2021 yılı, “gıda egemenliği” kavramının 25. yılı.
Küresel çiftçi/köylü hareketi La Via Campesina, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO’nun 25 yıl önce, 1996 yılında düzenlediği Gıda Zirvesi’nde, “gıda egemenliği” kavramını ortaya attı.
La Via Campesina, 25 yıl önce bu kavramı ortaya atarken, şirketlerin gıda sistemi üzerindeki kontrolünü pekiştiren “gıda güvencesi” ile sınırlı yaklaşımı eleştiriyordu. Herkesin sağlıklı gıdaya yeterli ölçüde ulaşabilmesi, yani herkesin gerçek anlamda beslenebilmesi için, kâr amaçlı bir gıda sistemi karşısında, halkın gıda sisteminin inşa edilmesini savunuyordu.
Ancak, dahası var.
La Via Campesina, bir çiftçi/köylü hareketi olarak, çok daha temel bir şeye müdahale etme misyonu taşımaktaydı: çiftçilerin söz, yetki ve karar haklarını kendi ellerine almaları, hayata geçirmeleri.
Çünkü o dönem, tıpkı bugünlerde olduğu gibi, çiftçiler adına söz söyleyen, onlar adına karar veren STK’lar, şirketler, belediyeler, kişiler, komisyonlar bulunuyordu. Bunlar, görünürde iyi ve güzel şeyler yapıyor olsalar da, La Via Campesina’nın buraya yönelik itirazı açıktır: “biz olmadan, bizim adımıza karar alamazsınız”. La Via Campesina’nın bu yaklaşımı, gıda egemenliğine ruhunu üflemiştir.
Çiftçilerin/köylülerin kendi öz temsillerini ifade eden bu yaklaşım, başka bir temel itirazı da dile getiriyordu: kapitalizmin köylülüğü “tedarikçilik” rolüne hapsetmesine karşı, köylülüğün bir yaşam biçimi, köylülerin de toplumsal, politik haklara sahip bir özne olduğu.
Köylülüğe bu hak temelli yaklaşım, La Via Campesina’nın küresel ölçekte inşa etmeye çalıştığı, benzer alternatif yaklaşımlardan onu ayıran en temel husustur. Bu açıdan gıda egemenliği, öncelikle, köylülerin sosyal-politik bir özne olarak kavranması ve ortaya çıkması olarak düşünülebilir.
Gıda egemenliği, yıllar içinde bir paradigmaya ve bir harekete dönüştü.
La Via Campesina’nın üflediği ruh, gıda sisteminde, gıdadan faydalanan tüm halk kesimlerinin söz, yetki ve karar alma süreçlerinde yer alması gerekliliğini açığa çıkardı. 2007 yılında Mali’de düzenlenen Nyeleni Gıda Egemenliği Forumu, küresel ölçekte gıda egemenliğinin temel ilkelerini ortaya koydu (1). Ayrıca, köylüler yanında göçerlerin, balıkçıların, kent emekçilerinin gıda egemenliği açısından önemini ortaya koydu.
Bu süreçte, Türkiye’de çiftçilerin sendikal örgütlenmeleri de gelişiyordu. 2004-2020 yılları arasında farklı ürün bazlı sendikaların oluşturduğu konfederasyon, 2020 yılı itibariyle de kapsayıcı tek bir sendikada örgütlenen (Çiftçiler Sendikası) Çiftçi-Sen, La Via Campesina’ya üye olarak mücadelenin küreselleşmesi konusunda önemli çabalar gösterdi (2).
2011 ve 2015 yıllarında, Avrupa Nyeleni Gıda Egemenliği Forumları, gıda egemenliği hareketini bölgesel temelde inşa etmenin vesileleri oldu. Bu üç foruma, Türkiye’den Çiftçi-Sen’in odak örgüt olarak girişimleri sonucunda, katılımlar gerçekleşti.
2018 yılında BM Genel Kurulu’nda kabul edilen “Köylülerin ve Kırsalda Çalışan Diğer İnsanların Hakları Deklarasyonu” ise, gıda egemenliğinin hangi temellerde inşa edilebileceğini ifade ediyor (3). Yani, ruhuna uygun bir şekilde, köylülerin gıda sisteminin kalbinde yer aldığı, bir “tedarikçi” olarak değil, sosyal bir kesim olarak, özne olarak görüldüğü bir yapıda. La Via Campesina hareketinin Türkiye’deki tek üye örgütü Çiftçiler Sendikası (Çiftçi-Sen), bu minvalde, küresel ölçekte gıda egemenliği hareketinin inşa edilmesine, bölgesel ölçekte gerekli sorumlulukların alınmasına ve katkı sunmaya devam ediyor.
