Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Hopa’ya geldiği 31 Mayıs 2011′de çayına, suyuna, deresine, doğasına, yaşamına sahip çıkan Hopalıların taleplerine binlerce polisin, toma panzerinin saldırısıyla yanıt verildi. Emekli öğretmen Metin Lokumcu katledildi, yüzlerce Hopalı gözaltına alındı, onlarcası tutuklandı. Doğasına, geleceğine, yaşamına sahip çıkan Hopalıların yargılandığı davada ilk duruşma Hopa Adliyesi’nde başladı. Davayı ikinci gün de dakika dakika aktarmaya devam ediyoruz
10.40 Onurcan Çelik konuşuyor: “Polis meydanda halay çeken kalabalığa tazyikli su ve gazla yoğun bir saldırı gerçekleştirdi.”
10.25 Ramazan Tunç konuşuyor: “31 Mayıs günü polis hiçbir ayrım gözetmeksizin esnaf dahil tüm Hopa halkına düşmanca saldırmıştır.”
10.10 Şevki Kalkan: “30 yıl önce Menderes’in izinden gidenler Vural Hocamızı öldürmüşlerdi. Bugün yine onun izinden gidenler Metin Hocamızı öldürdüler. Yani Recep Tayyip Erdoğan bir mirası sürdürmektedir. Vural Ural öğretmenimizi öldürdükleri gibi 33 yıl sonra Metin öğretmenimizi öldürdüler.”
10.05 Hopa davasının ikinci günü başladı. İlk ifadeyi Erdal Türker veriyor. Erdal Türker’den sonra Şevki Kalkan ifade verecek.
***
14 Ocak günü davada yaşananlar
9.30: Doğasına, geleceğine, yaşamına sahip çıkan Hopalıların yargılandığı davada ilk duruşma başladı. Duruşma öncesinde Hopalılar, adliye önünde bir basın açıklaması yaparak “Doğayı ve yaşamı savunanlar yargılanamaz” dedi. Basın açıklamasının ardından yargılananlar duruşma salonuna alındı.hopa2
10.00: Sanıkların sorgusu başlamadan önce söz alan avukat Can Atalay soruşturmanın kanuni çerçevenin dışına çıkılıp infial şeklinde sürdürüldüğünü belirterek yargılananların beraatini istedi. Atalay ayrıca dosyadaki tüm delillerin hukuka aykırı bir şekilde toplandığını, gözaltına alınan sanıkların Erzurum’a götürüldüğünü ve sanıkların avukatlarıyla görüşmelerine imkan verilmediğini dile getirdi.
10.45: Mahkeme tüm talepleri reddetti ve sorguya başladı. İlk savunmayı Ali Aksu yaptı. Savunmasını Metin Lokumcu’ya ithaf ettiğini söyleyen Aksu “Tayyip Erdoğan Hopa’ya ‘Buraya HES yaptıracağım’ diye geliyorsa, benim de ‘yaptırmayacağım’ diye meydana çıkma hakkım var” dedi.
İddianamede Metin Lokumcu’yu öldüren kimyasal gazın silah olarak görülmediğine dikkat çeken Ali Aksu “ama taş silah olarak sayılıyor” dedi ve polisi attığı taşları hatırlattı. Eyleme saldıran polislerin diğer illerden geldiğinin altını çizen Aksu, “Bizi teşhis etmeleri mümkün değildir, yalan söylüyorlar” dedi.
12.10: Güven Poshoroğlu ise savunmasında “Derelerimizin satılmaması için basın açıklaması yapacaktık polis hiçbir anons yapmadan saldırdı” dedi.
Avukat Arzu Becerik fotoğrafların hukuka aykırı elde edildiğini, teşhise elverişli olmadığını, sanıklara sorulmasının hukuka aykırı olduğunu söyledi.
“Derelerin Kardeşliği Platformu, ÖDP, Halkevleri ve ESP’nin ortak çağrısıyla yapılacak basın açıklamasına katılmak üzere, başbakana sesimizi duyurmak için ordaydım” diyen Müslüm Karabulut savunmasına “Sanki Hopa halkına savaş açılmış gibi üç tane helikopter alçak uçuş yapıyordu” ifadeleriyle devam etti.
“Hukuka aykırı eyleme direnme hakkı”
Müslüm Karabulut’un ardından söz alan avukat Ayhan Erdoğan, anayasal bir hakkın saldırı suretiyle engellendiğini söyleyerek hukuka aykırı bu eyleme karşı direnme hakkının bulunup bulunmadığının sorgulanması gerektiğine dikkat çekti. Erdoğan “Bu yasadışı müdahale emrini kim vermiştir” diye sordu.
