Tüketiciler olarak şunu deme hakkımız var. Gıdamız üzerindeki oyunlara son verilmeli. Biz yerli tohumdan üretilmiş gıda maddelerini tüketmek istiyoruz
Güçlü ülkeler ancak sağlıklı nesillerle ayakta kalırlar. Katkısız ve sağlıklı gıdalarla beslenen nesiller sağlıklı olurlar.
Son zamanlarda genetiği değiştirilmiş (GDO’lu) ürünlerle ilgili yasa çalışmalarının yapılmakta olduğu bilinmektedir.
Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte, yetiştiricinin kaliteli tohum ve damızlık hayvan ihtiyacını karşılamak üzere devlet üretme çiftlikleri (DÜÇ), inekhaneler ve haralar kurulmuştu. Bu işletmelerde mevcut gen yapıları korunacak, verimlerini artırıcı çalışmalar yapılacaktı. Bunlar yapıldı ve yeni tohum çeşitleri ortaya konurken, hayvancılıkta da verim düzeyi yüksek yeni ırklar ortaya çıkarıldı.
Ancak ne var ki bu işletmelerin yeterli düzeyde çalıştırılamamaları, tarım politikalarında bunların yeterince desteklenmemesi vb. nedenlerle yabancı tohum ve hayvanlara sınır kapıları açıldı. Bu işletmeler de kapatıldı, satıldı veya kiralandı. Kuruluştaki amaçlanan fonksiyonlarını yitirdiler. Hayvan yeminde kullanılan ürünler ile sebze üretiminde kullanılan ürünlerin tohumlarının büyük bölümü yurt dışından getirilir oldu.
Hayvan yemi üretiminde kullanılan mısır, soya vb. nin tohumları da yurt dışından gelmekte ve bunlar da et, süt,beyaz et ve yumurta üretiminde kullanılmaktadır. İthal tohumların ilk kullanımdaki verim düzeyi yüksek olduğu için üretici yerli tohumu terk etmiştir. Şu anda yerli tohum bulmak oldukça zorlaşmıştır. Türkiye tohumculukta dışa bağımlı hale gelmiştir. İthal tohumlar içinde GDO’lu tohumlar önemli bir yer tutmaktadır.
GDO’lu ürünlerin insan metabolizması üzerinde ne gibi olumsuz etkiler yaptığı daha tam olarak bilinmemekle birlikte, önümüzdeki yıllarda hiçte arzu edilmeyen sağlık sorunlarının ortaya çıkabileceği konunun uzmanlarınca belirtilmektedir. Birçok ülke GDO’lu ürünlerin ithalini yasaklamıştır. Bir an önce yerli tohumlara yeniden dönüşün ülke geleceği için elzem olduğu da bilim adamlarınca sıklıkla vurgulanmaktadır.
Bugün İthal hayvancılığa dayalı hale gelen büyükbaş hayvancılık, dışa bağımlı duruma gelmiştir. Yerli ırklar yok olmak üzeredir. Avrupa Birliği (AB) sevdasına rağmen, AB’ye girişte rekabet edilebilecek üretim tarzı ortaya konamamaktadır. AB ile rekabette küçük baş hayvancılık konusunda Türkiye daha avantajlı olabilecek iken, küçükbaş hayvan varlığı gün geçtikçe azalmaktadır. Yerli değerimiz olan “Ankara Keçisi” bile Güney Afrika’dan getirilebilir olmuştur.
Tüketiciler olarak şunu deme hakkımız herhalde var. Gıdamız üzerindeki oyunlara son verilmelidir. Biz yerli tohumdan üretilmiş gıda maddelerini tüketmek istiyoruz. Etimizde, sütümüzde, yumurtamızda, beyaz etimizde GDO’lu ürün kullanılmasını istemiyoruz. Yurt dışına bağımlı hayvansal ürünü değil yerli hayvansal ürünü talep ediyoruz.
Bu istek haklı bir istektir. Çünkü bu ülke insanının sağlığının bozulmasını istemeye kimsenin hakkı yoktur.
Türkiye’deki gıda ve hayvancılık sorunun temelinde, kalıcı bir “Ulusal Tarım Politikasının” oluşturulamayışı yatmaktadır.
(Gazete Gıda) 29 Haziran 2009/www.gdohp.blogspot.com