız ortaktır. Sorunlarımızı çözmek için her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız vardır.
Çiftçi karşıtı ilerleyen politikaları durdurmak için, Ziraat Mühendisleri Odası, Çiftçi Sendikaları, Ziraat Odaları Birliği, Muhtarlar Derneği ve FİSKOBİRLİK ile birlikte diğer 16 Birlik ortak mücadele etmelidir.
Bakın, Başbakan, ihracatçı şirketler ve dışarıdaki şirketlerin FİSKOBİRLİK üzerinde oluşturduğu ablukanın tazyikine daha fazla dayanamayan FİSKOBİRLİK yönetimi 20 Eylül 2006’da yapılmak üzere olağanüstü kongre kararı almaya mecbur kalmıştır. Eğer diğer üreticiler ve Birlikler de fındıkçıların yanında yer alsaydı, hükümetin, ihracatçı şirketlerin ve dışarıdaki şirketlerin yaptığı tazyik bu kadar güçlü ve etkili olur muydu? Olmazdı!
Depolardan Silolara
Mitingler sonrasında Başbakan altı bakanı ile birlikte fındık zirvesi yaptı. Fındık zirvesinde FİSKOBİRLİK’i devre dışı bırakacak olan TMO’yu piyasada düzenleyici olarak kullanacağını açıkladı. Ama FİSKOBİRLİK’i neden devre dışı bıraktığını açıklamadı/açıklamıyor. FİSKOBİRLİK ile hükümet, depolar, uzman elemanlar konusunda anlaşamadığı halde hükümet TMO’yu devreye sokmaktan çekinmedi/çekinmiyor. Fındık alımında görevlendirmek üzere 4 günde uzman yetiştiriciliği için kurs açtığını açıklıyor bu tutumları ile tarımcının sorunlarına ne kadar ciddiyetsiz yaklaştığını üzülerek görüyoruz.
Hükümet diğer destekleme alımı yaptığı (buğday, arpa, mısır, şekerpancarı, çeltik ve çay) ürünler için açıkladığı maliyetin altındaki fiyatlarla nasıl çiftçilerin zarar etmesine neden oluyorsa şimdi fındıkta da aynı şeyi yapıyor. Fındığın maliyeti 5 milyona yaklaşırken hükümet TMO aracılığıyla 50 randıman fındığın fiyatın kilosunu 4 milyon lira olarak açıklayabiliyor. 4 YTL olarak fiyatını açıkladığı fındık Giresun fındığıdır. Bu da toplam üretimin %10’unu kadardır. Geriye kalan %90’için açıklanan fındık fiyatı brüt 3,8 YTL’dir. Bu yıl ki açıklanan 3,8 YTL’lik fiyatın aslında kesintiler düştükten sonraki fiyatı; 3,1–3,3 YTL’ye kadar gerileyecektir. Hükümetin alelacele açıkladığı bu fiyat aslında fındık fiyatını yükseltme değil, yükselen fındık fiyatını düşürmeye yönelik şirketler yanlısı bir açıklamadır. Maliyetin çok çok altında bir fiyat açıklayan hükümet ödemeyi peşin de yapmayacak. Alımları hasatla birlikte yapmayarak fındığını bekletme gücü olmayan fındıkçıya zaten darbe indiren hükümet, bir de açıkladığı düşük fiyatla fındığını satmayıp bekletenlerin de umudunu, hayallerini yıkıyor, yok ediyor. Hükümet çözemediği yoksulluğun ve yoksunluğun halka verdiği azabı bu açıkladığı fiyatla daha da derinleştirdi, derinleştiriyor. Hükümetin açıkladığı bu fiyat fındıkçının yararına değil, yabancı şirketler ile onun işbirlikçisi olan Türkiyeli ihracatçı şirketlerin lehinedir.
