Sanayi devriminden sonra, bilim insanları tarafından, atmosferdeki karbondioksitin (CO2) artış gösterdiği gözlenmeye, artışın nedenleri ve iklim üzerindeki etkileri incelenmeye başladı. 1824 yılında J. Fourier, atmosfer olmasaydı dünyanın çok daha soğuk olacağını hesapladı.
1859’da J. Tyndall, bazı gazların kızılötesi radyasyonu bloke ettiğini ve yoğunluklarındaki değişikliklerin iklim değişikliğine yol açabileceğini söyledi.
1896’da S. Arrhenius, fosil yakıtların küresel ısınmaya neden olabileceğini, He proposed a relation between atmospheric carbon dioxide concentrations and temperature.CO2 yoğunluğu ile sıcaklık arasında ilişki olduğunu ve yoğunluğun iki katına çıkması halinde, 5°C sıcaklık artışına yol açacağını ileri sürdü. YHe found that the average surface temperature of the earth is about 15 o C because of the infrared absorption capacity of water vapor and carbon dioxide.eryüzünün ortalama yüzey sıcaklığının, su buharı ve CO2 soğurma kapasitesi nedeniyle yaklaşık 15oC olduğunu gösterdi. This is called the natural greenhouse effect. Bu olayı doğal sera etkisi olarak adlandırdı.Arrhenius suggested a doubling of the CO 2 concentration would lead to a 5 o C temperature rise.He and Thomas Chamberlin calculated that human activities could warm the earth by adding carbon dioxide to the atmosphere. Bir yıl sonra, TC. Chamberlin ile birlikte, atmosferdeki insan etkinliklerine bağlı CO2 artışının ısınmaya neden olduğunu bildirdiler.
1924 yılında A. Lotka, kömür kullanımına dayanarak, endüstriyel etkinlik sonucu, atmosferdeki CO2’nin500 yıl içinde iki katına çıkacağını hesapladı. atmospheric CO2 in 500 years.
1938’de GS. Callendar, CO2’nin sera etkisinin küresel ısınmayı uyardığını söyledi.
1953 yılında G. Plass, atmosferde endüstriyel kaynaklı CO2 salım artışının küresel ısınmaya yol açtığını; CO2 yoğunluğunun, 2000’li yıllara kadar 1900 yılındaki düzeylerine göre %30 artması halinde sıcaklığın 1°C; iki katına çıkması halindeyse 3.6°C artacağını söyledi.
1954’deG. Evelyn Hutchinson, a Yale biologist, first suggests that deforestation will increase atmospheric CO2. GE. Hutchinson tarafından, ormansızlaşmanın atmosferik CO2’yi artırdığı bildirildi. 1955 yılında He concluded that adding more carbon dioxide to the atmosphere would intercept infrared radiation that is otherwise lost to space, warming the earth. G. Plass, atmosfere daha fazla CO2 eklenmesinin radyasyon dengesi üzerinde önemli bir etki göstererek dünyayı ısıttığını açıkladı.The argument that the oceans would absorb most carbon dioxide was still intact.
1957-1958 yıllarında R. Revelle, okyanusların CO2 emdiğini, aHowever, in the 1950’s evidence was found that carbon dioxide has an atmospheric lifetime of approximately 10 years.ncakMoreover, it was not yet known what would happen to a carbon dioxide molecule after it would eventually dissolve in the ocean.Perhaps the carbon dioxide holding capacity of oceans was limited, or carbon dioxide could be transferred back to the atmosphere after some time.CO2t tutma kapasitesinin sınırlı olduğunuResearch showed that the ocean could never be the complete sink for all atmospheric CO 2 ., tüm atmosferik CO2’nin en çok üçte birinin okyanuslar tarafından emilebileceğini bildirdi.
1958’de CD. Keeling, atmosferdeki CO2 mikarını 315 ppm olarak buldu ve yıllık artışlardan söz etti. 1963 yılında CO2 düzeyindeki değişikliklere iklimin çok hızlı yanıt vereceği bildirildi.
1967’de S. Manabe ve RT. Wetherald, CO2’nin dünyanın sıcaklık derecelerini yükselteceğini gösteren inandırıcı hesaplamalar yaptı.
1968 Antarctica buz tabakalarının çöküş olasılığının katastrofik deniz düzeylerini gündeme getireceği;
1970 yılında insan etkinlikleri sonucu aerosollerin hızla arttığı gösterildi. “İlk Dünya Gününde” küresel bozulma endişesi ve çevre hareketi yayılmaya başladı.
1971’de SMIC konferansında bilim adamlarının organize bir araştırması, insana bağlı nedenlerle hızlı ve ciddi bir küresel değişim tehlikesine işaret etti.
