Gökhan Günaydın’ın kitabı uluslararası kapitalizmin yönelimlerini, bu konuda en büyük tahribatı yaptığı tarım sektörü üzerinden çok yönlü belge ve istatistiklerle ortaya koyuyor.
Bizim gibi emperyalizm kavramını eski tip sömürgecilikle karıştıranların için “politika transferi” ifadesi zor tercüme edilecek bir olgu. Mevcut kurgunun temelinde yatan anlayışın köklü bir değişikliğe ihtiyacı var.
Kapitalizm kendi metropollerinde bir tarım “prototipi” yaratıyor. Tam da kendi ilişki biçimlerine uygun bir prototip bu.
Bunu daha sonra “çevre”ye naklediyor. Kapitalizmin yeni tarım anlayışı doğduğu yerde bile yeterince tahrip edici iken Çevreye yayıldığında ya da bilinen bir terimle “enjekte” edildiğinde herşey çarpıcı biçimde altüst oluyor.
Kapitalizm kendi suretinden bir dünya yaratınca bu “dünya”nın yaşanılır bir dünya olma ihtimali kalmıyor.
İşte OTP denilen şey bu.
“Kapitalizmin dönüşümüne koşut olarak AB bütünleşmesinin siyasal ekonomik hedeflerinin değişmiş olması, siyasal partilerin AB sürecine yönelik .. geçmiş çalışmaları kanıt gösterilerek bu alanda bir ‘siyasi irade ortaklığı’ bulunduğunun ileri sürülmesini temelsiz bırakmaktadır. Başka bir deyişle, Keynesçi Refah Devleti’nin AET’si ile küresel kapitalist dönemin AB’si arasında esaslı farklar bulunmakta olup, bu durum eklemlenme sürecindeki çevre ülkeler açısından büyük önem taşımaktadır.”
Sy. 46-47
Proleter nedir? Sanırım bu tanım çağdan çağa, coğrafyadan coğrafyaya tanım farkılıkları göstermiştir, göstermeye de devam edecektir. “Üretim süreci üzerinde tayin edici bir role sahip olmayanlar” demek sanırım hem iktisadi hem de politik bir tanım aralığından faydalanmamızı sağlar.
“Yüzyıllar boyunca iktidara muhalefet geliştirmeyen küçük köylülük, bu özelliği nedeniyle, sonraları gerici olarak tanımlanmıştır.
Bugün de böyle midir? Küçük köylülük gericilik, onun tasfiyesi ilericilik midir?
Küresel ölçüde yaşananlar bunun tersine işaret ediyor. Latin Amerika’da muhalefet geniş oranda topraksız köylü hareketlerinden besleniyor. Büyük toprak sahiplerine ait alanları işgal eden Latin köylüler, kendilerine özgü bir iktisadi-sosyal örgütlenme ile kapılarını iktidarlara kapatıp kendi yapılarını kuruyorlar. Buna karşılık, post-fordist üretim sistemlerinde küresel meta zincirlerinin herhangi bir yerine eklemlenen işçiler ise, sendikasız güvencesiz ortamlarda merkezi kapitalist sistemin istikrar unsurları niteliğine dönüşüyorlar.
Görülüyor ki, dünya ölçeğinde değişen iktisadi ve sosyal koşullar, toplumsal denetleme mekanizmalarını da değişime zorluyor. Bu bağlamda, Türkiye tablosunu bu bakış açısıyla değerlendirmek ve tarım sektörü ve kırsallıkta yaşanan sürecin motorlarını yalnızca bu alanlarda ama kolaycılığından vazgeçmek yararlı olacaktır.” Sy.201
Bilim insanları “19 yy kimyanın, 20.yy fiziğindi, 21.yy ise biyolojinin olacaktır” diyorlar.
Bilimin yönelimleri aslında kapitalizmin yönelimleridir. Onun konusu bütün ezilenlerin direnç noktasıdır aslında.
Gökhan Günaydın’ın kitabını bütün bunları tartışmak için alıp kitaplığımızda bulundurmak durumundayız.
Bir Yorum
Pingback: Elli yıldır aynı yerde /Hasan Cengiz Yazar | Toprak Onur Yaşam