16 Nisan Anayasa Referandumu hileli sonuçlarına ilişkin tartışmalar ve tepkiler sürüyor. Sürmeye de devam edecek. Ama asıl sorun bu tartışma ve tepkilerin mücadelede yeni bir tarza ve yönelime yol açıp açmayacağı… Çünkü diktatörlüklere karşı başarı politikalarda, örgütlenmelerde ve mücadelede yenilenmeyle mümkün.
AKP’nin meclisleri feshetme, meclis yerine tek kişiye bağlı, sözde profesyonel ve uzman kişilerden oluşan atanmışlarla memleketi yönetme isteği ve buna dönük adımları yeni değil. Anayasa değişikliği ile uygulanacak olan “Başkanlık” sisteminin minyatür deneyimini 2012 yılında çıkartmış olduğu “Büyükşehir Yasası“ ile uygulamaya koydu ve “Başkanlık” sisteminin alt yapısını oluşturdu. Çıkartılan bu yasa seçimle oluşan İl Genel Meclisleri’ni ve İl daimi encümenlerini feshetti, ve bunların yetki ve görevlerini atanmış bir valiye zimmetledi. “Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı” adı altında da valiye yardımcı olacak uzman sözleşmeli personel ve memurları görevlendirme yetkisi verildi, yani seçimle oluşan il genel meclisini feshedip atanmış ve görevlendirilmişlerden oluşan bir “Meclis”i valiler kuracak ve bu “Yatırım izleme ve Koordinasyon Başkanlığı” sadece başbakana bilgi verecekti..Anayasa değişikliği ile uygulamaya konulacak olan sisteme ne kadar benziyor değil mi? (Bu konudaki düşüncelerimi 27-3-2016 da BirGün’de yazmıştım. Bknz. http://www.birgun.net/haber-detay/baskanlik-sistemindeki-ilk-adim-buyuksehir-yasasi-107429.html)
“Büyükşehir Yasası” ile sadece il genel meclisleri ve il daimi encümenleri feshedilmedi. Bu kanunla toplam 1.023 belde belediyesini ortadan kaldırdı. Yani 1.023 yerel meclisi de feshetmiş oldu. Bu da yetmedi bu kanunla 16 bin 82 köyün tüzel kişilikleri de ortadan kaldırıldı, seçimle gelen görece bağımsızlığı olan ve köyü için karar veren 16 bin 82 meclisin de yetkileri elinden alındı. Peki bu gelişmeler karşısında Anayasa Referandumunda canla, başla Hayır çalışması yapan sol muhalefet bu gidişatın farkına varıp kırsal alan politikalarını buna göre belirleyip aktif bir karşı duruşu örgütlemek için çaba sarf etti mi? Benim de buna cevabım; Hayır, etmedi. Çünkü sol yaşanılan herhangi bir soruna ilişkin sorunu yaşayanlar tarafından kendiliğinden bir tepki varsa o tepkiyi gösterenlerin yanında olarak ona destek olmak ve o mücadelede yer almayı temel politik tarz ve alışkanlık haline getirdi, sorunu yaşayanlarda herhangi bir kendiliğindenci tepki yoksa sol o sorunun ekonomik, politik ve ideolojik altyapısını araştırma, yönelim belirleme ve o sorunu yaşayanlarda farkındalık yaratma, mücadeleyi örgütleme ve önderlik etme gibi reflekslerini neredeyse kaybetti. Bu durum ister istemez toplumun anlık, sürekli olmayan tepkilerini bile doğru önderlik edememeyi büyütememeyi beraberinde getiriyor. AKP’nin çıkarttığı “Büyükşehir Yasası”na karşı mücadele etmek önemli bir eşikti. O eşiği biz aşamadık, ama AKP aştı ve Anayasa değişikliğini önümüze koydu. Şimdi de önümüzde başka eşikler var. O eşikleri aşmak için politikalarımızda, örgütlenmelerimizde ve mücadelemizde yenilenmeler yapacağız ya da diktatörlüğe mahkum olacağız.
Mücadeleyi büyütmek için Hayır bloku konsolide etmemiz yetmez, Evet diyenlere de ulaşmamız onların sorunları üzerinden gerçekçi politikalar üretmemiz, onlarda farkındalık yaratmamız gerekir. Uygulanan enerji, su ve gıda politikalarıyla tohumunu, suyunu, toprağını ve üretme hakkını kaybetmeye başlayan ve toplumsal mücadelenin en önemli dinamiklerinden birisi olacak olan küçük üreticilerle nasıl buluşulacağına dönük çabalar ve politikalar söz konusu olamazsa başarı şansımız yoktur.
Referandum sonrası sadece Evet diyen gıda şirketlerinin mallarını boykot eden, onun yerine şirketleşmiş kooperatif ürünlerini tüketmeyi (örneğin TORKU bir kooperatiftir, termik santral yatırımları da dahil birçok yatırıma yönelmiştir) veya evet demeyen şirketlerin ürünlerini tüketmeyi önerirsek sorun çözülmez. Elbette Hayır! tavrını sıcak tutmak için önemlidir ama bu tavır bizi kırsal nüfusla buluşturmanın önünü açmaz.
Peki kırsal nüfusla buluşmak için ne yapmalı? Bu sorunun cevabını gelecek yazımda açmaya çalışacağım.
Kaynak : Birgün – 25 Mart 2017