Uşak’ın Ulubey İlçesi’ne bağlı İnay Köyü’nde kuzular ölü ya da sakat doğuyor.Ayrıca çok sayıda tilkinin de öldüğü bildiriliyor. Haber Evrensel gazetesinde yayınlandıktan sonra Yüzde 80’lere ulaşan ölü kuzu doğumlarını Ulubey Tarım İlçe Müdür ve iki veterineri incelemek üzerine görevlendirilmişlerdi. Ardından ise, Uşak Valiliği köydeki küçük baş hayvanların alım-satım ve otlatılmasının yasaklandığı bildirdi. İnay Vicdan Hareketi Sözcüsü Muammer Sakaryalı’nın konuyla ılgili verdiği bilgileri yayınlıyoruz.
1. 8 Şubat 2008 günü, İnay köyüne Ulubey ilçesinden 2 veteriner gelmiş, ‘İlçe tarım komisyonu kararıyla İnay köyünde 15 gün küçük ve büyükbaş hayvanlara karantina uygulanacak, dışarı çıkarmayın, dışarda otlatmayın, alıp satmayın vb deyip gitmişler. Labarotuar dan telefon ettiler ve köyde şap hastalığı olduğu için karatina uygulanıyor, valiliğin emri böyle’ deyip gitmişler. Muhtar da höperlörle ilan ettirmiş karantina kararını. Ama kimse şap hastalığı olduğuna inanmıyor. Yıllardır herkes şap hastalığını bilir ve koyunlar şap vb ye karşı aşılanıyor!
2. Şu ana kadar İnay köyünde telef olan kuzu sayısı 200 ü geçti. Daha çok kuzusu ölen insanlar şunlar:İbrahim Öztemel, İsmail Şılak, Süleyman Şılak, Akif Kılavuz, Mustafa Alpınar, Sait Akçay. Birkaç tane telefatı olanları yazmıyoruz.
3. Koyunlardaki anomaliler şöyle: Koyunlar ölü doğum yapıyor, yani ana karnında ölüm; sakat doğuyorlar, örnekse dengesi yerinde değil, ağzı yamuk ve kuzu ağzı gibi değil, sağ ön ayağı kuzunun boynuna bitişik; doğduktan sonra çok yaşamayıp ölüyor.
4. Duyduğumuza göre yalnızca İnay da değil, Kışla, Bekişli, Karacaahmet köylerinde de kuzu telefatı çokmuş.
5. İl ve ilçe tarım müdürlüğü bu ölümleri ciddiye alıp bu ölümler ve sakat doğanların nedenini kendilerine haber verildikten sonra bile araştırmıyor. Bir yurttaşın isteği üzerine bir kuzu İzmir Veteriner Laboratuarına gönderiliyor. Onun sonucu henüz gelmedi.
6. Zaten olayın üstüne resmi makamların gitmesi, evrensel gazetesinde çıkan haberden sonradır.(24 Ocak 2008) Ve Özer Akdemir de çok miktarda anomalili kuzu fotoğrafı vardır.
7. Köylülerin ısrarla söylediği bir şey de şu: Arazide çok miktarda TİLKİ ölümleri var. Neden ölüyor tilkiler, bilen yok.
8. Benim endişem şudur: İnay ve çevre köylerde yaşanan doğum sırası -ya da döneminde -yoğun kuzu ölümlerinin nedeni, 2007 yılı temmuz sonu ve ağustos başında yaşanan tipik siyanür zehirlenmesidir. Çünkü koyunlardaki gebelik süresi 5 aydır. Ölümler ve anomaliler 2007 Aralık ve 2008 Ocak ında yaşanıyor daha çok.
Ve şimdi, nasıl Eşme’de 2006 Haziran sonunda yaşanan siyanür zehirlenmesi, kanalizasyonun içme suyuna karışması gibi bir gerekçeyle örtülmeye çalışıldıysa; şimdi de kuzu ölümleri ‘şap’ hastalığı ve ‘karantina’ etkinliğiyle örtülmeye çalışılıyor olabileceğidir.
9. Avukatlarımız yarın uşak valisine dilekçe vererek İnay da niye karantina uygulandığını soracaklar. Çünkü resmi yazı filan yok ortalık yerde.