Evet, hükümetin FİSKOBİRLİK ile inatlaşması sürüyor. Başından beri izlediği yol ile FİSKOBİRLİK’i bitirmek istediğini, gösteriyor. Hükümetin nihai hedefi, Birlikleri ortadan kaldırmak öncelikle de FİSKOBİRLİK’i bitirmek istiyor. Fındık fiyatlarını maliyetin altında açıklamasıyla da bunu gösteriyor. AKP Hükümetinin açıkladığı 4 YTL fiyat, FİSKOBİRLİK’in 2005 yılında açıkladığı 7.450 YTL’lik fiyatın neredeyse yarısı kadar. Hükümet açıkladığı bu düşük fiyatla, FİSKOBİRLİK’in iş bilmezliğini, kendisinin iş bilirliğini güya göstermeye çalışıyor. Hükümet halka öyle anlatacak, anlatıyor da. Bu şekildeki propagandaları doğru değildir, kanmayalım! FİSKOBİRLİK’in 2005’te açıkladığı fiyat doğruydu. Fındık üreticilerinin emeğinin karşılığıydı, insanca yaşamaları için de gereken fiyattı bu. Hükümetin 2006 yılı için açıkladığı fiyat, fındıkçıların emeğinin karşılığı değildir, insanca yaşayabilmeleri için ise hiç değildir. Hükümetin açıkladığı bu düşük fiyat, çiftçileri zarar ettiren ama şirketlerin karına kar katacak olan politik bir tercihtir. Açıklanan bu düşük fiyat; üç milyon üreticinin cebinden alıp, 5 yerli 5 yabancı şirketin cebine para aktarmaktan başka bir şey değildir. Başka bir deyişle fındık fiyatları ne kadar düşük belirlenirse yerli ve yabancı şirketlere o kadar çok kar ettirilecek demektir. Bu nedenle hükümetlerin açıkladığı fiyatın miktarı kimden yana olduğunu gösteren en önemli ölçüdür.
Hükümetlerin tercihi şirketler olduğuna ve olacağına göre, Fındık Üreticileri Sendikası olarak fiyat belirleme işi hükümete bırakılmamalıdır, diyoruz.
Bunun için; Çiftçi Sendikaları, FİSKOBİRLİK, Ziraat Odaları Birliği, Ziraat Mühendisleri Odası, Muhtarlar Derneği bir araya gelmeli, sorunu tartışmalı ve ortak çözüm üretmelidir. Yoksa bu hükümet FİSKOBİRLİK’i bitirecek olan politikalarını sürdürecek; ya fındık üreticilerine çiftçilik mesleğini bıraktıracak ya da yabancı şirketlere fındıkçıları maraba yapacak.
Depolar Kilidi Açan Anahtardır
Açıkçası hükümetin bu inatlaşması Birliğimiz olan FİSKOBİRLİK’i güçsüzleştirme doğrultusunda işliyor, işletiliyor. Güçsüz kalacak olan FİSKOBİRLİK depolarını hükümet ile iç içe olan kendilerine ihracatçı şirketler diyen aslında yabancı şirketlerin komisyonculuğunu yapan şirketler FİSKOBİRLİK’in depolarını almak, ele geçirmek istiyor. Depoları alma yoluyla FİSKOBİRLİK’i devre dışı bırakmaya uğraşıyorlar.
Şirketler bu amaçla bir Fındık AŞ kuruyor ve FİSKOBİRLİK’in depolarının buraya devir edilmesini istiyor. İhracatçı şirketler (yabancı şirketlerin komisyoncuları/ işbirlikçileri) dikensiz gül bahçesi istiyor. Fındık AŞ Eğer FİSKOBİRLİK’in depolarını elinden alırsa veya FİSKOBİRLİK depolarını verirse FİSKOBİRLİK tabela örgütü haline gelir. Bu alanda piyasada fiyat düzenleme işi yalnızca Fındık A.Ş.’ye kalır. İşte o zaman fındık üreticileri özgürlüklerini, bağımsızlıklarını ve mesleklerini yitirirler.
