Tarım ve gıda bugün çok daha politik bir zeminde. Çok uluslu şirketler, tarımı kuşatmış olan fikri mülkiyet hakları ve küresel eşitsizliklerle şekillendirilen küresel gıda rejimi göz önüne alındığında, üretim ve tüketim biçimlerinin sosyoekonomik ve politik arenada da yerinin büyük olduğunu görüyoruz.
Küresel gıda rejimine farklı sosyal gruplar farklı biçimlerde tepki veriyor. Kentsel alanlardaki organik gıda pazarları ve Cittaslow (Yavaş Şehir) hareketinden ilham alan Slow Food hareketi de bu tepkilerden. Kent çıkışlı olan bu oluşumlar, “gıda egemenliği”ne dayanan bir başka hareket olan Via Campesina’dan biraz farklı.
1993’te kurulan Via Campesina, toprağı, onuru ve yaşamı korumayı şiar edinen bir köylü hareketi. Sosyal ilişkileri ve doğayı yok eden gıda rejimine karşı tavır alıyor. Ticareti sosyal adaletin önüne koyan neoliberal politikaları destekleyen IMF, Dünya Bankası gibi oluşumlara karşı bir duruş sergiliyor.
Öte yandan Julie Guthman, kimi gıda hareketlerinin neoliberal düşünme biçimlerini yeniden ürettiğini söylüyor.1 Türkiye’deki organik pazarların ve Slow Food hareketinin Via Campesina’nın savunduğu gıda egemenliğiyle bağlantılı olarak nasıl bir profil çizdiği üzerine düşünmek için iki örnek ele alınabilir: Feriköy Organik Pazarı ve Sığacık Pazarı.
Feriköy Organik Pazarı
Feriköy Organik Pazarı, her cumartesi sabah erkenden Feriköy’deki kapalı pazar alanında kuruluyor. Semt pazarlarına göre sakin bir atmosfere sahip. Meyve sebzeden kozmetiğe pek çok ürün satılıyor. Girişte ev yapımı yiyeceklerin satıldığı küçük bir alan da mevcut.
Kentlerde süregelen bu organik gıda furyası bir Yeşil Tüketim pratiği izlenimi veriyor. Yeşil tüketim, tüketicilerin alışverişlerinde bilgili ve sorumluluk sahibi davrandığı takdirde üretim pratiklerini değiştirebileceklerini savunuyor.2 Nitekim “bilgi” ve “sorumluluk” kavramları Feriköy Organik Pazarı’ndaki alıcı ve satıcıların çizdiği profilden de kendini gösteriyor.
Bazı satıcılarla konuşma fırsatı yakalıyorum. Yerfıstığı ezmesi ve hindistan cevizi satan bir satıcı, aslında mühendis olduğunu ancak organik ürün markasını oluşturduktan sonra kendi işini bırakmak zorunda kaldığını ifade ediyor. Bu sırada tezgaha yaklaşan orta yaşlı bir alıcı, hindistan cevizi yağıyla ilgili son derece bilinçli sorular soruyor.
Guthman, gıdanın politik yüzüyle “bilgi” aracılığıyla karşılaştığımızı iddia ediyor.3 Üretim ve tüketim arasındaki mesafenin olabildiğince açıldığı bir gıda rejiminde bilgi kanalları oldukça kısıtlı. Bu yüzden “kendi parasıyla seçim yapan” tüketici, tükettiği gıdanın nereden geldiğini bilmek istiyor. Bilgiye giden yol ise öncelikle organik sertifikalardan geçiyor. Feriköy’de müşteriler satın aldıkları gıdaların organik sertifikalarını inceleyebiliyorlar. Bu sertifikalar internet sitelerinde de mevcut. Böylece pazar girişimi, güvenilirliklerine yöneltilen olası bir şüpheyi delebiliyor.
Feriköy’de girişimcilik de en az bilgi kadar kritik görünüyor. Semt pazarlarındaki ürünlerin yanında “foodie” trendleri takip eden ve internet üzerinden satış yapan markalar da var. Feriköy Organik Pazarı, 100 TL üzerine internetten alışveriş imkanı da sunuyor. Süpermarketleri anımsatan bu dijitalleşme eğilimi, gıda egemenliğinin “yerellik” vurgusundan uzak kalıyor.
Feriköy’de herkes kentli girişimci değil elbette. Satıcıların kimi aracı, kimi kendi ürünlerini satıyor. Her hafta sırf pazar için İzmir’deki köyünden gelen bir üreticiyle tanışıyorum. Neden aracı kullanmadığını sorduğumda daha önce denediğini ancak yüklü miktardaki parasını aracıdan alamadığını ifade ediyor. Sistem pratiklerinin dışında da üretim yapsan, bu tarz adaletsizliklerle karşılaşabiliyorsun. Gıda egemenliğinin gıda üreticilerine yaptığı vurguya ters düşen bir deneyim.
Organik pazar genel olarak pahalı. Bu oluşumun kendi suçu değil elbette, yüksek maliyetlerle boğuştuklarını tahmin etmek zor değil zira. Ancak özellikle gıda rejiminden en çok zarar gören kesim için karşılanması zor bir fiyat skalası. “Sağlıklı gıdaya erişim haktır, ancak öncelikle finanse edebilenler için haktır” gibi bir yere varıyor.
