Mevsiminden önce çiçek açan meyve ağacı, yine mevsimi dışında yağan- belki de hiç yağmayan – kar, aniden bastıran yağmurların etkisiyle yaşanan sel baskınları, kopmuş buz parçası üzerinde tek başına kalan kutup ayısı…
İster iklim değişikliği denilsin, ister küresel ısınma ya da sera etkisi. İklimlerde yaşanan ani değişikliğin uzun dönemde ortaya çıkaracağı yıkıcı etkilerin yanı sıra yarattığı bu küresel – duygusal felaketler dizisinin sorumlusu bulundu: Şirketler…
Uluslararası araştırma şirketi Synovate ve medya devi Deutsche Welle’in işbirliğiyle gerçekleştirilen bir araştırma, iklim değişikliği ve küresel ısınma konularında tüketicilerin bakış açısını net bir şekilde ortaya koyuyor. Türkiye’nin de yer aldığı 18 ülkeden 13 bin kişinin katılımıyla yapılan araştırmanın en ilgi çekici sonucu, yaşanan felaketler ve gelecekteki kötü senaryolar için şirketlere yüklenen sorumluluk… Araştırmaya katılanların yüzde 88’i iklim değişikliğini en aza indirmenin sorumluluğunun şirketlerde olduğunu söylüyor. Türkiye ise bu oranın en yüksek olduğu ülkeler arasında üst sıralarda.
Çinli tüketiciler yüzde 98’le bu sorumluluğu şirketlere yüklerken aynı oran Fransa’da yüzde 94, Türkiye’de ise yüzde 81 olarak belirlendi. Tüketicilerdeki genel beklenti ise şirketlerin iklim değişikliğinin önüne geçecek enerji tasarrufu ve atıkların azaltılması yönünde bir an önce harekete geçmesinden yana. Türkiye’den araştırmaya katılanlar ise iklim değişikliğini önlemek adına şirketlerden beklentilerini şöyle sıralıyor: Doğaya saygılı, doğru yeşil yaklaşımların uygulanması için ekipler oluşturulmalı, yeşil teknolojilere yatırım yapılmalı, yeşil ürün ve servisler için ekstra ücret talep edilmemeli ve gereksiz iş seyahatleri yasaklanmalı… Her iki kişiden biri ise iklim değişikliği ve küresel ısınmayla mücadele konusunda mutlaka devletin yaptırım ve teşviklerinin olması ya da artırılmasından yana görüş bildiriyor. Türkiye’de yüzde 8’lik bir kesim ise iklim değişikliği konusunda hiçbir endişe taşımadığını, bunun doğal olaylar döngüsünün bir parçası olduğu görüşüne sahip.
Endişe devam ediyor
İklim değişikliğinin etkileri konusunda dünya nüfusunun nabzını tutmak amacıyla yapılan araştırma, tüketiciler tarafında geçmiş yıllarda yaşanan endişeli tutumun devam ettiğini ortaya koyuyor. Synovate’in üç aşamada yürüttüğü araştırmanın yapıldığı tüm ülkelerde, 2008 ve 2010’da katılımcıların yüzde 30’u iklim değişikliği konusunda “çok endişeli” olduklarını belirtirken 2007’de bu oranın yüzde 29 olduğu görülüyor. Türkiye’den ankete katılan endişeli kesim ise büyük oranda faturayı iş dünyasına kesmiş durumda. Her dört kişiden biri sanayileşmenin ve şirketlerin iklim değişikliğinde ana faktör olduğu konusunda hemfikir. Yüzde 2’lik kesim ise yaşanan değişimi “ilahi bir güç” ile bağdaştırıyor.
Araştırmayı gerçekleştiren Synovate şirketinin Medya Araştırmaları Global Müdürü Steve Garton ise iklimde yaşanan değişimin ve etkilerinin yeterince açık ifade edilmemesinden şikayetçi: “Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin yaratacağı etkilere dair en temel inanışlar, maalesef halkın anlayacağı yalın ve basit bir dille ifade edilmiyor. İklim değişikliğinin yarattığı zorlukları tartışmak üzere düzenlenen küresel konferansların ne kadar bilimsel olduğu ise bazı kesimler tarafından sorgulanıyor”.
Araştırmanın sağlıklı bir zeminde yürütülmesinde aktif rol oynayan Deutsche Welle’de genel müdür olan Erik Bettermann ise iğneyi kendine batıranlardan. İklim değişikliği konusunda şirketler kadar medyanın da sorumlulukları olduğunu dile getiren Bettermann, medyayı gereksiz felaket senaryoları satmaya çalışanlara ya da her şeyin “sütliman” olduğunu öne sürenlere prim vermekle suçluyor. “Medya gelecekle ilgili hayati konuları nesnel ve anlaşılır bir bakış açısıyla ortaya koymalı” diyen Bettermann’ın tavsiyesi ise iyi araştırılmış makalelerden ve araştırmacı görüşlerinden yola çıkılarak haber hazırlanması yönünde.
Dünyayla da ilgilenin!