Başka bir deyişle, FİSKOBİRLİK depolarını kaybettiğinde işte o zaman fındıkçı da biter. Kendine ihracatçı diyen yabancı şirket komisyoncuları bir süre sonra depoları bugün fındık sattığımız yabancı şirketlere devir edecekler. Yabancı şirketler Türkiye fındığının fiyatını istedikleri gibi belirlemeye başlarlar onunla da kalmaz üretimimizi ne kadar üreteceğimizi de onlar belirleyecek konuma gelecekler. Yani biz yabancı şirketlerin marabası olacağız. Bu bir iddia değildir. Bakın Türkiye’de özelleştirilen hiçbir devlet kuruluşu yerli şirketlerin elinde kalmış mıdır? Kalmamıştır. Hepsi yabancı şirketlere satılmıştır. Yerli şirketler özelleştirme adı altında devletten ucuza kaptıkları bu kuruluşları ya işletmemişlerdir, arsalarına konmuşlardır ya da TEKEL ve SEK’te olduğu gibi yabancı şirketlere aktarılmasında köprü görevi görmüşlerdir.
Evet, şirketler için FİSKOBİRLİK’te kilidi açacak anahtar depolardır. FİSKOBİRLİK’in depoları vermesi demek kendisiyle birlikte fındıkçının ipini çekmesi demektir. Bu nedenle Fındık Üreticileri Sendikası olarak diyoruz ki; FİSKOBİRLİK depolarının şirketlere devir edilmemesi için kongrede karar alınmalı ve depoların devir durumu yönetimlerin yetkisinden alınmalıdır. Genel Kurul depoların devir işine yönetimleri değil, Genel Kurulu yetkili kılacak bir kararı bu Genel Kurulda almalıdır.
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
Hükümet ve FİSKOBİRLİK konusunda gelişmeler böyle. AKP’nin başarılı olması veya olmaması tamamen çiftçilerin FİSKOBİRLİK kongresindeki alacakları tutuma bağlıdır. Eğer çiftçiler bu kongrede AKP’nin ablukasını dağıtamazsa, söylediklerine kanarsa, bugünü kurtaracak olası bir para vaadini veya verilmesini çözüm olarak görürse; geleceğini, bir avuç ihracatçı şirkete, vurguncuya teslim eder. Geri dönüşü olmayan yola girer. Yok, eğer AKP’ye kanmaz ve FİSKOBİRLİK’e sahip çıkar, FİSKOBİRLİK’i eksik işleyiş ve kusurdan arındıracak bir yönetimi seçerse fındık üreticileri bugününü ve geleceğini kazanır. O nedenle FİSKOBİRLİK’in bu olağanüstü kongresi fındık üreticileri için tarihi öneme sahiptir. Kongrede fındık üreticilerinin takınacakları tutum, alacakları pozisyon ya Dünya Bankası’nın, hükümetin ve ihracatçı şirketlerin aradan çıkartmaya çalıştığı FİSKOBİRLİK’e oylarıyla yol verecekler veya FİSKOBİRLİK’ten/FİSKOBİRLİK’imizden elinizi çekin diyecekler. Yani FİSKOBİRLİK seçimlerinden sonra fındık üreticileri için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Evet, kooperatif vurguncu tüccara karşı tek olan üreticileri birleştirerek ekonomik yönden kendilerini korumalarını sağlar. Ortakların özel mülklerini koruyarak, onları ortak bir amaç için birleştirir. Bireylerin ekonomik bağımsızlığını ve özgürlüklerini arttırırlar. Dünya Bankası çiftçilerin bağımsızlık ve özgürlüklerini hükümetlere çıkarttırdığı 4572 Sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri (TSKB) Yasası ile içinde FİSKOBİRLİK’in de olduğu Birlikleri ortadan kaldırmak, çiftçilerin ise özgürlük ve bağımsızlıklarını yok etmek istiyorlar.
Hükümet FİSKOBİRLİK’i zora düşürerek çiftçilerin elinden alma gayreti içinde. Şirketlere kurdurulacak olan Fındık A.Ş.’ye zora düşürülmüş olan FİSKOBİRLİK’in depolarını devretmek için bugünkü kusurlu ve eksik yönetim gösteren FİSKOBİRLİK yönetiminin durumundan da yararlanma yoluna gidiyor.