Muammer Sakaryalı
TUTANAKTIR
Biz aşağıda imzası bulunan İnay köylüleri, 30.07.2007 gecesi yaşadığımız korku ve endişe dolu saatlerimizi bir tutanakla tespit ediyoruz. Bu tutanakla yaşadıklarımızı belki işe yarar diye belgelemeye karar verdik.
TARİH: 30.07.2007
YER : İNAY KÖYÜ –ULUBEY/ UŞAK
KONU: ZEHİRLENME
O gün hava bulutlu ve rüzgarlıydı. Rüzgar kuzey-batıdan güney-doğu yönüne esiyordu. Biz bu rüzgara Karayel deriz. Önce her zamankinden farklı büyük bir patlama duyduk, bu sırada saat 18.00 civarıydı. Yoğun bir toz ve duman dikildi gökyüzüne.
Patlamadan yaklaşık olarak 2 saat sonra yoğun bir koku almaya başladık. Birbirimizle konuştuk herkes bu kokuyu alıyordu: “Kükürt kokusu gibi” dedi bir arkadaş, bir arkadaşımız “Ot ilacı kokusu gibi” dedi, “Acı badem kokusu gibi” diyen oldu, başka bir arkadaşımız da “Yanık kablo kokusu gibi” dedi. Tedirgin olduk, korktuk. Çünkü aklımıza 2006 yılının Haziran ayı sonunda Eşme’de 1800 kişinin maruz kaldığı ve laboratuar tahliliyle de kanıtlanan HİDROJEN SİYANÜR zehirlenmesi aklımıza geldi. Ne yapacağımızı şaşırdık. Gece ilerliyordu. Muhtar köyde yoktu. İlçe kaymakamına ve Uşak Valisi’ne gece olduğu için ulaşamazdık. İzmir’den tanıdıklarımıza telefon ettik. Sonra köyümüzden Ramazan Aşkın ve köy bekçimiz Ali Yurdakan Ulubey jandarmasına telefon ederek, olayı anlattı ve köylülerin tedirginliğini bildirdi. Bir süre sonra Jandarma’dan Astsubay Şaban, köy bekçimiz Ali Yurdakan’a yanıt verdi: “Biz Kışladağ altın madenine telefonla sorduk, madenden herhangi bir anormallik olmadığını söylediler.” Diyor. Elbette bu bizi yatıştırmadı. Eşme’deki zehirlenmeyi de kabul etmedi maden şirketi ama insanların kanından normalin 30-40 katı siyanür çıktı. Biz yetkililerin bu durumu çok ciddiye almasını, olayın üstüne gitmesini, köyden rahatsızlanan insanların kan analizlerini yaptırmalarını bekliyorduk. Valimizden ya da kaymakamımızdan daha ikna edici bir açıklama bekliyorduk. Maalesef alamadık.
Evlerinin dışında olan, tarlalarda koyun otlatan insanlarımızın yakınması ortaktı: “Geniz yanması, nefes almakta zorluk, kusma hali, boğulacak gibi olma, uyuyamama, iç sıkıntısı.”
Ertesi gün köyün kahvesinde toplanan insanların tamamı aynı şekilde yakınıyordu. Sonra öğrendik ki Almanya’dan izinli gelen köylümüz Selim Güzeldağ, Sabahat Güzeldağ ve çobanlardan Mustafa Aydoğdu, Arif Kılavuz vd. en yoğun sıkıntı geçirenlerdi. Hiçbir yetkilimiz derdimizi sormadı, bizi ciddiye almadı, kanlarımızda siyanür analizi yapma girişiminde bulunulabilirdi ama bulunmadı hiçbir yetkilimiz. Ülkemizde sahipsiz gibiyiz. KORKUYORUZ, ENDİŞELİYİZ, KIŞLADAĞ ALTIN MADENİNDEKİ PATLAMALAR SONRASINDA TOZLARDAN ve MADENDE KULLANILAN SİYANÜRDEN PARÇA PARÇA ZEHİRLENDİĞİMİZİ DÜŞÜNÜYORUZ.
Bizi duyacak, kaygılarımızı giderecek yetkililer arıyoruz. Köyümüzde ve maden civarındaki köylerde iki ayda bir kan analizi, hava analizi ve su analizi yapılmasını istiyoruz. 02.08.2007
İNAY KÖYLÜLERİ: ALTIN MADENİ SAĞLIĞA ZARARLIDIR!
