Son dönemde denetimsizlik nedeniyle ‘bakterili et’ kriziyle boğuşan Türkiye’de, şimdi de Genetiği Değiştirilmiş Organizma’ (GDO) tartışması kapıda. Uzun yıllardır yönetmeliği ve kuralları olmadan büyüyen GDO’nun yasası dün tartışmalarla yürürlüğe girdi. “Biyogüvenlik Yasası ve Yönetmelikleri” ile GDO ve ürünlerinin Türkiye’ye girişi denetim altına alınırken, sürecin uzun olması ve yeterli sayıda laboratuvarın bulunmaması nedeniyle yeni bir kaos yaşanacağı öne sürüldü.
Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Çetiner, yasayla bilimsel çalışmaların kanunsuz hale geldiğini belirterek “Yasa uygulansa bizim için Ergenekon Çetesi gibi Silivri Kampusu’nda GDO koğuşu kurulması gerekecek” dedi. Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Başkanı Ülkü Karakuş ise, ilk yönetmelik çıktığında Türkiye’nin kilitlendiğini ve bunun kendilerine 250 milyon dolara malolduğunu belirterek, yeniden sıkıntı çekmemek için 90 günlük stok yaptıklarını açıkladı.
Gıdada büyük kaos yaşanacak
Dün yürürlüğe giren yasa ile GDO veya ürünlerinin, ithalatı, ihracatı, deneysel amaçlı serbest bırakılması, piyasaya sürülmesinden kapalı alanda kullanımına kadar her türlü karar Tarım Bakanlığı’nın iznine tabii olacak.
Yasayla birlikte GDO’lu ürün ayırt edici kimlik verilerek kayıt altına alınacak ve etiketlenecek. Herhangi bir ürünün eşik değerin üzerinde GDO ve ürünlerini içermesi halinde bu durum etikette açıkça belirtilecek. GDO ve ürünleriyle ilgili Biyogüvenlik Kurulu oluşturulacak. Tüm başvurular buraya iletilecek. Kurul 90 gün içinde karar verecek ve bakanlığa gönderecek. Bakanlık da 15 gün içinde kararını açıklayacak. Bilimsel araştırma amacıyla ithal edilecek GDO ve ürünleri için de Bakanlıktan izin zorunlu. Çıkan sonucu Bakanlığa bildirmek de araştırma yapan kurumun sorumluluğunda.
Ürünlerin analiz işlemleri, Bakanlığın belirlediği laboratuarlarda gerçekleşecek. Mısır, soya, kanola, patates, pamuk ve pamuk ürünleri, pirinç, buğday, ayçiçeği, nohut, mercimek, tatlı patates, tapyoka, muz, elma, papaya, radika, bal kabağı, erik, domates, şeker kamışı, bebe havucu, tatlı biber, şeker pancarı, yonca, marul, sakız kabağı, bakteri ve maya kültürleri ve bunlardan elde edilen ürünler analiz edilecek. Genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanlarla ilgili olarak kanunda belirtilen suçları işleyenlere 2 yıldan başlayıp 10 yıla kadar uzanan hapis cezaları ile bin 500 günden 2 bin 500 güne kadar adli para cezaları ve 100 bin lira ile 200 bin lira arasında değişen maddi para cezaları verilecek.
Yem sanayicileri 90 günlük stok yaptı
Yasaya karşı en büyük endişe ise laboratuvar sayısının bir yılda ancak 5’i bulması. Ürünlerini analiz ettirmesi zorunlu olan tüm firmaları kilitleyen bu durum, geçen yıl büyük bir kaosa neden olmuştu. Yeniden aynı sıkıntının yaşanmaması için önlem alınmasını isteyen yem sanayicileri, AB’nin izin verdiği 25 genin ithalatını yapmak için Bakanlığa başvurdu.
Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Başkanı Ülkü Karakuş ise, 2009 yılında yönetmelik çıktığında tüm Türkiye’nin kilitlendiğini hatırlatarak, “Sektörün şiddetle bir kanuna ihtiyacı vardı ancak kimse ne yapacağını bilmiyor, kamuoyu ise tüm ürünleri ‘öcü’ gibi görüyordu. Çıkıp kendimizi savunamadık. İthalat öyle koşullara bağlanıyordu ki, kimsenin yerine getirmesi mümkün değil. O dönem 250 milyon dolarlık bir kayıp yaşadık” dedi.