FİSKOBİRLİK bizim örgütümüzdür. FİSKOBİRLİK’i biz hükümetle ve bir başka üçüncü şahısla tartışma gereği duymayız, duymuyoruz da. FİSKOBİRLİK’i hükümette bir başkası da öyle uluorta tartışmamalı böyle bir hakları da yoktur. Böyle bir hakkı kendilerine tanımıyoruz da. FİSKOBİRLİK’in bir yönetimi vardır. Bu yönetim kusurlu veya eksik davranıyor olabilir. Bu eksik ve kusurlu davranışları olan yönetimleri ortakları genel kurullarda oyları ile değiştirir. Yönetimlerin iradesine bırakılamayacak önemde olan bazı geri dönüşü olmayacak zararlara yol açma olasılığı bulunan konuları (depolar meselesi gibi) yönetimlerin değil genel kurulun yetkisine alarak sorunu çözer, çözebilir.
Fındık Üreticileri Sendikası olarak diyoruz ki;Fındık Üreticileri Sendikası olarak, toprak ve su kaynaklarını kirletmeyen, insan sağlığını tehdit etmeyen, biyoçeşitliliği önemseyen sürdürülebilir bir fındık yetiştiriciliği yapmak istiyoruz. Çokuluslu şirketlerin ilaç, kimyasal gübre ve diğer girdilerine dayalı olmayan fındık yetiştiriciliğini yapabilmemiz için kamunun (devlet) eğitim, yayım, öncülük ve önderlik görevini yapmasını bekliyoruz. Hükümetler piyasayı çiftçilerin aleyhine bulandıracağına, hayatını bu yolla karartacağına, çiftçilerin birim alandan daha fazla verim elde etmesi ve maliyetlerin düşmesi için çalışmalı, çaba göstermelidir, diyoruz. Sürdürülebilir fındık yetiştiriciliğini de, küçük aile çiftçiliğiyle işletmeleri ile gerçekleştireceğiz. Bize pahalı girdi satan çokuluslu tarım şirketlerine ve ürünlerimizi ucuza almak için uğraşan yabancı gıda şirketlerine ve onların yurt içerisindeki işbirlikçilerine karşı küçük aile çiftçiliği yaparak ama dayanışma içerisinde olacağımız kooperatifler, birlikler ve çiftçi sendikaları birlikteliğiyle sağlayabiliriz.
Fındık Üreticileri Sendikası olarak ayrıca, Birliklerimizi korumanın yanında Birlik yöneticilerinin de kusurlarını eksiklerini gidermeleri ve yönetimlerinin demokratikleştirmelerini, üretimden pazarlamaya kadar ki sürece çiftçilerin Birlikleri aracılığıyla egemen olmasının yolunu açmalıdır, diyoruz. Birliklerin şirketler ile ortaklıklar kurmasını istemiyor, kurulu olanlardan da Birliklerin çıkmalarını veya şirketleri Birliklerinden çıkarmalarını bekliyoruz. Çünkü çiftçiler, kooperatifleri, Birlikleri şirketlere alternatif olsun, şirketlere karşı çıkarlarını korusun diye kurdular. Şirketler ile ortak olsunlar diye değil. Çünkü kooperatifler ile şirketlerin çıkarlarının örtüşmediğini, çeliştiğini biliyoruz.
Yoksa kendi topraklarımızda maraba oluruz!
Bilindiği gibi, kooperatifler çiftçilerin şirketlere alternatif kurdukları ve örgütlendikleri örgütleridir. FİSKOBİRLİK de bir kooperatifler birliğidir ve çiftçilerindir. Fındık üreticilerinin üretimden pazarlamaya olan zinciridir. Fındık üreticileri olarak 57. Hükümetin (DSP-MHP-ANAP) çıkardığı 4572 sayılı yasanın diğer tüm birlikler de olduğu gibi FİSKOBİRLİK’te de yararlı değil zararlı olmuştur. AKP Hükümeti bu yasayı değiştirmeyerek eksik ve kusurlu davranmıştır. Esas yaptığı yanlışlık ise söz konusu yasayı değiştirmemesi, kendisine kalkan yapmasıdır. Bir başka önemli yanlışlığı da; FİSKOBİRLİK’in sahip olduğu zincirin halkalarını kırmaya, sahip olması gereken zincirin diğer halkalarını oluşturup birleştirmeye engel olmaya çalışması, meydanı boşaltıp fındık üreticilerini şirketlere altın tepside sunma gayretine girişmesidir.