Feriköy’e bakınca sağlıklı bir yaşam ve sürdürülebilir bir tarım için yola çıkan insanlar görülüyor. Yerelliği kentsel bir alanda deneyimleyen bir oluşum. Köylü/çiftçi hakları ve sosyal adalet adına bir politik duruş sezilmiyor. Çevresel ve sosyal problemlere karşı halihazırda var olan piyasa mekanizmaları içerisinde direniyor.
Paradigmatik bir değişim öne sürmese de Feriköy, kentlilerin tarım ve gıda meselesi üzerine nasıl kafa yorduğunu gösteriyor. Sivil toplumun önemini vurgulayan cinsten bir yer. Gıda egemenliğinin doğayla uyumlu çalışması prensibini yerine getiren değerli bir girişim.
Sığacık Pazarı
Cittaslow hareketi de gıda egemenliği gibi bir “yerellik” vurgusu taşıyor. Fakat sosyal referans noktası olarak Via Campesina’nın köylülerinden oldukça farklı. Bu nedenle bazı “gıda egemenliği” savunucuları tarafından gastronomik, materyal bir kaygı taşımakla eleştiriliyor, kimilerine göre “haz prensibi dünyadaki açlığa değinmiyor”.4
Seferihisar, Türkiye’nin ilk Cittaslow’u. Sığacık’ta yerel ürünlerin satılacağı bir pazar fikri belediye başkanı Tunç Soyer’e ait. Beldede ayrıca geleneksel tohumu yaşatmayı amaçlayan Can Yücel Tohum Merkezi bulunuyor.
Pazar günleri Sığacık’ta sur içindeki alanda kurulan pazardaki tezgahlar organik sertifika taşımıyor. Ürünler genellikle satıcıların kendi bahçelerinden. Ürünler bekleneceği gibi Feriköy kadar pahalı değil. Ancak burası meyve sebzeden ziyade ev yapımı yiyeceklere ağırlık verilen bir pazar. Çeşit çeşit dolma, tatlı ve tuzlu hamurişi bulunuyor. Bu durum muhtemelen turistlere hitap etme amacı taşıyor.
Sığacık’ın yerellik dışındaki bir diğer vurgusu da kadınların kalkındırılması. Nitekim satıcıların çoğu köylü kadınlar, pazar sayesinde kazanç sağladıklarını ifade ediyorlar. Gıda egemenliğinin “üreticiye değer verilmesi” prensibinde üretim sürecinin kadınların emeğini gözardı eden cinsiyetçi yanı da vurgulanıyor. Sığacık, köylü kadınlara ekonomik güç kazandırarak bu prensiple uyumlu hareket ediyor. Ancak bu ekonomik kalkınma ev içi emek ve iş bölümü gibi konulara da olumlu yansıyor mu bilinmez.
Feriköy gibi Sığacık da görünürde politik gündem kovalayan bir yer değil. Ancak alıcılarla üreticilerin temasına olanak verdiğinden yerel ekonomi için önemli bir girişim. Bazı satıcıların ürünlerine internetten gözatılabiliyor ancak satışlar yüz yüze yapılıyor. Sığacık’ın Feriköy’den en büyük farkı ortamı. Turistik bir kaygı da içeriyor olsa da Sığacık, yerelliği yerel bir ortamda deneyimliyor. Sığacık pazarı, gıda üreticilerinin yaşamına bir katkı sağlamak adına daha doğrudan, daha somut bir girişim olarak karşımıza çıkıyor.
Feriköy ve Sığacık, gıdayı merkez alan pek çok girişimin yalnızca iki örneği. Bu girişimler ekolojik ve sürdürülebilir bir dünya inşa edebilirler mi? Yoksa neoliberal piyasaların aşırı birikim krizlerini aşması için alan mı açıyorlar? Yıkıcı olmayan küresel ilişkiler kurabilirler mi? Ya da kitleleri yalnızca zengin “foodie”lerle mi sınırlı?
Bu tür gıda hareketlerini soylulaştırmak da romantize etmek de yanılgı içeriyor. Bu hareketler insanlar tarafından politize edilmeseler bile gıdanın politik karakterinden ötürü politizeler. Direniş olmaları itibariyle son derece önemliler.
Sonuç olarak iyimser olmakta fayda var: Bu direnme biçimleri hepimizi gıda tüketiminin ardındaki politik süreçler hakkında düşünmeye teşvik ediyor. Hak temelli bir gıda rejimi için köylüler ve kentliler, üreticiler ve tüketicilerin bir araya gelmesi gerektiğini hatırlatıyor.
KAYNAKÇA
Allen, Patricia and Kovach, Martin. “The capitalist composition of organic: The potential of markets in fulfilling the promise of organic agriculture” Agriculture and Human Values (2000) 17: 221–232 https://doi.org/10.1023/A:1007640506965
Guthman, Julie. “Neoliberalism and the Making of Food Politics in California” Geoforum (2008) 39(3): 1171-1183
Holmes, Meghan L. “Slow Food: Inching towards Food Sovereignty?” Devon G. Pena tarafından paylaşıldı. Environmental and Food Justice January 13, 2009. https://ejfood.blogspot.com.tr/2009/01/guest-blog-critical-appraisal-of-slow.html?m=1
1 Guthman, “Neoliberalism and the Making of Food Politics in California” s. 1171
2 Allen and Kovach. “The capitalist composition of organic: The potential of markets in fulfilling the promise of organic agriculture” s. 222
3 Guthman, Age, s. 1175
4 Holmes, “Slow Food: Inching towards Food Sovereignty?”