Yeniden böyle bir sorun yaşamamak için yasanın çıkacağı 26 Şubat öncesinde sektörün 90 günlük stok yaptığını açıklayan Karakuş, şöyle devam etti: “Sadece yem sektörü olarak ihtiyaçlarımız ağırlıklı olarak yağlı tohum ve küspeleri ile mısır. Türkiye’de yüzde 97 civarında soya fasulyesinde dışa bağımlıyız. Avrupa’nın 25 ülkesi yılda 30 milyon ton soya fasulyesi ithalatı yapıyor. Türkiye’nin ithalatı 1.5-2 milyon ton. ABD, Arjantin, Brezilya’dan alıyoruz. Bu ürünlerin de yüzde 90’ı GDO’lu. AB’nin izin verdiği 25 gen var. Biz de AB’nin izin verdiği ürünlerin ithalatını yapmak için Bakanlığa başvuruda bulunduk. AB’de ne yapılıyorsa aynısını istiyoruz. Bazı aykırılıklar uygulamaya başlayınca ortaya çıkacak. Yaşanacak sıkıntıların da 1 ay içinde çözülmesini bekliyoruz.”
Yasa uygulanırsa hapsi boylarız
Ancak yasayla ilgili en büyük tartışma tüm bilimsel araştırmaların da aynı sürece tabi tutulması nedeniyle yaşanıyor. Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Çetiner, GDO’nun sadece tarımda kullanılmadığını, tıbbi genetik araştırmalarda da önemli bir rol oynadığını hatırlattı.
Yasanın büyük bir kaos yaratacağını savunan Çetiner, “Yasada o kadar uygulanamaz ve tutarsız hükümleri var ki, çünkü birşey söylüyor ama bunu yapacak adam yok. Yasa bu haliyle, biyoteknolojiyle ilgilenen tüm bilimadamlarını, birçok gıda üreticisini ve ithalatçısını kanunsuz duruma düşürdü. Yasa uygulansa bizim için Silivri Kampusu’nda GDO koğuşu kurulması gerekecek” dedi
Yeni kanunla birlikte tüm genetik araştırmalar için Tarım Bakanlığı’ndan izin alınması gerektiğine işaret eden Çetiner, şöyle konuştu: “Tıbbi genetik araştırma yapan birinin tarımla ne alakası var? Kanun modern tıbbi genetik araştırmalar dahil tüm moleküler araştırmaları engelliyor. Tıbbi genetikte kullandığımız fareleri bile yasaklıyor. Üniversite hocaları kanunsuz duruma düşüyor. Çünkü izin almadan çalışıyor olacaklar. Yine tüm gıda sanayininin kullandığı enmzimler, gıda katkı maddeleri de
GDO’lu ürünler içerdiği için onlar da kanunsuz duruma düştü. Ayrıca hammaddesi yurtdışından geldiği için tüm et, tavuk, yumurta, süt sanayi de kanunsuz hale geldi. Türkiye yem konusunda bitkisel protein soya ve türevlerinde tamamen yutdışına bağımlı. Yine büyük bir bitkisel yağ açığı var. Ama ithalat yapılan tüm ürünler GDO’lu. Biz üretmeyelim ama ithal edip ABD’liyi zengin edelim. Herhangi bir ürünü test ettirip GDO saptarsanız, ürünü üreten fabrikanın sahibi ya da ithalatçı doğru cezaevine. Adam öldürmekten daha ağır cezalar var. Hem Bakanlık hem yetkililer hem bilimadamları hem üreticiler, hem de ithalatçılar hepsi kanunsuz duruma düşüyor.”
Yasa yönetmeliklerle ters
Diğer yandan da çıkarılan yönetmeliklerle ‘işinize devam edin’ dendiğine işaret eden Çetiner, “Yani içinde çelişkiler taşamasının ve Dünya Ticaret Örgütü ile AB’ye uyumlu olmamasının yanısıra bu kanun kendi yönetmelikleriyle de tamamen ters. Türkiye’ye ithalat yapan birçok ülke bize dava açabilir” değerlendirmesinde bulundu.
