Türkiye’de toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak bir meseledir. Yıllarca hemen her türlü gösteri tamamen yasaklı oldu. Daha sonra rejim mevcut muhalefetin “zararsız” sınırlara indiğinden emin olunca bu yasakları bir ölçüde yumuşattı.
Biz de boş durmadık elbette. Onlar “yasa dışı gösteri” derdi, bizler “korsan” koyardık. Böylece bu ifade alanı en nihayetinde “basın açıklaması” denilen bir çerçeveye oturtuldu. Nizam ve intizama geldi.
Ben hala ve hala Ayvalık Cumhuriyet Alanı yerine (siz İstiklal Caddesi deyin) , Ayvalık Atarabacıları Meydanı’nı (İstanbul’un bir yoksul semt meydanı deyin) istesem de, “güvenlik kuvvetleri” beni Ayvalık Atatürk Anıtı önünde yarı-resmi, sönük bir basın açıklamasına mecbur bırakır oldu.
İnternet’in son dönem yarattığı güzellikler pek çok, biz ezilenler açısından. Mesela şu Wikileaks olayı, sonra Arap Devrimlerindeki faydası pek çok oldu.
Yetenekli, birikimli birkaç insan sıkı bir çalışmayla gayet güzel bloglar (WebLog- web günlükleri), iletişim, tartışma forumları kurabiliyor.
Bunu yapmak bir televizyon, radyo kurmaktan; hatta bir gazete-dergi kurmaktan bile çok çok ucuza mal oluyor.
Öyle ki internet kullanan ortalama bir insan akşam TV haberlerindeki, haberlerin %95’ini zaten önceden öğrenmiş oluyor.
Sansürlenmesi imkansız. Son olarak Ahmet Şık’ın kitabı meselesinde ve Wikileaks belgelerinde görüldüğü üzere “iki kişinin bildiği sır değildir” ifadesi, “internete düşen sır değildir” haline geldi.
Bütün bu olup bitenler, dünya ölçeğinde kabul görmüş toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını, Türkiye’de kırpıp kırpıp en nihayetinde “resmi çelenk koyma merasimi”ne dönüştüren zihniyeti elbette rahatsız etti.
22 Ağustosta sansür başlıyor.
Bahane, pornografinin, kumarın ve yasadışı faaliyetlerin engellenmesi olarak gösteriliyor.
Öncelikle sansürün hiç bir biçimi bu faaliyetleri engelleyemez. Bu teknik olarak mümkün değil.
Öyleyse yapılan şey kişileri “Yahudi yıldızı” takmaya zorlamak oluyor.
Naziler, Yahudilerin belli olmaları için kollarına “Davut yıldızı” takmalarını mecbur kılmışlardı. O dönem Yahudi olmayan birçok insan da Yahudilerle dayanışmak için kollarına Davut yıldızı takmışlardı.
Size denecek ki: çocuğunuz varsa “çocuk paketi” alın. Eğer kabul etmezseniz, isminizin karşısına bir çarpı koyacaklar.
Size denecek ki : yurt içi paketi kullanın. Yani sunucuları Türkiye’de olan web sitelerine girin yalnızca. Yani devlet sizin adınıza bu bilgisayarların bulunduğu odalara istediği zaman baskın yapabilsin. Bunu kabul etmezseniz isminizin karşısına bir çarpı daha konacak.
Evet bu sansürdür, hatta daha da fazlası, bir fişleme faaliyetidir.
Haberleşme özgürlüğünün ortadan kaldırılmasıdır.
Haberleşme araçlarının diğer ayakları; televizyon, radyo ve gazeteler; devlet ve sermaye tarafından zaten kontrol ediliyordu. Yoksul ve muhalif milyonların bir ölçüde kendilerini ifade edebildikleri bu alan böylece ortadan kaldırılacak, “korsan koymamız” engellenip, “basın açıklamasına” mecbur bırakılacağız.