ÇEVRENİZİ ALTIN MADENİNE KARŞI KORUYUN! DEDİLER.
İnay köylüleri 03.02.2008 günü köy meydanında toplantı yaptı ve Eldoradogold-Tüprag şirketinin karşı saldırısını tartıştı. Kışladağ altın madenini kapattıran İnay köylüleri, son aylarda altın fiyatlarının çok yükselmesine rağmen Kışladağ’da üretim yapamadığı ve borsada hisse senetlerinin değeri düştüğü için Eldoradogold şirketinin köylülere karşı saldırıya geçtiği tespitini yaptılar.
Altın madeni kapalı ama şirket açtırmak için kampanya başlattı.
Bir köylü şöyle dedi: “Altın madeni Yargı kararıyla 15 Ağustos 2007 tarihinden beri resmen kapalı. Fakat Kışladağ altın işletmecisi Eldoradogold “Uşak’ta köylülere çok miktarda Kanada cinsi koyun dağıtacakmış. Her köylüye en az 25 tane koyun dağıtacaklarmış,” dedi. Sosyal sorumluluk adı altına “rüşvet” dağıtmaya devam edeceklerini ve madenin açılmasını isteyen insanların sayısını çoğaltacaklarını belirtti.
Kuzular sessizce ölüyor!
Bir başka köylü ise şunları söyledi: “Biz burada zehirlenmeye endişesiyle yaşıyoruz. Köyde kuzu telefatı yüzde seksen. Ya sakat, ya ölü doğuyor kuzular ya da koyunlar düşük yapıyor. İnay’dan başka Kışla, Bekişli, Gedikler vb köylerinde de bu yıl kuzu ölümü çok fazla. Buna kim çare bulacak. Evrensel gazetesi bu olayı haber yaptı, haber üzerine İl ve ilçe tarım müdürlüğünden veterinerler geldi. Kimin ne kadar kuzusunun telef olduğunu yazdılar. Yazıp gitmekle olmuyor, buna bir çare bulmalılar. Devlet yetkilileri bizim sesimizi duymuyor.”
Eldoradogold, “Yargıya saygılıyız ama, çıkarlarımız daha önemli” demek istiyor.
Bir başka köylü ise; “Şirket altın üretemiyor, ama altın fiyatları çok yükseldi, bu nedenle şimdi bize azgın boğalar gibi saldıracaklar. Bize kulp takmayı arttıracaklar. Karşımıza yerli işbirlikçileri çıkartacaklar ve kayıkçı kavgası yaptıracaklar. Nitekim şirketin genel müdürü televizyon televizyon dolaşarak madende çalışanların mağdur olduğunu anlatıyor. “Yüce yargıya saygılıyız ama” diyerek, yargı kararını hiçe sayıyor ve madenin çalışması gerektiğini anlatıyor. Madende çalışanlara para vererek onlara “maden açılsın” diye açıklama yaptırıyor. Ulusalcı kanalları bile kullanıyor. Bunlar neyin karşılığında oluyor? Hükümetle gizli görüşme yaptıklarını ve “Ne pahasına olursa olsun Kışladağ altın madeni çalışacak” kararı aldıklarını duyuyoruz. Ne pahasına ne demek? Mahkeme kararı pahasına mı? Kuzularımızın ölü doğması pahasına mı? İnsanların zehirlenme endişesi pahasına mı? Eşme’deki gibi gene binlerce insanın zehirlenmesi pahasına mı? Suyumuzun azalması, toprağımızın ve havamızın kirlenmesi pahasına mı? Arazimizde çok miktarda tilki ölümleri oluyor, neden şimdi oluyor bunlar? Bir de madende çalışanları karşımıza çıkararak acındırıyorlar. Ellerine pankart verip “ekmeğimizi geri istiyoruz” dedirtiyorlar. Kamuoyunda bizden yana esen havayı tersine çevirmek, Danıştay’da süren davamızı etkilemek için yapıyorlar bunları.
İstanbul basını özel uçakla Kışladağ’a mı getiriliyor?
