Röportaj: Umut KOCAGÖZ-Adnan ÇOBANOĞLU
Nepal’in sadece Kuzeyde Çin ve güneyde de Hindistan’a sınırı vardır ve deniz ulaşımını Hindistan üzerinden yapmak zorundadır.Yaklaşık olarak 29 milyon nüfusa sahip olan Nepal’de, halkın büyük bölümü tarımla uğraşmaktadır. Ekonominin ana dayanak noktası tarımdır. Bazı verilere göre halkın %76’sı tarımla uğraşmaktadır. Güney Asya’daki bu ülkeden La Via Campesina delegesi olarak Paris’e gelen Balram Banskota ile Nepal’deki tarım ve köylülerin durumu hakkında konuştuk.
Merhaba, sizi tanıyabilir miyiz?
Ben Balram Banskota. Nepal’in Bütün Köylüleri Federasyonu (All Nepal Peasants’ Federation (ANPFa) genel sekreteriyim. Bu örgüt Nepal’deki topluluk temelli köylü örgütlenmelerinin şemsiye örgütüdür. İçinde 23 topluluk temelli köylü örgütü bulunmaktadır.
Kaç yıldır Nepal’de köylüleri örgütleme çalışmalarınız devam ediyor?
Bizim örgütümüz 1951 yılında Meşrutiyet yönetimizamanında kuruldu. O zamanlarda demokratik haklar, tarıma yönelik haklar, köylü hakları ve çiftçi hakları yoktu. Biz, köylü hakları, çiftçi hakları için mücadele ettik. Bugün Nepal’de demokrasi var. İnşa ettiğimiz yola güveniyoruz. Köylü haklarını sağladık. Bugün Nepal’de feodal mülkiyet rejimi bulunmuyor. Gıda egemenliği, halkların hakkı olarak anayasada yer alıyor. Bu ikinci zaferimiz. Üçüncü zaferimiz de tarımsal kalkınma stratejimiz. Bu tarımsal kalkınma stratejisinde, çiftçilerin hakları sağlandı. İkinci olarak, GDO’ları kabul etmedik. Üçüncü olarak da, tarımda yabancı sermaye yatırımını yasakladık. Bu açıdan, çiftçilerin hakları için mücadele ediyoruz, neoliberalizme karşı mücadele ediyoruz, emperyalizme karşı mücadele ediyoruz. Bizim ülkemizin gerçekliği böyle ifade edilebilir.
Nepal çok ciddi çatışmalarla dolu bir dönem geçirdi. Geçmiş dönem ile bugünkü koşullar arasında nasıl bir fark bulunuyor?
Geçmişte ülkemizde mutlak monarşi ve hiyerarşi vardı. Ancak bugün Nepal, en geç demokratik ülkedir. Feodalizmi ülkemizde lağvettik. Feodalizmin semptomları olan mutlak monarşiyi ve monarşik anayasayı ortadan kaldırdık. Sonrasında, kapitalistleşme süreci başlamıştı. Biz bu kapitalizmi sosyalizme yöneltmek istiyorduk. Sermaye gelişiminin 3 temel planı bulunmakta. Birincisi, tarım. İkincisi, su kaynaklarının yönetimi. Üçüncüsü de, ülkemizde turizmin gelişmesi. Biz, bu alanlarda gelişme göstererek kapitalizmi yenmeyi hedefliyoruz. Eğer bu alanlarda mücadele etmezsek, kapitalizm ve emperyalizm kazanacaktır. Ancak biz bunu istemiyoruz. Emperyalist kapitalizmin, şirket kapitalizminin karşısında, sosyalizm yolunda olduğumuzu söyleyebiliriz.
Bugün Nepal’de köylülerin/çiftçilerin yaşadıkları problemler nelerdir?
Nepal, toprakları iki taraftan da kapalı bir ülkedir. Doğu, batı ve güney sınırları Hindistan, kuzey sınırı ise Çin tarafından çevrilidir. Bu açıdan çeşitli sorunlar yaşanıyor. Örneğin Hindistan iç işlerimize çok fazla karışmaya çalışmakta. Hindistan’ın Nepal’i kapadığı, bloke ettiği söylenebilir. Şu an mevcutta, sosyalizm yolunda olan anayasamıza karşı Hindistan bizim ekonomimizi, gazımızı, her şeyimizi bloke ediyor. İletim kanallarını engelliyorlar. Toprakları bu şekilde iki taraftan da kapalı ülkelerin denize erişim hakları vardır; ancak bizim denize erişimimizi engelliyorlar. Uluslararası anlaşmalarda denize erişimimiz tanımlanmış olsa da bu anlaşmaları çiğniyorlar. Bu durum Hindistan’ın yayılmacı tarzını ifade ediyor. Hindistan Nepal’e, Bangladeş’e, Pakistan’a, Bhutan’a ve Afganistan’a hükmediyor. Bu açıdan bölgedeki hiç bir ülkeyle iyi ilişkileri bulunmuyor. Hiç biriyle.
Türkiye gibi ülkelerde yaşanan tarzda sorunlar var mı? Büyük çiftçiler, tarımda şirket egemenliği gibi sorunlar mevcut mu? Hükümet bunlara yol veriyor mu?