FİSKOBİRLİK de üreticiden aldığı ürünü işlemediği gibi, kendisi de ihraç etmemiş daha fazla kazanç sağlama yoluyla Birliği şirketlerin karşısında güçlendirmemiş bu süreçte eksiklikleri ve kusurlu denilebilecek davranışları olmuştur. Ama bu davranışı nedeniyle FİSKOBİRLİK’in aradan çıkartılmasını değil, eksiklik ve kusurlarını gidermesini istemeli, ısrarlı takipçisi olmalıyız. Bize göre fındık sorunun iki ana problemli ayağı var. Bunlardan biri Hükümet diğeri FİSKOBİRLİK’tir. Hükümetin ve FİSKOBİRLİK’in doğru olamayan bu davranışları ihracatçı şirketler ile dışarıdaki fındığımızı alanların daha fazla kazanmalarını, biz çiftçilerin ise zarar etmesine neden olmuştur. Bu iki sorunlu ayağın sorunlardan arınmalarını istiyoruz!
Bunun için;
FİSKOBİRLİK;
Gerçek bir çiftçi örgütü gibi çalışmalı;
FİSKOBİRLİK sadece fındığı üreticiden alan, depolayan sonra tekrar ihracatçılara satan bir kurum olarak çalışmayı terk etmeli,
Aldığı fındığını tesislerinde işleyerek iç ve dış piyasaya kendisi sürmeli,
Buradan sağlanacak değerlerle FİSKOBİRLİK gücüne güç katmalı, şirketlere karşı çiftçiden yana piyasada düzenleyici görev görmeli,
Yani üretimden pazarlamaya zincirin her halkasına FİSKOBİRLİK egemen olmalı,
Bu zincirin en öneli halkalarından biri depolarıdır. Bu nedenle depolarını kurulacak olan Fındık A.Ş.’ye asla devir etmemelidir. Depoları devir yetkisi bu kongrede alınacak karar ile Genel Kurula devir edilmelidir.
FİSKOBİRLİK, zaman geçirmeden Ziraat Odaları Birliği, Ziraat Mühendisleri Odası, Çiftçi Sendikaları, Muhtarlar Derneği ile bir araya gelmeli, sorunu masaya yatırmalı alanda ortak bir davranışı, dayanışmayı tesis etmelidir.
Fındık üreticileri haklarını korumak ve geliştirmek için alanlara çıktılar. FiSKOBİRLİK’e sahip çıktılar. FİSKOBİRLİK burada aktif rol almadı ama bu anlaşılır bir durumdu. Bundan sonraki hak arama mücadelelerinde FİSKOBİRLİK seyirci olmamalı, aktif rol almalı, hak aramalara üreticilerden yana açıktan destek ve taraf olmalıdır.Hükümet ise;
FİSKOBİRLİK yönetimlerinin oluşmasında taraf olmamalı, tarafsız kalmalı,
Dünya Bankası dayatması ile çıkarılan 4572 sayılı yasanın, şirketlerin lehine, çiftçilerin aleyhine olan; Geçici 1 maddesi; Yeniden Yapılandırma Kurullarının oluşturulması,
Geçici 1-f maddesi; bağlı fabrikaların üç yıl içerisinde A:AŞ’ye dönüştürülmesi,
Geçici 1-d maddesi; özelleştirme, planlama, denetim konularında uzman Yürütme Birimini oluşturulması,
Ve madde 1-e 3; devlet veya diğer kamu tüzel kişilerinden herhangi bir mali destek sağlanamaz, maddelerinin çiftçilerin çıkarına olacak şekilde hemen yeniden düzenlenmeli,
AKP, FİSKOBİRLİK’ten elini çekmeli, AB ve ABD’de olduğu gibi kooperatif yönetimlerine müdahale etmeyerek Hükümet olarak yalnız destekleme görevini yapmakla kendini yükümlü kılmalıdır.