Türkiye’de, kendi özgün dinamikleri içerisinde, gıda egemenliği bir paradigma ve hareket olarak inşa edilme çabasında.
Çiftçilerin şirketlerden, devletten, belediyelerden, siyasi partilerin arka bahçesi olmaktan bağımsız, özerk bir hak grubu olarak örgütlenmesi için, Çiftçiler Sendikası (Çiftçi-Sen) altında sendikalaşma süreçleri sürdürülüyor. Gıda egemenliğinin gerçekleşmesi, ancak özgür ve özerk bir çiftçi öznesinin kendi temsil kanallarını oluşturmasıyla mümkün. Hatta, gıda egemenliğinin tek garantörü bu. La Via Campesina’nın üflediği ruh (4). La Via Campesina’nın açtığı yolu görünür kılmak, gıda egemenliği mücadelesini güçlendirmek için Çiftçi-Sen’in tanınması, desteklenmesi, güçlendirilmesi elzem.
Ürünler üzerinde hak sahibi olmak için, ürünleri işleyip doğrudan tüketiciye ulaştırabilecek kooperatiflerin oluşması önemli. Aynı mantıkla. Bu kooperatiflerin, üretici örgütleri olması kaydıyla. Türkiye’de gerçekten üretici temsiline dayanmayan birçok kooperatif olduğunu bilerek. Burada, üreticilerin katılım ve ifade kanallarının güçlenmesini önemseyerek.
Yurttaşlar, kentlerde gıda toplulukları, tüketim kooperatifleri ve çeşitli inisiyatifler kurarak, üreticilerle temas ederek, sağlıklı gıdaya ulaşmaya çalışıyor. Bunun bir hak olduğunu dillendiriyor. Zaman zaman yerel yönetimlere baskı yapıyor, talep ediyor. Aynı mantıkla, kendi özgür gıda sistemini inşa etmeye çabalıyor.
Üniversitelerde, sivil toplum kuruluşlarında, gıda hakkı, gıda adaleti, halk sağlığı, beslenme, örgütlenme özgürlüğü, kırsal dönüşüm gibi konularda, halkın gıda sistemini güçlendirecek bilgi üretimi, farkındalık çalışmaları sürdürülüyor.
Bunları yaparken, temel kriter, turnusol kağıdı, gıda egemenliğinin ruhu (5).
Şirketlerin denetimi yerine, kişilerin, grupların, bürokratların, partilerin vs. geçmesi; gıda sistemi üzerinde yeni bir grubun denetiminin oluşması değil gıda egemenliği. Gıda egemenliği, gıda sisteminin ruhunun değişmesidir. Bu ruh değişimi, ancak etik ilişkiler kurarak, demokratik, özgürlükçü bir yapıda, halkın katılım kanallarıyla mümkün olabilir.
Türkiye’nin içinde bulunduğu iktisadi ve politik kriz döneminde, aynı zamanda ciddi bir ahlaki çürümüşlük ve toplumsal çözülme içerisindeyiz. Kişisel menfaatlerin, grupsal aidiyetlerin ve sosyal statülerin “toplumsal çıkar” olarak sunulabildiği böylesi bir dönemde, özgürlüğü, adaleti ve dayanışmayı esas alan bir yaklaşıma ihtiyacımız var. Halkın gıda sistemi olarak gıda egemenliği, işte bu çözülme ve çürümüşlüğü de karşısına alarak, yeni bir toplumsallığın inşa edilmesi anlamına geliyor.
25. yılında, gıda egemenliğini daha fazla düşünmeye, daha demokratik ilişkiler kurmaya, gerçek alternatifler inşa etmek için daha fazla örgütlenmeye ihtiyacımız var.
1 Bkz: Nyeleni Gıda Egemenliği Beyannamesi https://www.karasaban.net/nyeleni-bildirgesi-ceviri-erhan-kelesoglu/
2 Bkz: http://www.ciftcisen.org
3 Deklarasyona ulaşmak için: http://www.ciftcisen.org/2020/11/22/koylu-haklari-brosuru/
Türkiye Cumhuriyeti’nin burada çekimser oy kullandığını hatırlayalım.
5 Daha kapsamlı bir değerlendirme için, bkz: https://www.yesildirenis.com/2019/06/26/gidanin-musterekler-siyaseti-umut-kocagoz/