Nepal küçük bir ülke. Aynı zamanda en az gelişmiş ülkelerden biri. Güney Asya’daki en yoksul ülkelerden biri. Bu durum Nepal’in negatif yönü. Ancak bir de pozitif yönü var. Nepal’de hükümet Marksist-Leninist bir hükümet. Bu seçilmiş ve güvenoyu almış bir hükümettir. Bu hükümet mevcut bölgesel hegemonyaya karşı mücadele etmektedir. Emperyalizme ve neoliberalizme karşı mücadele etmektedir. Ama şunu söylememiz gerekir ki biz neoliberal bir bölgede yaşıyoruz. Hükümet bir çok kısıtlama, engel ve zorlukla karşı karşıya. Bunu bilmemiz gerekiyor. Ama hükümetimiz bu duruma karşı ayakta duruyor. Bölgesel hegemonyaya karşı, bölgesel yayılmacılığa karşı, emperyalizme karşı mücadele ediyor. Bu nedenle hükümet bir çok zorlukla yüz yüze. Belirli kısıtlamalarla karşı karşıya. Ancak, Nepal’in geleceği aydınlıktır, çünkü bu hükümet, halkların kendi hükümetidir. Her daim yozlaşmaya karşı tetiktedir. Emperyalizme, liberalizm-küreselleşme-özelleştirme üçlüsüne karşı mücadele eder. Bu noktada çok sağlam bir duruşu var. Ama küçük bir ülke olmamız ve Hindistan’la içinde bulunduğumuz jeopolitik ilişkilerden dolayı çok fazla sorun yaşadığımızı söyleyebilirim.
Toprak tek tek çiftçi ailelerin özel mülkiyetinde mi yoksa toprak üzerinde yalnızca kullanım hakları mı var?
Bu güne kadar ailelerin özel mülkiyetindeydi. Ama bugün, “toprak kullanımı politikası” geliştirdik. Bu politikada vardığımız sonuca göre “toprak özel mülk değildir”. Toprak doğanın bize sunduğu bir hediyedir ve toprak onu işleyene (kullananlara) verilmelidir. Bu açıdan kimse toprağın sahibi olmamalıdır. Böyle düşünüyoruz. Bugünlerde yeni bir yasa çıkardık. Bu yasada “toprak kullanım politikası” da mevcut. Biz, hakiki bir toprak reformundan yanayız. Bu toprak reformu, toprağın toprağı işleyene verilmesi gerektiğini ifade ediyor. Feodal toprak mülkiyetini ortadan kaldırdık. Şu an için toprak kullanım politikası sürecinin içindeyiz.
La Via Campesina üye örgütleri genellikle kendi içinde bulundukları ülkelerin neoliberal politikalarıyla mücadele içerisinde oluyor. Anladığımız kadarıyla Nepal’de durum farklı. Nepal’de olan şeyin, bir ulusun kendisini çevreleyen bölgesel neoliberal hegemonyaya karşı mücadele ettiği söylenebilir mi?
Bir örnek vermek gerekirse, La Via Campesina uluslararası koordinasyon komitesi üyesi Santa şu an aynı zamanda Tarım bakanlığında çalışmaktadır. Bu açıdan hükümet ile doğrudan bir problemimiz yok. Ancak, hükümetin kendisinin çeşitli sınırlamalar, baskılar ve kısıtlar içinde olduğunu anlamamız gerekiyor. Neoliberalizmle ne oranda uzlaşacağız? DB, DTÖ, IMF gibi kurumlar kendi politikalarını empoze etmeye çalışıyorlar. Biz de buna karşı direniyoruz? Peki ne kadar direnebiliriz? Hugo Chavez’i kaybettiğimizden dolayı çok üzgünüz. Chavez, bir alternatif yol göstermişti: Bu kurumlara karşı mücadele etmek zorundayız! Bizim için önemli olan bu. Liberalleşme, Küreselleşme ve Özelleşme üçlüsü büyük bir fenomen ve biz bunu değiştirmek zorundayız. Bir yanda La Via Campesina var, ve çok gururluyuz. Diğer yanda da hükümetimiz var. Bu açıdan eğer işler yolunda gitmezse, problemlerlerle karşılaşırsak, güvenebileceğimiz kurumlarımız var. La Via Campesina “gıda egemenliği” kavramını ortaya attığı zaman, Güney Asya’da bu kavramı kullanan ilk ülke bizdik. Gıda egemenliğini anayasamıza kazandırdık. Bu açıdan La Via Campesina içerisindeyiz ve onunla beraberiz.
La Via Campesina’nın bir sloganı var: “mücadeleyi küreselleştir”. Biz, bir yandan küreselleşmeye karşı mücadele ediyoruz. Sloganın devamı: “umudu küreselleştir”. Küreselleşme umuttur ve biz de bu duruma bağlı olarak mücadelemizde umutluyuz.
2007 yılında G8 protestoları için Rostock’ta karşılaşmıştık. Şimdi de burada, Paris COP21 için karşılaştık. Kapitalizmin baskılarına karşı mücadele etmek için. Enternasyonalizm anlayışınız açısından bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? La Via Campesina’nın böylesi uluslararası etkinlik ve eylemlerde uluslararası delagasonla beraber olma gibi bir yaklaşımı var. Siz neler hissediyorsunuz?
Uluslarası düzeyde, sosyalizm mücadelesinin hataları ve krizine yönelik ciddi bir algı var. Buna karşı, yine uluslararası düzeyde enternasyonalizmi geliştirecek pratiklere, sosyalizmi güçlendirecek mücadelelere ihtiyacımız olduğu hissediliyor. Biz, mücadelenin ve umudun küreselleşmesini savunuyoruz. Bu açıdan La Via Campesina çok önemli bir iş yapıyor.
Neoliberalizma karşı mücadele ediyoruz. Geçmişte de mücadele ettik. La Via Campesina üyesi iki örgütten geliyoruz. Yeniden yeniden yan yana gelmek ve mücadeleye devam etmekten başka bir çözümümüz yok.
Teşekkür ederiz.