12.25: Turgay Ustabaş, Ümit Doğan Vayiç ve Mete Cihan da savunmasını yaptı.
Sanıklar genel olarak, horon oynarken saldırının başladığını, her tarafın gazla kaplandığını, yaşlıların, çocukların bile bu gazdan etkilendiğini, gazdan korunmak için ağızlarını kapatmalarının “yüzünü kapatmak” olarak değerlendirilerek suçlandıklarını anlattılar.
13.00: Duruşmaya bir saat ara verildi
14.00: Bir saatlik aranın ardından Hopa Halkevi Başkanı Kamil Ustabaş ifade vermeye başladı.
“Sermayenin 3500 polisi yok, Erdoğan’ın vardı, Hopa’ya getirdi”
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Halkevleri Hopa Şube Başkanı ve Derelerin Kardeşliği Platformu Yürütme Kurulu üyesi Kamil Ustabaş savunmasını yaptı. Ustabaş ifadesinde; iddianamede tahrik edici olduğu iddia edilen pankartta “Su haktır satılamaz” yazdığını söyledi. Bir polis memurunun telefonda konuştuğu kişiye “Hopa’dayım, küçük Küba’dayım” dediğini aktaran Ustabaş, bu ifadelerin polisin Hopa’ya ne amaçla geldiğini gösterdiğini söyledi.
“Hopa Meydanı bizim her zaman haklarımız için basın açıklaması yaptığımız yerdir” diyen Ustabaş, o gün ilçe emniyet müdürünün basın açıklamasının bir an önce yapılmasını istediğini, kendilerinin ise 12:00’da yapılacağını söylediklerini aktardı. Basın açıklaması saatini beklerken horon çektiklerini, saldırının da tam bu sırada gerçekleştiğini anlatan Ustabaş, atılan gazın etkisinden kurtulmak için meydandan uzaklaşmak isteyenlerin gidebileceği yolların da polis tarafından kesildiğini, oralardan da gaz atıldığını söyledi. Ustabaş, Kemalpaşa Dereleri Koruma Platformu üyesi Metin Lokumcu’nun bu sırada gazdan etkilendiğini ve hastaneye kaldırıldığını anlattı.
Ustabaş ifadesine şu sözlerle devam etti: “Başbakan o gün Hopa’ya binlerce polisle geldi, hiç alışık olmadığımız şekilde alçaktan helikopterler uçuyordu. Herkes birbirine ne oluyor, savaş mı çıktı diyordu. Ayrıca polisin elinde gözaltına alınacakların listesi vardı, bu listeyi bizzat gördüm. Gözaltına alınacakların listesinde 78 isim vardı, bu listede Metin Lokumcu’nun ismi de vardı. Bu listeyi muhtarda gördüm. Hopa’ya gelmelerindeki amaç bir seçim mitingi yapmak değil, Hopalılara gözdağı vermek, haddini bildirmek, tutuklamaktı.”
Güneşli Köyü’ne HES yapılmak istendiği, Hopalıların suyunun da bu dereden geldiğini söyleyen Ustabaş, oraya HES yapmak isteyen şirketlerim ÇED toplantısını terk etmek zorunda kaldıklarını anlattı. Ustabaş ifadesinde bu süreci şöyle anlattı: “Tayyip Erdoğan’ın bu şirketlere sözü vardı. Su akar Türk bakar, su akmayacak, Türk bakmayacak demişti. Hopalılar ise ‘Sular akacak Hopalılar yaşam hakkına sahip çıkacak’ dediler. O günkü öfkenin sebebi buydu”
Ustabaş’ın savunmasında o günün anlamı şu sözlerle özetlendi: “Sermaye gruplarinin elinde 3500 polis yoktu, AKP iktidarının elinde vardi. Sermayenin önünü açmak için geldi o gün 3500 polisle.”
“Polisler FEM’de misafir edildi”
15.15: “Doğa ve çevre mücadelesi verirken katledilen Metin Lokumcu’nun anısı önünde saygıyla eğiliyorum” sözleriyle başlayan Halkevleri Doğu Karadeniz Bölge temsilcisi Taylan Kaya “Buradaki savunmamız aynı zamanda Metin Lokumcu’nun değerlerini savunmaktır” dedi.
Hopaya dışarıdan getirilen çevik kuvvet ekiplerinin bir kısmının sabah erken saatlerde Gülen cemaatine ait FEM dershanesinde misafir edildiğine değinen Kaya “Bu önemli bir mesajdı” dedi. Kaya savunmasının devamında “O gün başbakanın geldiği mitinge katılmayan herkese polis saldırıda bulunmuştur” dedi.
