Sütten hastalanan çocuklar hastaneleri doldurdu. Bir firma yetkilisi ’10 günden eski süt yok. Bunun için deli olmamız lazım’ dedi.
Masanın üstünde rengârenk bir pasta duruyor. Etrafında ise 5-7 yaş arası çocuklar. Konuşmalarına kulak misafiri oluyorum. Birbirlerine “Biz bu pastayı yiyecek miyiz? O renkli boyalar kanserojenmiş” diyorlar. Şimdi endişeli bakışları büyüklerin üzerinde. İşaret bekliyorlar… Aralarından birinin annesi “Yiyebilirsiniz” deyince hepsi birden şaşkınlıkla “Gerçekten yiyebilir miyiz?” diye soruyorlar ve sevinçle yemeye başlıyorlar.
Son zamanlarda hangi sofraya otursak yiyeceklere ‘Frankeştayn’ gibi bakar olduk. Patlayan kanser vakalarının yüzünden herkes tedirgin. Organik beslenmeye çalışmak beyhude. Çünkü organik denilen gıdalar da her ne kadar sertifikalı olsa da türlü hinlikler, cinlikler içeriyor.
Yumurtanın üzerine biraz saman yapıştır olsun sana köy yumurtası. Fiyatı da 1 TL. Son aylarda et, tavuk, balık, bal, yoğurt, meyve, sebze derken dün okullara dağıtılan sütler yüzünden bazı kentlerde yaşananlar ise tadımızı iyice kaçırdı.
Tarım Bakanlığı’nın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile başlattığı okul sütü kampanyası, 7 milyon 185 bin öğrenciye haftanın 5 günü süt dağıtılmasını öngörüyordu. Kampanya için ihale 17 Nisan’da yapıldı.
4 bölge üzerinden yapılan ihaleyi Pınar, Sütaş, Dimes gibi endüstriyel süt üretiminde büyük paya sahip kuruluşların aralarında bulunduğu şirketler aldı. Amaç hem Türkiye’de ilkokul çağındaki çocukların gelişimine katkı sağlamak hem de süt fiyatlarının istikrarını sağlayarak üreticiye destek olmaktı.
Sütler dün çocuklara dağıtıldı. Türkiye’nin birçok kentinde yaklaşık bine yakın çocuk mide bulantısı nedeniyle hastanelere koştu.
İddialara göre süt üreticileri elde kalan sütlerini aceleyle paketledi ve okullara dağıttı. Tarım Bakanlığı ve ciroları milyon dolarları bulan büyük üretici firmalar böyle bir aymazlık yapabilirler mi?
Olay Türkiye’de olunca ve bakanlığın dağıtılan sütlerden numune alacağını açıklamasını duyunca “neden olmasın” diye düşünmek mümkün tabii. Bu ihaleye katılan firmalardan birinin sahibine sordum bu soruyu. Resmi açıklama yapmaktan çekindiklerini söyleyen işadamının anlattıkları şöyle:
Bakanlık alerji konusunda uyardı
“Tarım Bakanlığı sütlerin alımı için özel kâğıt bastırdı. Bu kâğıtlar yeni geldi. Numuneler alındı. Çok kısa sürede paketledik. Aralarında 10 günden eski süt kesinlikle yok. Üstelik bu sütlerin ömrünün 4 ay olmasına rağmen.
Böyle bir şey için deli olmamız lazım. 7 milyon süt dağıttık. 700 ya da 1000 öğrencide bu bulgular oldu. Uzun süre süt içmeyen bazı bünyelerde bu tür reaksiyonlar bekleniyordu. Bakanlık okulları zaten uyarmıştı. Yazık, bundan sonra bu çocuklara süt içirmek kolay olmayacak.”
Bugün gıda güvenliği derneği bakanlıkla birlikte bir basın toplantısı düzenleyerek okullarda ne olduğunu açıklayacak. Umarız alerji çıkar ve çocuklar için protein kaynağı olan süt dağıtımından vazgeçilmez.
Yemezler!
Gıdada teröre dönen bu dönem nasıl biter derseniz… Son zamanlardaki tartışmalar yüzünden gıda analizi yapan laboratuvarlar gece gündüz çalışır durumda. Bazı ürünlerde 1000-1500 TL’yi bulan maliyetlerle de olsa ürününü kapan soluğu laboratuvarda alıyor.
Tarım Bakanlığı hileli mal satan firmaları teşhir edeceğini açıkladı. Etti de. Bu şirketler ne oldu? Kapandı, yerine yenileri açıldı. Aynı ballar satılıyor.
Bu arada bir gelişmeye de dikkat çekmekte fayda var. Bakanlık gıda denetim yetkisini özel sektöre devretmenin yolunu açan çalışmalara başladı.
Bir yandan bu düzenlemeler, bir yandan ortaya çıkan gıda skandalları iyice kafayı karıştırdı. Akıllara film senaryolarını aratmayacak komplo teorileri de gelmiyor değil… Frankeştayn gıdalara karşı en büyük görev tüketiciye düşüyor. ‘Yemezler’ kampanyası ile GDO’lu ürünlerin ithalatını engelleyebilen tüketici, yanlış ilaç ve gübre kullanan çiftçiyi de, gıda da yanlış yapan üreticiyi de malını almayarak terbiye etsin!
Kaynak : Radikal – 3 Mayıs 2012