Hükümet stoklamak üzere alacağı fındığın alımını TMO aracılığıyla değil, FİSKOBİRLİK aracılığıyla yapmalı ve bir sonraki yılın hasat sonrasına kadar da satmamalıdır.
Fındık AŞ kurulması çabalarına destek olmak yerine FİSKOBİRLİK’e destek olmalı, güçlendirmeli,
FİSKOBİRLİK çiftçilerin üretimden pazarlamaya zincirine egemen olması için yasal düzenlemeler yapmalı,
FİSKOBİRLİK yönetimlerinin demokratik yönetimler olması için yasal düzenlemeler yapmalı,
Hükümet, FİSKOBİRLİK’e fındığını teslim eden ve parasını alamayan üreticilere, fındık parası karşılığı faizsiz kredi vermeli,
Hükümet, sorunun asli parçası ve “sorumlusu” iken çözücü rollerde öneri paketi hazırlayan ihracatçı şirketlerin kendine yontulmuş önerileri doğrultusunda değil, üreticiler ve onun örgütleriyle birlikte çözüm aramalı,
Hükümet ve çiftçi örgütleri bir araya gelerek açıklanan şirket yanlısı düşük fiyatı yeniden gözden geçirmelidir, üretici lehine maliyet+kar+insanca yaşam payı üzerinden hesaplayarak belirlemeli. 2005’de yaşananlar bu nedenle oluşan piyasa fiyatı 2006 yılına emsal teşkil etmemeli,2005’de yaşananlar 2006’da yaşanmamalı/yaşatılmamalı. Bunun için, Hükümet şirketlerden yana tutumunu, politikalarını bırakmalı, terk etmeli! FİSKOBİRLİK ve diğer çiftçi örgütleri ile çiftçi dostu örgütler bir araya gelmeli, sorunlara birlikte çözüm üretmek için çalışmalar başlatmalıdır.
Ve son olarak Fındık Üreticileri Sendikası olarak diyoruz ki; BİRLİKLERİMİZE birlikte sahip çıkalım, ürünlerimizi el almasın! Doğru BİRLİK yönetimleri seçelim ürünlerimiz bize el olmasın!
Fındık Üreticileri Sendikası
Yönetim KuruluKutsi YAŞAR
Bir Yorum
yusuf
Merhaba tüm fındıgımıza sahib cıkmak isteyen duyarlı hemşerilerimiz..Artık yeter kendimizi sömürtmeyelim zaman birlik zamanı herkes her istediniğini yaptiriyor yol su elektirk vs.biz ise su dogadan cıkıyor kendi cabalarimiz ile elektrik tamam geliyor yol desen bazı karadeniz ilçelerini hic gidilmiyor mesele o değil hadi onlari yapmadilar.Bizler emeğimizin karşiliğini isteyen emekcileriz köylüyüz ellerimiz nasırlı eziliyoruz ve yeniliyoruz neden sahib cıkan yok ürünlerimize Fındık dünya piyasasinda çok önem taşıyan bir ürün ama neden emeğimizin karşılgını alamıyoruz.artık birlik olalım ve dur diyelim . her şeyin bir sonu vardır takii birileri son verene dek bizde ezelden beri yapdiğimiz gibi kendi çabalarimiz ile bişiler yapmaya çalişalim teslim olmayalim tüm fındık üreticilerine bir ricam var gelin birgün bulusalim ve sesimizi duyuralim biz karadenizliler olarak bir aileyiz.ilginiz için teşekkür ederim..
yusuf elmas
msn:elmas_yusuf_1@hotmail.com
tel:0544 594 47 62
0452 714 11 70
ORDU\AYBASTI