Tohum ve Yaşam Forumu için İstanbul’a gelen Avrupalı 3 çiftçi ile küresel iklim değişikliği, kuraklık, yerel çeşitler, tohum ve GDO’lu ürünler üzerine söyleştik. Sorunların ortak, çözümün tek olduğunu belirttiler ve “Yöresel koşullara uyum sağlamış yerel ürünlerin tohumlarını kullanın ve kuraklığa karşı bunları geliştirin” dediler.
Ropörtaj ve Yazı: Ayşen Eren- Endüstri Yüksek Mühendisi – GDO’ya Hayır Platform’u Aktivisti
İspanya, İtalya ve Fransa’dan Ziraat Mühendisleri Odası, Çiftçi Sendikaları ve GDO’ya Hayır Platformu’nun davetlisi olarak İstanbul’a gelen Jose Manuel Benitez Castano (1), Riccardo Bocci (2), Guy Kastler (3) babadan çiftçi. Jose, kestane yetiştiriyor, arıcılık yapıyor ve sebze üretiyor. Riccardo, şarap, zeytinyağı, sebze üretiyor ve ekoturizm yapıyor. Guy, koyun yetiştiriyor, sebze üretiyor.
İklim değişikliği hakkında ne düşünüyorsunuz ve sizleri nasıl etkiliyor?
Jose– Buyuk etkisi var. Son 5 yıldır kestane üretimini etkiledi. Arıcılıkta sorun oluyor. Cunku arılar iklim degisikliklerine, ısı değişikliklerine çok duyarlılar. Çünkü arılar faaliyeti bal. Havalar soğuk olması gerektiğinde sıcak, sıcak olması gerekirken soğuk olduğunda çiçeklerin açma mevsimleri değişiyor ve arılar şaşırıyorlar ve hiç yapmadıkları şeyleri yapıyorlar.
Riccardo-Şu an da pek yok ama ilerde büyük sorun olacak. Çok ılıman bir kış geçirdik. Mart başı Şubat sonu gibi tüm meyve ağaçları çiçek açtılar ve Mart sonunda sonra soğukta dondular. Pek çok çiftçi ürün kaybına uğradı. İtalya’nın bazı bölgelerinde özellikle güneyde çok az yağmur yağdı ve var olan su kaynakları gitgide azalıyor. Bu nedenle gelecekte iklim değişikliğine bağlı kuraklık İtalya’da ciddi sorun yaratacak.
Guy– Tarım iklim değişikliğine uyum sağlamalı. Endüstriyel tohumlar iklim değişikliğine uyum sağlama kapasitesine sahip değiller. Çiftçiler tarafında yetiştirlen yerel tohum çeşitleri bu kapasiteye sahip.
İklim değişikliği ve azalan su kaynaklarından dolayı kullandığınız sulama sistemlerini değiştirmeyi düşünüyor musunuz?
Jose-Üyesi olduğum COAG örgütünde su ile ilgili çalışmalarımız var çünkü bu konu bizi endişelendiriyor. Tartışmalarımız sonucunda karara vardık ki tarımda çok su kullanılmasına rağmen doğru kullanılmıyordu. Sebze yetiştiren küçük çiftçiler ve aileler su kaynaklarının çok azını kullanıyorlar. Pirinç gibi endüstriyel ürün yetiştiren büyük şirketler, sanayileşmiş tarımın kullandığı su miktarı hem çok yüksek hem de yanlış. Ekim için doğru alan seçmiyorlar. Daha çok suyun olduğu daha verimli yerler kullanılabilir. Suyu ayrıca golf sahaları çok kullanıyor. Küçük çiftçiyi destekleyen, su kullanım haklarını koruyan bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Endüstriyel tarım yapılan tarlalarda tüketilen suya da limit getirmeye çalışıyoruz.