Çetiner, test yapacak labratuvar ve buralarda çalışacak insan sayısının da ihtiyacı karşılamaktan uzak olduğunu savundu. Yasa kapsamında ürünlerin analiz işlemleri, Bakanlığın belirlediği laboratuarlarda gerçekleşecek. Halen büyük şehirlerde 5 laboratuvar kurulmuş durumda.
Çetiner, Türkiye’nin GDO’yu araştırıp geliştirip kullanması için mutlaka düzenleyeci bir yasaya ihtiyaç duyduğunu ancak çıkan kanun bu boşluğu doldurmak yerine araştırmayı engeller vaziyette olduğunu söyledi.
Çetiner, “Türkiye’yi et ithal eder hale getiren, şap hastalığını bile kontrol edemeyen bir bakanlık GDO gibi, modern biyoteknoloji gibi son derece ileri bir teknolojiyi nasıl kontrol edecek” dedi.
Bilimadamları yasanın hangi maddelerine karşı çıkıyor?
– Ürünleri test edecek laboratuvar ve çalışan sayısı yetersiz.
– Tarımla ilgisi olmayan tıbbi genetik araştırmalar da yasa kapsamına dahil edildi.
– Laboratuvar faresi almak bile izne tabi.
– Biyogüvenlik Kurulu, bilimadamlarından değil işi bilmeyen bürokratlardan oluşuyor.
– Kurul’un karar vermek için 90 günü, Bakanlığın 15 günü var. Bu süreçlerin uzamasına neden oluyor.
– Yönetmelikle, yasa deliniyor.
————————————————————————————–
GDO nedir?
GDO, genetik mühendisliği ile bir canlıya başka bir canlı türünden gen aktarılarak yeni bir canlı organizma yaratılması olarak tanımlanıyor. Gen aktarılan canlının DNA’sı değiştiriliyor, kendi türünde olmayan özellikler ekleniyor.
Bine yakın gıda GDO’lu
Herhangi bir denetim olmadığı için Türkiye’de ne kadar alanda GDO’lu ürün yetiştirildiği bilinmiyor. Ancak Türkiye’de bine yakın gıda GDO içeriyor. Özelikle GDO’lu soya ve mısırın sucuk, salam, sosis gibi kırmızı etin kullanıldığı ürünlerde ve fındık-fıstık ezmesinde, çikolatalı ürünlerde, hazır çorbalarda, kola ve meyve sularında, mısır yağı, unlu mamüller ve süt tozunda kullanılıyor. GDO’lu ürünlerin bebek mamalarında kullanımı ise tamamen yasaklandı.
Dünyada GDO pazarı büyüyor
İnsan sağlığı ve biyoçeşitlilik üzerindeki etkileri tartışma konusu olmasına karşın GDO’lu tarım üretimi giderek yaygınlaşıyor. 2009 yılında başta ABD, Arjantin, Hindistan ve Çin olmak üzere toplam 23 ülkede 125 milyon hektardan fazla alanda üretim yapılırken, bu üretimi gerçekleştiren üretici sayısı ise 12 milyona ulaştı. 100 milyar dolarlık pazar oluşturan GDO’lu tarım ise dünya devlerinin tekelinde. Genetik tarımın küresel tekeli ise Monsanto, DuPont, Syngenta, Dow, Archer Daniels Midland ve Cargill gibi dev şirketlerde bulunuyor. Tüm tartışmalara rağmen, dünyada üretilen soyanın yüzde 90’ı, pamuğun yüzde 80’i, mısırın yüzde 24’ü ve yağlık kolzanın yüzde 20’si GDO’lardan oluşuyor.
ABD’de ise soyanın yüzde 91’i ve mısırın yüzde 73’ü GDO’lu. GDO tarımının yaygınlaşmasına karşın Avrupa ülkeleri bu konuda daha temkinli davranıyor. İsviçre gerçekleştirdiği referandum sonucunda GDO’lu ürünleri tamamen yasakladı. Polonya, Avusturya, Yunanistan GDO’nun yasak olduğu ülkeler arasında. Macaristan sıkı bir denetim uygularken, Fransa ve Almanya da GDO’lu ürün konusunda yasaklarını genişletiyor. Geçen günlerde GDO’lu mısır üretimini yasakladığını açıklayan Almanya ile dünyanın en büyük tohum, zirai ilaç üreticisi Mosanto arasında yargı süreci başladı.
27.09.2010 | Gülşen Cebeci | Haber- Referans