Çiftçiler Sendikası yürütme kurulu üyesi, Ayvalık’ta çiftçilik yapan, ailesinde Tarım Kredi Kooperatifi geçmişi olan Hasan Cengiz Yazar’la, Tarım Kredi Kooperatifleri’nin tarihsel sürecinde kazandığı işlevleri ve bugünkü durumu konuştuk.
Tarım Kredi Kooperatifleri nasıl bir modeldir?
Tarım Kredi Kooperatifleri Cumhuriyet’in ilk yıllarında tarımdan sanayiye aktarım yapacak bir birikim modeli olarak tasarlandı, tıpkı tarım satış kooperatifleri gibi. Bunun ötesinde, 1950’lerde, tarımsal yapının tümüyle pazar ekonomisine, piyasaya açılması vazifesi gördüler. Tarım Kredi Kooperatifleri, tarımsal dönüşümde, geleneksel tarımın tasfiyesinde büyük bir rol oynadılar. Osmanlı’dan kalmış olan, bir nevi köy komünü yapısını böylece bozdular. Eskiden şöyle bir şey vardı, köylü pazara gaz, tuz ve bez almaya inerdi, bizde öyle bir laf vardır. Fakat, endüstriyel tarıma geçişte bu kooperatif önemli bir rol oynadı. Buğdayın, pamuğun, pancarın vs. ekiminde bu kooperatifin, ve diğer PANKOBİRLİK, FİSKOBİRLİK gibi büyük kooperatif birlikleri de gözardı etmiyoruz, bunlar da kuşak tarımına geçiş, mevcut tarımsal yapıların kapitalist-endüstriyel tarıma geçişte önemli rol oynadılar. Bu entegrasyon köyde-kırda büyük bir çözülmeyi, sözleşmeyi, geleneksel tarımdan uzaklaşmayı, küçük köylü tarımının ortadan kalkmasının vesilesi oldu.
Bu nasıl oldu?
Krediyi uluslararası düzeyde Dünya Bankası veriyor, Ziraat Bankası’na. Bankanın bu krediyi nasıl kullanacağına ilişkin bir takım koşullar belirleniyor. Örneğin, Ferguson veya Morrison marka traktör satışını desteklemek için kullanılacak; endüstriyel gübre ve ilaçların alımı için kullanılacak. Ziraat Bankası bu parayı Tarım Kredi Kooperatifleri’ne veriyor. Tarım Kredi Kooperatifleri’nin 1500 civarında şubesi var, geniş bir ağa sahip. Hemen her 8-10 köyde bir bu kooperatiflerden 1 tane bulunuyor. Kendi personelleri, depoları var. Buralarda satış yapılıyor. Köylü, kendi tarlalarını, araçlarını gereçlerini ipotek ettirip bu mamülleri satın alıyor. Kredi sistemi aslında böyle bir acentelik sisteminden başka bir şey değil.
Hem acente hem kooperatif mi?
Tarım Kredi Kooperatifleri’nin adı kooperatif olmakla birlikte, seçimle bazı yönetimler gelmekle birlikte, aslında bölge birlikleri ve merkez birliği tümüyle Ziraat Bankası tarafından belirlenir ve atanır. Tüm yatırım hedefleri de onun tarafından belirlenir. 24 Ocak 1980 kararları, sonrasında 5 Nisan 1994 kararlarıyla birlikte tarımda neoliberalizasyonun tamamlanması kararlarıydı. Bunlarla birlikte Tarım Kredi Kooperatifleri önce mallarını satmaya başladı. Köylerdeki mevcut mallar satıldı, piyasadan çekildi, bir takım şirketlere ortaklıklara başladı. Bugün, Tarım Kredi Kooperatifleri’nin bir takım marketleri, dağıtım ağları var. Genel müdürlükler vs. bunlar ranttan pay dağıtma yerleri diyebileceğimiz yerler.
Burayı biraz açabilir miyiz?
Bu mallar satıldıktan sonra kooperatif bir yönetim kabuğu olarak kaldı. Şu an hala var olan bir takım yatırımlar var. Sermayenin çevrilmesi için bu kullanılıyor. Mali portresi çok büyük. Yöneticiler ve genel müdürlük bu sermayeyi kontrol ediyor. Yatırım kararları bunlar tarafından alınıyor. Kimse bunlardan hesap soramıyor. Denetim mekanizması da yok. Başka kooperatiflerde hem iç denetim hem mali denetim olur. Bunlar ona da tabi değil.
Neden değiller?