Riccardo-Jose ile aynı fikirdeyim. İtalya’da da benzer sorunlar var. Mısır, pirinç gibi endüstriyel ürünler çok su tüketiyor. İnekleri beslemek için çok mısır ekiliyor. Bu yanlış bir sistem. Ayrıca tohum konusunun su ile bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Çünkü yerel çeşitler düşük yağmur miktarına, yöresel iklime uyum sağlamışlardır ve az miktarda su tüketirler. Örneğin; Fransa’da Alplerde susuz yetişen bir patates olduğunu biliyorum. Endüstriyel tarımın kullandığı tohumlar yerine yöresel koşullara uyum sağlamış olan ve susuzu ortamlarda yetişebilen yerel tohumlar kullanılmalıdır. Su sorununu çözmek için varolan tarım sisteminin değişmesi gerekir. Bunun bir başka yolu yok.
Guy-Fransa’da tarımsal sulamada kullanılan suyun büyük miktarını hibrid mısır tüketiyor. Üyesi olduğum örgütün elinde susuz ortamlarda yetişen yerel pek çok mısır tohumu var. Endüstriyel tarımda sulama yapılmadan ürün elde etmek mümkün değil. Çözüm yerel tohumları kullanmak ve çiftçilerle birlikte yerel ürünler susuzluğa dayanıklı hale getirmek.
Gelecekte az suyumuz olacak, nasıl ürünler yetiştirmemiz gerekir?
Jose-COAG’da Ricardo’nun anlattığı benzer konular üzerinde çalışıyoruz. Yerel tohumlara geri dönüş yapmak istiyoruz. Çünkü yerel tohumlar bulundukları yerin iklimsel özelliklerine adapte olmuşlar. Çok çeşitli ürün yetiştiren küçük çiftçileri destekleyerek çok su tüketen endüstriyel ürün üreten şirketlerin karşısında duruyoruz.
Riccardo-Susuzluğa alışkın yerel ürünleri ekmeliyiz. Bilim insanları teknoloji ile geliştirilmiş GDO’lu ürünlerin susuzluğa dayanıklı olduğunu söylüyorlar. Bu çözüm değil. Çözüm elimizde. Çözüm tarım sisteminin değişmesi. Geçmişe bakmamız yeterli. Çeşitli yerel ürünler yerine mısır, pirinç gibi birkaç endüstriyel ürün yetiştiriyoruz. Sonra bunlarla inekleri besliyoruz. Bu sistem aptalca. Bir başka örnek vermek istiyorum: İtalya’da 200 yıl önce yapılan evlerde yağmur sularını toplayıp, depolayan sistemler vardı ve yağmur suları yeniden kullanılıyordu. Bugün yapılan evlerde böyle bir sistem yok. Yağmur suları değerlendirilmiyor boşa gidiyor.
Ülkenize tohum bankası var mı? Tohumlarınızı nereden alıyorsunuz? Tohumların GDOsuz olduğunun garantisi var mı?
Jose – Çiftçi tohumunu şirketlerden satın alıyor. COAG bünyesine Endülüs’te çalışan bir kooperatif var. Uzun süredir tohumların toplanması, dağıtılması ve değiş tokuşunda çalışıyorlar. Bu kooperatif aracılığıyla hem çiftçilerin arasında tohum takası sağlıyoruz hem de kendi tohumlarımızı üretiyoruz.
Riccardo – Kamuya ait pekçok tohum bankası var. Tohumların çoğaltılması AB’nin eski çeşitlerin çoğaltılmasını yasaklayan Tohum Yasası nedeniyle imkansız. Yani İtalya’da kamuya ait tohum bankaları var ama çiftçilerin tohumu yok. Bu sistemi değiştirmeye çalışıyoruz ve bu yasa ile mücadele ediyoruz. Eğer şirket isen birşekilde tohumları çoğaltabilirsin ama İtalya’daki kamu tohum bankaları yasaya uygun davranıyor ve çoğaltamıyorlar.
Jose – İspanya’da şöyle bir sorunumuz oldu. Çiftçiler ekimden sonra tohumlarını yeniden kullanıyorlardı. Şirketler bu tohumlar için patent alıp para istemeye başladılar. Bizde mahkemeye gittik. Çiftçilerin tohumlarını patent parası ödemeden yeniden kullanabilmeleri için mahkemeye gittik.