1972’de Afrika, Ukrayna ve Hindistan’daki kuraklığa bağlı gıda krizi, iklim değişikliği konusunda korkuların daha da yayılmasına yol açtı. Aynı yıl, Birleşmiş Milletler çevre konferansı sonrasında, “doğadaki aşırı kirliliğe, yenilenemeyen kaynakların azalması ve yok edilmesine insanların yol açtığı; gelişmiş ülkelerdeki çevre sorunlarının sanayiden ve teknoloik ilerlemelerden kaynaklandığı” bildirildi.
1974 yılında, kloroflorokarbonların ozon tabakasına zarar verebileceğinin bildirilmesi ve 1972’den beri süregelen önemli kuraklıklar iklimle ilgili endişeleri iyice artırdı.
1976 yılında metan ve ozon gazlarının sera etkisine anlamlı bir katkısının olduğu gösterildi.
1976 yılında ormansızlaşma ve diğer ekosistem değişikliklerinin iklim değişikliklerinin ana etkeni olduğu öne sürüldü.
Ve sonunda 1977 yılında önümüzdeki yüzyılda baş iklim riskinin, küresel ısınma olduğu bilimsel görüşünde büyük ölçüde birleşme oldu.
1979’da ABD Ulusal Bilimler Akademisi (National Academy of Sciences – NAS), atmosferdeki CO2’nin iki katına çıkması halinde 1,5-4,5° C küresel ısınmanın olacağı önermelerini son derece inandırıcı bulduğunu açıkladı ve It is thought that only nearly a third of anthropogenic CO 2 is absorbed by oceans. ilk iklim konferansı düzenlendi. 1982’de NAS tarafından, 1983:önemli iklim değişikliklerini önlemek için artık çok geç diyene kadar beklemeyi gerektiren bekle-gör politikasından söz edildi. Bir yıl sonra An NAS report confirms that a doubling of CO2 levels eventually would warm the Earth by 3 to 8 degrees bir NAS raporunda, CO2 düzeylerinin ikiye katlanması sonunda Dünya’nın 3- 8° FThe same year a US Environmental Protection Agency (EPA) study called Can We Delay A ısınacağı doğrulandı. Sanayi öncesi dönemde 280 ppm olan CO2’nin, 1988’de 350 ppm’e çıktığı görüldü (7.8); aynı yıl BM hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (Intergovernmental Panel on Climate Change – IPCC) kuruldu. IPCC’nin 1990 yılında yayınladığı, ilk raporunda, sera gazı salımının artmasının, insan etkinliklerinin sonucu olduğu, sera etkisinin artması ile resulting on average in an additional warming of the Earth’s surface.” It calculates that an immediate 60% bir ek ısınmaya yol açacağı,reduction in CO2 emissions would stop the buildup of carbon dioxide. CO2 birikimini durdurmak için salımının hemen % 60 azaltılmasının gerektiği vurguladı. Aynı yıl ABD Çevre Koruma Ajansı (EPA) çalışması, ısınmanın bir sonucu olarak, devletlerin tarım koşulları önemli ölçüde değişmiş, çevresel ve ekonomik sistemler potansiyel olarak bozulmuş olacaktır denildi. (9,10,11,12)
1992: 1989 yılında yapılan , IPCC’nin ilk toplantısından sonra, ABD endüstrisinin 46 büyük şirketi ve ticaret birlikleri tarafından, Küresel İklim Koalisyonu (Global Climate Coalition – GCC) adıyla iklim değişikliği inkarcısı bir örgüt oluşturuldu. GCC, uluslararası iklim görüşmelerinin yapıldığı toplantılarda, “Küresel ısınmayla mücadele politikalarının orta-sınıf Amerikan kapitalizmine bir saldıran kızıl Marksist sosyo-ekonomik doktrin olduğunu. CO2 düzeyindeki artışın aslında bitkilerin üretimini artırdığı” söylemleriyle, küresel ısınmayla mücadele karşıtı agresif lobicilik yapıyordu (13,14,15)
1991yılında Exxon Mobil ve Peabody Energy’nin önderlik ettiği, National Coal Association ( NCA), Western Fuels Association (WFA) ve Edison Electric Institute ( EEI) tarafından oluşturulan Information Council on the Environment ( ICE), küresel ısınmaya ilişkin halk arasında şüphe yaratmak amacıyla bazı bilim insanları ve kitle iletişim araçlarının da katılımıyla, ” ICE Campaign ” adını verdikleri bir kampanya başlattılar. 1991 yılından itibaren GCC, ExxonMobil, Koch industries, Science and Environmental Policy Project (SEPP), Greening Earth Society (GES), WFA, Center for the Study of Carbon Dioxide & Global Change, Oregon Institute of Science and Medicine ve George C Marshall Institute, gibi büyük sanayi ve ticaret şirketleri ve onların oluştudukları fosil yakıt lobisi kuruluşlar, milyonlarca dolar harcayarak iklim değişikliği ile ilgili bilimsel ve diplomatik çalışmalara durmaksızın saldırdılar.(15,16,17,18)