Dünya geri dönülmez bir iklim kriziyle karşı karşıya. Kimi yerlerde kuraklık, kimi yerlerde yoğun yağış ve sel felaketleri yaşanıyor. Deniz suları yükseliyor, ada ülkeleri haritaden siliniyor.
Bunun nedeni insan faaliyetleri. Sanayi, şehirleşme, ulaşım araçları ve endüstriyel tarım.
Ülkemiz iklim açısından çok hassas bir yerde bulunuyor. En ufak bir değişiklik ülkemizdeki tarımsal üretimi, doğal hayatı, su miktarını vs tümüyle altüst ediyor.
Çanakkale’den başlayarak Antalya’ya kadar tüm kıyı artık tam bir kuraklıkla yüzyüze. Çoğu ırmak kurumuş ya da aşırı kirli, kullanılamıyor. Çoğu köyde içme suyu bile yok. Maden, konut, RES, HES gibi uygulamalar doğal alanları, tarımsal alanları ortadan kaldırmış halde.
Ayvalık’ta büyük bir fırtına yaşandı. Ayvalık var olduğundan beri zaten bir rüzgarlar şehridir. Bununlar beraber son 20 yıldır artan sıklıkta ve kuvvete fırtınalar yaşanıyor, öte yandan 6 aya yakın zamanda bir kere bile yağmur yağmadığı oluyor.
Neden böyle? Ayvalık iklimsel açıdan çok kritik bir noktada bulunuyor : Akdeniz’in en kuzey ucu. Benzer bir durumun Kızıldeniz’in kuzeyi için geçerli olduğu ifade ediliyor. Biliminsanları deniz suyu sıcaklığının yükselmesinin Ayvalık gibi yerlerde tropik fırtınalara ve hortumlara yol açtığını söylüyorlar.
Bu durum doğal dokuyu altüst ediyor. Tarımsal üretimi ise olumsuz yönde etkiliyor. Şöyle ki: Zeytin kuraklığa dayanıklı bir bitki olmakla birlikte 6 aylık bir susuzluk periyodu zeytin için bile çok fazla. Fırtına ve ani yağan yağmur ise zeytinin çiçeğe durduğu döndemde olduğunda bugünlerde olduğu gibi tam bir felakete neden oluyor. Rüzgar çiçekleri döküyor, ya da su damlacıkları çiçeklerin içindeyken aniden güneşin çıkması su damlacıklarının meyveye duran çiçekleri kurutmasına neden oluyor. Belki de zeytinin başına gelebilecek en büyük felaket bu oluyor.
Çiftçilerin ürünlerini kurtarmak yönünden güncel olarak yapılabilecek bir şey yok. Ama zararlarının karşılanması için devletin ciddi bir destek programı oluşturması gerekiyor. Kuraklıktan etkilenen bütün ülke çiftçilerinin desdteğe ihtiyacı var. Elbette, öncelikle ürünleri ithal edip işin kolayına kaçmaktan ve uluslararası tarım tekellerinin poltikalarını uygulamaktan vazgeçmek en önemli destek olur.
Küresel ısınmanın durdurulması gerekiyor. Bu becerilemezse orta vadede (30 yıl) bütün Kıyı Ege (Hem Türkiye hem Yunanistan) yaşanmaz hale gelecektir. Bu durum büyük bir göç hareketine yol açacaktır. Zaten bugünden etnik, dinsel gerginlikler had safhadayken olacakları tahmin etmek güç değil.
Evet, küresel ısınmanın durdurulması gerekiyor, doğanın yağmalanmasına son vermek gerekiyor, insanın doğadan ve tarımdan koparılmasına son vermek, küçük çiftçiliğin tekrar hayat bulmasını sağlamak gerekiyor.
“Köylü tarımı yeryüzünün karbon dengesine olumlu bir şekilde katkıda bulunmanın yanı sıra; kadın, erkek, 2.8 milyar insana iş vermekte, açlık, kötü beslenme ve günümüz gıda krizi ile başa çıkmada en iyi yol olarak kalmaktadır.
Toprak hakkı ve mülklerin iadesi, gıda egemenliği, suya bir insan hakkı ve ortak yarar olarak ulaşım, tohumları kullanma, saklama ve değiştirme hakkı, yerel marketlerin tekrardan konsantrasyonu ve teşviki vazgeçilmez koşullardır. Böylece, köylüler ve yerel halk dünyayı beslemeye ve yeryüzünü soğutmaya devam edecektir.” Via Campesina
https://tr.wikipedia.org/wiki/Tropikal_siklon
https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/turkiyenin-denizleri-isiniyor/952268
https://blackmeditjournal.org/wp-content/uploads/2-2021_1_24-33.pdf