Özel bir yasası var, bu yasa onları bu denetimden koruyor. Daha önce, 70’lerde Ziraat bankasının kendi maliye müfettişleri gelir, Tarım Kredi Kooperatifleri’ni denetlerlerdi. Bunlar, kalktı. Tümüyle karanlık bir ilişki yumağı haline geldi; biraz da mafyatik bir yer. İşlev aynı ama: köylüyü borçlandırmak, mallarını haczetmek, traktörlerine, tarlalarına el koymak… Aslında yeni bir şey de değil. Bu resmen tefeciliktir.
Çiftçiler buna “tarım tefeci kooperatif” ismini koydular.
Biz tabi böyle bir tefeciliğin karşısındayız. Buna kooperatifçilik denemez, tefecilik ve acentelik olarak ifade edilebilir. Köylü bu durumla kooperatiflerden soğumuştur. Köyüne gidiyor gübre alamıyor, traktör alamıyor, bu vasıtayla mazotunu alamıyor, yada, neredeyse piyasa faizine —ki bazen daha fazlasına— kredi alıyor. Ondan alacağına, gidip tefeciden de alabilir.
Mafyatik bir yapıdan kastın nedir?
Bir kere seçim olmuyor; kimin geldiği belli değil. Seçim olsa, üst yönetim devlet tarafından atanıyor. Sistem ve politikalar devlet tarafından belirleniyor; devletse uluslarası politikalara, gıda-tarım şirketlerinin politikaları doğrultusunda Tarım Kredi Kooperatifleri’ne kredi veriyor. Bir takım yatırım, mesela kanoa yatırımı yapıyor. Tutuyorlar, bundan mazot elde edeceğiz; tuhaf tuhaf işler yapıyorlar. Tarımla alakası olmayan. Hibrit tohumun dağıtımını yapıyor mesela. Bu noktada ilişkiler, hukukun dışına çıktığı için buna mafyatik, karanlık ilişkiler diyorum. Tarım Kredi Kooperatifleri genel müdürünün ayda 100 bin TL maaş aldığına yönelik iddialar var, o da bunu da hakettiğini söylüyor. 100 bin maaş almak, bu ülkede bir çok şirketin CEO’sundan, bakanlardan, genelkurmaylardan daha fazla maaş almak anlamına gelir. Bu, klasik kapitalist ilişkilerle açıklanamayacak, karanlık bir durum.
Seçim olmuyor, ya da oluyorsa da kağıt üzerinde, göstermelik mi oluyor?
Kooperatifler kanunu seçimleri tanımlar. Ortalama 3 yılda bir olur. Bu seçimler için, kooperatif ana sözleşmesine uygun hareket eden kişilere oy verme hakkı tanınır. Örneğin, kredisini alan, kredisini zamanında ödeyen, borçlu olmayan, ürün verenler oy kullanabilir, gibi şartlar vardır. Bunları yerine getirirsen, oy kullanma hakkına sahipsin. Buna ek olarak, oyu başkasına emanet etme hakkı vardır. Vekalet vererek. Böyle olunca, her türlü spekülasyona açılıyor; iktidar yanlısı bir takım kişilerin burada söz, karar sahibi olmasına imkan tanıyor. Burada işin içine kredinin alınması, kullanılması, kullanılmaması gibi şeyler giriyor. Yolsuzluk yapılmaya çok açık.

Hasan Cengiz Yazar
Şu an bu konu gündemde. Neden oluyor?
Piyasanın biraz altında kredi veriyorlar. Krediyi ver, biz de seni görelim; olay biraz buna dönüyor. Kredi alınır, kullanılır, zamanında geri ödenir, veya batabilir. Söz konusu, karşılık gösterilen şey nedir? Bir arazidir. Bunun değerini kim belirliyor? 8 tane inek verdin, piyasa fiyatının altında mı, üstünde mi? Her türlü spekülasyon yapılabilir. Bunlara şahit oldum çok defa. Belirli dönemlerde, iktidar olan partinin adamları kayrılır, onlara kredi dağıtılır, üretenler değil üretmeyenler ödüllendirilir. Böylece köylü, kooperatife düşman olur. Böyle kooperatifçilik mi olur? Buna herkes düşman olur.
Bu kooperatiflerden hangi çiftçi kesimi daha çok faydalanıyor?
