Havza bazlı üretim destekleme modelinin çiftçiye getirisi olmadığını belirten Hububat-Sen Şube Başkanı Ahmet İnci, Türkiye’de yetişen 150 çeşit ürünün sadece 16’sına destek verdiğini söyledi.
Tarım ve hayvancılıkta yaşanan sıkıntılı günler sürerken çiftçi elektrik borçlarının yanı sıra yanlış tarım politikaları ile birlikte maliyetlerin yüksek oluşu nedeniyle zor günler yaşanmaya devam ediyor. 2010 yılından itibaren uygulanmaya başlanan Havza Bazlı Üretim Destekleme Modeli’nin çiftçilerin yararına olmadığını belirten Türkiye Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu’na bağlı Hububat-Sen Konya Şube Başkanı Ahmet İnci, modeli geçmiş dönemde de prim desteği verilen aynı ürünlere uygulandığını ifade etti.
Destek, 150 üründen 16’sına
Havza modeli ile birlikte, Türkiye’de yetiştirilen 150 üründen sadece 16’sına destek verilmesini çiftçinin anlayamadığını ve bunun yanında zeytinyağı ile buğday desteğinin gerilediğini belirten İnci, “Modelde fındık, şeker pancarı, tütün gibi temel ürünler kapsam dışı kaldığı gibi model, sebze ve meyveleri kapsamamaktadır. Model ile Kuzey-Güney Marmara, Orta-Doğu-Batı Karadeniz, Kuzeybatı Anadolu, Karasu-Aras, Büyük Ağrı, Söğüt, Çoruh, Fırat, İç-Kıyı Ege, Ege Yayla, Van Gölü, Erciyes, Kaz Dağları, Gedik, Meriç, Yeşilırmak, Karacadağ, Zap, GAP, Batı GAP, Doğu-Kıyı Akdeniz, Orta Kızılırmak, Orta Anadolu ve Göller havzaları olmak üzere, 30 Havza oluşturuldu. 2010 yılı ile birlikte, arpa, aspir, ay çiçeği, buğday, çavdar, çay, çeltik, kuru fasulye, kanola, mecimek, mısır, nohut, pamuk, soya, yulaf ve yağlık zeytin üreten çiftçilerin, havza bazlı desteklerden yararlanacağı söyleniyor. Türkiye’de mısır, buğday, arpa, mercimek, nohut, kuru fasulye hemen her havzada yetiştirilebiliyor.” dedi.
Sıkıntılar bir türlü bitmiyor
Yanlış tarım politikalarının yanı sıra maliyetlerin yüksek oluşu ve elektrik sıkıntısının da çiftçiyi olumsuz etkilediğini söyleyen İnci, “Tarım ve köy işleri bakanı Mehdi Eker`in bu sıra çokça ‘Devrim’ diye açıkladığı incilerin arasında yer alan Tarım havzaları meselesi ülke tarım ilaçlarıyla örtüşmediği gibi çiftçilerin yararına da değil zararınadır. MEDAŞ’ın özelleştirilmesiyle birlikte Alarko’nun eline geçen elektrik sistemi çiftçiyi daha da zor duruma düşürmüştür. Eski dönemde hasat dönemi alınan elektrik paraları artık aylık olarak tahsil edilmeye başlanmış ve böylece sadece hasat dönemi para kazanan çiftçi birde elektrik borçları ile boğuşmak durumunda bırakılmıştır.” Diye konuştu. Özellikle Konya çiftçisinin büyük bir sıkıntı içinde olduğunu kaydeden İnci, Cumhuriyetin başından beri tarımın çeşitli evrelerden geçtiğini belirterek, bu evrelerden en kötüsünün 2-3 yıllık dönemde yaşandığını dile getirdi. İnci,”tarımın geleceği endişe verici bir hal almıştır. Önce girdi ve maliyetler yükselmiş, Konya çiftçisi ekim döneminde zor durumda kalmıştır. Konya’nın önemli ürünleri arasında yer alan şeker pancarı üretiminin özel şirketlere bırakılmasının ardından TEKEL de tütün ve üzüm alımından vazgeçti. 583 bin tütün üreticinin sayısı 180 binlere geriledi. Tütün üretimi 208 bin tondan 80 bin tona düştü. Et ithalatı ile birlikte üretici zor durumda bırakılmış, daha sonra ise tarım havzaları ile bu yanlışlara bir yenisi daha eklenmiştir.” Şeklinde konuştu.
İhraç ürünlerine destek yok
Ülkemizde, 400 yıldan bu yana yetiştirilen tütünün isminin bile ağza alınmadığını söyleyen İnci, ihracatta söz sahibi olunan kayısı, fındık, incir ve üzümün arasında yer almadığını söyledi.
Tarım havza politikalarında hayvancılığın adının bile olmadığını da vurgulayan İnci, “Hayvan yetiştiriciliği ile bitkisel üretimin birlikte uygulanabilmesi şirketlere bağımlılığı azaltır. Çiftçilerin şirketler tarafından sömürülmesi engellenmiş olur. Havzalarda yapılacak üretim çeşitliliği sınırlaması ile biyolojik çeşitliliğe verilecek zarar ve doğanın bu konudaki yaşayacağı yoksulluk hesabı da yok, çiftçilerin temel talebi üretimin planlanmasıdır.” dedi.