TBMM’de şu anda 2016 bütçesi görüşülüyor. Kaynakların nasıl kullanılacağına dair önemli bilgiler sunan bütçe görüşmeleri aynı zamanda AKP hükümetinin hangi alanlarda yıkıma nasıl ve ne biçimde devam edeceğinin de önemli habercisi.
Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşmeleri tamamlanan bütçe şu anda TBMM Genel Kurulunda. Komisyon aşamasında yapılan görüşmelerin tutanaklarında ise önemli ayrıntılar, AKP Hükümeti’nin yol haritasının önemli ipuçları saklı. Bu alanlardan birisi de çay üreticilerini ve çay fabrikalarında çalışan işçileri doğrudan ilgilendiren çay hakkındaki gelişmeler.
Cerrattepe’de maden karşıtı direnişiyle gündeme gelen Karadeniz’de yıkım sadece doğanın talanıyla sınırlı kalmıyor. Bölgenin en önemli geçim kaynağı olan çayda, kota ve kontenjanla başlayan, randevulu çay alımıyla devam eden çay üreticisinin bitirilmesi projesi, 16 Şubat 2016 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonunda Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bütçe görüşmelerinde yürütülen tartışmalarla son sürat ilerliyor. Yetkili ağızlardan yapılan açıklamalar 2009 yılında kamuoyuna sunulan, Rize Ticaret Borsası eliyle hazırlanan “Çay Kanun Tasarısı”nın yeniden gündemde olduğuna dair ciddi emareler barındırıyor.
Bakanlığın komisyon görüşmelerinde kapalı kapılar ardında bir çay kanunu hazırlığı olduğu sorusu birçok milletvekili tarafından bizzat Bakan Faruk Çelik’e sorulduğunda, Çelik hem fındık hem de çay için böylesi bir hazırlığın olduğunu kabul ederek, bu konuda temaslarda bulunduğunu itiraf ediyor. Çelik’in bahsettiği temaslar ise bugünlerde gerçekleşiyor. Yapılan görüşmelerde çay ihtisas borsasının kurulmasının gerekliliği, çay daire başkanlığı kurulması yönünde çalışmaların olduğu açıkça telaffuz ediliyor. Çaya yalnızca geçim ürünü olarak bakılmaması gerektiğini söyleyen Çelik, üretimden, tabandan tavana kadar bir değişiklik yapılacağını bölgede yaptığı toplantılarda dile getiriyor[1]. Çay Kanunu hazırlığı olduğu bilgisi Ocak ayından beri bölgede tartışılırken, AKP Rize Milletvekili Hasan Karal da bir süredir çay kanunu istediklerini dillendiriyordu[2]. Bu konuda asıl toplantı ise 26-27 Şubat’ta Trabzon’da gerçekleştirilen Ortak Akıl Toplantısı. Bu toplantının 2. Gününde çay sektörünün tüm kesimlerinin biraraya getirecek, bölgenin kaderini belirleyecek olan çay kanununun görüşüldüğü ve kanunun 2016 çay sezonuna kadar çıkarılacağı ifade ediliyor[3].
Tüm bunlara paralel olarak hazırlıkların organize bir şekilde yürütüldüğü Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Konya’da yaptığı açıklamada ürün ihtisas borsalarının kurulmasının gerekliliğine yaptığı vurgu ile daha da netleşiyor. Takvim her iki açıklamada da örtüşüyor, Davutoğlu da en geç üç dört ay içerisinde gerekli yasal düzenlemelerin yapılacağını ifade ediyor[4]. İşin ilginç yanı ise yapılan açıklamaların 2009 yılında kamuoyuna sunulan çay kanunu tasarısıyla doğrudan örtüşmesi. Söz konusu tasarıda da Türk çayının uluslararası alanda rekabet edebirlirliğinin sağlanması ve ihraç potansiyelinin arttırılması için bir emtia borsasının kurulması gerekliliği dillendirilmiş, maddenin içeriğinde derinleşildiğinde ise asıl amacın yaş çayı alıp işleyen çay firmalarının dünyadaki çokuluslu çay tekelleriyle rekabet edebilmelerinin koşullarının sağlanmasının planlandığı, rekabetin önündeki en büyük engel olarak görülen Türkiye’de çay üretim maliyetlerinin yüksek olması durumunun bu yolla kaldırılmasıydı. Çay borsası bu anlamda, borsada oluşacak fiyat üzerinden rekabet edebilirliği sağlamanın