İİklim şartları ve arz-talep dinamikleri nedeniyle gıda fiyatlarında oluşan artış ve dalgalanmaya karşı adım atılması gerekliliği ile ilgili G-20 ülkelerinin tarım bakanları düzeyindeki ilk toplantısı bu hafta gerçekleşti. Gıda fiyatlarındaki belirsizlikler aslında küresel krizin baş gösterdiği 2007 yılına kadar dayanıyor ve o zaman gündeme gelen bazı konularda hâlâ fikir ayrılıkları bulunuyor.
Gıda fiyat dalgalanmalarının dinamikleri
G-20 ülkeleri, gıda fiyatları konusunda kapsamlı bir ortak eylem planının ana hatlarını belirleyebilmek üzere, Dünya Bankası, Gıda ve Tarım Örgütü (Food and Agriculture Organisation – FAO) ve IMF’yi görevlendirmişti. OECD ve UNCTAD gibi kuruluşların da görüşü alınarak haziran ayının başında tamamlanan raporda gıda fiyatlarının seyirleri, ekonomi ve sosyal yapıya olan etkileri ve olumsuz etkileri azaltmak için atılması uygun adımlar sunuluyor. G-20 grubu ve görevlendirilen kuruluşlar, gıda fiyatlarındaki sorunsal olarak, yakın
zamandaki çıkış trendinin ötesinde, uzun vadede oluşan fiyat dalgalanmaları ve bunun getirdiği belirsizliğe odaklanıyor. Gıda fiyatlarındaki küresel trendlere ilaveten, gıda fiyatlarında ani hareketlerin yaşandığı dönemlerde, ekonomik şartlar ve piyasa yapısı gibi unsurların benzer olmaması nedeniyle ülkeler arasında da farklılıklar meydana geldiği belirtiliyor. Piyasa tepkilerinin tüm ülkelerde aynı paralelde olmaması, küresel ölçekteki politika adımlarının koordinasyonunu zorlaştırıyor. Rapora göre, gıda fiyatlarının yeniden 2007 krizindeki düzeye ulaşmasında benzer faktörler -iklim şartları, ticaret kısıtlamaları, girdi fiyatlarındaki artış- etken olmuş. Raporda, özellikle petrol ve gıda fiyatları arasında kuvvetlenen ilişkiye dikkat çekiliyor. Petrol fiyatları, yakıt ve gübre maliyetleri ile doğrudan ilişkisinin ötesinde, mısır ve şekerpancarından biyo-yakıt üretiminin kârlılığını etkileyerek tarım talebine gıda tüketimi dışında baskı uyguluyor.
Politika önerileri
Önlem önerileri arasında, tarımda Ar-Ge ve eğitimin teşvik edilerek verimliliğin arttırılması, politika hareket kabiliyetini arttırmak için tarım piyasası bilgi sistemi oluşturulması, başta gelir düzeyi düşük ülkeler için olmak üzere gıda piyasalarına erişimin iyileştirilmesi, gelişmiş ülkelerin kendi iç üretimlerine verdikleri teşviklerin hafifletilmesi ve böylelikle tarım ticaretinin daha şeffaf ve eşit koşullara getirilmesi, yardım amaçlı gıda alım ve gönderimlerinin her türlü kısıtlamalardan arındırılması bulunuyor. Ancak buna ilaveten rapor, biyo-yakıt üretim ve tüketimini sübvanse eden uygulamaların kaldırılması, ancak ekonomik, çevresel ve sosyal açıdan fayda gösterdiği durumlarda biyo-yakıt üretimi ticaretinin serbestçe yapılacağı şekilde uluslararası piyasaların açılması konusunda tavsiyelerde bulunuyor.
Biyo-yakıt ve gıda ihracatında fikir ayrılığı
Gıda politikalarında en büyük tartışma da zaten biyo-yakıt konusunda ortaya çıkıyor. Tarım alanlarından biyo-yakıt üretimine ciddi ölçekte tahsisat yapan ve teşvik veren Brezilya ve ABD gibi ülkeler, gıda fiyatları üzerinde biyo-yakıtın etkisinin sınırlı olduğunu ve biyo-yakıtın desteklenmesi gerektiğini savunurken Fransa ve İngiltere bu konuya daha temkinli yaklaşıyor. Diğer taraftan, Rusya ve Arjantin gibi büyük tarım üreticilerinin kendi iç piyasaları lehine ihracatlarını sınırlandırmalarına Japonya ve Endonezya’dan tepki geliyor. G-20 ülkeleri nezdinde, özellikle biyo-yakıt ve tarım ihracatı sınırlandırmalarının kaldırılması konusunda ‘tek ses’ oluşmaması, önümüzdeki dönemde de gıda fiyatlarındaki belirsizliklerin süreceğine işaret ediyor.
Kaynak : Radikal – 25 Haziran 2011