Gıda Egemenliğini Tesis Etmek: Çözüm Önerileri
Atölyenin en ilgi çekici, canlı tartışmaların yapıldığı ve sonuç arandığı kısmı, gıda egemenliğinin nasıl tesis edileceği; gıda sistemi üzerinde üretici ve tüketicilerin nasıl muktedirlik kuracağına yönelik çözüm önerileri kısmı oluşturdu. Bu noktada kişisel çabaların/girişimciliklerin bir çok noktada tıkandığı; bütüncül bir sistem olan gıda sisteminin dönüştürülmesi için kolektif çabaların oluşturulması ve yaygınlaştırılması fikrinde atölye katılımcıları genel olarak uzlaşıyordu. Bu amaçla “beraber örgütlenmek – beraber dönüştürmek” fikrinin bir motto olarak ifade edildiğini söyleyebiliriz.
Çözüm önerilerine dair hem mevcutta var olan çabalar değerlendirildi, hem de var olan çabaların yanında neler yapılabileceği konuşuldu. Üretici kooperatifleri, tüketim kooperatifleri, gıda toplulukları, topluluk destekli tarım projeleri gibi hem kentte hem de kırda küçük üreticileri ve tüketicilerin kolektif örgütlenme pratiklerinin geliştirilmesi, bu pratiklerin beraber ağlar inşa etmesi ve bu ağları yaygınlaştırmasının önemine vurgu yapıldı.
Üreticiler açısından, özellikle ekolojik tarım yapan küçük çiftçilerin desteklenmesi; üreticilerin kooperatiflerde örgütlenmesinin teşvik edilmesinin önemine dikkat çekildi. Kırda yaşanan göç sürecinin karşısında küçük çiftçinin maddi koşullarının desteklenmesinin, üretime devam edilmesinde önemli bir husus olduğunun altı çizildi. Özellikle çiftçilere alım garantisi verecek kooperatif örgütlenmelerinin bu konuda önemli bir rolü olacağı vurgulandı.
Gıdanın üreticiden tüketiciye ulaştırılma noktasında “aracı” mekanizmasını ortadan kaldıracak kooperatif örgütlenmelerinin önemine dikkat çekildi. Bu amaçla, esnaf kooperatifleri, dağıtım kooperatifleri, tüketim kooperatifleri ve gıda topluluklarının önemli bir rol oynadıkları ifade edildi. Gıdaya aracılar olmadan ulaşmanın hem gıda sistemini değiştirmede, hem üreticiyi ekolojik/doğal yöntemlerle üretime teşvik etmede, hem de gıda fiyatlarında inisiyatif almada önemli bir rol oynayacağı ifade edildi. Bunun da, üreten ve tüketenin karşılıklı inisiyatifine ve güvenine dayanan, üreticinin ve tüketicinin temas ettiği bir sistemin oluşmasında önemli bir açılım sunacağı ifade edildi.
Kent ve tüketiciler kısmında, ihtiyaçlarımız üzerinden yan yana geldiğimiz, bu ihtiyaçlarımızı dayanışma temelli kooperatif ilişkileriyle çözme iradesi gösterdiğimiz modeller geliştirmenin önemli olduğu; bunun aynı zamanda alternatif politikaların hayata geçirilmesinde de etkili olabileceği ifade edildi. Tüketici tercihlerinin gıda politikalarını belirleme etkili olduğu ifade edilirken, “harcadığımız her kuruş tavrımızı belirler” mottosunun bir çok şeyi özetlediğine dikkat çekildi.
Bu amaçla, aynı zamanda “tüketim çılgınlığına” son verecek bütünsel dönüşümlerin de hedeflenmesi gerektiği ifade edildi. Tüketilen bazı ürünlerin kentlerde de üretilebileceği; kent bahçelerinin/bostanların geliştirilebileceği; yerinde üretim ve tüketim ilişkilerinin ve ağlarının oluşturulabileceği; marketlerden çıkarak bu ilişkiler etrafında daha bütünlüklü olarak tüketim ilişkilerinin değiştirilebileceği ve başka bir tüketim ilişkisinin örgütlenebileceği ifade edildi.
Son olarak, kooperatif modelinin sınırları ve yasal zeminin kooperatif modelini yutma tehlikeleri de ifade edildi. Kooperatif ve benzeri farklı gıda topluluklarının ve dayanışma inisiyatiflerinin birbirlerine destek veren, koordineli çalışan ve dayanışmacı bir ağın oluşmasına katkı sunması; daha geniş bir planda alternatif bir gıda sisteminin/ağının oluşturulması ve desteklenmesi gerektiği ifade edildi. |