İtalyan halkı epeyce bir süredir aklını kaybetmiş gibi davranıyordu. Örneğin medya patronu Berlusconi’ye oy verenler şöyle bir akıl yürütüyorlardı: “Berlusconi çok akıllıdır. Zengin olmuştur. İktidara gelirse İtalya da zengin olur.” Berlusconi faşistleri de yanına alarak patronlardan yana bir yönetim oluşturdu. Keyfine göre adalet mekanizmasını da yedeğine almaya çalışarak, bunun için yasaları ve hatta anayasayı değiştirerek yerini sağlamlaştırmaya devam etti. İtalyanlar epeydir süren bu aptallık sürecinden nihayet uyanmaya başladılar. Önce yerel seçimlerde Berlusconi grubu ağır bir yenilgi aldı. Nerede ise her yerde seçimi kaybetti. Arkasından bir referandum yapıldı. Vatandaşlara suların özelleştirilmesine, suların ticaretine, nükleer santrallere, başkan ve başbakanın dokunulmazlıklarına ne dediği soruldu. Berlusconi referandum için sandığa gitmeyeceğini ilan etti. Kurala göre katılım oranı %50’nin altına düştüğü takdirde referandumun geçersiz oluyormuş. Ancak Berlusconi’nin beklentisinin tersine katılım %57 oldu. Yani geçerlilik kazandı. Katılanlar %95 dolaylarında bu sorulara hayır dediler. Arkasından uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s İtalya’nın derecesini düşürme kararı verdi. Uyanış cezalandırılmakta gecikmemişti. Gerekçe artık iktidarın güçlü desteğe sahip olmadığı yönünde. Demek ki piyasalar Berlusconi’nin kötü yönetiminden hoşlanıyorlarmış.
Yunanistan’ın durumu farklı değil. Adında sosyalist sözcüğü geçmesine rağmen iktidardaki PASOK Partisi Türkiye’deki sağcı partiler gibi özelleştirme şampiyonu oldu. Geçen yıl Batı Trakya’da Türk kökenli Pasok milletvekili Çetin Danacı ile görüşmüştük. Türkiye’deki gibi her şeyi özelleştireceklerini söylemişti. Yunan halkını acı ilaca razı etmek için asılsız iddialar ve aşağılamalar yapılıyordu. Yunanistan’da işçilerin az çalıştığı, çok memur olduğu gibi yalanlar ortaya atılıyordu. Yunanlıların siestası alay konusu oluyordu. Hâlbuki OECD ülkeleri içinde en uzun çalışma süresi Türkiye arkasından Yunanistan’da idi. Memur oranında ise benzer bir sıralama söz konusu idi. Geçen süre içinde kapitalist sistemin içine girdiği krizin çıkışı için Avrupa Birliğinde halktan toplanan vergiler bankalara (daha çok da Alman ve Fransız bankalarına) aktarıldı. Hesabı ise Yunanistan’da halkın ödemesi isteniyor. Ancak bıkkınlar hareketi denilen protestocular ve Yunan halkının önemli bir kısmı esas hesabı bankaların ödemesi gerektiğini düşünüyor. Bu amaçla her gün meydanlarda bu sahte sosyalistleri ve ondan şüphesiz farklı olmayan sağcı partileri eleştiriyor. Yunanistan’da halk uyanınca Moody’s cezasını kesmekte gecikmedi ve Yunanistan’ın derecesini kırıyor. İstedikleri vatandaşların yönetimlerin yaptığı her şeye boyun eğmesi. Bütün bunlar şüphesiz Yunanistan’da kötü bir kamu yönetimi olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Türkiye’de de birçok kişi Yunanlıları aşağılamakta –ki bunu bazı Yunan vatandaşları kendi kendilerine de yapıyorlar- Fransız ve Alman para babaları gibi davranıyorlar. Halbuki siestayı ele alalım. Sıcak yaz aylarında keşke Türkiye’de de uygulansa.
Yunanistan bugün sütünü Hollanda’dan ithal ediyor. Yunanistan’da işe yarar bütün kamu kuruluşlarına Avrupalı büyük şirketler göz dikti. Aynen Türkiye’deki gibi çalıştırmayı düşündükleri kuruluşlara ucuza el koyuyorlar, diğerlerini ise pazarlarını bozmasın diye kapatıyorlar. Türkiye’de de aynen böyle oldu. Örneğin Tekel sigara fabrikalarının tamamına yakını kapatıldı. Türk Telekom ise tıkır tıkır para üretiyor. Yunanlıların epeyi bu oyunu gördü. Direnişteler. Şimdi cezaları kesilmek isteniyor.
Uyanış sırası ne zaman Türkiye’ye gelecek dersiniz?