Guy-Örgütüm, 2 yıl önce kamu tohum bankasından tohum almayı bıraktık. Şimdi örgütümüzün kendi kontrolu altında tohum bankası var. Şu an sadece mısır ve soya tohumu var. Çünkü en yaygın ekilen endüstriyel ürünler bunlar ve bunlardan GDO bulaşma riski çok yüksek. Tohumlarda GDO kontrolü çok pahalı. Fakat Fransa’da Greenpeace ile geliştirilen yeni pratik ve ucuz GDO testi var. Her çiftçi bu testi ürünleri üzerinde kendisi rahatlıkla ve kolaylıkla yapabilir.
Ekim yapılan toprağı korumak, zenginleştirmek için ne gibi teknikler kullanıyorsunuz?
Jose – Toprağı derinlemesine işlemiyoruz ve işlemek için makine kullanmıyoruz. Toprağı bitki örtüsü ile kaplı olmasını sağlıyoruz.
Riccardo – Toprağı hiçbir zaman ekinsiz bırakmıyoruz. Toprakta her zaman bir şeyler ekili oluyor ki erozyondan dolayı toprak kaybı olmasın. Örneğin: benim zeytin ağaçlarım var. Altlarına bakla dikiyorum. Böylece hem toprağı koruyorum hem de nitrojen bakımından zenginleştiriyorum.
Guy– Toprağı yıl boyunca ekili bırakıyoruz.
Çiftçisiniz ve GDO’lu ürünlere karşısınız. Türk çiftcilere ne mesaj göndermek istersiniz?
Jose – GDOlu ürünleri 2 sorunu var, ekonomik ve çevresel. GDOlu ürün yetiştiren çiftçiler tohumları aynı yerden alacaklarına dair bir sözleşme yapmak zorundalar. Uluslar arası şirketler bu tohumları aldıkları takdirde daha iyi ürün elde edeceklerini, ek bakım gerekmeyeceğini ve daha iyi satacaklarını vaat ediyorlar. Bunlar pahalı tohumlar ve çiftçiler kredi kullanmak zorunda kalıyor. Bu ürünler ek bakım gerektiriyor ve gerekli maddeleri bu şirketlerden almak zorunda kalıyorlar. Ürünler de daha kaliteli olmuyor. Çiftçiler mahvoluyorlar. Diğer yandan çevre için GDOlu ürünlerin tam olarak karşısında durmalıyız. GDOlu ürünler kontrolsüzce çok yayılıyorlar, yerel çeşitleri yok ediyorlar, biyolojik tarımı öldürüyorlar. Çevre yok olunca genetik mühendisliğine bağımlı hale geliyoruz. Besin kalitemiz düşüyor. Sizi kandırmalarına izin vermeyin, yerel ürünleri yetiştirin ve mücadele edin!
Riccardo – Türk çiftçileri tam kavşakta. Modernizasyon İtalya ve İspanya’ya geldiği gibi Türkiye’ye gelirse sahip oldukları her şeyi geleneksel tarımı, topraklarını, tohumlarını kaybedebilirler. Tüketicilerle ortak hareket edilmeli. Tüketicilere farklı bir tarım sisteminin mümkün olduğu sadece geleneksel değil çiftçilerin tüketicilere karşı daha sorumlu hissettiği, tüketicilerin de çiftçileri saydığı bir sistem. İtalya’da çiftçiler saygı görmüyorlar. Biz İtalya’da çözümün bu olduğuna inanıyoruz, çiftçi – tüketici birliği. Bir diğer deyişle kültür ürün arasında birlik veya yiyecek ürün arasında. Bu birlik ne kadar güçlü olursa o kadar çiftçi işini yapmaya devam eder.
Guy, Kendi tohumlarınızı korumalısınız! İkinci mesaj, GDO’lara Hayır demelisiniz!
Teşekkürler. Ekin Kurtiç’e İspanyolca tercümanlığı için teşekkürler
1- Coordinadora de Organizaciones de Agricultores y Ganaderos – COAG (Tarım ve Hayvancılık Örgütleri Koordinasyonu)
2- Associazione Italinaan per l’Agricolture Biologica (İtalyan Organik Tarım Birliği)
3- Confederation Paysanne (Köylü Konfederasyonu)