En nihayetinde büyük çiftçiler kazanıyor. Neden? Çünkü, iktidar partisiyle ilişkisi iyidir, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri yöneticileriyle doğrudan ilişkisi vardır, ortada bir kredi varsa, alması için önce ona sorulur; bak ucuz kredi geldi, yüz bin lira, alır mısın? Ondan sonra başkalarına gider… Bir takım projeler vardır, Dünya Bankası’nın, Uluslararası bir takım kuruluşların. İşte, hayvancılıkla ilgili diyelim. Aslında bunlar yoktur; yani iki duvar örerler, içine hayvan koyduk derler ama bu gerçekleşmez. Dolandırıcılık, birilerinin cebine para koyma numaraları. Tavuk çiftliği diye proje yapılır ama ortada tavuk çiftliği yoktur. Bu on kere değil, yüz kere değil, bin kere olmuştur. 1500 şubesi varsa Tarım Kredi Kooperatiflerinin, hepsinde en az bir kere olduğunu varsayarsan…
Peki, bugün mağduriyeti yaşayan kesim?
Orta çiftçi olduğunu düşünüyorum. Küçük çiftçi oradan bir şey alamaz. Muhtemelen, bu kesim AKP veya MHP’ye yakın kesim; üretmek için tohum, ilaç, mazot, vs. almışlar, icar kirası vermişler. Ama, son 1-2 yıllık iktisadi kriz, bu pandemi dolayısıyla, bunlara kadar geldi, ödeyemiyorlar. Tarım Kredi Kooperatifleri de icrayla el koyuyor. Tabi, Tarım Kredi Kooperatifleri’nin hiç böyle bir hakkı yok. Üretim aracı normalde haczedilemez. İcra kanunu böyledir. Ama Türkiye’de hiç bir yasa uygulanmadığı için, gidip el koyuyorlar. Çiftçi üretmesi lazım ki, bu borcunu ödeyebilsin. Daha önce röportaj yaptığın insanlar bir daha üretim yapar mı yapmaz mı, ben kuşkuluyum.
Nasıl olacak?
Son bu kesim kalmıştı, mesela 1000 dönüm toprağı var, ki Ege’ye nazaran büyük bir miktar bu, o da bitmiş durumda. Artık zaten 100 dönümden aşağı toprağı olanlar, yahut Ayvalık özelinde düşünürsek, 1000 ağaçtan aşağı zeytini olanlar, geçinemiyor. Rakam daha da büyüyor. Ancak, uluslararası tarım ve gıda sistemi bunları da istemiyor. Latin Amerika’daki büyük toprak sahipliğine, büyük plantasyonlara doğru gidiyor. Bunlar, çarkın arasında kalmış bir kesim. Bunları da harcamak istiyorlar. Elbette ki direnişlerinin yanındayız, büyük bir haksızlığa uğruyorlar.
Küçük çiftçiler peki?
Sanmıyorum, yani tabi net bir bilgi değil bu ama, küçük çiftçi genelde ya ödeyebileceği düşük miktarda borç alır, ya da hiç borç almaz. Burada zeytin üreticileri örneğin, Komilinin, Kırlangıcın yağ toplayıcıları var, tefeciler, piyasanın altında zeytinyağı verme karşılığında, taahhütle, para alırlar onlardan. Bununla tayfa parası verir; başka borçları öder. Yağ çıktığında da mecbur piyasanın altında parasını alır. Çark böyle dönüyor.
Sence nasıl bir çıkış olabilir?
Biz gerçek bir kooperatifçilik sistemi öneriyoruz tabi; söz, yetki ve kararın çiftçide olduğu; üretimden, dolaşımdan, tüketicinin evine kadar giden zincirin, üreticiler ve tüketiciler tarafından kontrol edildiği bir sistem öngörüyoruz. Gıda egemenliği bu, bunu kurmak gerekiyor. Demokratik kooperatifçilik bunun bir parçası olarak düşünülebilir. Mevcut kredi siteminden tümüyle kopmak gerekiyor. Kredi almak demek, Dünya Bankasının, uluslararası tröstlerin sisteminde kalmak demek. Bundan kopmak gerekiyor. Başka bir sistemin kurulması gerekiyor; buna gıda egemenliği diyoruz.
Üretenin kontrol ettiği ve yönettiği bir kooperatif modeliyle yani?
Evet, aynen öyle.
Sence yapılandırma olur mu?
Bence olur. Çünkü şu anki iktidarın orta çiftçileri harcamak isteyeceğini düşünmüyorum. Harcarsa, bu artık başka bir politik tercih demektir. Bunlarla köprüleri atıyorsa, politik tercihleri ciddi anlamda farklılaşmış anlamına gelir. Sonucu bekliyoruz. Şu an taviz vereceğini düşünüyorum.