Kaya, 31 Mayıs’ta Hopa’da olay yerinde polis olmayan, başbakanın korumalarına benzemeyen bir kısım kişilerin horon çeken insanlar arasında dolaşıp tahrik ettiğini, Hopa polisine talimat verir şekilde jest ve mimiklerde bulunduğunu anlattı. Kaya “Erdoğan Metin Lokumcu hocamız için ‘adını bilmediğim bu adam bana taş attı’ dedi oysa hocamız, Recep Tayyip Erdoğan Hopa’ya gelmeden üç saat önce öldü” diye konuştu.
15.45: Halkevleri Karadeniz Bölge temsilcisi Taylan Kaya Bolivya’daki su mücadelelerinden örnek vererek HES’lerle mücadeleyi anlattı.
16.15: Polislerin meydanda bulunan halka hakaret ve küfürlerle saldırdığını anlatan Kaya, Bayburt Çevik Kuvvet Amiri’nin halka ağır küfürler içeren hakaretinin jandarma komutanının ifadesinde de geçtiğini söyledi.
Bugün Türkiye’de 2700′e yakın HES, 10 binin üzerinde mikro HES yapma projesi sürdüğünü, insanların yaşam alanlarının katledildiğini anlatan Kaya, enerji ihtiyacı nedeniyle HES’lerin yapıldığı iddiasını ise şu sözlerle çürüttü: “Tüm HES’ler yapılsa enerji ihtiyacının %3′ü karşılanmıyor. Kayıp kaçağı engelleseler enerji ihtiyacının %10′u karşılanır.”
“Yapmak istediğimiz suyumuza sahip çıkma mücadelesidir. Hopa’da su yaşamdır,yaşam hakkımızı savunmak için direneceğiz” diye konuşan Kaya, bu direnişin kazanımlarla sürdüğünü şu sözlerle anlattı: “Bir canımıza mal olsa da bir hafta sonra HES yapan şirket toplumsal olaylara sebep olduğu gerekçesiyle projeyi iptal etmiştir.”
Çay üreticisinin sorunlarına da değinen Taylan Kaya, Başbakan ÇAYKUR’u özelleştirmediklerini söylüyor. Sembolik olarak duruyor,çayımızı çok düşük meblağlara özele satmak zorunda kalıyoruz” dedi.
17.10 Önder Öner ifade veriyor: “Polise sormak lazım, envanterinde taş mevcut mudur? Polisler bize taş attı, ben onların attığı taşı geri attım.”
“31 Mayıs sabahı dükkanı açarken Emniyet Müdürüyle karşılaştım. ‘Ne oluyor bu kadar çevik kuvvet’ dedim.”
“Başbakan gelecek’ dedi. O kadar başbakan geldi gitti ben böyle bir şey görmedim.”
17.45 Necdet Altunkaya ifade veriyor: “Metin Lokumcu’nun ailesini teselli için hastaneye gittim. Bir polis silah dayadı. ‘Çekin lan kafana mı sıkayım’ dedi. RTE ‘eşkıyalar’ dedi. Ben o gün kimin eşkıya olduğunu orada gördüm. “
18.00 Duruşmaya ara verildi.
18.25 Gazeteci sanık Cemil Aksu ifade veriyor: “Show tv muhabiri olarak oradaydım. AKP mitinginin yapılacağı yer ile basın açıklaması yapılacak alan arasında uluslararası yol vardı. Polis iki grubun arasında değil basın açıklaması yapacak grubun arkasında konumlanmıştı. Sakin bir ortam vardı. Polis birden bire meydandaki gruba saldırdı. Polisler İmran Otel’in kapısını kırdılar, bir Tekel büfesine girdiler, gaz attılar. Sahibini darp ettiler. Çay ocağının camları gaz bombası fişekleri ile kırıldı. Fındıklı’dan gelen Doğan Haber Ajansı muhabirinin gözüne gaz sıktılar.”
“Metin Hoca için hastaneye gittiğimde bahçede bir lüks araç vardı. Kim olduğunu öğrenmek için gittiğimde ateş etmeye başladı. Sonra bir grup ateş açarak geldi. Orada başka insanların ölmemesi tesadüftü. Araya jandarma girdi. Onların başbakanın korumaları olduğunu öğrendim. Meydandaki üst geçidin altındaki büfelere de gaz atıldı. Bebek yaşta bir çocuk vardı, babasının feryadını da kameraya çektim.”
19.30 Duruşma yarın sabah 9.00′da devam edecek…
Kaynak : Sendika.Org – 15 Ocak 2013