Şimdi de İstanbul basınının köşe yazarlarını özel uçakla Kışladağ’a getireceklermiş, bunun haberini aldık! Madende bilgilendirme yaptıktan sonra madende çalışanlarla görüştüreceklermiş. Madende çalışanlara “Biz madenimizi istiyoruz” dedirterek sanki bütün köylülerin böyle düşündüğünü yayacaklar dünyaya. Ama yağma yok, biz de varız. Biz de gerçekleri anlatacağız. Madende çalışanlarla karşı karşıya gelmeyeceğiz. Ölüme karşı yaşamı savunmaya devam edeceğiz. O İstanbul’dan gelecek olan gazeteciler, bize gelmezlerse biz onlara gidelim. Hep zenginin ve paranın yanını tutmayın, biraz da memleket toprağının, memleket insanının, çocukların, böceklerin ve ezilenlerin tarafını tutun diyelim.
İnay köyü meydanında toplanan yüzlerce kadın ve erkek, Eldoradogold şirketinin yalanlarına kanmayacaklarını, yalanları teşhir edeceklerini; kendilerinin satılık olmadığını, temiz toprak-su-hava istemeye devam edeceklerini; zehirli altın madeni Kışladağ’dan gidene kadar mücadele edeceklerine hep beraber söz vererek dağıldılar.
ALTIN MADENİ SAĞLIĞA ZARARLIDIR.
ÇEVRENİZİ ALTIN MADENİNE KARŞI KORUYUN.
Muammer Sakaryalı
İnay köyü vicdan hareketi sözcüsü
KIŞLADAĞ’DA TALANCI ŞİRKET MAĞDURU OYNUYOR, AMA NAFİLE..
Ne yapıyor?
Toprağımızı, suyumuzu, havamızı ve kaynaklarımızı kirletiyor, zehirliyor, talan ve telef ediyor, bir köyü coğrafyadan siliyor, yoksulluğu istismar ediyor, yalan ve demagoji yapıyor, hukuku dinlemiyor!
Bunları kim yapıyor?
Çokuluslu altın şirketi, Eldoradogold-Tüprag !
Buna karşı İnay ve diğer köyler ne dedi ve ne yaptı?
“Toprağımı kirletme, suyumu tüketme, havamı zehirleme, ülke kalkınacak diye yalan söyleme, ağacımı kesme, canlı yaşama zarar veremezsin, senin için maden olan benim için yurttur…” dedi ve eylemleriyle yaşam hakkına sahip çıktı. Eşme’de 27-29 Haziran 2006 yılında yaşanan siyanür zehirlenmesini kanıtladı. İnsanların kanında olması gerekenin 10 ila 40 katı siyanür çıktığını belgeledi. Ağaçların kuruduğunu belgeledi.
Şimdi durum ne?
Kışladağ altın madeni resmen kapalı. Danıştay 6.dairesi madenin yürütmesini durdurdu. Manisa idare mahkemesi işletme ve çalışma ruhsatlarını iptal etti! Buna rağmen siyanürle yağmurlama alanını genişlettiler ama bu da mahkemece tespit ettirildi!
Tüprag şimdi ne diyor ve ne yapıyor? Yargıya neden saygı duymuyor?
“Maden açılsın, çalışanlar mağdur, altın metali fiyatları çok arttı biz de zarar ediyoruz”, diyor. Madende iş yapan taşeronları, taşeron “işçileri”ni, turuncu sendikayı bizim karşımıza çıkarıyor. Çalışanların eşlerini ve çocuklarını acındırarak, “açız, borçluyuz” dedirtip duygu sömürüsü yaptırıyor. Gümüşkol köyü muhtarına “madenin zararlı olmadığını” söyletiyor! Bu yolla meşruiyet sağlamaya çalışıyor. Tüprag’ın Türk genel müdürü, televizyon televiyon dolaşarak gerçekleri ters yüz ediyor! Gerçekleri başka kılıfa sokuyor, bu yolla Danıştay’da sürmekte olan davayı ve kamuoyunu etkilemeye çalışıyor!
Ama Kışladağ madeni civarındaki köylerde kuzular ölü doğmaya devam ediyor! Koyunlar düşük yapmaya ve “hilkat garibesi”ne benzeyen doğumlar yapmaya devam ediyor. Arazide yoğun tilki ölümleri var! İnsanlar endişeli ve madende çalışanlar dışında herkes maden kapatıldığı için sevinç içinde.
