İlgili Yazılar

2 Yorumlar

  1. 1

    İkbal Polat

    Merhabalar,
    Şu biyoyakıt hikayesine ilişkin, Ali Bülent abinin attığı mailde, Sevgili Petras amca, Halkevlerinin düzenlediği toplantıdaki sunumunda:

    “Pek çok yanılgıya düşen ekolojist fosil yakıtlardan etanola dönüşü olumlu karşıladı. Fosil olmayan yakıtların kullanımı aracılığıyla sürdürülebilir gelişmenin olduğunu söylediler. Köylü hareketinin özellikle Brezilya�daki pek çok lideri ve Fidel Castro karşı çıktı. Fidel Castro çok önemli bir konuşma yaparak ethanol çiftçiliğinin gıda ürünleri için kullanılan toprakları ele geçirdiğini söyledi. Bir diğer deyişle �arabalar için daha çok gıda, ama insanlar için daha az gıda� olacak. Bunun sonuçlarını çoktan gördük, mısır fiyatları iki kat arttı. Bu mısır temelli yiyeceklerin fiyatlarının hayvan yemi dahil artması demek. Bu genetiği değiştirilmiş mısır ve diğer ürünlerin üretimini teşvik etti ve yaygınlaştırdı.” diyor.

    Brezilya’daki liderlerden biri olan Stedille de karşıydı bu biyoyakıt işlerine. Mali’de, Cargill’in etanol üretimi için nasıl da tarlalarını, amazon ormanlarını gdolu mısır tarlasına dönüştürdüğünü falan anlatmıştı. Hatırlarsanız ben de yazmıştım buradan. Hatta MST’li kadınlar 8 Mart’ta Cargill’i basmışlardı. Yoksul kadınlar, gıdalarını sağladıkları topraklara sahip çıkıyorlardı. Çünkü zenginler arabalarına benzin sağlamak için onların topraklarına gdolu mısır ekiyordu. Ve onlara, gıda üretmek için yerküremizde sınırlı olan topraktan kalmıyordu. Malum toprak üretilemeyen bir maldır.
    Bizim seçim bildirgemizde biyoyakıtın yüzde 7 arttırılacağını vaadediyormuş uz. Bana çok tehlikeli şeyler geliyor bunlar. Hele kapitalizm şartlarında. Düşünsenize Bursa ovasında tarlaları olan biri bu durumda ne eker? Tabii ki benzine dönüşecek olan bir malı eker. (avrupa deveci armudu istiyor diye bütün ovayı deveci armudu yaptılar zaten.) Cargill için yenişehir ovasında gdolu mısır ekiliyor. nişasta bazlı şeker üretmek için. Ya etanol üretmek için ekmeye başlarsalar. Bu bildirgeye göre o zaman susmamız lazım gelecek. Açıkcası nişasta bazlı şeker olsun biyoyakıt olsun gdo olsun kapitalizmin kendini yeniden üretimindeki neoliberal üretim modelleri olduğunu düşünüyorum. Mesele sadece ekolojik değildir yani, bayağı kapitalizmin kendini yeniden üretmedeki yeni üretim modellerinin alternatifmiş gibi bize kakalanmasıdır. Yeraltı kaynaklar bitiyor şimdi yer üstüne yöneliyorlar. Eee peki ne olacak diyorsunuz? Hep kaynakla uğraşıyon ama nerden bulacağız enerjiyi falan diyorsunuzdur. Haklısınız zira esas sorun da burada zati. Kaynağın dağıtımı meselesi yani. Esas ilgilenmemiz gereken yerde burası. Biz marksistiz ve biliriz ki kaynaklar piyasa denen şeyde yetmeyen, olmayan birşey haline getirilir. Kapitalizmin özü budur. Sürekli kendini bir eksiklik üzerinden kurarak vazgeçilmez yapar. Dolayısıyla efendim “elektriği nerden bulacaz tabi ki petrole ve doğalgaza ve etanole ihtiyacımız var” lafı tam da kapitalizmin bize attığı bir kazıktır. Çünkü piyasa denen şey varolduğu sürece ihtiyaç ve kaynaklar da ona göre tespit edilecektir. “Elektriğe ihtiyaç var bunun için biyoyakıt yapalım.” Tam liberal bir söylem.
    Bla bla daha bir çok şey denebilir. Sonuç olarak ben bu enerji tarımına karşıyım. Bu hayata bakışa ilişkin bir tercih meselesidir. Dolayısıyla topraklarımızda sadece gıda amaçlı tarım yapılmasından yanayım. Yerkürenin gidişatı bellidir ve bunun için gıda ve açlık meselesi daha da önem kazanmaktadır. Gıda egemenliğini savunmak gerekir. Bu nedenle Brezilyadaki MST’liler ya da Castro gibi ben de biyoyakıta karşıyım. Çok kaba bir ortodoks sosyalist olarak görebilirsiniz ama gerçekten yoksulların gıda meselesi burjuvazinin arabasının benzin meselesinden daha önemli geliyor bana. Zaten bizim meselemiz de yoksulların gıda meselesi değil mi? Yani duyulmayanın, bilinmeyenin, görünmeyenin, konuşulmayanın meselesi. Onun için seçim bildirgemizde yer alan bu seçim vaadine kendi adıma karşıyım. Ve bu durumdan çok rahatsızım. Ne acıdır ki ekoloji ve enerji koordinatörü olduğum bir partinin seçim bildirgesindeki ekoloji ve enerji seçim vaatlerine ilişkin bir yazı yazıyorum. Çifte kazık bu.
    sevgilerle
    polat

  2. 2

    tülay ararat

    evet, ikbal, sana katılıyorum. özellikle de şu bölüme “kaynaklar piyasa denen şeyde yetmeyen, olmayan birşey haline getirilir. Kapitalizmin özü budur. Sürekli kendini bir eksiklik üzerinden kurarak vazgeçilmez yapar. Dolayısıyla efendim “elektriği nerden bulacaz tabi ki petrole ve doğalgaza ve etanole ihtiyacımız var” lafı tam da kapitalizmin bize attığı bir kazıktır. ”
    tamam, 2007 tarihli bir yazı ama şimdi gördüm ve hala güncel, di mi…

Bir Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

* Copy This Password *

* Type Or Paste Password Here *

Toprak Onur Yaşam