Tarım işletmelerinde miras hukuku uygulamalarına yönelik kanun tasarısı görüşülmek üzere Mecliste. Kanun kapsamında mirasa konu olan arazilerin bölünmesine sınırlama getiriliyor. Ayrıca arazilerin, işletmenin ehil olan yani çiftçilik yapan bir mirasçıya bırakılması öngörülüyor. Kanun maddelerini inceleyince ekonomik açıdan arazilerin daha fazla bölünmesinin önüne belki geçebilecek olan bu uygulamadan ülkemiz kırsalında yaşayan ve toplumsal yaşamın birçok alanında cinsiyet ayrımcılığına tabi tutularak geri planda bırakılan kadınların mülkiyet haklarını savunma konusundaki zayıflıklarını gidermeye, yönelik bir çabanın olmadığını görüyoruz.
Toprak bağımsızlık demektir!
Toprağa sahip olan güce ve statüye sahip olur, gelir üzerinde hakimiyeti bulunur.Kısacası üretim faktörü olarak toprağın önemi tarımda çok büyüktür.
Toprağa sahip olmak, özellikle kırsal alanda üretimin her aşamasında aktif olarak yer alan kadınların ekonomik olarak bağımsız ve toplumsal olarakda itibarlarının yüksek olması demektir. Ülkemizde kadınların mülkiyete erişimi konusunda herhangi bir yasal engel yok. Ancak finansal kaynaklara erişimde birçok sorunla karşı karşıya kalmakta, karar verme sürecine katılımı sadece hane içindeki işlerle sınırlı kalmaktadır. Ülkemiz gerçeğinin unutulduğu, eksik kalan yeni bir yasal düzenleme daha karşımızda.. Gerçeklerimize kısaca gözatarsak kadınların hakkı olan topraktan, tarımdan tamamen kopup “ev hanımı” veya kendi toprağında işçi olacağını görebiliriz.
Eve ekmeği ancak erkek götürebilir!
Evin geçimini sağlayanın erkek olduğu, ataerkil, geleneksel yapı nedeniyle her nekadar yasalarda eşit paylaşım öngörülsede pratikte erkeklerin yarısı kadar hisse verilen kadınlarımız ve bu hakkını araması ayıp sayılan gerçekler…
Her yüz kadından sekseni okuma yazma bilmiyor…
Türkiye İstatistik Kurumu’nun istatistikleri böyle söylüyor. Eğitim seviyesi düşük bu kadınlar tarımın her türlü faaliyetinde aktif rol alırken, emeği vasıfsız sayılan, yüzde seksenaltısı “ücretsiz aile işçisi” olan, eğitim ve yayım çalışmalarında gözardı edilen bu kadınların nasıl çiftçi, ehil sayılacakları açıklama isteyen bir konu.
Çiftçi sayılabilmek…
Ziraat Odasına üye olmak, çiftçi belgesi almak, Bakanlığın Çiftçi Kayıt Sistemine kayıt olmak. Bunları yapmadan çiftçi sayılmayan, hiçbir kredi kaynağına ulaşamayan hatta eşine kefil bile kabul edilmeyen kadınların miras hakkını almak için düşük faizli krediye nasıl ulaşacakları diğer önemli konu.
Bu gerçekleri daha arttırabiliriz. Kısaca dikkat çekmeye çalıştığımız konu kırsaldaki kadınlarımızın bu yeni yasa karşısında tamamen güçsüzleştirildiği ve bu kanunun uygulamasında en büyük olumsuzlukları yaşacacak olmaları.
Son söz olarak, toprakların bölünmesini önleyerek, ekonomik ve modern tarımı bu topraklara sokmayı hedeflemek birçoklarına göre doğru olabilir ama önceliğimizi toprakların adil dağılımını, toprağın iyileştirilmesi ve üretkenliğinin arttırılmasını sağlayacak önlemleri almaya yönelik çalışmalara vermeliyiz. Köylere, çiftçinin topraklarına el koyan bankacılık sistemine müdahale etmeliyiz. Özelleştirmeler ve yabancılara toprak satışını engelleyecek düzenlemeleri yapmalıyız. Hepsinden de önemlisi topraklarımızı işleyecek, koruyacak ve miras olarak bırakacak çiftçilerimizi geliştirmeye yönelik çalışmaları hayata geçirmeliyiz. Ayrıca kadınlarımızın itibarının arttırılmasını sağlayacak, cinsiyet eşitsizliğini ve toplumda varolan eşitsizlik algısını yıkacak çalışmaları biran evvel gerçekleştirmeliyiz. Umarız Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı açmayı planladığı şube müdürlüğü ve işe almayı düşündüğü hukukçular ve sosyologlarla bunları yapmayı amaçlıyordur…