aracı olarak tariflenmekteydi. Bu yolla çiftçiye verilen fiyat ve işçiye verilen ücret “borsada rekabet koşullarında belirlenecek, böylelikle maliyetler firmaların lehine rekabet edebilir bir düzeye indirilmiş olacak. Bunun yanında neoliberal yapısal uyum programlarının getirdiği ‘üst kurullar’ çayda da öngörülmekle birlikte, ÇAYKUR’un çay üretim zincirinde çay üreten firmalardan biri haline getirilmesi yoluyla etkisizleştirilmesi düzenlenmekteydi. Tasarıda ÇAYKUR’un adının bir kere bile geçirilmeden üst kurul üzerinden görevlerinin tariflenmesi asıl niyeti açıkça gözler önüne sermektedir. Bugün telaffuz edilmeyen önemli bir düzenleme ise çayın üretimden tüketime giden sürecinin yeniden tariflenerek sürece yeni aktörlerin dahil edilmesi ve çay üreticisinin sözleşmeli çiftçilik yoluyla güvencesizleştirilmesi. Birbirine bağımlı olarak tariflenen bu yapıda Bir firma ile sözleşme yapmayan yaş çay üreticisi, topladığı çayını satamayacak, satamadığı çayı elinde kalacaktır. Yaş çayı alıp, işleyerek kuru çaya dönüştüren firmalar ürettikleri kuru çayın tamamını borsada satmak zorundadır. Borsada kuru çay satışı yalnızca lisanslı broker firmalar tarafından yapılacak; kuru çay alımını da yalnızca lisanslı akredite alıcı firmalar yapabilecektir. Dolayısıyla bu süreçteki her bir özne bir diğerine bağımlı hale gelecek, böylece bu zincirin dışında kalanlar çay üretiminin dışına itilecektir. Bu süreçten en olumsuz şekilde etkilenecek olanın, üretim zincirine giremeyenler kadar zincirin ilk halkasında yer alan yaş çay üreticisinin olacağı açıktır. Bu düzenleme açıktır ki, yaş çayı işleyerek kuru çay haline getiren firmaların lehinedir. Söz konusu tasarıda kapitalizmin altın kuralı olan “minumum maliyet maksimum kar” yani “Satıcılar rekabet ederse fiyat düşer, alıcıların rekabet ettiği ortamda fiyat yükselir” anlayışı esas alınmaktaydı.
Bugün halkın artık temel gereksinimi olan çayın büyük ve hareketli bir pazara dönüştürülerek neoliberal piyasalar itilmesinin metni olan 2009 yılında gündeme gelen çay kanun tasarısının neden geri çekildiği, üreticilerin ve işçilerin bu tasarıyı neden istemediğini iyi okumak gerekir. Bölgede üreticiyi ve işçiyi korumayan, 1984 yılında çıkarılan çaya özel sektörün girişinden bu yana çay alımı konusunda ÇAYKUR’un gerisinde kalan özel sektörün ihtiyaçlarını koruyan bir çay kanunu, bölgede sadece yıkıma neden olur. Sermayenin çayla ilgili taleplerini sürekli olarak ısıtıp ısıtıp yeniden çay üreticisi ve işçisinin önüne koyan AKP Hükümeti’nin, bölgede birçok insanın geçimini sağlayan, Doğu Karadeniz denildiğinde ilk akla gelen çayda bu yönde yapacağı her değişikliğin sadece çayı tarladan toplayan üreticileri ve onu işleyen işçileri değil sosyal yaşamı da yok edecektir. Çünkü çay Doğu Karadeniz Bölgesi’nin can damarı, sosyal yaşamın temel kurucu öznesidir.
Çay üreticisinin güvencesizleştirilmesinin, işçilerin güvencesiz ve ucuz biçimlerde yeniden işçileştirilmesinin ve halkın temel gereksinimlerinden birisinin daha piyasaların insafına terk edilmesine Doğu Karadeniz halkının itirazı var. Onların rızası olmadan böylesi bir Çay Kanun Tasarısı belki Meclisten parmak çoğunluğuyla geçer, ama direngen Karadeniz’den geçmez.
[1] http://www.haberguven.com/pazar/bakan-celik-pazarda-temel-atma-torenine-katildi-h7445.html
[2] http://takaonline.com/cay-kanunu-istiyoruz/
[3] http://www.tb.org.tr/index.php?sayfa=cay_kanunu_2016_sezonuna_yetisecek.2430&d=tr
[4] http://www.hurriyet.com.tr/davutoglu-acikladi-yeni-borsa-geliyor-40060141
Kaynak : Sendika.org – 3 Mart 2016