İklim değişikliği ve küresel ısınma konusunda yüzde 88’lik bir kesimin şirketleri ve iş dünyasını sorumlu tutması şüphesiz araştırmanın en ilgi çekici noktalarından. Steve Garton araştırmadan çıkan bu sonucu tüketicilerin tutumundaki değişikliğe bağlıyor. Garton’a göre son birkaç yıldır müşterilerin şirketlere açık bir mesajı var: Yalnızca verimli olmakla değil, dünya nüfusu ve gezegen için sağlıklı ürünler üretmekle de ilgilenin!
Araştırma şirketi Synovate Çin’in CEO’su Darryl Andrew da tüketicilerin bilinçlendikçe küresel iklim değişikliği konusunda şirketleri daha fazla sorumlu tuttuğu görüşünde. Zira Çin, iklim değişikliği konusunda “çok endişeli” olanların sayısının en yüksek düzeyde rapor edildiği ülkeler arasında yer alıyor. “Çin’de nüfusun büyük çoğunluğu endüstriyel atıkların çevrede yol açtığı tahrip konusunda bilinçli. Hatta bu tahribatta asıl sorumluluğun bu tip eylemlerden kar sağlayan şirketlerde olduğuna inanıyor” diyen Andrew, Çin’de çevreyi korumaya yönelik kurumların – henüz yeteri güce sahip olmasalar da – organize olmaya başladıkları bilgisini veriyor. Organize hareket edenler yalnızca kurumlar değil üstelik. Araştırmaya göre iklim değişikliğinin yarattığı olumsuz etkileri azaltmak için tüketiciler de üzerine düşeni yapmaya hazır. Örneğin harcamalarına bu amacı destekleyecek biçimde yön vermeye istekli ciddi bir grup bulunuyor.
Araştırmada yer alan “Çevreyle dost ürünlere daha çok para harcar mıydınız?” sorusuna karşılık olarak ankete katılanların yaklaşık yarısı daha fazla ödemeye razı oldukları cevabını veriyor. Bu oran Türkiye için yaklaşık yüzde 35 seviyelerinde. Garton’un yorumu ise “Giderek tüketiciler kendi sağlıklarıyla, dünyanın geleceği arasında bağlantı kuruyor ve her ikisinin de korunması için biraz daha fazla ödemeyi göze alıyor” şeklinde.
Öyle ki dünya nüfusunun üçte ikisi yeşil ürünler yani ilaç kullanılmadan ya da düşük karbondioksit emisyonuyla imal edilen ürünler için fiyat farkı ödemeye hazır durumda. Ne var ki aynı durum devletler düzeyinde benzer bir çizgiye sahip değil. Steve Garton, halkın iklim ve çevre sağlığına büyük önem vermesine rağmen politikacıların “kaplumbağa hızıyla” yol almalarının hayret verici olduğunu söylüyor. Araştırmanın ortaya çıkardığı ilginç bir diğer sonuç da kalkınma halindeki ülkelerde yaşayanların, çevreyle ilgili sorunların giderilebileceğine daha çok inanıyor olmaları. Sanayileşmiş ülke vatandaşları ise bu konuda daha kötümser bir tablo çiziyor.
“Küresel bir çözüm yok”
Araştırmaya yön veren iki kurumdan Deutsche Welle’in Genel Müdürü Bettermann’a göre iklim değişikliği konusunda farklı koşullar ve çözümler üretilmesi şart. “İklim değişikliği konusunda bilinç yaratmak için küresel bir çözüm mevcut değil” diyor Bettermann. Bu nedenle de medyanın farklı ülkelerin koşullarını gözeterek araştırma yapmaları ve sonuçları halkın anlayacağı bir dille yorumlatmaları gerektiğini vurguluyor. Synovate Medya Araştırmaları Müdürü Garton da “Medya dünya tüketicilerini bilgilendirme, algı ve davranışlarını değiştirmeye yardımcı olma konusunda çok önemli bir rol oynuyor. Medya, özellikle insanların değişim için neler yapabileceği konusundaki pratik sorularına cevap bulmaya yardımcı olmaya çalıştığında, karşısında yararlı tavsiyeler almaya ve bilgilenmeye hazır bir izleyici kitlesi bulacaktır” diyor.
Araştırma nasıl yapıldı?
2010 yılında yapılan araştırma, Synovate’in yürüttüğü üçüncü küresel iklim değişikliği çalışması. Bundan önceki iki çalışma 2007 ve 2008’de yapıldı. Son iklim değişikliği çalışmasında 18 ülkeden 13 bin kişiyle telefonda, yüz yüze ve çevrim içi yöntemlerle görüşüldü. Trend bilgileri de 2007 ile 2010 yılları arasında yürütülen üç iklim değişikliği araştırmasına katılan 13 ülkeyi kapsıyor. Çalışmanın Türkiye ayağında ise 18 yaş üstü, İstanbul, Ankara ve İzmir’de yaşayan 511 kişi ile görüşüldü.
Kaynak : Haberx – 1 Kasım 2010