Tüprag şirketinin Türk genel müdürü gerçekleri söylemiyor ya da saptırıyor. İşte bazıları:
* Açık ocakta, istediği kadar tedbir alsınlar kullandıkları siyanürün yüzde 30’u havaya karışıyor! Ama bunu saklıyor.
* 2006-2007 yılında zarar ettik diyerek devlet hakkını vermediler. Bunu söylemiyor.
* Ovacık köylülerini doğdukları topraklardan ve kültürel köklerinden kopardılar. Acımıyor.
* Kışladağ da çıkardıkları her gram altın için 2,5 ton atık bırakacaklar. Bunu anlatmıyor.
* 110 milyon ton ağır metallerle dolu pasa dağları ve 130 milyon ton siyanürle işlem görmüş kimyasal bir bomba armağan edecekler. Bunu anlatmıyor!
* 30 milyon ton suyumuzu kullanacaklar ve bunun parasını da yüzde 50 indirimli ödüyorlar, Elektiriği yüzde 50 indirimli kullanmaktadırlar. Bunları söylemiyor.
* Devlet hakkı denen yüzde 2 lik miktar, altın minerali üzerinden değil, kendi beyanlarına göre ocakbaşı rafine edilmemiş ederi üzerinden yapıldığı için ve yok denecek kadar vergi ödeyeceğiz, demiyor.
* Maden yasası altın şirketlerinin CEO ları tarafından yazıldı, diyemiyor.
* Sosyal sorumluluk adına köylere yaptığımız kanalizasyon, damızlık koyun dağıtma, su için sponsorluk vb esasında insanların muhalefetini engellemek içindir, demiyor!
* Sözüm ona Türk şirketi oldukları – Tüprag olduğu- için, Türkiye Cumhuriyeti teşviklerinden yüzde 100 yararlanmaktadırlar. Çalıştırdıkları işçilerin SSK primlerinin yüzde 80 nini devlet ödemekte yani halkın sırtından ödenmektedir. Bunu delikanlı gibi çıkıp söylemiyor!
* İşçi aylıklarından kesilen gelir vergisi ve stopajları toplam gelirlerinden düşmekteyiz, diyemiyor.
* Külçe olarak ürettikleri altının mineral içeriği denetlenmiyor, işletmenin beyanı esas alınıyor. Külçe olarak üretilen altın yurt dışına götürülüyor ve orada rafine ediliyor. Bunları çıkıp söylemiyor. Türkiye kazanıyor, diyerek gerçekleri ters yüz ediyor.
* Siyanürle altın ayrıştırmanın dünyadaki felaketlerini bilmeyen yoktur. Bunları söylemeye cesaret edemiyor. Bunları söylerse mevki ve para vermezler adama!
Yağma yok, yaşam savunmak boynumuzun borcudur!
Tüprag şirketinin Türk genel müdürü, “Gavurun ekmeğini yemekte ve onların kılıcını sallamaktadır.” Söylediklerine inanılmamalıdır!
Ama yağma yok! Talan vardır ve talana karşı direniş olacaktır! Yalan vardır ve yalanlar suratlarına tokat gibi vurulacaktır. Gerçekleri halkımıza anlatmaya, yalanları teşhir etmeye, bilimsel gerçeklerle her faaliyetlerini deşifre etmeye devam edeceğiz. Canlı yaşamını onların kazançlarına feda etmeyeceğiz, peşlerini bırakmayacağız. Yeniden yüzlerce insanın daha madeni avukatlarımıza vekaletler vererek istemediklerini göstereceğiz.
İnay Vicdan Hareketi Sözcüsü (Egeçep bileşenidir)
Muammer Sakaryalı
2 Yorumlar
can sakaryalı
İnaylıların yaşadıklarını karasabanda haber yaptığınız için teşekkür ederim.
can sakaryalı
Burcu Demir
Merhaba ; ben mersin üniversitesinde öğrenciyim. Ödev konum gereği Uşak/kışladağında bulunan maden işletmeciliği ve çevreye verdiği zararı aratırırken yazılarınızı buldum ve okudum. Çoğu sitede bu madenin Türkiye gsmh gelirini artıracağı , madenin siyanür haricinde çıkarılabileceği baska bir yolunun olmadığı yazılıyor. Çevre Koruma Gönüllüsü olarak bana bunların dışında verebileceğiniz varsa , yardım ederseniz sevinirim. bdemir@windowslive.com .