Nihat FIRAT*
26 Ekim 2009 tarih ve 27388 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik”in amaç maddesinde;
“insan yaşamı ve hayvan sağlığı ve refahı, tüketici çıkarları ve çevrenin en üst düzeyde korunmasını sağlamak” denilse de, getirilen düzenlemeler tamamen tersi yöndedir.
Yasal düzenleme yapılmadan hazırlanan bu Yönetmelik’le, ülkemizin GDO’lu ürünlerin pazaryeri haline getirilerek, uluslar arası biyo- teknoloji şirketlerinin çıkarlarının kollandığı apaçık ortadadır. GDO’lu ürünlerin insan ve çevre sağlığını tehdit ettiği; biyo- çeşitlilik için ciddi bir tehlike oluşturduğu, toprağı verimsizleştirdiğ i, çiftçilerimizi dev biyo- teknoloji şirketlerine bağımlı kıldığı bilinmesine rağmen, GDO’lu ürünlerin ülkemize girmesini meşrulaştırmanın başka bir anlamı olabilir mi?. Hayvan geniyle bitki geninin birleştirilmesinden elde edilen bu GDO’lu ürünlere Türkiye’nin ihtiyacı var mı?.
Uluslararası biyo- teknoloji şirketleri (Monsanto, Dupont vb) ile, büyük silah tröstlerinin (DuPont’un gibi, Rockefeller grubu vb) aynı şirketler olduğu biliniyor. Bu şirketler, “GDO’lu ürünlerle daha ucuza daha bol ürün elde edip, dünyayı açlıktan kurtaracakları nı” iddia ederek, dünyanın geleceğini tehdit eden bu faaliyetlerini gizlemeye çalışmaktadırlar. Tamamen kapitalist kar hırsıyla hareket eden bu şirketlerin; insan, hayvan ve çevre sağlığını düşünmeleri, tıpkı silah üretirken olduğu gibi söz konusu olamaz… Bu yüzden gıdayı da bir silah olarak kullanmaktadı rlar.
Tarım Bakanı; “biz bu Yönetmelik’le GDO’ların ülkemize girişini engelliyoruz” diyor. Sayın Bakan okumasını mı bilmiyor, yoksa 75 milyon insanı enayi yerine mi koyuyor?. Sn Başbakanımız bu bakanı hakkında ne düşünüyor acaba?. Domuz Gribi aşısı gibi, GDO’lu ürünleri de almayacak mı?. Bu konuda da halkına bir açıklamada bulunsa iyi olacak.
Bakın bu Yönetmelik’te daha neler var.
* “GDO’lu gıda veya yemin çevre ve insan sağlığı açısından olumsuzluğu tespit edildiğinde, gıda veya yem işletmecisi çevreyi ve sağlığı korumak amacıyla tedbirleri alarak, bakanlığı ve diğer ilgili mercileri ve tüketicileri acilen bilgilendirmek ve söz konusu gıda veya yemi piyasadan çekmek zorundadır” deniyor. (Madde: 5/2)
İşletmeci, toplum ve çevre sağlığına verdiği zarardan dolayı “pardon, size zararlı maddeler satmışım; özür dilerim” diyecekmiş. Yani el insaf. Bu toplum deneme tahtası mı?.
* “GDO’lu ürünlerin bebek mamaları ve bebek formülleri, devam maddeleri ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır” deniyor (Madde: 5/ 3)
Bebeğin kendisinin GDO’lu ürün yemesi yasak. Ama bunlarla beslenen hamile ya da emziren anne aracılığıyla ile yemesi ise serbest. Bu nasıl bir mantıktır allahaşkına!..
* “GDO’suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO’suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz” deniyor. (Madde: 5/8)
Böylece halkın sağlıklı beslenme hakkı da elinden alınmış oluyor.
Arkadaş ben GDO’lu ürün tüketmek istemiyorum. Bu hakkımı nasıl kullanacağım. Pes doğrusu !…
Bu Yönetmelik’in iptali için; bu ülkenin ve toplumun geleceğini düşünen herkes mücadele etmelidir.
Başaramadık mı?. Yapacak tek şey var. Paketlenmiş ve içinde ne olduğu belirsiz gıdaları tüketmemek.
Daha sağlıklı ve doğal beslenmenin yollarını aramak.
Fast food kültüründen uzaklaşıp, slow fast food kültürünü edinmek.
Küçük aile tarımını destekleyip, onun yaşamasını sağlamak.
Şairin dediği gibi;
“Yaşamak zor zanaat be kardeşim”…
Ama GDO’yla birlikte yaşamak daha da zor olacak.
*Kirazlı Ekolojik Yaşam Derneği Başkanı